Nasıl kurtulabiliriz? Onu da anlat hocam bize. Zevk alamamaktan… Tamam biz avam mesabesindeyiz daha bu Allah yolunun başındayız. Zevk almak istiyoruz. O ihlas mertebesine erişemedik. Yahut da etrafımızda zevk almak isteyen, yeni namaza başlayan, yeni sohbete başlayan insanlar var. Bunların zevk alamamasının sebepleri nelerdir? Bu sebepleri biraz açar mısın? Bir iki madde anlatayım. Sebeplerden bir tanesi, ibadetin mahiyetini bilmemesidir. Namaz ibadeti mesela… Allah’ımızın Kur’an’da en çok zikrettiği ibadet. Namaz… sonra zikir… Bir adam niye namaz kılmaz, niye zikretmez? Namazın ve zikrin ehemmiyetini bilmediği için. Bunun kıymetini, önemini bilse bu adam namazı çok keyifle kılar. Zikri çok keyifle yapar. Ehemmiyetini biliyor, getirisini biliyor. Geçen hafta bir kardeşim mesaj yollamış. ”Hocam!” dedi. ”Sohbetinde bir milyon sevap hadisini söyledin… Onu sohbetin içinden cımbızla çektim.” diyor. ”Her gün işime gittiğim anda, dükkanıma, masama oturduğum anda o zikri yapıyorum ve bir milyon sevap aldığımı düşünüyorum… Allah senden bin kere razı olsun.” Bu hafta bir tane mesaj geldi kardeşimden. Diğer gelen soruların yanında bu mesaj beni çok keyiflendirdi. İçerden en hikmetli, en cebimize yarayan meseleyi çekip almış. Kıymetini öğrendi. Şimdi bak, kıymetini öğrendiği için bu adam bu zikri her gün yapıyor. Her gün 1 milyon TL cebine girse yaptığın bir iş ile, sen o işi yapmaz mısın Müslüman? Asla kaçırmazsın o işi. Asla! Her gün bir milyon sevap diyor Allah’ın Resulü. O hiçbir şeyde yalan söylemedi Müslüman kardeşim. Kâfirlere hiçbir zaman yalan söylemedi. Müslümanlara hiçbir zaman yalan söylemedi. O hep doğruydu. Sadık haber veren bir Peygamberdi. Şu halde bize diyor ki: ”Çarşıya gittiğinizde, pazara gittiğinizde, ticarete gittiğinizde bunu yaparsanız bir milyon sevap alırsınız.” İşte bu adam bu ibadetin mahiyetini öğrendiği için bunu terk etmez. Mahiyetini bildiği için ona çok ehemmiyet verir, önem verir. Bu ona feyiz olarak huzur olarak zevk olarak döner. Zevk alamamanın sebeplerinden bir tanesi ne yine? Kötü ortamlarda bulunması. Bir adamın kendisi ne kadar iyi bir insan olursa olsun kötü arkadaşlarla bulunursa kirlenmekten korunamaz. Bu iş tıpkı sağlam elmaların yanına çürük elmayı koymaya benzer. Üç tane arkadaşın var, ikisi sağlam biri çürük. İkisi sağlam biri çürük. O çürüğü aranızdan uzaklaştırın. Çünkü o çürük ehli bidat ise sağlamları bozar. Çünkü şeytanın yoluna gitmek, Allah’ın yoluna gitmekten daha kolaydır. Örnek mi? Bir kasa elmanın içine iki tane çürük elma koyun. Kasadaki 40 tane sağlam elma olsun. Bir hafta sonra gidin elmalara bakın. Kaç tanesini bozmuş? ”Hocam şu olamaz mı? Sağlam elmalar çürüğü düzeltemez mi?” Eşyanın tabiatına aykırı. Sağlam elma çürüğü düzeltemez, çürük sağlamı bozar. Çünkü bozulmak düzelmekten ve düzeltmekten çok daha kolaydır. Allah tabiatı böyle yaratmıştır. Şu halde ne yapacaksın? Ehli bidat bir arkadaşın varsa uzak duracaksın, mesafe koyacaksın. ”Dur hocam, benim ilmim çok ilerledi. Sohbetlerde üç beş yıldır gelip gidiyorum çok şey öğrendim ben onu düzeltirim.” Hiç uğraşma, sen alimlerden nakiller yap… sohbetini paylaş, ilmi durumları paylaş, kitap hediye et ama diyaloğa girme. Diyaloğa girme çünkü onun yanında şeytan var. Senin yanında kim var? Hiç kimse yok. Şu halde kardeşler haz alabilmek için ortamımıza dikkat edeceğiz. Arkadaşlarımıza dikkat edeceğiz. Mesela namazın şartlarından bir tanesi nedir İslam fıkhında? Hadesten taharet, necasetten taharet. Hadesten taharet bedenin temizliği. Bedenimizin temiz olması gerekiyor. Necasetten taharet ne? Namazı kıldığın yer temiz olacak. Senin bedenin temiz, elbiselerin gıcır bu namazın olur mu? Olur. Ama namaz kıldığın yerde necaset var, köpek gelmiş pislemiş… arkadaş gelmiş pisliği almış ama halının üstünde hala pislik var, koku geliyor. Bunun üzerinde namaz olur mu? Olmaz. Necaseti galizadır o, namazın geçersiz olur. Tıpkı bunun gibidir huzur, zevk ve haz… Bozuk bir ortamda, gıybetin yapıldığı bir ortamda, devamlı çalışan bir adam nasıl zevk alsın? Arızalanmış. Ruhu, kalbi arızalanıyor. Devamlı şehvetin konuşulduğu bir ortam diyor. Hayal edin. Çalıştığınız yerde devamlı şehvet konuşuluyor. ”Akşam bir program seyrettim filmde bir kızlar vardı be neydi o ya!” Sen hiç o diyaloğa girmiyorsun ama bu kulaktır, bu işitir. İşittiği anda bir havuza akan ırmak gibi… Pislik işitirsen kalp havuzundaki o suya pislikli su akar ve havuzun kirlenmeye başlar. Ondan sonra namaza bir durursun aklına hatırına şehvet geldi gıybet gelir, küfür gelir, öfke gelir, hiddet gelir. Bunlar hep aldığımız hazzı ve zevki engelleyen meseleler. Bir mesele daha vardır. Nedir o? Kalbimizde herhangi bir arıza varsa haz alamıyoruz. Neye benzer bu? Bir adamın ağzında bir yara varsa… Ağzımızın içinde birçoğumuzun bazen yara olur. Vitamin eksikliğinden olur genelde bu. Ağzının içinde yara olduğu zaman istediğin kadar kaliteli bir lokantaya git. En güzel yemeği ye. Zevk alabilir misin? Alamazsın. Neden? Yara var, acı hissediyorsun. En sevdiğin şey iskender ve peşinden gelecek olan bir künefe… ama garsona diyorsun ki: ”Künefeyi getirme.” zevk almıyorum ki. Acı var… Her çiğnememde acı hissediyorum. İskenderin keyfini, etin lezzetini, o üzerine dökülen tereyağının lezzetini alamıyorum. Bu hafta bir kardeşime gideceğim iskender yemeğe. Kardeşler kusura bakmayın. Özlemişim iskenderi. Geleceğim bir tanenize. Bakalım Allah’u alem. Kime denk gelirse. Kardeşler, arıza varsa hastalık varsa ağzının içinde lezzet alamazsın. Kalp de bunun gibidir. Kalpte bazı arızalar varsa haz, lezzet, zevk ibadetten alamazsınız. Ancak işin özü şudur ki, geniş akıllı olarak meseleye baktığımız zaman ne deriz? İstediğin kadar lezzet alma o yemeği yemek zorunda mısın değil misin? Yemek zorundasın yoksa yaşayamazsın, yoksa iyileşemezsin. Şu halde istediğin kadar lezzet alma o namazı kılmak zorunda mısın değil misin? Zorundasın, mecbursun. İstediğin kadar lezzet alma. O zikri yapmak zorunda mısın? Sen söz verdin Allah’a. Sen söz verdin Resulullah’a. ”Ben her gün Allah’ımı zikredeceğim… Tıpkı sahabe gibi. Tıpkı alimler gibi, tıpkı veliler gibi. Bir derviş olarak her gün Allah’ımı zikredeceğim.” Söz verdin, sözünü yeme. Benim geldiğim yerde sözünde durmayan adamlara iyi şeyler söylemezler. Şu halde zevk alsan da almasan da ”Allah, Allah, Allah” diyeceksin. Zevk alsan da almasan da bu zekatı vereceksin. Zevk alsan da almasan da namazı kılacaksın, Hacca gideceksin. Allah’ın emri bu. Allah’ın emri bu. Bu emri yerine getirdiğini zaman Allah seni sever. Yerine getirmediğin zaman şeytanla kanki olursun, kol kola girersin. Allah bu adamdan razı gelmez. Mevla Teala hazretleri İslam’ı iyice anlayan, idrak eden, yaşayan, kullardan etsin bizi. Amin ya muin.
Tebliğ et!