Muhakkak Allah’ımız doğru buyurdu. Rabbimiz şöyle dedi: “Ve teral cibale (göreceksin, görürsün)” cibale: Dağı görürsün. Kıyamet anından yani olayların patlamaya başladığı andan itibaren Allahü Teâlâ, o zaman insanların bir şeyleri göreceğini söylüyor. Bakın, şu anda o andan bir sahneyi görme imkanımız yoktur. Rüya âleminde bazen küçük küçük işaretler verilebilir kıyamette ne olacağına dair ama gerçek bir anını görme ihtimalimiz yoktur hakkel yakin olarak. Allah’ımız kitabı Kur’an’da, “o zaman dağlara bakacaksın” diyor, “dağları göreceksin” diyor. Mevlâ Teâlâ’nın kendisinin varlığına delalet olarak bize verdiği en önemli yardımcılardan bir tanesi nedir? Allah var mı yok mu biz bunu nereden anlarız? En önemli yardımcılardan bir tanesi gözdür göz. Gözü olan bir adam Allah var mı yok mu, gözü görmeyen bir adamdan çok daha net ve derin bir şekilde anlayabilir. Peki hocam, Allah Kur’an’da diyor ki: ”O görülemez, gözler O’nu idrak edemez, O gözleri idrak eder.” diyor. Demek ki gözler Allah’ı göremez. Sen bunu neye dayanarak söylüyorsun? Kardeşler! Gözler birçok zaman sanatçıyı göremez ama sanatını görür ve der ki bu sanatı yapan bir sanatçı var, bir usta var. Çok zaman böyledir. Bundan yüzyıllar önce bize bazı sanatlar bırakmış olan ustaların yaptığı eserleri şu anda görüyoruz mu? Bir Selimiye’yi görüyoruz mu biz? Selimiye… Bir Sultanahmet’i görüyoruz mu? Bak, bunlar sanatlardır. Şimdi aranızdan bazıları şunu diyebilir mi: “Bunlar kendi kendine oluşmuştur. O zamanın padişahı yüksekçe yerlerden kayaları aşağı atmış, kayalar bir patlama etkisi oluşturmuş ve bu camiler kendi kendine yükselmiş, üstlerine kubbe gelmiş, minareler de yanına bitmiş.” diyebilir mi aranızdan kimse? Ne akla sığar ne vicdana, insafa sığar. Mümkün değil. Nasıl olmuş bu? Bu padişahların hepsinin bir özelliği var: Bir sanatkâr, bir usta… Bütün binlerce işçinin başında bir tane lider olmak zorunda. Bir lider, işin ehli usta bir lider olduğu zaman orduyu kurtarır, devleti kurtarır, milleti kurtarır. İşte Mimar Sinan da bu liderlerden bir tanesidir. Bu ülkenin gördüğü en büyük mimarlardan bir efsanedir. Allah Teâlâ kabrini nur etsin inşallah. (Âmîn) Şimdi, Mimar Sinan’ ı gördünüz mü kardeşler? Aranızda Mimar Sinan’ı gören var mı? Bir kardeşim rüyasında gördüğünü anlatmıştı. Başka gören yoktur. Rüyasında gördüğü de hayalî de olduğu için, hayal de karıştığı için işin içine net bir suret alamaz. Görüşebilme ihtimalimiz de yok, yüzyıllar önce yaşamış bizden. Şu hâlde aranızdan kimse Mimar Sinan’ı görmedi. Hızır da olmadığına göre aranızda, Hızır da yok. Benim sohbetime gelen Hızır diye bir kardeş de yok. Şu hâlde Mimar Sinan ile görüşme ihtimalimiz var mı kardeşler? Yok. Peki nereden biliyoruz biz, Mimar Sinan diye birinin varlığını nereden biliyoruz biz? Yüzlerce, binlerce eser bıraktı. Allah’ın varlığının delili nedir? Bıraktığı eserlerdir. Bu güneşi oraya kim monte etti? Ampul… Şimdi dışarıdan kapıdan içeriye girdiniz, dergâhın havasına bir baktınız şöyle hep gençler, yüz tane genç var burada. Ne kadar güzel, sohbet eden bir adam da var buraya. “Kesinlikle burası mübarek bir mekân olduğu için bu ampuller kendi kendine buraya monte olmuştur.” diyebilir misiniz? Demezsiniz değil mi? “He buradaki dervişlerden bazıları elektrik işinden anlar. “Merdiveni çekmişlerdir, ampulleri, floresanları oraya monte etmişlerdir.” dersiniz. İnsan yaptı buraya onu insan koydu. Gözlerin de bu delili gördü. Oraya ampul koyulmuş. Yapan birisi var mı kardeşler? Var. Yüz tane bilim adamı şu kapıdan girse dese ki: ”Bu ampuller buraya kendi kendine geldi. Sizi aldatıyorlar.” Siz o bilim adamlarının yüzüne tükürür müsünüz tükürmez misiniz? Tükürürsünüz. İstediğin kadar kariyerin olsun. Kusura bakma, sana dağdaki çoban bile güler. Heee… Bir adam derse ki sana: “O güneş denilen ampulü, kıyamete kadar sönmeyecek ampul oraya kendi kendine monte oldu, tesadüfi olaylar neticesinde, patlamalar neticesinde kendi kendine oraya kondu.” Sen bu adama diyeceksin ki: “Senin kafan çalışmıyor.” Senin kafan o kadar çalışıyor ki, IQ seviyen o kadar bir nispette ki, dedenin maymun olduğunu iddia edebilecek kadar düşmüşsün. Seviyen aşağıda değil, çukur artık. Çukur, aşağının aşağısı, çukur… İşte, göz Allah’ın varlığının delillerini anlama noktasında bizim için en büyük yardımcıdır. Ve şu gözlerimizi kaybetmeyi Allah ölünceye kadar bize nasip etmesin. (Âmin) Muhammed Aleyhisselamın duasını hatırlayın kardeşler. Gözleri de hasta bir kardeşiniz olarak arada sizden dua da isteyeyim. Hâlâ iyileşemedi gözlerim. Bana bol dua edin şu gözlerim iyileşsin daha kolay hizmet yapayım, çok zorlanıyorum. Efendimiz Aleyhisselam buyurdu: “Allah’ım, gözlerimi bana vâris kıl.” Ne demek vâris? Mirasçı kıl. Yani benim bedenim ölmeden gözlerim ölmesin. Ben ölünceye kadar gözlerim bana yardımcı olsun. Ben öldükten sonra istersen gözlerimi al sorun değil. Bu dua, çok güzel bir duadır. Allah gözlerimizi bize mirasçı kılsın, vâris kılsın. (Âmin) Âmin ya Muin. İşte, Allah’ımız diyor ki: ”Sen o zaman dağlara bakacaksın.” Kıyametin ilk alameti nedir kardeşler? Artık küçük alametler, büyük alametler bitti, artık olay patladı. İlk patlama, ilk hamle nedir Allah’ımızın ilk hamlesi? İsrafil’e der ki: “Üfle! Üfle!” İsrafil Aleyhisselam diye bir melek vardır, dört büyük melekten bir tanesidir kardeşler. Biliyorsunuz, o dört büyük meleğin de lideri Cebrail Aleyhisselamdır. Vahiy meleği ve helak meleği. Bir kavmi helak etmek istediği zaman Cebrail Aleyhisselamı gönderir. İsrafil Aleyhisselam diye bir melek var, bunun hiç bir vazifesi yok. Tek bir işi vardır. Ağzında o boru, o Sûr… Aklımızın, hayalimizin almayacağı büyüklükte bir boru… O ağzında bekliyor. Allah Teâlâ’dan bir emir bekliyor. “Yap! Yap!” diye bir emir bekliyor. “Üfle!” diye bir emir bekliyor. Bu emri aldıktan hemen sonra ilk üflemesini yapar. Sûr’a üfürüldüğü zaman… Bu, kıyametin ilk delaletidir, artık başladı. Kıyamet ne zaman kopacak? Halk arasında bir tabir vardır. Kıyamet akşam namazında kopacağı için akşam ezanı çok hızlı okunur, derler. Bu doğru değildir. Kıyamet, akşam ezanından sonra falan kopmayacak. Kıyametin kopacağı saat belli değil. Hadisi şeriflerde cuma günü kopacaktır tabiri var. Ama sabah mı olacak akşam mı olacak belli değildir. Peki hadis-i şerifte buyrulduğu nedir? Muhammed Aleyhisselam diyor ki: ”Kıyamet, akşam vakti kopar.” Bu mecazdır. Muhammed Aleyhisselam kendisini anlatırken diyor ki: “Ben ikindi vaktinin peygamberiyim, ikindi vakti geldim.” Bu ne demek? Muhammed Aleyhisselam ikindi vaktinde mi görevlendirildi demek? Hayır. Bütün peygamberler, Adem Nebiden Efendimiz Aleyhisselama gelinceye kadar bütün peygamberler sabah vaktinden ikindi vaktine kadar gelmiştir. Muhammed Aleyhisselam ne zaman geldi? En son, ikindi vaktinde. Şimdi, kıyametin kopması akşam ile yatsı arasında olacaktır. Yatsı zaten okundu mu yatsı ezanı kıyamet gitti. Sûr’a üfürülmeye başlandı demektir. Bu mecazdır yani. Halk arasında size derler ki: ”Akşam ezanı okundu çabuk akşamı kıl bak kıyamet kopmasın. Kıyamet koparsa namazı kılmadan gidersin.” falan diyorlar, bu doğru değildir. O mecazdır, bunu böyle anlayınız kardeşler. Şimdi, ilk alamet: Sûr’a üfürülecek. Sûr’a kaç defa üfürülecek? Hadislerde üç defa, Muhammed Aleyhisselam üç defa üfürüleceğinden bahseder. Kıyametin birinci alameti: Sûr’a üfürülecek. İkinci alameti ne? “İze’ş-şemsü küvvirat (Güneş dürülüp söndürüldüğü zaman)” İze’ş-şemsü küvvirat, Tekvir suresinin ilk ayetidir. Sûr’dan hemen sonra ilk işaret ne? O Güneş var ya kıyamete kadar Allah’ın bozulmaktan koruduğu Güneş… Bak! Saati bir an bozulsa, hepinizin telefonu var bozuluyor. Hepinizin saati var bozuluyor. Dakikalar ileri gidiyor, geri gidiyor. Saatler eskidiği zaman dakikalar sapıtabiliyor. İnsan yapımı aletler bunlar. Allah yapımı alet Güneş, kıyamete kadar bozulmayacak. Kıyametin en son alameti olarak Allah Teâlâ Güneş’e bir emir verecek. Diyecek ki bu sefer: “Her zaman doğudan doğ dedim ben sana batıdan bat dedim. Artık bugünden sonra batıdan doğacaksın, doğudan batacaksın.” Bu kıyametin son alametidir. Daha başlamadan önce son alameti… İşte bak! Allah’ımızın bir emri ile Güneş her zaman yaptığı şeyin tam aksine bir istikamette hareket ediyor, tek bir emir ile. Sonra ne? Sûr emrinden hemen sonra kıyametin ikinci delaleti: İze’ş-şemsü küvvirat Güneş dürülüp… Dürülmeyi nasıl anlatayım? Dürüm, dürüm yemişsinizdir kardeşler. Çiğ köfte dürüme ben bayılırım. Muhakkak her hafta bir yere girerim, yerim çiğ köfte dürüm. İçinde hepsinden olacak, bütün her şey karışık olacak. Şunu koymayayım bunu koymayayım yok hepsinden koyacaksın, karışık. Ama besmele ile yapacaksın dürümcü kardeş unutma. Dürüm… Ne yapıyor o dürümcü? Açıyor önce lavaşı, ondan sonra köfteyi alıyor eliyle böyle iyi bir sıkıyor. Ama ellerinde plastik olmak zorunda. Çıplak elle yok. Eliyle iyi bir sıkıyor ondan sonra dürümün üstüne koyuyor. Sonra yeşillik meşillik, limon falan sıkıveriyor. Sonra ne yapıyor? Onu yavaş yavaş dürmeye başlıyor. Yani toparlıyor, sıkıştırıyor. Allah Teâlâ Hazretleri, Güneş’i aynen bu dürüm gibi sıkıştıracak. O Güneş; parlayan, ışık veren ve ısı veren Güneş var ya ne olacak? Söndürüldüğü zaman… İze’ş-şemsü küvvirat… Söndürüldüğü zaman… Güneş dürülüp söndürüldüğü zaman… Artık ışık vermeyi kesecek. Gündüzün 12’si mi oldu kıyamet; bir anda sanki Güneş tutulması gibi her taraf karanlık olacak. Bu, kıyametin ikinci alametidir. Sonra “Ve izen nucûmun kedarat (Yıldızlar söndürülüp döküldüğü zaman)” Güneş’ten sonra ne oluyor yıldızlar? Hani kayan yıldız görüyorsunuz değil mi bazen böyle bir yıldız kayıyor? Yüz binlerce, milyonlarca yıldızın kaydığını göreceksiniz. Söndürüldü, ışıkları bitti ve dökülmeye başlıyor. Nerelere dökülüyor? Dünya’ya, Mars’a, Güneş’e, Neptün’e, Jüpiter’e, her tarafa yıldızlar dökülecek. Artık kıyamet geldi. Sonra… Üçüncü alamet: “Ve teral cibâle (Sen o dağları görürsün,) tahsebuhâ câmideten (onları hareketsiz, cansız zannedersin.)” Cansız zannedersin… Bakın! Üçüncü alamet dağların yürümesidir. O kıyamet vaktinde; insanlar daha ölmedi bak. İlk Sûr’dan sonra insanlar ölmedi. Şaşkınlıkla, müthiş bir korkuyla sağa sola koşturuyorlar. Sûr’u duydular ve herkes biliyor ki kıyamet bu. Bu, kıyamet! Yalanladığımız kıyamet geldi! Kıyamet Müslümanların üzerine kopacak mı? Hayır. Bir tane yeryüzünde Müslüman kalmayacak Güneş batıdan doğduktan sonra. Yüz yirmi yıllık dönem içinde bir tane Müslüman kalmayacak. En son, Muhammed Aleyhisselam diyor ki: “Allah bir rüzgâr yaratacak; rüzgâr Müslümanların koltuk altından geçecek. Hangi Müslümanın koltuk altından geçerse o ölecek.” Tıpkı bir, zehirli bir gaz gibi. Hemen o anda ölecek Kıyameti Allah; o kadar dehşetli bir an ki, Müslümanların üzerine kopartmayacak. O zaman kâfirler anlayacaklar. “Bu insanlar, bu Müslümanlar bize söylüyordu: Kıyamet var, Sûr var, dağların yürümesi var… Biz de alay ediyorduk, inanmıyorduk.” diyecekler. İze’ş-şemsu kuvvirat. Ve izen nucûmun kedarat. Ve izelcibâlu suyyirat. Dağlar yürütüldüğü zaman… Dağ yürür mü kardeşler ben soruyorum? Allah, Kur’an’ın muhtelif ayetlerinde dağlardan bahsederken bize ne diyor? “Yeryüzü kayıp gitmesin diye biz dağları yeryüzüne kazık gibi çaktık.” Kazık gibi çaktık. Şimdi, aranızdan bazıları müteahhitle gidip konuştuğu zaman; ev yapmak istiyorum, bir bina dik bana dediğin zaman ne yapar? En önce neyde anlaşır? Bak! Temelde, temel sütunlarını öyle bir çakacaksın ki; kaç ton kullanıyorsun o demiri? “Ben üç ton kullanırım.” “Ben beş istiyorum. Temelim sağlam olacak.” Temel ne kadar sağlamsa binanın depremlerde yıkılma ihtimali o kadar düşüktür. Daha fazla parayı verenin ölme ihtimali diğerlerinden biraz daha düşük oluyor kardeşler. Önce nedir kardeşler? Temel. İşte Allah, bu temelleri Dünya’nın her tarafına bir dağ olarak; dağları en kritik noktalara koydu. Her gördüğünüz dağın on misli kadar büyüklükte yerin altında vardır. Bilimsel bir tespittir. Belgeselde gördüm. Dağın büyüklüğü ne kadar? Diyelim ki beş yüz metre dağın büyüklüğü. Beş yüz metreyi onla çarpın. Zeminde Allah Teâlâ dibe kadar çakmış. Tıpkı dişimizi ağzımızın içine çakması gibi. İçindeki o kısım, dişin kökü dişten iki misli daha büyüktür. Bütün dişlerde böyledir. Dağlarsa on misli daha büyüktür. Yeryüzü kaymasın diye, o heyelanlar çok olmasın diye Allah dağları yeryüzüne kayırdı. Ve ne diyor Allah? “Ve izelcibâlu suyyirat. O dağlar yürüdüğü zaman…” Böyle bir zaman gelecek kardeşler. İşte o an geldiği anda insanlar bakacaklar. “Aa! Bu dağlar, bu dağlar sanki hareket ediyor. Ama yok ya etmiyor ya.” diyecekler. Dikkat edin, Dünya’ da herhangi büyük bir şey, çok devasa bir şey hareket halindeyse o sana yürümüyor gibi gelir, olduğu yerde sabit gibi gelir. Ama belli bir zaman sonra ona bir daha baktığında yaklaştığını görürsün. Dağlar kadar büyük gemiler hayal edin. Çok uzakta, böyle denizin kenarındasın, uzakta bir gemi görüyorsun kocaman. Tanker gemisi, petrol taşıyor. Bu gemi gitmiyor ya, dersin. Çünkü çok ağır hareket ediyor büyük, devasa bir şey olduğu için. Dağlar da bunun gibi çok büyük, devasa. Daha büyük bir şey söyleyeyim: Dünya’mız. Şu anda bakın, Dünya’mız dönüyor kardeşler. Belli bir limitte, belli bir hızda Dünya dönüyor. Dönmese zaten yaşam biter. Ama şu anda başı dönen var mı? Oturduğun araba dört defa; kaza yaptın, vurdun bir yere ya da kaydın, yolda kaydın, araba dört defa dönse arabadan çıkamazsın. Çünkü başın döner. Ama Dünya’mız devamlı surette dönüyor ve biz bir şey hissetmiyoruz. Yaşamımız olduğu gibi devam ediyor. Uçak biraz yalpa yapsa, bir çukura falan girse hemen takva limitin artıyor. “Sübhanallahi ve bihamdihi” İtiraf edin kardeşler dün gece yüz yetmiş tane şimşek çaktığında İstanbul’da, takva limitiniz arttı mı artmadı mı? Bana dün yirmi tane mesaj geldi: “Hocam bana çabuk dua öğret, çabuk dua öğret. Şimşekten korunma duası öğret.” Vallahi o şimşek senin evine gelmeyi murat ettiyse, Allah şimşeğe, hocanın evine vur diye emir verdiyse; hoca gece boyunca hatim bile indirse o şimşek vuracak. O şimşekten kaçış yok kardeşim. Yüz yetmiş kere vurmuş bakın birkaç saat içinde. Allah bir emir veriyor; güllük gülistanlık, yaz ayının tam ortasındayız, sıcak yüz yetmiş defa şimşek birkaç saat içinde İstanbul’un her tarafını inletiyor. Ve kalbinde imanî olarak çok uzak olanlar bile, Allah Teâlâ’ya uzak olanlar bile hemen tesbihat soruyor bize. “Nasıl bir zikir yapabilirim, ne yapabilirim hocam?” “Kalbimi teskin etmem lazım korkudan uyuyamıyorum ya!” Kırk yaşında, elli yaşında Müslümanlar bunlar. Bazıları üç, dört defa hacca gitmiş. Şimşekten korkuyor, tespih etme ihtiyacı hissediyor. Allah rızası için değil, şimşekten korktuğu için. Şu zayıflığımıza bakın Allah aşkına. Senin bunu daha önce yapman lazım gelmez mi? İlle bir deprem mi olması lazım, şimşek mi çakması lazım? ‘Sübhanallahi ve bihamdihi’ diyeceksin, şimşek çaktığı anda. Yeryüzünde gördüğünüz bütün zerreler, bütün nesneler, bütün cisimler, Allah’ın yarattığı her şey ne diye tespih eder? Hadisle sabittir. Duyan insan söylüyor, Muhammed Aleyhisselam buyurdu: ”Yeryüzündeki her zerre, her şey şöyle tespih eder: ‘Sübhanallahi ve bihamdihi’ Allah’ı tespih ederiz, tenzih ederiz her şeyden, ‘ve bihamdihi’ ve biz ona hamd ederiz. Yeryüzünde gördüğünüz her şey Allah’ı böyle tespih eder. Şimşeği duydun, depremi duydun ‘Sübhanallahi ve bihamdihi’ diyeceksin, peşinden hemen ‘Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah…’ Taklaya gidebilirsin. Az sonra Dünya’daki herkesle bağın kopabilir. Cep telefonundaki köy oyunuyla bağın kopabilir, bir daha oynayamayabilirsin yani. Bak o köyün yarım kaldı artık. Az sonra öleceksin kardeş! Hemen ne yapacaksın? ‘Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah’ bunu demen gerekiyor. Durum kritik, ev yıkılmaya başladı. Başına başına evin parçaları düşmeye başladı. Sadece ‘Allah’ bile desen geçerlidir. İmanla öldün sayılır. Diyelim ki ani bir ölüm oldu onu bile diyemedin; son anına bakılır. İmanlı bir adamsan yine Müslüman olarak ölmüşsün sayılır kardeşim. Allah hepimize imanla gitmeyi…
Tebliğ et!