“Ve yes’elûneke.” Sana sual ediyorlar. Sana soruyorlar. Muhatap kim? Muhammed Aleyhisselam. “Anir-rûhı.” Sana ruhtan soruyorlar. Kim soruyor? Ayetin tefsirlerine baktığımız zaman müfessirler diyor ki: Müşrikler Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselamın getirdiği dine ve ayetlere karşı kelime üretemeyince. Savunmayı kullanamayınca her zaman söyledikleri o bir sihirbaz o bir büyücü lafları da kâr etmeyince. İnsanlar her gün 5 -10 kişi müslüman olmaya devam ettikçe onlar kudurdu. Ne yapalım ne yapalım dediler. En sonunda aralarında 3-5 kişiyi topladılar. Dediler ki siz Medine’ye gideceksiniz. Medine’de Yahudiler var ehl-i kitap. Bu Peygamber olduğunu söyleyen Muhammed (Sallahu Aleyhi Vesselem) Bize bazı ayetlerle geliyor bazı bilgilerle geliyor. Ama biz hiçbir dine hiçbir kitaba inanmadığımız için karşı koyamıyoruz. Ama Medine’de Yahudiler var. Onlar da kitap ehlidir. Onların da Peygamberi olduğunu söylüyorlar. Onlara gidin. Bu adamın gerçek Peygamber mi sahte Peygamber mi olduğunu öğrenmemiz için bize bazı mikyaslar versinler. Bazı kıyaslar versinler. 2-3 kişilik müşrikler grubu Medine’ye gidiyorlar. Yahudilerin en ileri gelen âlimleriyle oturuyorlar konuşuyorlar. Bizim orada bir insan türedi. Bizim yanımızdaki insandı. Çok ahlaklı. Hayatı boyunca hep doğru söyleyen bir insan ama 40 yaşına geldi cinlendi büyülendi. Dedi ki ben Peygamberim. Şimdi bu kişi gerçek Peygamber midir değil midir? Biz nasıl bunu anlarız? Sizde kitap ehli olduğunuz için bize bilgi verin. Yahudi âlimleri şöyle dedi: Siz Mekke’ye döndüğünüz zaman onun karşısına geçin. Ona şu soracağımız üç tane soruyu tevdi edin. Üçüne de cevap verirse o bir sahtekârdır. İkisine cevap verip birine bilmiyorum derse gerçekten Peygamberdir onu takip edin. Müşrikler sualleri aldılar notlarını aldılar kağıtlara yazdılar unutmasınlar diye. Geldiler Muhammed Aleyhisselamın karşısına. Dediler ki: Ya Muhammed! (Sallahu Aleyhi Vessellem) Sen Peygamber olduğunu iddia ediyorsun. Şimdi biz sana 3 tane soru soracağız. Bu soruların cevabını verirsen biz sana inanacağız. Cevabını verirsen derken tuzak kuruyor. Çünkü 3 soruya da cevap verirse yine sahtekar olduğu ortaya çıkacak. Buyurun diyor soruları sorun. Soru bir: Geçmiş zamanda anlatılan putperestlerin zulmünden kaçan gençlerin âkıbeti nedir? Onlar kimlerdir? Araplar arasında bu gençlerden haberdar olan kimse yoktur. Kimse bilmiyor. İkinci sorumuz yine geçmiş zamanlarda yaşamış olan bir zât var. Dünyada gezmedik adımını atmadık tek bir yer bırakmamış olan bir zât. Bu kimdir? Soru İki. Arapların içinden bunların kimsenin bilmesi mümkün değil. Çünkü daha kitap gelmemiş Araplara. Soru üç: Ruh nedir? Bakın bu ayet-i kerime bu suâllerden sonra gelmiştir. “Sana ruhtan soruyorlar.” Ruh nedir? 3 tane soruyu sordular mı müşrikler? Muhammed Aleyhiselam ne buyurdu? Dedi ki ben bu suâllerin cevabını bilmiyorum ama kardeşim Cebrail bana bunları öğretir. Yarın bunların cevabını size vereceğim. Normal bir müslüman ne der? Herhangi bir şeyi yarın öbür gün ya da sonraki yıllarda yapmak niyetinde olan bir müslüman ne der? İslami akaide göre. İnşallah bunu yapacağım. İnşallah! Allah’ın Peygamberi bir şeyi unuttu. Neyi unuttu? İnşallah bunların cevabını size yarın vereceğim demeyi unuttu. Allah Teâla ayet-i kerime gönderdi. “Hiçbir şey için Allah dilemedikçe bunu yarın böyle yapacağım deme. İnşâAllah de.” Anladınız mı kardeşler? İnşâllah demedikçe yani eğer Allah dilerse, İnşâllahın manası budur. İnşâllah demedikçe hiçbir şey için ben bunu yarın yapacağım deme. Ancak eğer Allah dilerse de. Muhammed Aleyhisselam inşâllah demeyi unuttu. 15 gün boyunca vahiy gelmedi. Kardeşler Allah aşkına kendinizi bir an için bir Efendimiz Aleyhisselamın yerine koyun. Müşrikler sizi sıkıştırmış 3 tane soru almışlar. Ve siz onlara bir gün önce demişsiniz ki ben bunların cevabını yarın size vereceğim. Çünkü ben vahiy alan bir Peygamberim Allah beni yalnız bırakmaz. Cebraili gönderir ve ben bunun cevabını veririm. Ama Allah 15 gün boyunca Cebrail Aleyhisselamı Efendimiz Aleyhisselama göndermedi. Ve bu suallerin cevabını vermedi. On beşinci günün sonunda Cebrail Aleyhisselam geldi. İlk getirdiği ayet ne? İnşâllah ayeti. İnşâllah. Soruların cevabını vermiyor önce bir ders veriyor Allah Teâla. Muhammed Aleyhisselamın şahsında bütün müslümanlara ve bütün insanlara bir ders veriyor. Ne dersi bu? Ne yaparsan yap. Fikriyatında niyetinde ne olursa olsun bir kaç zaman sonra ya da bir kaç gün sonra ya da bir kaç yıl sonra. Bir şey yapmaya niyetlendin mi kardeşim? Böyle bir niyetin var inşallah başarırım. Eğer Allah dilerse başarırım diyeceksin. Bunu demezsen yarı yolda kalırsın kardeşim. Nasrettin Hocadan bir mesele anlatılır. Akşamleyin hanımıyla konuşurken şöyle der: Hâtun yarın eğer hava güzel olursa şehire ineceğim. Alışveriş yapacağım. Eğer hava kötü olursa işe gideceğim çalışacağım. Hanımı da ona şöyle der. Demek ki mübarek bir kadın. Ya bey inşâllah de inşâllah de. Hoca da terslenmiştir artık o gün ne olduysa. Ya ne inşâllahı! Ya yağmurlu olacak hava ya kötü olacak ya güzel olacak. Dünya’da her gün hava iki türlüdür. Ya kötüdür ya güzeldir. Bunun inşâllahı mı var? Güzel olursa şehre ineceğim uzak mesafe. Kötü olursa işe gideceğim der. Ertesi gün bir kalkar günlük güneşlik. Yüzü güler hocanın çünkü şehre inecek alışveriş yapacak. Şehre doğru giderken, o dönemin Selçuklunun askerleri bir kaçağı aramaktadır. Kaçağı ararlarken hocaya sorarlar: İhtiyar bir kaçağı ararız. Şöyle şöyle birisi bilir misin? Gördün mü? Hoca da terslenmiş. Askerlere şöyle der: Kardeşim sizin kaçağınızın ben bekçisi miyim ya! Bazen her insanın eşref saati vardır eşek saati vardır. Hocanın eşek saatine denk gelmiş demek. Sizin kaçağınızın bekçisi ben miyim ya deyince. Askerler diyor ki: Kardeşim madem Devletin kolluk güçlerinin vazifesine yapmasına engel olmak bir tarafa. Bir de üstüne bizimle alay ediyorsun. Hadi bakalım seni bir nezârete alalım. Hoca efendiyi alırlar nezârete. Çilehaneye 3 gün boyunca koyarlar. Hoca 3 gün boyunca evine gidemez. 3 gün sonra, tabi hanım meraklı, oraya soruyor buraya soruyor Hoca yok piyasada. 3 gün sonra kapı çalmaya başlıyor. Tak tak tak! Hâtun pencereden kafayı uzatıyor. Bir bakıyor Hoca. Hocam sen mi geldin diyor? Hoca efendi şöyle diyor: İnşâllah ben geldim Hâtun! Ya eve gelmişsin daha bunun inşâllahı mı var? Ama öyle bir ders almış ki hayattan ve kaderden. İnşâllah ben geldim Hâtun diyor. Ne kadar öfkeli olsan da, o gün ne kadar ters bir şekilde kalksan da… Her gün keyifli kalkmazsın bazen bulutlar üstünde gezinir. Sınavdasındır her insan sınavdadır. Bazen üstünde bulutlar olur. Ne kadar öfkeli olsan da bunu insanlara yansıtmayacaksın. İçine gömeceksin onu. İnsanlara her zaman güler yüz göstereceksin. Yoksa başına ciddi sıkıntılar gelebilir. Karadeniz’in köylerinden iki tane Trabzonlu genç İstanbul’a geliyorlar. İstanbul’un nüfusu o sıra 1 milyon. Karadeniz’in Trabzon’un nüfusu 200.000 civarı. Gençler İstanbul’a gelince diyorlar ki: Bir vapura binelim. Bakalım vapur nasıl bir şey? Karşıdan karşıya vapurla seyâhat yapmak falan. Vabura binince: Takım elbiseli bir beyefendi. İstanbul beyefendisi genç, vapurdan inerken gençlerden bir tanesinin ayağına basıyor. Basar basmaz gayr-i ihtiyâri gönlünü alsın diye batılılaşma sevdalısı genç şöyle diyor: Pardon! Kelime bu pardon ne demek? Yani kusura bakma. Fransızca bir kelime. Trabzonlu Lâz uşağı şöyle diyor: Lan hem ayağıma basıyorsun hem bir de bana küfrediyorsun. Sen nasıl bana pardon dersin ya! Takım elbiseli beyefendi gencin suratına tokadı basıyor. Adamların talihsizliği genç de meğer boksörmüş. Tokadı vuranın yüzüne yumruğu geçiriyor. Öbürü geliyor bunu tutmaya çalışıyor ona da yumruğu geçiriyor. Biri kalkıyor yumruğu geçiriyor indiriyor. Öbürü geliyor yumruğu geçiriyor indiriyor. Bir tanesi yerde yatıyor daha kalkamıyor. Çenesine çok sert yumruk aldığı için yerden kalkamıyor. Diğeri devamlı bir çalışma halinde kendisine yediremiyor. Ben diyor Trabzon’dan gelmişim tereyağıyla balla beslenmiş adamım ya! Bu takım elbiseli nasıl beni indirir diyor. Ayağa kalkıyor kalkar kalmaz bir tane yumruk vuruyor. Ayağa kalkıyor kalkar kalmaz vuruyor indiriyor. Yerdeki şöyle bağırıyor: Ula Hasan! Ula Hasan. Bir bıçak vur ona. Bir bıçak vur ona diyor. Hasan da şöyle diyor: Ya sus be kardeşim sus diyor. Bıçağı vuracağum ama tikine duramayirum diyor. Tikine duramayirum ne demek? Ayakta bir durabilsem bıçağı çıkartacağım da ayakta duramıyorum. Tam kalktığım anda diyor elime bıçağıma atacağım anda diyor adam çakıyor indiriyor çakıyor indiriyor diyor. Tramvaya bindin ensaf kardeşim! O gün sabahleyin sabah kahvaltıyı geç ayarladı, işe yetişmek babında kahvaltıyı yiyemedin, öfkelisin! O gün senin başında kara bulutlar dolanıyor. Tramvaya binerken de arka taraftan birileri seni ittirdi. Sakın öfkelenme! Yumuşakça davran. Herkesin sıkıntılı bir dönemi olur, mutlu olduğu bir dönem olur. O adamında da sıkıntılı bir dönemi vardı veya acelesi vardır, hoş göreceksin, sabredeceksin ve tek kelime konuşmayacaksın. Konuştuğun zaman boksöre denk gelirsin, tekvandocuya denk gelirsin, kötü şeyler olabilir. Buna dikkat edeceğiz kardeşler. Şu halde, ne demeyi unuttu Muhammed aleyhisselam? İnşaAllah demeyi unuttu! Allahu Teala hazretleri bu ayet-i kerimeyi gönderdi. “İnşaAllah diyeceksin!” Sonra, sualinin cevabının birincisini verdi. Birinci sual neydi? Eski dönemde yaşamış olan gençler. Putperestlerden kaçmış olan gençler. Bunlar kimlerdir? Muhammed aleyhisselam müşriklere dedi ki, “Bunlar Ashab-ı Kehf’tir, mağara arkadaşlarıdır.” İkinci sorunuz neydi? Dünya’da gezmedik hiçbir yer bırakmayan salih kişi… Kimdir bu? Zülkarneyn aleyhisselam. Allahu Teala burada hem Ashab-ı Kehf’i anlatır, hem Zülkarneyn aleyhisselamı anlatır. Ashab-ı Kehf’e biraz daha fazla değinir, Zülkarneyn aleyhisselamdan çok az bahseder. Çok az bilgi vardır onun hakkında. Bir peygamberdir, Allahın selamı onun üstüne olsun. Muhammed aleyhisselam bu iki tanesinin cevabını verdi mi? Verdi. Hangi soru kaldı? “Ve yes’elûneke anir-rûhı.” “Sana ruhtan soruyorlar” üçüncü soru bu. Ayet devam ediyor: “kulir ruhu min emri rabbi” “Ruh Rabbimin emrindedir, Ruh Rabbimin bileceği bir şeydir.” “ve ma utitum minel ilmi illa kalila.” “Size ilimden çok az bir şey verilmiştir!” Bak Allah, onların soru sorduğunu bize aktarıyor. Ayetin ikinci bölümü ne? Ruh hakkında hiç kimsenin bilgi verebilmesi mümkün değil, Muhammed aleyhisselamdan önce 120 bin tane peygamber gelmiştir. Hiç kimsenin, hiçbir peygamberin cevap veremediği soru hangisi? Ruh nedir? Biliyoruz ki bizi yaşatan bir ruh var. Bu olmadığı zaman, bizi terk ettiği zaman, en güçlü kuvvetli, 100 kiloluk iri yarı, kas yığını idman yapmış bir adam bile yaşayamıyor. Ruh gittiği anda iş bitiyor. Bugün bilim bile ispat etmiştir. Ruh var ama nasıl bir şey bilmiyoruz. Sen bırak bilmeyi, bundan 1000 sene dahi geçse bilemezsin. Çünkü Allah bunun bilgisini gizlemiştir. “Sana ruhtan soruyorlar. De ki; ‘Ruh Rabbimin bileceği bir şeydir.” “ve ma utitum minel ilmi illa kalila.” Size ilimden çok az bir şey verilmiştir. Müşrikler bunu duyduğu anda ne yapıyorlar? Evet iki soruya cevap verdi, gittiğimiz Yahudi alimleri de demişti ki üçüne de cevap verirse sahtekardır. O ikisine cevap verdi birine cevap vermedi. Müşriklerden bir kısmı iman ediyor ama bir kısmı inkar ediyor.
Tebliğ et!