Kardeşler! Behlül Dânâ hazretlerinin ağabeyi vardı. Kim? Halife Harun Reşid. Allah o ikisinden razı olsun, amin. Behlül Dânâ bir tarikat ehli bir tasavvuf ehli bir sûfi, bir Allah dostu. Halk onu bir meczup olarak görüyor. Ağabeyi ise bir İslam halifesi. Harun Reşid. Harun Reşide diyor ki Behlül Dânâ Ey ağabeyciğim toprağın altında en fazla ne var? Harun Reşid dindar bir adam. Mutaassıp bir adam, beş vakit namaz kılan bir adam fakat… Tarikat, tasavvuf işlerine biraz uzak, nefsi kınama olduğu için. Toprağın altında en fazla ne var, bana söyler misin ağabeyim? Diyor. Bunu bilmeyecek ne var kardeşim diyor. Toprağın altında en fazla ölü var. Hayır diyor. Ölülerden çok daha fazla olan, ölülerden belki milyarlarca kez fazla olan bir şey var! Nedir o diyor? Merak ediyor ağabeyi. Feryatlar diyor, feryatlar. O ölülerin feryatları, her gün binlerce feryat bir tek ölüden! Neden feryat ederler diyor? Kâfir, İnatla küfrüne devam ettiği için feryat eder. Keşke bir an bile olsa geri döndürülsem, şehadet getirsem de imanımı kurtarsam. Her gün feryat eder, çünkü her gün sabah ve akşam gideceği yer kâfire gösterilir. Psikolojikte bir işkence var. Mü’min de feryat eder. Keşke tekrar geri döndürülseydim de daha fazla makam kazanabilmek için… Biraz daha fazla çalışsaydım. Bak bu da mü’minin feryadıdır. Bütün insanlar feryat ediyor ve bu feryadı iki grup hariç herkes duyuyor. İnsanlar, cinler. İnsanlar ve cinlere bu ses dalgaları kapatılmış. Biz işitemiyoruz, zaten işitsek hayatımız biter. Ne çalışmaya gideriz ne hanımla lezzet alırız ne çocukla lezzet alırız. Hiç bir lezzetimiz kalmaz. Allah bu ses dalgasını, bu iki gruba, insanlara ve cinlere kaldırmıştır, sınavımız devam etsin diye. Bunu duyduğumuz anda, zaten sınav biter. Hayvanlar işitiyor mu? Kardeşler, bütün hayvanlar, mezarlıkta bulunan bütün hayvanlar, bu mevtaların bu ölülerin feryadını figanını işitiyorlar. Fakat ne olduğunu anlayamıyorlar. Aklı, Allah bundan dolayı vermemiştir. Efendimiz aleyhisselam buyuruyor ki: Allah Teala hazretleri hayvanlara akıl verseydi, ölümü bilirlerdi. Öleceğini bilen bir hayvan ise, ne ot yerdi ne su içerdi. Hayvanlar öleceğini bilmiyor kardeşler. Ne hazindir ki, günümüzde ben Müslümanım, ben insanım, ben eşref-i mahlukatım diyen insanların birçoğu da öleceğini unutmuş. Ben ölmeyeceğim, ölüm ne ki? Ölüm diye bir şey yok diyen adam da, ben duydum. Ben duydum! Ölüm diye bir şey yok, insanlar kendini aldatıyor. Diyen adamları da, ateistleri de ben duydum. Yani kardeşler, şeytan bizi ölümsüzlükle kandırıyor. Hayvan, öleceğini bilmiyor çünkü ölse; yemek yemeyi keser su içmeyi keser. İnsanlar bu hayvanlardan faydalanamaz. İşte bu hayvana Allah o sesleri işittiriyor. Ama insan, bu sesleri işitemiyor. Sesleri işitmediği için sınav halinde, başına bir sıkıntı bir musibet geldiği anda ne diyor; Bana bu olmamalıydı, niye bana bu geldi? Ben beş vakit namazımı kılıyorum, ben zikir yapan bir kulum. Ben her hafta sohbete de gidiyorum niye bana böyle bir musibet geldi? Ya kardeşim! Musibet gelmeseydi, en başta peygamberlere gelmezdi. Neden bunu hiç düşünmüyorsun? Dünyada Allah’ın en sevdiği insanlar kimlerdir kardeşler? Soru çok basit! Bu dünyada Allah’ın en sevdiği insanlar, kullar kimlerdir? Peygamberlerdir! Daha sevdiği yok bakın. Kıyamete kadar en sevdiği o, 124 bin peygamber olacak, başka iyisi gelmeyecek. Hz. Mehdi gelecek, Hz. İsa bir daha gelecek Kimse onların önüne geçemez! Peygamberlik sıfatı var onlarda. Allah tarafından korunmuşturlar. Peki en çok musibeti kimlere vermiş? Peygamberlere vermiş. Ama sen ne yapıyorsun? Hep mutluluk istiyorsun. Ama hiç acı istemiyorsun. Hayatım hep böyle Polyanna gibi güzellikler içinde geçsin, hep mutlu olayım, her gün güleç yüzle sokağa çıkayım Her gün güleç yüzle yaşayayım, hiç sıkıntı gelmesin bana, değmesin bana hiçbir şey. Hep mutluluk olsun, hiç acı olmasın! Hep gökkuşağı olsun hiç yağmur olmasın. Sen bunu istiyorsun. Böyle bir hayat var mı? Böyle bir hayat var ama, ahirette var. Bu dünyada böyle bir hayat yok! En zengininden en fakirine kadar! Hocam, zenginler böyle bir hayat yaşıyor. Yalan! Zenginin derdi, senden daha fazla. Senden benden daha fazla derdi var adamın! Büyük başın derdi büyük olur. Binlerce adamın, maişeti ile alakadar. Hazzını zevkini geride bırakmış Bir müşterim geldi, yedi senedir tatile çıkmıyorum diyor. Ben her sene üç beş gün tatile çıkarım elhamdülillah. Trilyarlık bir adam da değilim ama, üç beş gün yatarım yani. Adam, trilyarlık adam! On tane otobüsü var. Üç tane benzinliği var ve aynı zamanda çanta satıyor. Adamda, beş iş var. Tamamen kendini dünyaya adamış! Cuma namazı kılıyor musun dedim sen ya? Hacı abi! Hacca gitmesini sevk için, elli yaşına gelmiş bir adama hacı abi diye hitap ediyorum. Bir adama kırk defa hacı dersen hacı oluyor, o adam hacca umre’ye gidiyor elhamdülillah bunu çok teyit etmişimdir. Bu adama daha kırk olmadı! İnşaAllah olacak. Baskı yapacağım devamlı. Hacı abi hacı abi, inşaAllah bu da gider! Cuma namazı kılıyor musun dedim ya! Yok dedi! Kılamıyorum dedi. On tane otobüsü var, kurtarır mı kabirde otobüsler bu adamı? Otobüslerin getirdiği para, bu adamı kurtarır mı? Kurtarmaz! Daha beter hesabı artacak. Üç tane benzinlik var. Hesabı artacak daha beter. Yükü olmayanın hesabı daha kolay, yükü olanın hesabı daha fazla! Bu iş böyle! Ama sen… Sen hep mutluluk istiyorsun, hep keyif istiyorsun hep nefs. Hep lezzet diyorsun, hiç ahirete bakmıyorsun!!! Hiç bakmıyorsun.
Tebliğ et!