Neden Allah Teâlâ Hazretleri ayet-i kerimede: “Allah’tan hakkıyla ancak ilim sahipleri korkar, âlimler korkar.” (Fâtır, 28) buyuruyor? Neden? Allah’tan hakkıyla ancak Müslümanlar korkar demiyor. Allah diyor ki: “Allah’tan hakkıyla ancak ilim sahipleri korkar.” (Fâtır, 28) Neden? Onlar ilimde ilerlemişlerdir. İlimde ilerlediğin zaman hissiyat sahibi olursun, incelirsin, kalınlıktan çıkarsın ve korkmaya başlarsın. İlmin arttıkça korkun da artar. Korkun arttıkça saygın artar. Saygıyla beraber Allah Teâlâ peşinden ne verir? Korkunun ve saygının hemen akabinde Allah sevgiyi verir. Sevgiden sonra yaptığın ibadet artık bir görev olmaz. O ibadeti artık görev için yapmazsın. Ne için yaparsın? Ezan okunsa da Rabb’imle baş başa kalsam. Şu dünya telaşından bir kurtulsam, Allah’ımın huzuruna gitsem. Sevgi, adama böyle dedirttirir. Ama sevgi olmadığı zaman, şu anda camilerdeki büyük çoğunluk gibi olursun. “Hadi hadi çabuk kılalım, hemen gidelim. İmam efendi uzatma ya, uzatma ya!” “Bak, üç ayeti geçmesin! Hoca, üç ayeti geçmesin!” dersin. İşte bu, namazı bir görev olarak addetmiş adam demektir. İçine korku inmemiş, haşyet yok, kimin huzurunda durduğunu bilmiyor, sevgisi yok. Sevgi olmadığı için nasıl bakıyor namaza? Bir an önce bitirip gidilmesi gereken bir ibadet. Kaçılması gereken bir ibadet. Camiler de namaz kılınıp acil bir şekilde çıkılması gereken bir spor evi. Haşa ve kella, böyle görüyor. Ama biz Müslümanlar, biz ilimde ilerlemeye çalışanlar, hissiyatta, maneviyatta ilerlemeye çalışan Müslümanlar bununla yetinmeyiz. O, avamın mertebesidir. Avam, “Şüphe basamağında bile olsam namazımı kılayım bana yeter.” der. Biz böyle diyemeyiz. Kardeşler, biz böyle diyemeyiz. Biz görüyor gibi, sanki görmüş gibi, Allah’ı görmüş gibi iman etmek zorundayız. Cebrail Aleyhisselam, imanın şartlarını tevdi ettiği Efendimiz Aleyhisselam’la o görüşmesinde ne buyuruyor? Bir, çok güzel bir erkek suretinde insana büründü Cebrail Aleyhisselam. Bembeyaz elbiseler giymiş. Resulullah Aleyhisselam’ın karşısına geçti, oturdu. Dedi ki iman nedir? Altı şartı saydı. İslam nedir? Beş şartı saydı. Peşinden Cebrail Aleyhisselam bir soru sordu. Dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü doğru söyledin. Peki, ihsan nedir?” Bak bir soru sordu. İhsan nedir? Rasûlullah Aleyhisselam ne buyurdu? “Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmek demektir. Zira sen Allah’ı görmesen de Allah seni her an görüyor.” İşte bu aynel yakîn mertebesi demektir. Peygamberler, veliler, alimler hangi mertebede inanmışlar? Hangi mertebede ibadet yapıyor? Hakkel yakîn mertebesinde ibadet yapıyor. Biz dervişler hangisindeyiz? Biz dervişler şu anda ilmel yakîn mertebesindeyiz. Her hafta mütemadiyen geliyoruz. Ve ilimde kendimizi ilerletmeye çalışıyoruz. Allah’a delille iman ediyoruz. Delille! Bu deliller ilerledikçe, ilerledikçe aramızdan bazılarına Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Perde nedir? Bazen uykumuzda kabirden sahneler görürüz. Dervişlik yolunda, tasavvuf yolunda ilerlemiş insanlar; zikri, rabıtası, duası, nafile ibadetleri arttığı zaman, ilimde de ilerlediği zaman maneviyat kapısı açılır. Yani buna halk arasında kalp gözü denir. Kalp gözü. Bu göz açıldığı zaman ne oluyor? Aynel yakîne erişiyor. Manadan işaretler görmeye başlıyor. Mesela… Bir gece Allah Teala gösterir kabir azabını. Kabirde, namaz kılmadığından dolayı azap gören bir adam… Bu gibi olaylar bize çok anlatılır. Bir gece Allah Teâlâ gösterir mahşerde beklediğimizi. Mahşerde bütün Müslümanlar bekliyor. Anneni görüyorsun ve kaçıyorsun, babanı görüyorsun ve kaçıyorsun. Allah Teâlâ bu sahneleri gösterir. Neden gösteriyor o kuluna? Çünkü ona güvenmiş. Onu sevmiş, sadık olarak görmüş. İlmel yakînde ilerledi, sohbetlerinde, zikrinde daim oldu, ibadetleri sektirmiyor; ben buna bir iki işaret vereyim. İlerde başına gelecek olan, benim bu kitapta anlattığım meselelerden birkaçını ben buna göstereyim, diyor. Allah Teâlâ alabileceğimiz kadarını bize gösteriyor. Bazısına cehennemden sahne gösterir. Zincirlenmiş insanların ateşe doğru sürüldüğü an… Bazısına cennetten sahneler gösterir, huriler gösterir. Burada anlattığım, esnaf arkadaşlarımdan bile gören var. İkaz olsun diye, ibret olsun diye cehennemden sahneyi göstermiş Allah Teâlâ. Bunlara ne deniyor? Aynel yakîn. Korkutmak istiyor. “Dön kulum!” diyor. “Dön! Yönel!” diyor. Ama bunun olması için bir süreç gerekiyor. Bir sadakat, bir istikrar gerekiyor. Bu istikrarı sağlayamadığın zaman Allah sana sır vermiyor. Şimdi, sizin bir dostunuz olsa ve bu dostunuzla iki aylık bir dostluğunuz olsa, bu adama her türlü sırrınızı verir misiniz? Sır vermek için çok güvendiğin bir adam olması lazım gelir. Çok güvenmediğin bir adama sırrını vermezsin. Allah, sırrını çok güvendiği insanlara verir. Salihler, sadıklar, peygamberler, veliler, mürşitler, dervişler… Çok güvendiği zaman kalp gözünü açar, perdeleri kaldırır ve müşahede ettirir. İmam Rabbani Hazretleri, Mektubat’ın hemen başında bazı olaylar anlatır. Cennetin mertebelerini gördüğünü anlatır. Orada Hulefa-yı Raşidin’in mertebelerini gördüğünü anlatır. Orada Ulü’l-Azm peygamberlerin mertebelerini gördüğünü anlatır. Peygamberimiz Aleyhisselam’ın hepsinin üstünde olduğunu, gördüğünü anlatır. Cennetteki makamları görmüş. Yine İmam Rabbani Hazretleri Mektubat’ta ne anlatıyor? Bana cinler alemi gösterildi. O kadar kalabalıklardı ki, yere bir iğne atsan muhakkak bir cinin üstüne düşer. Her taraf cinlerle dolu. Yine bana insanlar gösterildi. İnsanlarda, her insanın başında bir meleğin onu korumak üzere beklediğini gördüm. Ne zaman bir cin gelse ve o insana tasallut etmek istese, o melek o cini kovuyordu. Bakın bu, Efendimiz Aleyhisselam’ın hadislerinde anlattığı cinler, melekler, şeytanlar… Ayetlerin bahsettiği meseleler. Ama göremediğimiz meseleler… Aynel yakîn olarak bunu kime göstermiş? Kime göstermiş bunları? İmam Rabbani Hazretleri’ne göstermiş. Bu verdiğim sadece bir tane örnektir. İslam tarihinde bu alim gibi binlerce alim vardır. Gördüğü, müşahede ettiği bilgileri kitaplarına kayıtlara geçmişlerdir. Hâlâ anlatılagelir, hâlâ okunagelir. Dolayısıyla, bir dervişin niyeti nedir? Ben ilmel yakinde kalmayacağım. Ben, aynen tabi olduğum büyükler gibi aynel yakîn ve hakkel yakînin peşinde olacağım. Allah bana nasip etsin. (Amin) Amin. Allah nasip etmeden olmuyor, kardeşler. Allah gözü açmadan olmuyor. Şimdi, Hacı Bayram Veli Hazretleri büyük veli, Allah dostu. İstanbul’un yakın zamanda fethedileceğini müjdeleyen kimdi? Hacı Bayram Veli Hazretleri. Sultan Fatih’in babası dedi ki: “Böyle bir sefer niyetim var. Şeyhim ne dersin, gireyim mi?” Çok insan Rasulullah Aleyhisselam’ın bu müjdesine mazhar olmak istedi ama nasip olmadı. Ben, Efendimiz Aleyhisselam’ın bu müjdesine mazhar olmak istiyorum. Gireyim mi, sen ne dersin? Bir istişare yapalım.” Mübarek, kısa bir rabıtadan sonra dedi ki: “Bu iş sana nasip olmayacak. Sen göremeyeceksin. Ben de göremeyeceğim. Ama Allah, şu bizim derviş köseye, bir de şu beşikte yatan bebeğe bu işi nasip edecek, inşallah.” dedi. Bebek kim? Atamız Fatih. Allah cennette ellerini öpmeyi nasip etsin. (Amin) Amin O köse derviş kim? Şeyhi Akşemseddin. Nasip oldu mu? Oldu. Oldu. Buna, Allah’ın geleceğe dair kulunun kalbine vermiş olduğu ilham bilgisi denir. Eğer o kişi bir peygamber olsa idi ne denirdi? Vahiy. Geleceğe dair verdiği vahiy olurdu. Ama veli olduğu için vahiy diyemiyorsun. Vahiy dersen kâfir olursun. Ne diyeceksin? İlham. İlham… “Fe-elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ.” (Şems, 8) Allah nefsi yarattı ve ona ilham etti. İlham etti. Neyi ilham etti? Günahı ilham etti, takvayı, Allah korkusunu, Allah saygısını ilham etti. Yani, Allah bazı kullarına günahı ilham ediyor. Çünkü günah işleyecek ortamlarda ve arkadaşlarla bulunuyor. Bazılarına takvayı, saygıyı ve sevgiyi ilham ediyor. Çünkü iyilerle beraber bulunuyor. Dervişler de iyilerle beraber bulunmaya gayret gösterir ki Allah kalbine devamlı olarak takvayı, muhabbeti ve aşkı ilham etsin.
Tebliğ et!