Mesela, ne vardır insanda? Nisyan vardır. Unutkanlık. En büyük beşeri zaafiyetimiz unutkanlıktır. İnsan unutur. Çünkü insanın atası unuttu. İlk insan Adem Aleyhisselam unuttu. Allah’ımız ne diyor onun hakkında? “Vaktiyle biz Adem’den bir söz almıştık. O da unuttu.” (Taha, 115) Neydi o söz? “Ey Adem bu cennet senindir. Burada eşinle beraber dileğin gibi gez, ye, iç, eğlen. Ama şu ağaca dokunma!” (Bakara, 35) Bu Allah’ımızın Adem Nebi’ye vermiş olduğu bir sınır, bir çizgi, kırmızı bir çizgi. Her taraf serbest, burası mayınlı tarla. Bu ağaca dokunmayacaksın ey peygamberim, dedi. Adem Aleyhisselam bir peygamber, itaatkâr. Ama unuttu. Söz verdi Allah’a. Tamam Yarabbi dokunmayacağım, dedi. Ama şeytan geldi, vesvese verdi ve unutturdu. Adem Nebi unuttu ve ağacın meyvesini yediler. Ve Allah Teâlâ direkt, Havva anamızla beraber onu dünyaya yolladı. Ve imtihanımız start aldı, başladı. Unuttu! Bu unutmayı Efendimiz Aleyhisselam bir hadiste şöyle anlatır: “Allah Teâlâ Adem Aleyhisselam’a kendisinin soyundan gelecek olan bütün ruhları gösterdi.” Peygamberimiz anlatıyor. “Bütün ruhlar… Ruhlardan bir tanesini gördü ve onun çok parlak olduğunu anladı. Şöyle dedi Adem Aleyhisselam: “Ya Rabbi bu kimdir? Bunun ruhu çok parlak.” Allah’ımız şöyle buyurdu: “Bu senin soyundan gelecek olan, benim çok sevdiğim bir peygamberdir, Davud Aleyhisselam’dır.” “Ya Rabbi bu kulun ömrü ne kadar kısa! Sen şahit ol, ben ömrümden elli seneyi bu Davud Aleyhisselam’a verdim.” dedi. Allah Teâlâ meleklerine buyurdu ki: “Yazın! Yazın!” Akitleşme, yazma buradan gelir. Bir ticaret yaptığınız zaman, bir alışveriş yaptığınız zaman yahut bir emanet verdiğiniz zaman muhakkak kayıt altına alın. Kayıt altına almadığımız zaman fitneler ortaya çıkar. Sen böyle demiştin, ben böyle demiştim… Bırak demiştimi! Yazı var mı yazı, kayıt var mı? Kayıt olacak. Allah Teâlâ ne buyurdu meleklere? “Yazın! Elli senesini Davud Aleyhisselam’a yazdım.” Melekler kayıt altına aldı. Azrail Aleyhisselam müsaade istediği zaman Adem Nebi’nin ruhunu almak için, Adem aleyhisselam dedi ki: “Ya benim bir elli sene daha ömrüm vardı. Allah Teâlâ bana ne kadar ömrümün olduğunu göstermişti. Ne oldu?” “Ey Adem, sen unuttun. Elli seneyi Davud peygambere vermiştin, unuttun.” İnsan unutkandır. İnsan unutkandır! Ancak insan bu unutkanlığını bazı dualarla, bazı zikirlerle minimum seviyeye indirebilir. Allah Teâlâ bize bunun yöntemlerini Peygamber Aleyhisselam ile öğretmiştir. Zikrullah zekâyı keskinleştirir, beyni kuvvetlendirir, hafızayı güçlendirir, bilgileri toparlar. Bir bilgiyi çok kritik bir anda size lazımken, zikreden bir beyin sahibiyseniz o bilgi hemen tak diye sizin önünüze getirilir, melekler tarafından. Dolayısıyla kul unutkanlığının azalması için günahtan sakınacak ve Allah’ın ismini zikredecek. Allah, Allah diyecek. Her gün üç yüz, beş yüz defa Rabbinizin adını zikredin, korkmayın. İyilikten başka bir şey bulmazsınız. Anın onun ismini, anın! Çünkü Kur’an diyor ki: “…ve le zikrullâhi ekber.” “Allah’ı zikir en büyüktür.” En büyüktür! (Ankebut, 45) En büyük olanı yapmak lazım. Bu işi yapmak lazım. Hafızayı ne zayıflatır, unutkanlığı ne arttırır? Tenasül uzvuna bakmak unutkanlığı artırır. Bevle bakmak yani idrara bakmak unutkanlığı artırır. Yabancı kadına, kıza bakmak unutkanlığını artırır. Mezar taşlarını okumak unutkanlığı artırır. Bunlara dikkat ediniz! Zekâmızın keskin olmasını istiyorsak, şeytanlar ve iki ayaklı şeytanlar tarafından kandırılmak istemiyorsak zekâmız keskin olacak yani silahlı olacağız. Beyin, bugün en büyük silahtır. Bu silahı kullanabilmek için zekânı kuvvetlendireceksin, ilmini arttıracaksın ve kandırılmayacaksın.
Tebliğ et!