-Bir kere görme hakkın olsaydı ilk neyi görmek isterdin? -Hiç gözlerin görmüyor diye isyan ettin mi? -Hayalinde dünya nasıl bir yer? Hep renkleri duyuyorum. İşte örnek veriyorum siyah kazak. Hep bunları duyuyorum ama siyahın nasıl olduğunu çok merak etmişimdir. -Daha önce hiç rüya gördün mü? Ben rüyamda böyle annemin ölümünü görmüştüm. Ben hayatımda her zaman şükrettim. Üzüldüğüm oldu mu? Oldu ama bu üzüntülerim asla bir isyana dönüşmedi. Ben Bilal Göregen. Öncelikle Sözler Köşkü’nün müdavimlerini ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Ben 1988 doğumluyum. Engelli olmanın başarmaya ve şükretmeye engel olmadığını düşünenlerdenim. Şimdi de seyircilerden gelen soruları cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım. -Bir kere görme hakkın olsaydı ilk neyi görmek isterdin? Annemin yüzünü görmek isterdim çünkü annem sadece beni doğuran ve beni doğurduktan sonra ”Ya işte doğurdum. Tamam işim bitti.” diyen birisi değil. Annem benim çok kahrımı çekmiştir. Dolayısıyla da en çok annemin yüzünü görmek isterdim tabii ki. İkinci olarak da renkleri görmek isterdim çünkü hep renkleri duyuyorum. İşte örnek veriyorum siyah kazak, beyaz gömlek, ne bileyim işte lacivert ceket gibi falan mesela… Hep bunları duyuyorum ama siyahın nasıl olduğunu çok merak etmişimdir. Beyazın nasıl olduğunu çok merak etmişimdir. Dolayısıyla da onları merak ettiğim için görmek isterdim. Hatta şöyle bir şey anlatayım. Annem bana üzüm getirmişti. ”Oğlum bak önünde büyük üzüm var bir de siyah üzüm var.” dedi. Küçük üzüm var diyeceğine ”Siyah üzüm var.” dedi. ”Anne güzel anlattın ama ben de renk körlüğü de var. Ben siyahı beyazı görmüyorum.” dedim. Dolayısıyla da öyle deyince tabii anladı ve ”Küçük üzüm var.” dedi. -Daha önce hiç rüya gördün mü? Daha önce değil ben hâlâ rüya görüyorum ve hep rüya görüyorum. Şöyle ki evet bizim uyanıkken gözlerimiz görmüyor olabilir ama uyuduğumuz zaman aslında gören beynimiz. Cenab-ı Allah’ın takdiri sonucu biz rüyayı beynimizde tasavvur edip, onu gözümüzle gördüğümüzü zannediyoruz. -Aklından çıkaramadığın bir rüya oldu mu? Evet aklımdan çıkaramadığım bir rüya oldu. Ben rüyamda böyle annemin ölümünü görmüştüm. Onu aklımdan hiç çıkaramıyorum mesela. Benim kucağımda öldüğünü görmüştüm. Çok etkilenmiştim. -Yüzünü tabii yine göremedin? Yok göremedim hayır. O zaman kabuslar içinde uyanmıştım ama ”Olumlu bir rüya gördün mü? Hep mi olumsuz gördün?” diyecek olursan, olumlu bir rüya olarak da böyle çok sevdiğim bir ağabeyimin beni bir konsere çağırdığını gördüm. Aradan bir hafta geçti ya da geçmedi, o ağabeyim de beni zaten programa çağırmıştı. -Bu anı gözlerimle görmek isterdim dediğin bir anın oldu mu? Şöyle söyleyeyim. Ben güneş ve ay tutulması olduğu zaman, insanlar böyle heyecanla camlara çıkıp o atmosferi temaşa ettikleri zaman, nasip olsaydı da ben de o güneş tutulmasını veya ay tutulmasını gözlerimle ve basiretimle bir temaşa edebilseydim diye tabi kii kendi kendime düşündüğüm çok oldu ama ben de o insanların yanına gelerek sanki o insanlarla beraber görüyormuş gibi hareket ettim. Ben de böyle kafamı kaldırdım, zahirde bakıyormuş gibi yaptım. -Sevdiğin insanları görememek, anneni, babanı, ağabeylerini görememek sana ne hissettiriyor? Ya ben buna tebessümle karşılık verdim çünkü şöyle; Bazen düşünüyorum yani ben sevdiğim insanların yüzünü görseydim belki onları sevmeyecektim bazılarını. Ya ben kısaca görmeden seviyorum ya. Tıpkı Peygamberimizi nasıl görmeden sevdiysek, aynı şekilde insanları da görmeden sevmenin hazzını ve lezzetini bu şekilde yaşıyorum. -Çok enerjik birisin. Hayata pozitif bakmayı nasıl başarıyorsun? Enerji Bakanı akrabam oluyor. Canım istediği zaman ondan enerji alıyorum. Tabii şaka bir tarafa, ya ben şöyle söyleyeyim. Ben enerjiyi hayata bağlılığımdan alıyorum. Sürekli insanlarla iç içeyim. Onlara güler yüzlü davranıyorum. Peygamberimiz mesela ne diyor? ”Verecek hiçbir şeyiniz yoksa, karşınızdakine edeceğiniz bir tebessüm bile sadaka hükmündedir.” diyor mesela hadiste. Ben dolayısıyla insanlara tebessüm ederek böyle kendime enerji depoluyorum. Özel enerji içeceği falan içmiyorum. Yalanım varsa iki gözüm kör olsun. Etrafımdakiler şahit. Onlara sorabilirsiniz yani. -Ellerini sürekli salladığını fark ettim. Bunun nedeni nedir? Sürekli bir şeylere ritm tuttuğum için, tıpkı şu anda darbuka çaldığım gibi bu ben de bir alışkanlık yani tıp diliyle söyleyeyim. Tik halini aldı. Ellerim bu yüzden hareket ediyor. Ayriyeten de ben heyecanlandığım zaman da ellerim hareket ediyor çünkü ellerim hareket etmezse düşünemiyorum. Düşünemediğim zaman da sanatım olan müziğe kendimi odaklayamıyorum. -Görme engelli olan birinin diğer duyguları daha mı kuvvetli oluyor? Evet çünkü Cenab-ı Allah insanlardan bir şeyi alır fakat insanlara aldığının kat be kat karşılığı özellikler yükler. Nedir mesela? Çok iyi koku alma gibi, çok iyi hissetme gibi. Yani biz buna şöyle diyoruz aslında. Kişinin sabrının karşılığı diyoruz. -Telefonu, bilgisayarı kullanabiliyor musun? Yani mesela şu an telefon yanındaysa gösterebilir misin ağabey? Tabii ki bizler telefon ve bilgisayarı kullanıyoruz. Gören insanların gözleriyle yaptıkları işlemi ben de kulaklarımla duyarak ve tabii ki de telefonun dokunmatik özelliğini kullanarak yapıyorum. Şimdi seyircilerimize uygulamalı olarak telefonu nasıl kullandığımı göstereceğim. Şu anda mesela mesajlara girdim. Şu anda ablamın bana gönderdiği… Evet ablam bana mesaj göndermiş. Sözler Köşkü’yle alakalı. Serkan ağabeyin numarasını atmış ve darbukanı almadan gitmeyi unutma demiş. Serkan ağabeyimize bir mesaj yazalım mesela. Evet Serkan ağabeyimizle alakalı ”Serkan ağabey adamdır.” diye bir mesaj yolladım arkadaşlar mesela. Böyle yani arkadaşlar. Telefonu bu şekil kullanıyorum. Evet canım sormaya devam et. -Gözlerinin görmemesi dinini öğrenmeye engel mi? Görmemesi dinimi öğrenmeme engel değil. Tam aksine beni dinimi öğrenmeye teşvik etti çünkü biz görmeyen insanlarda, ezber yeteneği gören insanlara göre daha fazla olduğu için, Kur’andaki bir ayeti veyahut herhangi bir dini bilgiyi çok çabuk hafızama alıp, tabii ki onu da hayatımda tatbik ediyorum. Dinimi öğrenmede zorluklar evet ilk başta biraz yaşadım. Lisede benim dini konulara merakım arttı. Zaten vardı. Lisede daha da arttı ve ilk olarak Risale-i Nur okuyarak biraz daha o merakımın tırnak içinde gardını almaya başladım. Bu arada beni izleyip de Risale-i Nur hâlâ okumayanlar varsa bence okumalılar çünkü bizi hakka, hakikate ve saadet-i dareyne yaklaştırıyor. Dolayısıyla da hiç kimse saadet-i dareynden yani iki cihan saadetinden uzak kalmak istemez. Şöyle konuyu bağlamak istiyorum çok da seyircileri sıkmamak adına. Ben dinimi öğrenerek veya yaşayarak hayatımda tatbik ettim. Mesela Kur’ân-ı Kerim’i önce bana rahmetli babamın babası Davut dedem, Allah rahmet eylesin o okurdu. Ondan dinleyerek ezberledim ama daha sonrasında işte teyp, şimdilerde de telefon vs. bu şekilde Kur’an-ı Kerim’de kendimi geliştiriyorum. Hatta şu anda da hafızlık çalışıyorum. -Güzel okuduğunu düşündüğün bir sure var mı kısa ? Var tabii ki. Bismillahirrahmânirrahîm. وَالْعَصْرِۙ ﴿١﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍۙ ﴿٢﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ ﴿٣﴾ Sadakallahul azim. Asr Sûresi tam da bizleri anlatıyor işte. Hakkı ve sabrı tavsiye etmek önemli şeyler. Ben de dolayısıyla herkese hakkı ve sabrı tavsiye ediyorum. -Hayalinde dünya nasıl bir yer? Benim hayalimde bir berrak şerbet gibidir. Akar, akar, akar… Sen elini daldırıp o şerbetten böyle birazcık, bir avuç içtiğin zaman o şerbet sana böyle bal gibi gelir. Şire gibi gelir. Çok tatlı gelir. Benim hayalimdeki dünya bu. -Müzik yeteneğini nasıl keşfettin? Sadece enstrüman mı çalıp söylüyorsun? Beste yapabiliyor musun? Benim müzik konusundaki yeteneğimi aslında ilk ben keşfettim. Ailem benim görme engelli olduğumu öğrendiği yaşlarda yani 3 yaşında falan keşfettim. Sonra işte Hatay Dörtyol da ve Maraş da insanlar keşfettiler. Bir de şeyi sormuştun. ”Yalnızca enstrüman çalıp şarkı mı söylüyorsun? Aynı zamanda beste de yapıyor musun?” diye sormuştun. Cüzdanlarda deste biter ama Bilal Göregen de beste bitmez. -Şu an Sözler Köşkü için yapabilir misin? Sözler Köşkü için yapmıştım. Onu okumak istiyorum. Hele şöyle bir darbukayı verin okuyayım ya. Hele ver hele hele. Bilal’le Sözler Köşkü müdavimlerine özel müzik rüzgarı esmeye devam ediyor. Sözler Köşkü ne güzel bir medrese. Buraya gelene şeytan veremez vesvese. Eğer sen de hakikat ararsan gardaşım, hoş geldin bu güzel adrese. Sözler Köşkü ne güzel bir medrese. Buraya gelene şeytan veremez vesvese. Eğer sen de hakikat ararsan gardaşım, hoş geldin bu adrese. Sözler Köşkü’ne geldim ben. Kurtuldum hep nefsimden. Eğer sen de bu mekana gelirsen, kurtulursun tüm derdinden. -Süper ağabey. Eyvallah. -Ağzına sağlık. Eyvallah. Böyle işte. Sözler Köşkü için olsun veya işte birileri için olsun her türlü beste yapıyorum. Görüyorsunuz. Ormanlarda ağaçlama biter ama ben de doğaçlama bitmez böyle. -Ağabey ben çok inanamadım ya. Benim ismime de beste yapabilir misin? Tabii senin adına da yaparım. Bir gardaşım var karşımda adı da Tarık. Onun olduğu yerde her türlü varık. Ayağına giymesin çarık. Onun mutluluğuyla havaya uçarık. O durmadan bizlere sorular soruyor. Ondan başkası bizim kafamızı yoruyor. Ben onun sorusuna verdim türlü cevaplar, inşâAllah cennete cumburlop gider, artar sevaplar. Tarık gardaşıma söyledim besteyi. Eksik etmeyin ondan dua ve desteği. Adamlıktır onun hayat ve mesleği. İnşâAllah kazanır hayatta dolarla, desteği. -Allah razı olsun ağabey. Eyvallah kardeşim. Yani her türlü beste yapıyorum. Hayatınızda hep sanatla ve ibadetle kalın diyorum çünkü varsa insanın hayatında sanat ve ibadet, insanlar o zaman bulur her iki cihanda saadet diyorum. Başka ne diyebilirim ki ya? -Peki gözleri görenlere ne demek istersin? Gözleri gördüğü için şükretsinler. Dilin şükrü şerleri söylemeyip, hayır söylemek. Kulağın şükrü şerri duymayıp sürekli hayır duymak, elin şükrü harama uzanmayıp helale uzanmak ve sizin sorunuzla bağlıyorum gözün şükrü namahreme bakmayıp, tam tersine güzele bakmak, kitap okumak en önemlisi de hayat kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’i okumak. İnsanlar iki gözü gördüğü, iki eli tuttuğu için şükretsinler hakiki manada iman lezzetine ulaşmış olurlar inşâAllah diye düşünüyorum. -Biz kainata baktığımız zaman Allah’ın esmalarını gözlerimizle görebiliyoruz. Sen nasıl hissediyorsun Allah’ın varlığını? Ben Allah’ın varlığını 3 şekilde hissediyorum. İnanç, sabır ve tabii ki de inanç ve sabırdan doğan tefekkürle hissediyorum. İnanmayan sabredemez. Sabredemeyen tefekkür edemez. Tefekkür edemeyen teşekkür edemez. Dolayısıyla da ben Cenab-ı Allah’ı böyle zincirleme bir felsefeyle hissediyorum. Allah deyince benim aklıma yaratan, yaşatan, rahmetiyle kuşatan, otoritelerin üstünde bir otorite geliyor. Kainatta her ne varsa hepsi O’nun emrindedir. O ”Ol” dedi mi akan sular durur. O ”Ol” dedi mi en cansız ağaçlar bile hareket eder. Yeter ki “kun feyekun” olsun. -Toplumumuzun gözü görmeyen insanlara bakış açısı nasıl olmalı? Bize ne söylemek istersiniz? Önce şu sözü kullanayım. Benim gibi görmeyen arkadaşlarıma ve bütün insanlara zaferler köşe bucak dilenerek değil, zorluklara karşı direnerek kazanılır. İnsanlar bize acıyarak değil, insanlar bizi kendilerinden biri görerek bakmalıdır. Bizi benimsemelidir. Bizi önemsemelidir. Başta aileler olmak üzere bütün toplum engelli bireyini veya bundan ne olur ki gibi değil, biz imkan verirsek bundan her şey olur diye düşünerek bizden mücadele anlamında kesinlikle ve kesinlikle desteğini esirgememelidir. Ancak böyle olursak tam olarak topluma entegre oluruz. Öbür türlü toplumda halk tabiriyle söyleyeyim sakatlar bir tarafa, sağlamlar bir tarafa diye ayrışırız. Oysa birlikte rahmet, ayrılıkta gazap var yani. -Sence hayattaki en büyük engel nedir? Önemli olan aslında burada gözlerin görmesi değil. Önemli olan burada kalbin görmesi. Önemli olan burada hislerin görmesi. Önemli olan burada duyguların görmesi. Ben açıkçası göz görmesine ya da görmemesine çok takılmıyorum. Eğer bizim vicdanımız varsa, bence en iyi görenler bizleriz demektir. En büyük engelse vicdandan engelli olmaktır. Yoksa gözden, elden, koldan engelli olmak sadece fizikseldir ama vicdandan engelli olmak hem fiziksel hem de manevidir. -Hiç gözlerin görmüyor diye isyan ettin mi? Hayır asla gözlerim görmüyor diye isyan etmedim çünkü isyanın sonu tuğyandır. Ben hayatımda her zaman şükrettim çünkü şükretmeyen kul her zaman gafildir. Dolayısıyla ben görmediğim için asla ve kat’a isyan etmedim. Hep mücadele ettim. Karşılaştığım zorluklar olmadı mı? Oldu. Üzüldüğüm oldu mu? Oldu ama bu üzüntülerim asla bir isyana dönüşmedi çünkü ne zaman ”Neden ben?” diyecek olsam, daha doğrusu şöyle mecaz bir sözle bağlayayım. Ne zaman ”Neden ayakkabım yok?” diye düşünecek olsam, ayağı olmayanlar aklıma gelir ve dolayısıyla da o isyanım bir anda şükre dönüşür. Tıpkı bir dikenin güle dönüşebildiği gibi. Öyle yani. Annemin yüzünü görmek isterdim. İkinci olarak da renkleri görmek isterdim çünkü hep renkleri duyuyorum. İşte örnek veriyorum siyah kazak, beyaz gömlek… Karşılaştığım zorluklar olmadı mı? Oldu. Üzüldüğüm oldu mu? Oldu ama bu üzüntülerim asla bir isyana dönüşmedi Ben hayatımda her zaman şükrettim çünkü şükretmeyen kul her zaman gafildir. İnsanlar iki gözü gördüğü, iki eli tuttuğu için şükretsinler. Hakiki manada iman lezzetine ulaşmış olurlar inşâAllah diye düşünüyorum.
Tebliğ et!