İnsan son zamanlarına geldiğinde, ölüme çok yaklaştığında çok susarmış. Öyle bir susarmış ki denizler kadar su içse o susuzluğunu gidermezmiş. Ve o anda, insanın o yolculuğu anında bu Dünya’ya veda etmek üzere olduğu o anlarda yanına şeytan gelip elinde bir kadeh su ile onun imanını almaya, onu kandırmaya çalışırmış. Peki acaba biz bu hali yaşayacak mıyız ve neler olacak? Şeytan bize neler soracak, ölmek üzereyken neler göreceğiz, sekerat nedir? Bütün bunları şimdi ele alacağız. Bir zamanlar Ebu Zekeriyya adında bir Allah dostu ölüm döşeğine düşer. O son demlerinde yanında arkadaşı ve bir de sevdikleri vardı. Arkadaşı artık onu son dakikaları olduğunu hisseder ve onun yanında kelime-i tevhidi (la ilahe illallah) getirmeye başlar. Ama garip olan şu ki her tekrar ettiğinde, ölüm döşeğindeki Allah dostu yüzünü ondan çevirir. Arkadaşı ona bakarak bir daha “la ilahe illallah” der. O bir daha yüzünü çevirir. En son bir daha getirince, Allah dostu “Ben o sözü söylemem.” der. Arkadaşı şaşırır. “Nasıl olur da hayatı boyunca beş vakit namazını camide kılan, gündüzleri oruç tutan, herkese iyilik eden, Allah’ı hep razı etmeye çalışan bu adam böyle bir söz söyler.” der. O sırada Ebu Zekeriyya kendine gelir, gözlerine açar ve “Az önce siz bana bir şey dediniz mi?” diye sorar. Arkadaşı olayı anlatır ama herkes şaşkındır. Hâlâ kimse neden bu Allah dostunun böyle bir şey dediğine anlam veremez. Ve Ebu Zekeriyya, olayın asıl yüzünü anlatır. Der ki: “Siz bana birinci defa söylediğiniz zaman, o sırada şeytan elinde bir kadehle geldi. Kadehi salladı ve bana “Suya ihtiyacın var mı?” dedi. Ben de yüzümü çevirdim. İkinci defa dediğinizde ise şeytan bir daha yanıma geldi ve “İsa Allah’ın oğludur de.” dedi. Ben yine yüzümü çevirdim. Üçüncü defasında ise şeytan geldi ve dedi ki: “la ilahe (hiçbir ilah yoktur) de.” dedi haşa. Ben de ona “Ben o sözü söylemem.” dedim. Allah dostu bunu açıkladıktan sonra kelime-i şehadeti getirir ve sakince ruhunu teslim eder ve Rabbine kavuşur. Evet kardeşlerim, bu zatın yaşadığı sekerat halidir. Yani ölüm sarhoşluğu. Bu hikayeden bile bu sekerat anının ne kadar ağır ve yorucu geçtiğini az çok anlamışsınızdır. Ve bunun yanında bizim aklımıza onlarca soru geliyor. Peki biz de bu sekerat anı nasıl olacak, biz de bunu yaşayacak mıyız, ne yapmamız lazım ki o anda şeytan bizi kandıramasın, o anda doğru ve yanlışı biz nasıl hissedeceğiz? Evet, bu durumu neredeyse hepimiz yaşayacağız. Ve şeytan bize en son hamlelerini oynayacak. İmanımızı almak için saldıracak. Peki imanımızı alamaması için, o son noktada imanımızı kaybetmemek için ne yapmamız lazım? Size küçük bir örnek vereceğim. Elinde bir elma var ve ne olursa olsun onu almaya çalışan bir hırsız farz edin. Eğer ben elmayı sadece elimde tutarsam, hırsız onu rahatça çekip alacaktır. Elmayı ısırdığım vakit, onu alması biraz daha zorlaşır ama ne yapar, ne eder bir şekilde ağzımdan yine alabilir. Daha da zorlaştıralım. Ve elmayı yuttuğumu düşünün. Artık alamaz diye düşünürüz belki ama bir bıçakla karnımı deşip o elmayı hâlâ alma ihtimali var. Ama ben o elmayı yuttuktan sonra sindirip vücuduma dağılmasını sağlarsam, her ne yaparsa yapsın o elmayı benden alamaz. Çünkü artık o elma, dem ve damarlarıma kadar karıştı. Öyle de iman, örnekteki elma gibidir. Hırsız ise sadece ölüm anında değil, hayatımız boyunca elimizdeki imanımızı hileleri ile almaya çalışan şeytanın ta kendisidir. Eğer biz de iman meselesini aklımıza, kalbimize, ruhumuza yani dem ve damarlarımıza kadar karıştırabilirsek, ne Dünya’da ne de ölüm anında şeytan hiçbir şey yapamaz. İman ise Allah’ın varlığı, peygamberimizin hak peygamber olduğu ve diğer iman esaslarının ispat ve delillerini okumak veya dinlemekle güçlenebilir. Dem ve damarlarımıza karıştırmak ise ibadet ile, amel ile, günahlardan kaçınmak ile olur. Yoksa sadece aklı doldurmaktan öteye geçemez. Eğer sen bir Allah var deyip yok gibi yaşıyorsan, günahlarını kimse görmüyormuş gibi gizli işlemeye devam ediyorsan, günde beş defa seni huzuruna çağıran Rabbini hiçe sayıp boş bahanelerle Rabbinin emrettiği namazı terk edebiliyorsan, acaba ölüm anında kim sana yardım edecek? Ömrün boyunca peşinden koştuğun Dünya malları mı, geceli gündüzlü oynadığın bilgisayar oyunları mı, çok sevdiğin, “Vazgeçmem.” dediğin haram sevdaların mı, faiz bulaştırdığın evin, araban, paraların mı yoksa ömür boyu peşinden koştuğun makam, rütbe, diplomaların mı? Haydi sen söyle kardeşim. Ölüm anında neyin var Rabbinden başka? Artık değişmenin zamanı gelmedi mi? Nereye kadar böyle devam edeceksin? “Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek.” Ölüm, düşündüğün kadar uzak değil. Belki yarın, belki ondan da yakın, belki gelmek üzeredir. Eğer sen hayatın boyunca günahlardan kaçınarak, namazlarını kılarak, iyilikler ederek, peygamberimizin sünnetlerine uyarak, ilim öğrenerek imanını güçlendirirsen, Allah’a tam bir kul olarak yaşarsan, işte o zaman artık hiçbir şeyi dert etmene gerek yok. Sekerat anında şeytan sadece aklına ulaşabilir. Kalbine ve ruhuna ulaşamaz. Gel, imanımızı kalbimize ve ruhumuza işleyelim. Allah’a emanet.
Tebliğ et!