Bir yazı yazmıştım, bir kaç yıl önce bu mesele ile alakalı. Bu yazıyı nakletmeden geçemeyeceğim. Işınlanma… Şu anda dünyamızda ışınlanma mümkün mü? Hayır… Yapamadılar. Yani, hücreleri ayırabiliyorlar ama yok oluyor. Onu tekrar başka bir yerde var edemiyorlar. Teknik oraya kadar gelebilmiş değil. Peki bu kitap; bir nesneyi, bir cismi bir yerden başka bir yere ışınlayan bir adamdan bahsediyor mu? Bu kitapta bir adamdan bahseder: Süleyman Aleyhisselam’ın veziri Hazreti Asaf, Allah ondan razı olsun. İnşallah Rabbim nasip eder cennete gider isek ellerini öpmeyi Mevla bize nasip etsin. Öyle bir zat ki Allah’ın peygamberi Süleyman Aleyhisselam onun hakkında diyor ki: ”Dağların hareket edeceğine inanırım, Asaf’ın ayaklarının bu dinden hareket edeceğine inanmam!” O kadar güvenmiş vezirine! İmanı o kadar kuvvetli bir zat ki, bu dinden ve hikmetten ayakları bir karış hareket etmez, sabit! Böyle bir zat. Nakliyeci ve ışınlanma diye bir yazı. Kur-an’da bir melikenin tahtını bir ülkeden başka bir ülkeye göz açıp kapayıncaya kadar getirebilen bir adamdan bahsedilir. ”Kitaptan ilmi olan bir zat gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm.” Dedi. Neml Suresi. ”Kitaptan ilmi olan bir zat.” Allah Levh-i Mahfuz’dan ona bir ilim verdi. İlim ne? Herhangi bir nesneye dua ediyor, o nesne o ülkeden başka bir ülkeye gidiyor. Şu ilme bak! Burada sözü edilen kimse Süleyman Aleyhisselam’ın veziri olan Hazreti Asaf’tır. Allah’ın böyle bir gücü, günümüzde yaşayan bir kimseye verdiğini hayal edelim. Şimdi, o zamanda Süleyman Aleyhisselam’ın yanındaki zat a verdi bunu. Günümüzde böyle birisine verdiğini hayal edelim. Aranızdan herkes kendisine döndürsün olayı şimdi. Benim bir duam ile istediğim arabayı istediğim yerden istediğim yere getireceğim. İzmir’de arabaya bi bineceğim… İzmir’de ben bu arabayı beğendim, tamam, ekspertizini de yaptım arabada sorun yok. Hiç o 30 tane 40 tane arabayı bir yere götürmek için hamle yapmayacağım. Bir dua yapacağım arabaya araba tak İstanbul’da garajda olacak! Düşünebiliyor musun böyle bir şeyi! Vermedi Allah! Buradan kimseye vermedi bunu. Bu adam, bir nakliye firması kuruyor, ama tek başına çalışıyor. Böyle bir gücün olsa ne yaparsın ilk? Nakliye firması yaparsın. Nakliye firması kurarsın ama tek başına çalışıyorsun, tek kişisin. Kamyon yok, mazot yok, eleman yok, kira yok. Risk sıfır! Sıfır risk! Yorulmak yok, malın çürümesi riski yok. Kendisine getirilen her çuvalı veya her koliyi bir dua ile istenilen yere ışınlayabiliyor! ”Bunu buraya götür!” Diyorsun. Ptt gibi 3-5 gün bekletmek yok, para falan yok! Kapısına bir tır dolusu çanta getiriyorlar, tırı bir anda İstanbul’dan Sivas’a yollayabiliyor. Bu adam, bu özel yeteneği ile hiç sermayesi olmamasına rağmen bir kaç yıl içerisinde dünyanın en zengin adamları listesine girer mi girmez mi? En zengin adamı olur! Kargo ve taşıma şirketleri, kazançlarını dibe indiren bu adamı öldürmek için en yetenekli katilleri kiralamaz mı? Bu kargolar ne yapacak? Bütün millet bu adama gidecek. Bir mesajla ”Şu eşyamı buraya getirir misin, şu arabayı buraya getirir misin, şu evi buradan taşır mısın?” Tek mesaj! Adam da tak tak bir dua yapacak Allah Teala’nın verdiği kudret ile taşınacak. Şimdi, kimsenin kargo ile işi kalır mı? Kargocuya falan kimse gitmez! Bu kargocular ne olur? Aç kalırlar. Aç kaldıkları zaman ne yaparlar? ”Bu adamı nasıl öldürebiliriz?” Onun derdine düşerler. Hani bugün çıksa bir adam dese ki: ”Ben kansere çare buldum!” Beş gün yaşar! Bulsa bile kansere çare 5 gün yaşar. Altıncı gün, o kanser ilaçlarını yapanlar bu adamı öldürürler, yaşatmazlar! Tarihte bu vakıa lar çok görülmüştür. Çünkü çok büyük yatırım yapılmış, depolar kanser ilaçları ile dolu, kemoterapiler falan… Müthiş kimyasallar karıştırılmış ve büyük paralar akıtılmış. Bunların geri dönüşümü olması gerekiyor. Geri dönüşümü olabilmesi için insanların kanser yapılması lazım önce. Önce kanser yapacağız. Nasıl kanser yapacağız? GDO lar ile. Yedikleri gıdaların hepsine şırınga basacağız. Çok daha büyük olacak, lezzeti az olacak ama çok daha büyük olacak. Çok yiyecekler ve yaşam limitleri azalacak. Kanser yüzdeleri, o ülkelerdeki kanser yüzdeleri çok artacak! Son 10-15 senede ülkemizdeki kanser limitlerine bakın, yüzdelerine bakın. Onbeş sene önce Türkiye’deki kanser yüzdelerine bakın. GDO girdiğinden beri, destek gıdası girdiğinden beri kanser miktarları yüzde 400 artmış, yüzde 500 artmış vaziyette! Bu, açgözlülük! Açgözlülükten sebep kimyalarımızı bozuyorlar, DNA mızı bozuyorlar! Bir fareye bilim adamları deney yapmış, GDO lu gıda veriyorlar fareye, yanındaki fare kardeşine kankisine GDO suz veriyorlar. Fare 1 buçuk senede şişiyor, her tarafı şişiyor! Kanser, tümör… Tümör, GDO lu gıda yiyen farenin bütün vücudunu kapsıyor. YouTube da videosunu gösterdiler bana. İki tane fare, 1 buçuk sene… Biz bunu 40 sene yiyoruz 30 sene yiyoruz! Tabii ki 50 de 60 da tak hemen doktor kötü haberi sana vermiyor, imanın zayıfsa ”Bir arkadaşı çağırır mısın?” Diyor. ”Ben bi görüşeyim.” Diyor.”Onunla bi bir kaç taktik görüşeyim.” Diyor. Seninle konuşmuyor, kanser olduğunu yüzüne söylememek için. Yanındaki kişiye: ”Bu kişi kanser olmuş.” Diyor. ”İyi bakın, gönlünü yapın, gelsin-gitsin kemoterapi alsın, ama 100 hastanın 97 si gider.” Diyor. Bunu söylüyor. Böyle bir adam olsa, bu adamı yaşatmazlar! Süleyman onu, Melike’nin tahtını, yanında duruyor görünce dedi ki: ”Bu, Rabbimin bir lütfudur. Şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğimi sınıyor.” Hükmü ile sabittir ki Allah Teala böyle harikulade bir işi bir mucize olarak peygamberine vermemiş, bir keramet olarak peygamberinin baş danışmanına vermiştir. Şimdi, Süleyman Aleyhisselam ne istedi? Melike Belkıs’la bir savaş durumu ortaya çıktı. ”Ordumla beraber gidip ülkesini almak istiyorum.” Dedi. ”Ama… Belki savaşa gerek olmaya da bilir.” Dedi. ”Eğer, aranızdan birisi, Melike’nin tahtını buraya getirirse ben onu sarayıma davet edeceğim.” ”Tahtının buraya bir anda geldiğini görürse benim kuvvetimi anlar, adamları da öldürmemiş olurum. Tek bir hamle ile ülkesini fethetmiş olurum.” Diyor. Çok zekice bir hareket! Kim yapabilir diyor Süleyman Aleyhisselam, aranızda bunu kim yapabilir? Cinlerden bir ifrit diyor ki: ”Ben, gözünü açıp kapayıncaya kadar o tahtı sana getiririm.” Diyor. ”Belkıs’ın tahtını sana getiririm.” Süleyman Aleyhisselam diyor ki: ”Başka!” Hazreti Asaf diyor ki: ”Ben, Allah’ın izniyle getiririm.” Dediği anda tahtı yanında görüyor! Bak, gözünü açıp kapayıncaya kadar falan değil, o 1 saniyedir çünkü. Gözü açıp kapama 1 saniyedir, bir andır. Hazreti Asaf ise: ”Ben getiririm Allah’ın izniyle.” Dediği anda Süleyman Aleyhisselam bir bakıyor taht hemen yanında! Biz bir nimet ile karşılaştığımız zaman ne yapıyoruz? Biz, avam olarak: ”İşte bu bee, işte buu! En sonunda kazandım! Oldu bee! Üçüncü yazlığımı aldım!” Süleyman Aleyhisselam bir nimet ile karşılaştığı zaman ne yapıyor? Hemen gidiyor, secdeye kapanıyor ve diyor ki: ”İşte bu nimet; Allah, ben şükredecek miyim yoksa nankör mü olacağım diye bana verdiği bir sınavdır.” Nimetler de sınavdır kardeşler! Allah kulu 2 şekilde sınav eder: Bir, yokluk ile. İki, varlık ile. ”Hocam, ben varlık sınavı istiyorum!” Bak, öyle deme, öyle deme! Bütün gece kulüpleri ateistler ile dolu! Bütün gece kulüpleri! Ateist, Deist! Neden? Varlık, zenginlik adama müthiş bir kibir veriyor, artık o adamın Allah’a ihtiyacı kalmıyor, dua etmeye ihtiyacı kalmıyor! Neden insanlar Ateistleşiyor? En çok Ateist kimlerden çıkıyor? Zenginlerden! Varlıklılardan. En çok Ateist bunlardan… ”Ben bir şey istediğim zaman paramı basar ve alırım.” Diyor. ”Hiç Allah’a ihtiyacım yok!” ”Bugüne kadar hiç dua etmedim.” Diyor. ”Babam da zengin idi onun babası da zengin idi.” Bakın! bu varlığı isterken 10 defa düşünün! İmanı kaybetme riski de var! Bir zengin oluyorsun, Allah bir varlık veriyor önce sohbeti bırakıyorsun, sonra namazı bırakıyorsun! Namaz senin asli vazifen. Yemek yemek gibi. Bizim, bedenimiz için yapmamız gereken bir olay var. Her gün minimum 2 öğün sabah ve akşam yemek yemek zorundasın. Yemezsen, zulmetmiş olursun nefsine, zulmetmiş olursun. Allah, yemek yemediğin için sana azap eder! Çünkü, bu beden bir emanettir. Bakmak zorundasın! İki; Ruhunu da 5 kere beslemen gerekiyor. Nasıl bedeni beslemek farz ise, ruhu da namaz ile her gün 5 defa beslemek zorundasın. Bu da Farz-ı ayn dır. Ama sen bedenine olan ihtimamı gösteriyorsun, bırak 2 yi 4 defa besliyorsun. Dört öğün 5 öğün… Çerezler, meyveler gelip gidiyor, beş öğün yiyorsun. Eee peki ruh? Bedenin gıdaya ihtiyacı var da ruhun yok mu? O mekanizmayı da Allah yaratmadı mı? Onu da muhtaç yarattı. Tek aradığı şey Rabbine kavuşmaktır. Onunla teskin olmak, huzur bulmaktır. Ruh sadece Allah’a kavuşmayı ister, başka bir şey istemez! ”Hocam; bu gezmeler, eğlenmeler, yemeler, içmeler, şehvet tatmin etmeler… Bu hazzı kim alıyor?” Ruh almaz! Bu hazzı nefs alır. Bunların tamamı nefsi hazlardır. Kısıtlı bir şekilde az az helalinden vermek zorundasın. Vermezsen yine zulmetmiş olursun. Nefsinin de hakkını vereceksin. Ama helal yolla vereceksin. Helal dairesi keyfe kâfidir, yeterlidir. Hiç harama gitmeye gerek yoktur. Bedeninin ihtiyacını karşılayan sen, orada akıllı olan sen, neden ruhunun ihtiyacını karşılamıyorsun? O ezan her gün 5 defa seni çağırıyor! Neyin peşindesin? Allah’a kulluk vazifeni hatırlaman için illa başına musibet mi gelmesi lazım? Gözünü mü kaybetmen lazım? Bacağının sakat mı kalması lazım? Sakat kalınca hemen hocaları arıyor: ”Hocam ne yapmam lazım? Bu musibet bana Allah’tan geldi biliyorum.” Diyor. ”Dönmem lazım!” ”İlk adım ne olmalı?” Yaa illa musibet mi gelmesi lazım beni araman için? Nimet verdiği zaman Süleyman Aleyhisselam gibi olacaksın! Nimet geldiği anda: ”Allah beni nimet ile sınıyor.” Diyeceksin, secdeye kapanacaksın. Buna şükür secdesi denir, şükür secdesi. Muhammed Aleyhisselam’ın sünnetlerindendir. Herhangi bir güzel haber aldığınızda, soruyorum size, en son ne zaman şükür secdesi yaptınız? Hepimizin hayatında zor durumlar olduğu gibi, güzel durumlar da oldu. İyi bir haber aldın, keyifli bir haber aldın… Ne zaman şükür secdesi yaptın? Gittin bir abdest aldın, direkt kıbleye döndün Allahu ekber dedin secdeye kapandın: ”Allah’ım sana şükürler olsun bana bu nimetleri verdin.” Dedin. Ne zaman? Yok! Oleey, yumruk şov bilmem ne… Ama şükür yok! Yaratıcımız olan Allah, bu ışınlanma nimetinin bir benzerini inşallah cennette biz kullarına da verecektir. Allah bize nasip etsin kardeşler. Oraya bir kapağı atalım, gerisi kolay! Mesele oraya girmek zaten. Öyle ki o kul, canının çektiği herhangi bir şeye ”Ol!” Diyecek! ”Ol!” Allah’ımız onu var edecektir. Çalışmak yok, hamle yok! Cennette sadece ”Ol!” Diyorsun. Dünyada iken görüştüğü bir dostuna özlem duyunca onu ziyarete gitmek isteyecek, Allah onu gitmek istediği makama ışınlayacaktır. Bakın, ışınlama nerede var? Cennette var! Allah Teala bize nasip etsin inşallah. Ölmeden önce yapılacaklar listem var benim. Ölmeden önce yapılacaklar listem 45-50 madde böyle… Yedinci madde: Ata binmek. Allah’ıma şükürler olsun hafta sonu bunu yaptım. Dostum Hakan’ın çiftliğine gittim. Her türlü bilumum hayvan mevcut. Ama ben atı gözüme kestirdim. Çünkü listemin içinde at var. Bu ata benim binmem lazım! At da kumarbaz bir at. Jokeylerin kullandığı, bir çok yarış kazanmış, şöhretli, kumarlarda kullanılmış bir iddia atı. Emekli olmuş, bu kardeşim de almış bu atı çiftliğine koymuş. Arada üzerine biniyor, geziyor falan… Atı bir gördüm… Harika, çok heybetli bir at! Dedim ki: ”Ben buna binmem lazım, o maddeyi çizmem gerekiyor.” Birinci maddeyi merak eden kardeşlerim olabilir. Birinci madde de şu: Belinden bir iplik ile bağlıyorlar seni 500 metre yukarıdan aşağıya atıyorlar. Jumping diyor buna, jumping… Bungee Jumping kardeşler… Bu benim birinci fantezim. İnşallah bunu da yapacağım bak! Aranızdan çoğu yükseklikten korkuyor olabilir. Ben yüksekliği çok severim. En sevdiğim rüyalarım uçma rüyalarım. Rüyamda çok uçarım. Ama, dünya hayatında böyle bir uçma hiç yaşamadım. Uçakla gitmişliğim gelmişliğim çoktur ama üzerimde alet olmayacak, beni uçuran bir şey olmayacak. Ben yüksekten aşağıya atlayacağım. O duyguyu yaşamak istiyorum. Belimden bağlayacaklar, şehadeti getireceğim o anda… Ne olacağı belli değil! Yani gidebiliriz kardeşler! Gidebiliriz! Orada seni bir halat tutuyor! Her an gidebilirsin! Etrafımdaki kardeşler ile helalleşeceğim. Kamera da beni çekecek orada son mesajımı size vereceğim kardeşler ve 300 metreden yukarıdan aşağıya uçacağım! Şehadetler ile dualar ile beraber uçacağım inşallah. Bu birinci madde. Yedinci maddem benim, ata binmek. Dedim, ”Ben bu ata bineceğim!” Oradan, Hakan kardeşim dedi ki: ”Yaa” Dedi, ”Bu at çok haşin bir at, uzun zamandır da üzerine kimse binmiyor hocam. Bu ata sen binersen, bu at seni üzerinden atarsa bir tarafın kırılır sonra senin dervişler bizi keser!” ”Sohbete çıkamazsan bunlar bizi döverler!” ”En iyisi mi sen bu ata binme. Sev mev işte yanında dur, bir dua oku yeter.” Hayır! Bu fantezimi yerine getirmem gerekiyor. Bu fantezimi yapmam lazım kardeşim. Atın yanına bir gittim… Verdim Fatihayı, verdim kulhu yü… Verdim Fatiha yı verdim Kulhu yü… At oldu pamuk gibi! At pamuk gibi oldu kardeşler! Atın üzerine bindim, çok güzel bir tur attım. İnşallah videosunu kardeşler hazırlıyor orada görürsünüz. Güzel bir tur attım atın üzerinde. Fakat oradan atın sahibi Hakan kardeş de gaz veriyor bana. ”Hocam ne yaptın! Evliya gibi adamsın yaa…” Falan diyor. ”At” Diyor ”Bir sakinleşti, bir sessizleşti hocam!” Diyor yaa… Atın üzerinde bir gezdik öyle Elhamdülillah, o keyfimizi de yerine getirmiş olduk. Kardeşler! Bunlar Allah’ın nimetleri. Ben, yedinci maddeyi çizmek nasip oldu. Allah nasip ederse önümde bir 40 madde kadar daha var. Onları da ölmeden önce yavaş yavaş yerine getirmeye çalışacağım. İlk hedefim birinci madde, yukarıdan aşağıya atlamak. Sona kalsın diyor bak… Hacı abi diyor ki: ”Onu sona bırak!’ Yani ”Başına bir tehlike gelmesin, en son madde o olsun.” Diyor. Takdir ettim hacı abi tebrik ederim. Kur’an’daki; ”Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.” Haberi bunun bir delilidir. Herhangi bir şey istiyorsun… ”Allah’ım künefe istiyorum!” Tak, önünde künefe. Bizim Harun gibi 15 dakika, 20 dakika bekletmeyecek yani tak diye künefe önünde gelecek! ”Allah’ım kazandibi getir bana.” Tak, Allah kazandibi yaratacak! Bu, ışınlanmadır işte! Bu, ”Ol!” Deme nimetinin küçük bir mislini Allah’ın cennette kuluna vermesi… Yaa şu cennet için biraz çalışmaya değmez mi bee? Şu dünyada 70 metrekare bir daire almak için 20 seneni veriyorsun. Yetmiş metrekare daire, 400.000 TL! Yirmi sene çalışıyorsun. Beş tane patronun ağız kokusunu çekiyorsun her gün. Müdür, üst müdür, üst müdür… Müdürler bitmiyor. Beş patron! Allah diyor ki, bir tek patron var. Kainatı ben yarattım. Önce benim sözümü dinleyeceksin! Önce bana itaat edeceksin! Diğer patronlar sonra gelir. Ve ben sana dünyada hiç kimsenin veremediği bir şeyi vereceğim. En zayıf müslümana 10 dünya büyüklüğünde cennet vaat ediyor Allah Teala hadis-i şeriflerde. En zayıf müslüman… Diğerlerini varın siz düşünün. Devam ediyor yazı… Bu dünyada her insanın hoşlandığı ve zevk aldığı şeyler ayrı ayrıdır. Tüm bu farklı zevklerin ortak noktası şudur ki, hepsi geçicidir. ”Onlar cehennemin hışırtısını bile duymazlar, canlarının istediği nimetler içerisinde ebedi olarak kalırlar.” (Enbiya-102) Ayeti ise Allah’ın lütfu ile cennete giren kulların alacağı hazların geçici ve sınırlı değil, sonsuz olduğunu beyan ediyor. Cennete ilk girecek olan insanın kelimeleri ile teyit edeyim: Övgüler ve selam Muhammed Aleyhisselam’ın üzerine olsun. Efendimiz buyurdu: ”Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır.” Bir: Canının her çektiği, iki: gözünün her hoşlandığı şey… Bugün dünyada Avrupa’dan ülkemize bir sürü turist geliyor. Bunlar ne için geliyor? Görebilmek için… Bir şeyleri görebilmek için. ”Kendi ülkemden başka bir şeyleri görmek istiyorum.” Küçücük bir kara parçası… Bir ülke… Daha ötesine git, bir dünya… Ama, samanyolu galaksisi içerisinde bir nokta bile değil! Dünya, galaksinin içerisinde bir nokta bile değil! Diğer trilyonlarca galaksi içerisinde samanyolu galaksisi nokta değil! Bunu görmek için, sadece bu ülkeyi görmek için paralar veriyorlar. Binlerce euro paralar veriyorlar ve geliyorlar. Allah ise sana 10 dünya büyüklüğünde bir yer vaat ediyor. Biraz aklını başına alman lazım gelmez mi müslüman kardeşim! Biraz… Mevla Teala hazretleri bizlere izan versin, akıl fikir versin.
Tebliğ et!