En şaşırdığım soru, onu da okuyayım, hem kapatalım. Hocam, sizi YouTube’dan tanıdım ve çok şey öğrendim ve öğreniyorum. Yalnız namaz konusundaki katı tutumunuzu anlayamıyorum. Katı tutum! Ben katı bir adam mıyım kardeşler ya? Beş vakit namaz kılacaksın diyorum. Bin dört yüz senelik söylenmiş olan şeyleri naklediyorum. Ben nakilciyim. Nakilden başka bir şey yapmam. Bizim tek farkımız vardır: Bin dört yüz yıldır anlatılmış bu bilgileri insanların anlayabileceği seviyeye indirme. Verdiğim örnekler o kadar basittir ki: Hayatında hiç sohbete gitmemiş adam şuraya gelir, sohbetten çıktığı anda İslama dair yirmi tane meseleyi öğrenmiş olarak gider. Çünkü Allah Teala bir kabiliyet vermiş: çok basitleştirebiliyorum. Öğrenilmesi gereken ana meseleleri basitleştirebiliyorum. Rabbime hamdolsun. Bu onun verdiği bir hediyedir. İnşallah onun istediği şekilde ölene kadar kullanacağız. Şimdi! Ama bu kardeş bizim sohbetleri izlerken bir şey fark etmiş: Namaz konusunda bir katı tutumumuz varmış, şahsi kanaati. Bakalım ne diyor: Ben bir devlet memuruyum ve şu an namazlarımı kılmıyorum. Tehlike geliyor. Tüm namazlarımı emekli olacağım zamana tehir ediyorum. Burada kamyon asfalttan çıktı, tarlaya girdi. Burada tarlaya girdi kardeşim. Şimdi esnafın arasında gezerken ben şu ana kadar şunu duydum: Hocam ben toptancıyım. Adama diyorum ki: Niye benimle beraber camiye gelmiyorsun? Hocam ben toptancıyım, akşam evde hepsini kaza ediyorum, bunu duymuştum. Ama ilk defa bir adamdan: Ben emekli olduğum zaman hepsini kaza edeceğim, ilk defa duyuyorum. Ya şu ülkede bunu da gördüm ya, daha gözüm açık gitmez. Sübhânallâh. Sübhânallâh. “Tüm namazlarımı emekli olacağım zamana tehir ediyorum, emekli olunca hepsini kaza etmeye başlayacağım.” Garantisi var! Emekli olacak 55’te, 70’e kadar 15 yıl içinde gece gündüz namaz kılacak. Garantisi var ölmeyecek! Sübhânallâh. Böyle şey olur mu ya! Namaz kılmak ibadet yani sevap olduğuna göre, sevabı her gün işlemek yerine emekli olunca kılsam ne mahsuru var ki hocam? Püffff! Adam filozof çıktı filozof, devlet memuru ve filozof. Einstein’ın torunu mübarek. Bu bir sevap diyor yani, bunu almasam ne olur ki diyor. Ya bu iş sadece bu kadar mı ya? Sevap ile bitiyor mu bu iş? Sonuçta bunların hesabını ben vereceğime göre sevap işlemeyi geciktirmem veya hiç işlememem niye günah oluyor ki? Nakilden tamamen koptu. Şu anda tamamen fantezi yapıyor. Beyninde fanteziler kuruyor. Bu niye böyle? Bu niye günah olsun ki? Bir kızın elini tutmam niye günah ki? Namaz kılmamam günah olmaz ki. Fantezi, fantezi, fantezi… Hayal gücü. Boyuna hayal gücü kullanıyor. Böyle iş olur mu kardeşim ya! Bakın şu anda İslam ülkelerinde en büyük sıkıntılardan bir tanesi nedir? Namaz kılmak sadece bir sevap olarak görülüyor. Namaz sadece sevap değildir, namaz borçtur. Borç! Tıpkı zekat gibi, tıpkı oruç gibi bir borçtur. Bu borcu vaktinde ödemediğimiz zaman bize azap vardır: Kazaya bırakma azabı. Nedir bu hadis-i şeriflerde? Seksen sene! Bir vakit namazı atlattığımız zaman, kılmadığımız zaman demiyor hadis-i şerif, seksen yıl cehennem azabı vardır. Bu Allah hakkıdır. Nasıl ki bir müslüman kardeşimiz bize bir borç verse, biz o borcu ödemezsek, kul hakkı olarak ahirette azap görürüz. Bu namazdan da ahirette Allah hakkı olarak azap vardır. Bu orada kalıyor mu? Orada kalmıyor. Bir vakit namaz kaza geçti. Şimdi ikindi ezanı okundu, biz ikindiye gitmedik. İş, güç, oyun, şu, bu, yemek derken akşam ezanı okundu. Bu ne demek? İkindi namazı kazaya kaldı. Günah saniye saniye artıyor. Peşinden yatsı da okundu. Üstüne iki vakit kaza gelmiş oluyor, iki ezan okunmuş oluyor. İki ezan ne demektir? Günahın misli iki ezan miktarınca katlanıyor. Bu katlanma o namazı geciktirdikçe devam ediyor. Bundan dolayı sabah namazına kalkamayan kullar, güneş üstüne doğduktan sonra kalkar kalkmaz namazını kaza edecek, işine öyle gidecek. Dur ben işe gideyim de öğle yemeğinden sonra, öğle ezanından sonra kaza edeyim yapmayın. Beş dakika geç gidin ya, yahut da saati yarım saat önceye kurun. Bu namazı sabah güneş doğmadan önce kılmak zorundayız. Güneş üstümüze doğduktan sonra haram olarak kılıyoruz. Günaha girmiş bir kul olarak kılıyoruz, orada bitmiyor o. Sabah namazının ilk sünnetini kaza diye niyet edeceğiz, farzını kaza diye niyet edeceğiz, peşinden de tövbe yapacağız: Allah’ım ben günah işleyerek namazımı kıldım yani vaktinde kılmadım. Kur’an namazlar konusunda bize ne söylüyor: “Namazlar size belli vakitlerde farz kılındı” ayettir. Belli vakitler ne demek? Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı. Bunların tamamını akşam eve gittiğimizde kılsak olur mu? Olmaz. Allah belli vakitlerde diyor. Allah’ın koyduğu sistemde onun istediği zamanda kılacağım ben bunu. Oruç, ne zaman bize farz kılındı? Belli vakit yine. “Şehru ramadanellezi unzile fihil Kur’an” (Bakara 185) “O ramazan ayı ki Kur’an o ayda indirilmiştir. Oruç, sizin üstünüze o ramazan ayında farz kılınmıştır.” Şimdi bir adam ramazanın dışındaki on bir ay boyunca oruç tutsa ama ramazanı oruçsuz geçirse, bu adama mükafat mı var azap mı var? Azap var. İş sadece sevap değil. Azaptan kaçacaksın kardeşim. Size hakkımda bir itirafta bulunayım. Bu dervişi sabah namazına kaldıran güç cennetteki nimetler değil (cennette şöyle köşkler varmış, şöyle huriler varmış, şu kadar nimetler yiyecekmişiz)… Ben sabah namazına cennet nimetleri için kalkmıyorum, ben ateşten korktuğum için kalkıyorum. Beni sabah namazına kaldıran kuvvet, ateş. Ben korkuyorum kardeşim. Banyoya girdiğim zaman o suyun ısısı bana ateşleri, alevleri canlandırıyor hafızamda. Korktuğum için ezanı duyar duymaz telefonda şıp ayağa kalkıyorum asker gibi. Hemen ayağa kalkıyorum, gidiyorum, abdestimi alıyorum. Şeytanın düğümlerini elhamdülillallah çözüyoruz, namazımı kılıyorum sonra bir daha yatıyorum. Dolayısıyla bu işte azap var. Bu sadece bir sevap meselesi değil müslüman kardeşlerim. Namazlara sevap olarak baktığınız zaman böyle hafife alma ortaya çıkar. Akaid kitaplarımızda ne geçiyor: “Namazı hafife almak küfürdür.” Kim namazı hafife alırsa ve vakit atlatırsa onun küfre gireceğinden korkulur. Sahabe-i Kiram efendilerimiz o kadar hadis-i şerif rivayet etmişler. Hadislerden bir tanesi ne? Biz Rasulallah zamanında hiçbir ameli yapanı tekfir etmezdik ancak namaz kılmayanı tekfir ederdik. Namaz kılmıyorsa onu tekfir ederdik. Bu çok tehlikeli bir hadis-i şeriftir. Ehli sünnet alimleri yine ihtiyatlı davranırlar. Yine bu hadis-i şerife rağmen derler ki: Yüzüne karşı tekfir etmeyin; namaz kılmamanın, namazı hafife almanın kafir edici fiillerden birisi olduğunu söyleyin ama namaz kılmayana kafir demeyin. Demeyin çünkü bire bir onu tekfir etmiş oluyorsun, bunu yapmayın. Dört mezhepte de bu böyle söylenir. Dolayısıyla bu namaz diğer ibadetlerden çok daha önemli bir ibadettir. İslamın beş şartının zirvesidir. Şehadetten hemen sonra bu geliyor. Buna dikkat edeceğiz kardeşler ve İslami hükümler konusunda bu iki kelimeyi tekrar üstüne basarak söylüyorum: “Bana göre” ve “bence” kelimelerini Allah rızası için unutun. Kardeşlerimizin birçoğu bize bazı suallerle geliyor. Geldikleri sualler aynen bu sualler gibi. Hocam, arkadaşım şöyle dedi: Bana göre şöyle olması lazım. Böyle bir şey yok. Bana göre diyebilmen için senin peygamber olman lazım. Sen peygamber değilsin, son peygamber geldi, vazifesini yaptı; kitabı bıraktı, sünneti bıraktı, gitti. Şimdi bunu takip etmemiz gerekiyor, bu akla uymamız gerekiyor. Uymazsak hevamıza uyarız, şeytana uyarız. Şeytana uyanlar ateşe giderler. Allah Teala bizi korusun, muhafaza etsin.
Tebliğ et!