Kardeşler beni arada Vefa Bozacısına götürür. En sevdiğim yerlerden bir tanesidir. Harika bozası var. Vefa’da bir zat var. Herkes oraya boza içmeye gidiyor. Kimse Allah dostunun yanına gidip Kur’an okumuyor. Ebu’l Vefa Hazretleri. Allah ondan razı olsun. Çok büyük bir Allah dostu. (Kardeşim çay kalıyor burada, dalıyoruz muhabbete… Süper çay var kaçırdık bak) (Bismillah) Bu zat kimdir bilir misiniz? Sultan Fatih daha İstanbul’u fethetmeden önce gayrimüslimlerin gönlünü fetheden bir zattır. İstanbul’un içinde bu surların içinde. İslam’ı tebliğ ediyor devamlı insanlar Müslüman olmaya başlıyor. Rumlar Ermeniler Hristiyanlar. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettiği anda ilk gittiği yer neresi? Bu Şeyhin dergahı. Allah dostlarına, şeyhlere karşı bizim padişahlarımızın çok büyük hürmeti vardır saygısı vardır. Normalde ne yapar padişahlar? Gelsin huzuruma. O bana gelsin. İstanbul’u aldık biz ya! Çağ kapatıp çağ açtık biz ya! O bana gelsin. Bir İslam adabı almış olan Sultan Fatih ne yapıyor? Şeyhin ayağına biz gideceğiz. Onların duası olmasaydı Allah bize burayı nasip etmezdi diyor. İstanbul’un manevi Fatihi kimdir? Akşemseddin. Allah ona rahmet etsin. Rabbim sarılmayı ellerini öpmeyi nasip etsin inşallah. Amin. Çok büyük zatlar bunlar. Girer girmez İstanbul’un içine. Şeyhine diyor ki: “Ben artık sultanlığı bırakıyorum. Oğlum geçsin tahta. Ben senin dervişin olacağım.” diyor Padişahlığı bırakmak istiyor. Dünyanın en kuvvetli adamı. Şeyh ne diyor? “Eğer Devlet işlerinde biraz idare bozukluğu olursa… İslami tebliğimiz biraz zayıflarsa ben bunun vebalini Allah’a veremem. Senin derviş olman yasaktır” diyor. Sen Devletin başında durmaya devam edeceksin. Yani Akşemseddin Hazretleri kapıdan kovuyor. Yapamazsın diyor. Derviş kardeşler. Nasıl bir kapıya geldiğinizin farkına varın. Bu iş herkese nasip olmaz. Koca Sultanlar bu kapılardan döndürüldüler geri çevrildiler. Sonra gidiyor kimin kapısına? Ebu’l Vefa Hazretlerinin kapısına gidiyor. Allah’ın Peygamberinin methettiği kumandan. Övgüler ve selam Efendimin üstüne olsun. Kapıya geliyor. Dervişe diyor ki kapıdaki dervişe: “Şeyhine söyler misin Mehmet geldi.” diyor “İstanbul’unun fethinin nasip olduğu Mehmet geldi.” Sultan Fatih falan demiyor? “Mehmet geldi.” Bir elini öpmek duasını almak isterim diyor. Derviş içeriye giriyor. “Efendim, Sultan Mehmet Hazretleri geldi. Elinizi öpmek duanızı almak ister. Müsait misiniz?” diyor “Evladım, şu anda müsait değil dersin. Onunla görüşemeyiz.” diyor. Derviş şaşırıyor. Fakat Efendinin sözü ikiletilmez. Geri dönüyor Sultan Mehmed Hazretlerine diyor ki: “Şu anda sizinle görüşemezmiş. Özrünü beyan etti.” Sultan Fatih yanındaki vezirine diyor ki: “Görüyor musun Lala?” “Koca Bizan’sın surlarını delinmez denilen surları delen Fatih Mehmed.” “Bir dervişin bir Allah dostunun tahta kapısını delemedi içeriye giremedi.” Bizans’ın surlarını deldi ama tahta kapıyı delip içeri giremedi. Nasibimiz bu kadarmış diyor. Ve geri dönüyor. Hayatlarında hiç görüşmüyorlar Sultan Fatih ve Ebu’l Vefa Hazretleri. Neden? Tarikatın lezzetini alırsa zikrin lezzetini alırsa aşkın muhabbetin lezzetini alırsa devlet işleri aksayabilir. Veliler herkese nabzına göre şerbet verirler. Devlet işleri aksayacaksa devlet işi manevi işten çok daha öncedir. Çünkü bütün halkın sorumluluğu devlet görevlerindedir. Sen önce devlet işlerine bakacaksın. Kalbini buraya bağlamayacaksın. Bu işi yaparken önceliğin hep devlet işlerinde olacak. Namazını kıl zikrini yap uzaktan takip et. Çok içinde bulunma. Bulunursan kalbin aşk ile bir kere dolarsa ne devlet bırakırsın ne millet bırakırsın. Kimseye bakmazsın. Ben aşkı buldum dersin. Züleyha gibi gözün Yusuf’tan başkasını görmez. Bu denge dengeye uymuyor. Tasavvuf demek denge demektir. Önce dünyevi işlerini yapacaksın. Hem bunun yanında ikinci kanadı manevi kanadı beraberinde götürebiliyorsan bu çok önemli bir özelliktir. Allah bunu herkese nasip etmez. Ama bu işi aynı anda götürebilecek adam sayısı çok az olduğu için dervişlik herkese nasip olmuyor. Herkesi dervişliğe davet etmiyorlar. İlim yolu herkese açık. Okuman gereken kitapları verirler. Seni ilimde ilerleteceğim derler. Ama dervişlik kapısı herkese açık değildir. Dengeyi sağlayabilen adama derviş ol derler. Herkese demezler. Bu çok hassas bir nasiptir. Ve herkese nasip olmaz. Allah Teala bizi o nasiplilerden kılsın inşallah. Amin. Zahir kanadı ilim kanadı. Maneviyat kanadı dervişlik kanadı. İki tane kanadı olduğu zaman işte o zaman Akşemseddin gibi oluyorsun. O zaman Abdulkadir Geylani gibi oluyorsun. Bahâeddin Nakşibend gibi oluyorsun. O zaman Ebu’l Vefa gibi oluyorsun. Bu zat Ebu’l Vefa böyle bir zat. Bak ondan bir nakil yapacaktım nerden nereye geldik. Nakli yapıyorum hem kapatıyorum kardeşler. Ebu’l Vefa Hazretlerinin oğlu hayırsız. Devamlı su kırbalarıyla su taşıyan sakaların o kırbalarını deriden kırbalarını elindeki o cımbızla deliyor. Kırbalar da deriden olduğu için yamalanmıyor. Su getireyim derken arka taraftan bir cımbızı sokuyor iğneyi bir sokuyor delindiği zamanda o kırbaç çöp oluyor. 3 yapıyor 5 yapıyor. Sakalar da şeyhe çok hürmetleri var. Söylemeyeyim söylemeyeyim konuşmayayım. Moralini bozmayayım şeyhimizin duasından mahrum olmayayım falan diye. Ama en sonunda dayanamıyor. Yanına gidiyor. Efendim diyor bir maruzatım var. Oğlunuzu şikayet etmeye geldim. Anlat evladım diyor. Oğlunuz böyleyken böle yapıyor. Bizim boyuna kırbalarımızı deri kırbalarımızı deliyor. Halka hizmet götüremiyoruz. Bu işin bir çözümü var mıdır? Allah aşkına bir çare bulun. Bana bunu daha önce niye söylemedin evladım. Ben bunun çözümünü bulacağım diyor. Fakat kendini bir odaya kapatıyor. Ve diyor ki ben ne yaptım? Benim bir hatam var. Benim oğlum zulmediyor. Muhakkak benim ya da annesinin bir hatası var. Bizim yaptığımız bir kul hakkından dolayı çocuk bu zulmü ediyor diye 2-3 gün boyunca kendisini tefekkür ediyor. Müşahadeye alıyor. Bir hata bulamadım diyor. Benim yaptığım geçmişte yaptığım bir zulüm bulamadım ben hatun diyor. Bir düşün bakayım bu çocuk böyle yapıyor. Bir düşün bakayım deyince hanımı bir zaman içinde diyor ki: Bey buldum. Ben hatamı buldum. Olay bende bitiyor. Anlat bakayım diyor. Ne olmuş? Bir gün kız kardeşimin evine gittim. Bu çocuğa hamileydim. Bir baktım. Masanın üzerinde bir tane limon var limon. Çok aşerdim. Canım limon çekti. Örgü ördüğüm o iğnemi limona batırdım. Çektim kız kardeşim görmeden. Ağzıma aldım ve o limondan suyu emdim. Olsa olsa bundandır diyor. Helallik de almadım. Utandım da söyleyeyim bana biraz limon kesiver diye. Bu olay diyor olsa olsa bundandır. Hatun diyor tespitin doğrudur. Bu olay bundandır. Hemen git diyor. Kız kardeşine helallik al. Bu zulüm bitsin. Kız kardeşine gidiyor. Helalliği aldıktan sonra çocuk bir daha kırbaları delmeyi bırakıyor. Bak nasihat falan da etmiyor. Sadece bir helallik! Bir helallik. Babanın annenin vermediği helallik sana yansır mı? Evet yansır. Bu zincirleme trafik kazasıdır. Dünyadan örnek vereyim: Annenin hamileyken içtiği içki içtiği sigara. Çocuğa yansıyor mu yansımıyor mu? Hamile kadına içki sigara yasak mı değil mi kardeşler? Çocuğun sağlığını birebir etkileyen faktörler bunlar. Aynen kul hakkı da bunun gibidir. Bak oradan itibaren babamızdan annemizden bize yansıyor. Çocukta bir zulüm varsa anne baba kendisini kontrol etsin! İşte Allahımız: “İnnehu habirun bima tefal’un” “Fiilerinizden O muhakak ki haberdardır.” derken bunları söylüyor. Yaptığın her şeyden haberdar. Sen unutsan bile O unutmadı. Sen hafızandan silinse bile kitaptan silinmedi. O kitap sağından ya da solundan gelecek olan kitap var ya. Orada o yazıyor. Madem hiçbir şeyimiz silinmedi her şey yazılı. Şu halde kendini o güne hazırla. Seni o güne hazırlanmaktan alıkoyan ne varsa kardeşim müslüman kardeşim! Allah aşkına o engelleri önünden kaldır. Arkadaşın seni o namazdan alıkoyuyor. Arkadaşın seni o sohbete gitmekten alıkoyuyor. Arkadaşın seni kitap okumaktan alıkoyuyor. İslami kitapları okuma diyor roman oku diyor. Arkadaşın seni bir diziye bağımlı etmek istiyor sohbetten uzaklaştırmak istiyor. Bu engelleri önünden kaldırman gerekiyor. Kaldırıp Allah’a doğru bir karınca edasında istikrarlı bir şekilde sabit bir şekilde yürümeye başlaman lazım. Allah Teala bizlerin yardımcısı olsun.
Tebliğ et!