Allah (c.c.) emirlerine kul, 2 şekilde karşılık verir: ya doğru olan yolu yaparak karışılık verir ya da yanlış olan yasak olan yolu yapmayarak karşılık verir. Ramazanda bunun da ötesinde bir mana vardır, ramazanda Allah razı olsun diye doğru olandan da elini çekersin. Yani oruçlu kişi bir mana ile şöyle demiş olur: “Ya Rab senin için değil haramlardan, helallerden dahi elimi, ağzımı, dilimi çektim. Ne olur benden razı ol.” demiş olur. Oruçta şöyle bi de lezzet var. Dışardan bakanın tespit edemeyeceği bir ibadet bu oruç. Evdesiniz ve tek başınasınız diliniz damağınıza yapışmış, mideniz iyice ufalmış, buzdolabında buz gibi su duruyor dilinizi değdiremiyorsunuz. Annenizin yaptığı yemeklerin enfes kokusu burnunuza geliyor. Elinizi uzatamıyorsunuz ve bunu yalnızca Allah ve siz biliyorsunuz. Yani bu hususi hâl bir insanı riyadan, gösteriş için yapmaktan, ibadetini teşhir etmekten dahi kurtarır. BİİZNİLLAH Şimdi ramazanda yaptığımız hataları maddeleyelim: Ramazanda gönüllerin yumuşamasıyla fitreler, zekatlar, infaklar da aynı ölçüde bollaşır. Siz, malınızdan verdikçe azaldı zannedersiniz; bu bir hatadır. Halbuki siz verdikçe, malınız ziyadeleşir, malınız bollaşır ve artış gösterir. Birisine sormuşlar: ”Yahu sen nasıl zengin oldun?” diye. Demiş: ”Allah verdi, ben verdim, Allah verdi, ben verdim…” Hiç yarışılır mı? O kazandı. Hatalardan bir tanesi de, sahurda yeme ve içme ezan okunduğu an bırakılması gerekir. Ezanın sonuna kadar vaktimiz yoktur. Eğer bulunduğunuz yerde ezanı duyamıyorsanız imsak vaktiyle hareket edebilir, imsak girdiği anda yeme içmeden kesilebilirsiniz. Sahura kalkmayan bir insan, sahura kalkmamayı orucu daha kemal, daha üstün, daha kaliteli hale getirmek gibi algılayabilir ama bu bir cihette hatadır. Çünkü sahura kalkmak bir sünnettir, çünkü sahura kalkmanın manasında sadece yeme içme meselesi yoktur. Gecenin o karanlığında, tefekkür mesleğinin eda edileceği tam o anda ramazanın, orucun, açlığın ve tokluğun rızkı esas verenin manasına varmak, ona vuslat etmektir. Sahur vaktinde bu manalar gizli olduğundan sahura kalkmak da bir sünnettir. Hadiste şöyle geçer: ”Sahura kalkınız, zira sahurda bereket vardır.” Lütfen orucunuzu gizli tutun arkadaşlar, her yerde oruçlu olduğunuzu belli etmeyin. ”Çünkü dışarda yemek yiyen, ‘white chocolate mocha’ içen arkadaşlara çok ayıp oluyor.” demeyeceksiniz, çünkü dışarıda insanlar bilmiyor olabilir. Birçok değerlerini kaybetmiş de olablir. Efendimizin (s.a.v.) insanlık için ettiği dualardan bir tanesinde: ”Ya Rab onlar bilmiyor” diye vicdanları hoplatan bir cümle geçmektedir. Biz neden aynı cümleyle onlara yaklaşmayalım? Demek ki bilmiyorlar. Burada bize düşen kabahati kendimizde aramaktır. ”Ya Rab, onlar bilmiyorlar çünkü ben sahabe gibi kapı kapı dolaşıp onlara bu hakikatleri anlatmadım. Eğer sürekli bir proje yapsaydım; komşumdan, iş arkadaşımdan başlasaydım; gönüllerine vicdanlarına girerek onlara bu hakikatleri anlatsaydım bugün iftar sofrasında da birlikte otururduk. Demek, kabahat bendedir.” dememiz lazım. Hadisi bir mana şöyle geçer: Mahşerde adamın biri tam sorguya çekilecekken, biraz da zor bir haldeyken birden birisi çıkagelir. ”Ya Rab ben bu adamdan şikayetçiyim.” der Adam şaşırır: ”Yahu bana olan olmuş zaten bir de sen çıkıp ne istiyorsun?” deyinc e ”Ben senin komşundum,yanlış işler de yapıyordum ama sen bir gün kapıma gelip de bana hakikati anlatmadın. Bak, ben şimdi burada sıkıntılı perişan bir haldeyim. Sebebi de sensin, ben de senden şikayetçiyim.” der. Biz neden bu kadar rahatız ve sahabe neden bu kadar rahatsız? Şimdi anlaşılıyor mu? Eyyüb el Ensari, ne vardı da Medine’den kalkıp 93 yaşında bu topraklara geldi? Şimdi daha net anlaşılıyor mu? Yapılan hatalardan bir tanesi de Ramazan’da oruçluyken, ”çok güzel uyunabilir” zannederiz… Ama Ramazan bir yatma ayı değildir! Aksine bir ceht ve mücadelenin göstergesidir. Tarihimizin göstergesi, onuru olarak anlattığımız Endülüs’ün fethi bile bu ayda olmuştur ve ve o ayda olmasını hususiyet ile öyle denk getirmişlerdir. ”Çünkü Ramazan rahmet ayıdır. Allah bize bu fetihde daha çok yardımcı olur.” zannıyla o aya denk getirmişlerdir. Çok ilginç değil mi? Tabii tabii, hususiyet ile getirmişler. Bak Endülüs’ü düşün. Mesela bugün sanatın,tarihin,İslam topraklarının… Mesela bilim meseleleri anlatılır, bilim örnekleri verilir. Ekserisi ama Endülüs topraklarından çıkma yani İslam cemiyetinden, bilim adamlarının ekserisi yani bizim fahirlendiğimiz,, gururlandığımız o toprakların bu hale gelmesi yine bir Ramazan ayında atılmış tohumu. Çok ilginç ama biz ”Yat babam, bir de şu yanıma yat.” Sonra biraz canı sıkılıyor, ”bir ibadet yapayım” diyorsun. Ne yaparsın ibadet? “Facebook gazisi mi olayım,Twitter şehidi mi olayım İnstagram mücahidi mi olayım?” Öyle değil mi? Biz buralardan yapıyoruz hücumu. Hiç yok şöyle: “Dalayım da derinlere kadar Kur’an okuyayım.” Bak okuma kısmını yapanlara da başka bir tehlike bekliyor Sinan yani, o başlı başına öyle durmuyor. Mesela “Bugün n’aptın?”-“Bir cüz okudum.” İyi de mübarek adam, bu cüzden sana hitap eden hiçbir ayet yok mu? Üstüne alınacağın, hayat yörüngeni değiştirecek, hayat mihberini değiştirecek bir tane ayet yok mu üstüne alınacağın? Ya şöyle de bir özelliğim vardı: şu lanet dilim susmazdı, hep gıybet ederdim. Hakikat perdesi açılsa et çiğnemiş gibi bir adam olacaktım. Bu Ramazan’da ben bu özelliğimi çözeceğim.” Hadi 10 tane çözemedin ama bir tane de çözmeyeceksen niye geldi bu Ramazan sana? Yanlış açıdan bakınca o da böyle hakikat perdesini açıp bize nazar etmemiş. Hakikat buyken, mücadele ve cehdetmemiz ahiretimizi kazanmamız gereken bunca mesele varken biz hâla rahat yataklarda yatmaya adaysak yazıklar olsun bize! Neyse biz konumuza dönüp yemeğimizin tuzuna bakmaya devam edelim.. Bak, bu da acı şaka maka şimdi. Oruçlusun, değil mi? İnsanın dayandığı en son dakikalar, en çok artış olan dakika. Sporda mesela 8 tekrarlı spor yapıyorsun gücün bitiyor, sonra 2 daha ekliyorsun, kas orda patlıyor, gelişiyor, değil mi? Okuma yaparken tam orada manalar birleşiyor, değil mi? Bir üniversite sınavında daha yüksek bir hedef tutturmuşsan eğer gecelerini tam oralarda kat ediyorsun. (Katetmek : Yol Almak-İlerlemek) Ramazan’ın en kıymetli son 2 saati belki de, değil mi? Oruç yaklaşmış, son 2 saat. Niye kıymetli? Mecalin kalmamış, iyice patlaşmışsın. Böyle oruç tutan bir adama baksan yüzü böyle sararıyor. Sanki böyle Allah Azze ve Celle ile arasındaki perdeler daha çok açılmış. Yani manaya müştak bir vaziyette (uygun bir vaziyette). Şimdi tam o adam, son 2 saatte – 3 saatte o işi çözmesi gerekirken tam orada mânayı yakalayacakken yemekle uğraş, hadi bakalım bugün dayılarım bize geldi, dün biz onlara gittik onu halledelim, böyle yapalım, şöyle yapalım, yemeğin tuzu, soframızda çeşitleri arttıralım… Tam 2 saati böyle kaçırsan nasıl olacak? Şeyde de öyle olmuyor mu mesela: Kadir Gecesi’nden sonra bitiyor Ramazan. Ya tam orada saklıysa. Tam o böyle zahmetin en ziyadeleştiği o iki – üç günde saklıysa nasıl olacak? Biz tam oraları perişan ediyoruz Sonra diyoruz ”Bu kalbim, aklım niye böyle keşmekeş?” Sana gelen her düzeltme imkanında sen onları elinin tersiyle itiyorsun, ne olacak ki? Bilinen yanlışlardan bir tanesi, sadece midemizin Ramazan’da oruç tuttuğunda yeterli olduğu düşüncesidir. Çünkü Ramazan’da oruç sadece mideye tutturulmaz; gözün de oruç tutması, dilin de oruç tutması, kulakların da oruç tutması şarttır! Sen midene oruç tuttursan bir de böyle ashabileşip sinirlenenler var ya: ”Oruçluyum zaten, bana elleme!” diye böyle, yani iki dirhem Allah (c.c) verirse sevap alacağız. Yirmi dirhemini pazarda, çarşıda bitiriyoruz zaten. Sen orada miden oruçluyken dilinle tutup insanları katletsen, önüne gelenin kalbini kırsan o oruçtan kalite cihetiyle (yönüyle), hayır cihetiyle acaba ne kalacak? Bir düşünmek lazım. Ya da gözüne de miden gibi hakim olamayacaksan eğer değil mi? Onlar da diğer oruçlu olması şart olan uzuvlarımız değil mi? Kulakların yani, sürekli şarkı türkü dinlemeye alışmış kulakların, o gün Kur’an’ı dinlemeyecekse değil mi? Artık hayatıma böyle yön verip değiştirmek istiyorum diye diğer uzuvlar oruçlu olmadıktan sonra ne kadar kaliteli olabilecek ki acaba? Efendimiz Aleyhisselam buyuruyor: “Nice namaz kılanlar vardır ki, kazançları sadece yorgunluktur!” Yani namazdan onlara hiç bir hayır kalmayacaktır. Aynı bu cihette nice oruç tutanlar vardır ki; kazançları sadece açlıktır. Çünkü diğer uzuvlarına, diğer hasletlerine, diğer manevi organlarına oruç tutturmadıklarından dolayı öyle bir açlığın yüküyle ahirete giderler. Risale-i Nur’da Said Nursî Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh) şöyle inanılmaz bir cümle söylüyor: ”Ramazan-ı Şerifte, müminler derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, manevi sürurlara mashar oluyorlar. Kalp , Ruh , Akıl , Sır gibi Letaif’i O Mübârek ayda Oruç vasıtasıyla Çok Terakkiyat ve Tefeyyüzleri vardır. (Feyz almaları , bereketlenmeleri) Midenin ağlamasına rağmen, onlar masumane gülüyorlarlar. Cümleye bak ! Ramazan’da mide ağlıyor, ama onlarda gülüyor ! niye ? Feyzleniyor , bereketleniyor ; Asıl gıdaları orada yani… O ceht ve mücadele de ! Bilirsiniz Efendimiz Aleyhisselam Pazartesi ve Perşembe oruçları tutar ve özellikle Pazartesi tutar… Çünkü : “Pazartesi ben doğdum Kur’an Doğdu” der. yani ikisinin doğduğu gün Pazartesi olduğundan Pazartesi orucuna ayrı bir Hususiyet gösteriyor. Efendimiz Aleyhisselam bu dönemde Mukabeleye çok önem verirdi.(Kur’an-ı Karşılıklı Okumaya) ve Cibril Aleyhisselam ile (Cibril-i Emin’le) Karşılıklı Mukabbele Yaptıkları var birkaç defa… bizde bunu yapmaya çalışıyoruz ama Matematiksel hesaplar bizi Manadan koparıyor. biz Kurânın okunma sayısının çokluğunu Mananın üstünde tuttukça nasıl ders alacağız o Kur’an’dan günde bir cüz okuyacaksın, ama hiç ders alıp , hayatını hiç değiştirmeyeceksin… yani faize giriyordum ve Kur’an’da şu ayetler ; “Allah’a ve Rasulüne savaş açar faize girenler..!” bana artık engel kıldı yani ben bu illetlerden elimi ayağımı çekeceğim… ben gıybet edip , nemmamlık edip komşularımın arasını bozuyordum ben bu hususiyetten çekileceğim Kur’an bunu yasaklıyor..! Hiç bir Şey değiştiremeyecekse, Niye geldi bu Ramazan bize ? şurada telefon dursa ve mesaj gelse, bir insan kaç dakika , kaç saat o mesaja bakmadan dayanabilir ? hadi soralım… veyahut şurada bir mektup duruyor ve mektup benim nişanlımdan gelmiş… ben acaba kaç gün , kaç saat o mektuba bakmadan dayanabilirim ? İmkanı yok ya ! Şurada yayını keserim ama yine de o mektubu açar bakarım demi ? Sana yaratıcından (Rabbinden) mesaj geliyor, ve sürekli burada duruyor… Hiç mi heyecanlanmaz bir insan ? biz kalp diye ne taşıyoruz orada ? neden heyecanını yitirmiş ? niye yitirecek ? Dünya’ya heyecanlanan kalp,Ahirete ait işler ve meselelerde heyecanını yitiriyor işte… Ahir zaman çocuğuyuz,böyle olmuş… yaptığımız hatalardan birtanesi ; iftar sofraları çevremizi memnun edip, zengin iş adamlarıyla birlikte bir araya gelmek için , değildir..! İhtiyacı olanların kapılarını çalacaksın ! Mahallene hakim olacaksın ! Etrafına hakim olacaksın ! O Ramazan sofrasında da ihtiyacı olan bir kimseyle dostluğun pekişmezse sadece oradaki ekmeğe , suya değil ! yani belki sende olan muhabbete de ihtiyacı var , ve buna çok güzel bir sebep , çok güzel bir vesile… tam orada , sen etrafında bu manada insanları toparlayamayıp, sanki bir iş adamları derneğinin yemek ve gala gecesi gibi bir iftar organizasyonu düzenlersen, hâla böyle küstüklerinin kapısını çalıp , yawv bana iftara gel demezsen dargınların kapısını bugün çalıp, önce sen yapıp bu sevaba ilk sen aday olup, tam o gün , o kapıları çalmayacaksan Ramazan bize niye geldi o zaman ? Madem sofran bereketlensin istiyorsun , o zaman sofrana ihtiyacı olanları al ! ve unutma ! Yıpranan şeyleri düzelten , en çok kazananlar olacaktır ! Efendimiz Aleyhisselam, bir gün Hutbe vermek için Minberine çıkıyor, buda bir hadis… O Minberde 3 basamak var ve her basamağa adım attığında amîn diyor. tabi Minberde Hutbesini verip aşağı inince ; Sahâbe merak ediyor , geliyor ya Resulallah , sen 3 basamakta da Amîn dedin, Neye Amîn dedin ? Efendimiz Aleyhisselam diyor ki : “Tam Minbere çıkarken Cebrail bana refakat etti” diyor 1. Basamakta dedi ki : ” Kişinin anne , babası yaşlanırken kişi onların hizmetini görmez , gönlünü hoş etmezse, öylelerinin burnu yere sürtsün dedi” Ben de Amîn dedim. 2. Basamağa çıktığımda ise : ” Bir Mecliste senin adın anılırsa ve duyanlar sana sıradan bir adam gibi davranırsa, sana salat ve selam getirmezse onlarında burnu yerde sürtsün” dedi. Bende Amîn dedim. 3. Olarakta :”Allah (c.c) eğer bir adamı Ramazan’a yetiştirirse , ama o adam ramazana sıradan bir ay gibi davranırsa, Ramazan’ın Feyzinden , Bereketinden , Manasından kendine düşenleri alamazsa, O adamında burnu yere sürtsün” dedi. Ve bende Amîn dedim der. Ferah evlerde yaşarken, Ne olur bu Bedduanın içerisine girmeyelim..! Oruç zamanı yapılan, en büyük hata ise ; O orucu Turmamaktır..! Allah (c.c) Tuttuğumuz Oruçları ve yaptığımız ibadetleri Kabul eylesin..! (Amîn)
İngilizce
The human respond in two ways to his Creator’s order: Either by doing the right thing(way) or by avoiding from the wrong thing(way), but there is something more meaningful in Ramadan You also pull yourself out of the right thing for the consent of Allah(c.c), so the person who is fasting says(in body lang.): Oh, Allah(c.c) I both give up from the haram and even halal things for you, just be pleased with me. And there is a nice pleasure in fasting that people cannot understand from the outside; You are in home, alone. You are thirsty, your stomach got smaller, and there is an iced water in fridge but you cannot drink it. The delicious smell of your mother’s meals call you but you do not approach to it, and only Allah(c.c) and you know it. So this special condition restrains human from making show about fasting and the other worships that he likes to show everbody With Allah’s(c.c) permission