“…Biz rüzgârı gönderdik.” “Levâkih” “aşılayıcı olarak gönderdik.” Rüzgâr nasıl aşılıyor? Neyi aşılıyor? Bulutları aşılıyor. Önce bulutları aşılıyor. Yağmur nasıl yağar? Bilimin bugünkü tespiti. Allah; sizin biliminizin elli yıl önce yaptığı tespiti, on dört asır önce bu kitaba koymuş. Bakın! Bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam okuma yazma bilmeyen bir peygamber. Okuma yazma bilmeyen, hiçbir teknolojik aleti olmayan bir insan, Allah’ın selamı üstüne olsun (Amin), nereden bilebilir? Rüzgârların bulutları aşıladığını nereden bilebilir? Bugün bilimsel tespit olayı nasıl anlatıyor bize? Bulutlar birbirlerinden uzak bir şekilde dururlar. Eksi kutup ve artı kutup vardır bulutlarda. Eksiler eksilerden kaçar, artılar artılardan kaçar bulutlarda. Rüzgâr estiği anda bulutları sıkıştırır. Eksi kutup ve artı kutup birbirine çarptığı anda, o bulutlar birbirine çarptığı anda bunun kaçınılmaz sonucu olarak şimşekler çakar. Şimşekler çaktıktan hemen sonra ne olur? Yağmur yağar. Allah diyor ki: “Biz aşıladık.” Gözlerini semaya kaldırıp baktığın o bulutlar var ya onları biz aşıladık, diyor. Rüzgârı gönderiyoruz, onları aşılıyoruz, sıkıştırıyoruz bulutları. Ondan sonra bulutlar çakışıyor. Çakışınca şimşekler çakıyor. Peşinden de ne oluyor? Biz yağmuru gönderiyoruz. O yağmur ki! Çalışıyorsun, ediyorsun para pulun peşindesin ya, o yağmuru Allah nasıl yağdırıyor bir kere bile düşünmedin Müslüman kardeşim! Bir kere bile! Senin olayı biraz daha yakinen anlaman için bir-iki örnek vereceğim. Yukarıdan aşağı bir cisim attığın zaman, on kat yukarıdan aşağıya bir çakı attığın zaman çakının ağırlığı yüz elli gramsa, on kat yukarıdan aşağıya geldiğinde o bir kilo olur. Bütün cisimlerde bu mesele böyledir, ivme kazanır. Ağırlık, hızlandıkça ivme kazanır. Yüz elli gramlık şey bir kilo olur. Yirmi kattan aşağı attığın zaman bir buçuk kilo olur, iki kilo olur. Yukarıdan aşağı ne düşerse düşsün. Peki bu yağmurlar ya ivme kazansaydı! Yine bilimsel bir tespitten bahsedelim. Yağmurlar ivme kazanmıyor kardeşler! Allah gökten nasıl üstümüze yağdırıyor yağmuru? Dokunarak, tık tık… “Her yağmur damlasını bir melek yeryüzüne indirir.” diyor Muhammed Aleyhisselam. Her yağmur damlasını! Ve o melek kıyamete kadar başka bir işle meşgul olmaz. Bak bir tane onun görevi şu: Allah meleği yaratıyor. Semadan o bahsettiğimiz meseleyi yaptıktan sonra meleklere diyor ki: “Yağmurları indirin.” Şimdi yağmurun iki türlü gelişi var. Nuh Aleyhisselam gibi ivme kazanarak gelirse helak eder. Allah, bu kavmi helak etmemeyi dilediği için ivme kazandırmıyor. Camına dokunuyor. Sen sokaktan işine doğru giderken yüzüne o yağmur dokunuyor böyle. Romantik bir havada işine gidiyorsun. Yağmurda işe gitmeyi çok severim, diyorsun. Değil mi kardeşim? Peki o yağmur dolu olarak gelse? Allah dolu olarak yağdıramaz mı? Burada olmadı mı şehrimizin bir tanesinde? Beş-altı ay önce dolu yağdı. Hepsinin arabaları paramparça oldu. Bak, sadece ibret almamız için bazen Allah Teâlâ ölçüyü kaldırıyor. Ve ibret almamız için bizi sınıyor ve dolu gönderiyor. O yağmurları aynı şekilde gönderse ne olur? Yaşanmaz! Bu dünyada yaşanmaz! Ekin diye bir şey olmaz. Bütün o tarladaki ekinler var ya tamamı çöp olur, çürür! Bunu yapan Allah Teâlâ’dır. Sen şimdi bu Allah’a şükretmeyeceksin de kime şükredeceksin? Sen bu Allah için alnını secdeye koymayacaksın, namaz kılmayacaksın da kime secde edeceksin? Kimin emrini dinleyeceksin? Her gün patronundan yüz tane emir dinliyorsun. Her gün çayını ayağına kadar götürüyorsun, bir de övgü bekliyorsun. Teşekkür ederim İsmailciğim desin sana. Çay götürüyorsun patrona ya! Ay sonu alacağın para 2500 lira!
Tebliğ et!