Ama Elhamdülillah tekrardan Rabbim görüşmeyi nasip etti bize. Hoşgeldiniz. -Değil mi? Niyeti iyi tutmak lazım. Sizin burada olmanızın iki ciheti var dedik, değil mi? Hem güzel bir tarafı var hem de insanları üzen bir tarafı var. -Evet -Yani güzel bir tarafı bunca meşakkatlere katlanıp ta Antep’ten çıkıp buraya kadar gelmişsin. Ne yapalım işte Serkan kardeşimizle oturalım bir çay içelim, Çay House’a gidelim. -Bu beni sevindiriyor. Çünkü diyorum ki hamd olsun. -Kardeşlerimizin kalbine buradaki hakikatler dokunmuş. -Elhamdülillah -Biz ona vesile olabilmişiz, bu cihetle bakmak çok güzel. Bir ikincisi bu beni çok üzdü. Sizin buraya gelmenizin beni üzen tarafı var. O da şu hayatı yolunda gidip bütün uzuvları yerinde olup onları tam manasıyla kullanabilen insanlar Bugünkü sohbet ilanımızı gördüler mesela.Bursa’da olanlardan bahsediyorum, imkan dahilinde. Arka sokaklarda veya yan taraftaki binada bunu duymasına rağmen, bu ilanı görmesine rağmen, buraya gelmemesi. İşte o durumda siz öyle imtihan oldunuz aslında. Hayır, gelmemesi için belki geçerli nedenleri olabilir ama buraya gelmeyip de günahların içinde şu an boğuluyorsa, gaflete dalıyorsa, burayı önemsiz görüyorsa işte o çok sıkıntı yaşayacak. Siz böyle imtihan oldunuz. -İslamiyet için bir neden göremiyorum. Bir engel göremiyorum. Değil mi? İslamı yaşamak için bir engel göremiyorum diyorsun değil mi kardeşim? -Değil mi? İş bitiyor orada. -Allah razı olsun kardeşim. İnsanın hakikatleri bazen okuması farklı, bazen de yaşanmış halini görmesi farklı oluyor. Siz Allah’ı hatırlatan birer kitap gibisiniz aslında işte. Çünkü niye? Güzel kardeşim, bu açık, aşikar siz ehli imansınız. -İnşallah -Başımıza ne geliyorsa biz Allah’tan olduğuna biz iman ettik. Öyle değil mi kardeşim? Asıl engel Allah’ı tanımamak. Bugün insanların yani az önce dediğimiz gibi eller tutuyor ama bu eller Allah’a çalışmıyorsa o eller işlevini götürmüştür. O göz görüyor ama Allah’ı göremiyorsa o göz kör kardeşim. O perdeleri yırtamadıktan sonra göz kör, kulak duyuyor ama Ezan-ı Muhammedi’yi duymuyorsa, Allah’ın emirlerini duymuyorsa, o akıl Allah’ı düşünmüyorsa o bitmiştir, gitmiştir ya. -Evet, aynen öyle. Yakup kardeşim, ruh lezzet aldıktan sonra, insanın ruhu tatmin olduktan sonra bedeni gezdirmenin de bir manası yok biliyor musun? Ama işte ruh tatmin olmadığı için insanlar da bedenlerini her yerde gezdiriyorlar. Cismaniyete hizmet var. Bedene hizmet, maddiyata hizmet var. Hep böyle ayaklı bir cenaze gibi kendini ayakta tutmak var. Ama ruh ölmüş. Adam daha genç yaşta sadece ölmüş ama işte gömülecek yeri arıyor. İhtiyarlar var balkonda ne yapıyorlar? Ölümü bekliyor. Akşama kadar köpek gezdiriyor. Onunla vaktini, bütün dostluğunu, muhabbetini ona vermeye çalışıyor. Hayat bu değil. Hayat Allah’ı bilmektir. Hangi konumda olursan ol, mesele Allah’ı bilmek, şükrünü yapmak. Şimdi kardeşim yani, siz bana imtihan oluyorsunuz açık söyleyeyim. Bak konuştuk, muhabbet ediyoruz. İmtihan çünkü bendeki şu halin şükürsüzlüğü aklıma geliyor. Bak, ayaklar var, günahlara koşuyoruz kardeşim. Ağız var, belki Allah’ı konuşmadan günahları konuşuyoruz, gıybet ediyoruz. İftira boyutuna geliyor bak düşünebiliyor musun? Ama şimdi sağlığı yerinde olan gençlere bakıyorsun. Bazılarında sağlık tamamen ona hastalık olmuş. Bazılarında hastalıklar aslında bize sıhhat olmuş. Üstad öyle diyor ya. Bugün bir genç birisine bak Allah aşkına yani üniversite okuyan kardeşler, Görükle’nin oralar Bursa, 50000’den fazla öğrenci var orada ve bütün Barlar Sokağı ağzına kadar dolu. Baktığın zaman uzuvları tam değil mi, cismaniyetleri ayakta. Keyifleri de yerinde. Ama şimdi o adamlara sağlık onlara aslında bir hastalık olmuş, Allah’ı unutuyor insanlar , kabri unutuyor, vazifesini unutuyor. Kendini demirden, çelikten zannediyor. Ölümsüz zannediyor. Yani burada kazanılmış gibi görünüp de ebedi hayatında kaybediyor. Şimdi Yakup kardeşim, Halil kardeşim ticaretin en güzelini yapıyorlar. Hamdolsun. Diyorlar ki, değil mi, 30 yıllık bir hayat bir de ebedi bir hayat. 30 yılını, ki zaten kaybetmemişsin, Allah’ı bulduran bir hayat kaybetmek midir ya? Sonsuz + 30. O da sonsuza dahil oluyor. Sonsuzluğun güzelliği sizle daha güzel oluyor. E kardeşim, bitecek. Ölüm hepsini 0’la çarpacak biliyor musun? Sizin hayatınız ders, ben size öyle söyleyeyim yani. Allah’ı hatırlatmak için birer derssiniz, birer sohbet, birer hakikatsiniz aslında. Allah sizi en güzel şeyle tebliğ ettiriyor, biliyor musun? Biz tebliğ ederken çok yanlışlar yapıyoruz. Biz enaniyet yapıyoruz belki de. Riyakarlık yapıyoruz. Nefsimize alıyoruz. Ama sen ne yapacaksın ki. Bak yaşayışınla, duruşunla zaten en güzel tebliği yapıyorsun. İnsanlara mihenk taşı oluyorsun. Allah bize de hakkıyla yaşamayı nasip etsin. Ben sizden özel dua istiyorum. Özel dua istiyorum çünkü asıl engellere takılan benim kardeşim. Bunu açık itiraf ediyorum sana. Verilen nimetlerin uzuvlar cihetinde şükrünü yapamadığım için bunun elbette bir tokadını yiyeceğim. Yasin suresinde öyle diyor ya: O dehşetli günde, onların ağızlarını bağlarız. Elleri, ayakları işledikleri günahları anlatırlar. Şahitlik ederler. Beni böyle bir tehlike bekliyor. -İnşallah, inşallah. -Birbirimize dua edeceğiz. Sorunlu olan biziz kardeşim. Sıkıntılı olan bizleriz aslında. Sendin değil mi kardeşim? Bak onların kardeşlerisin sen onların en küçüğü sensin. Yakup ile Halil’in en küçükleri sensin. -Sen bir din harbi yapmazsan en yükümlü sen olursun. Ve sizler 5 vakit namazınızı kılıyorsunuz değil mi kardeşim? -Uzuvları yerinde olup da dünyevi meşguliyetler içinde namazını kılmayan bir kardeşimin imtihanını artıyorsunuz siz ya. Allah onlara sorarken sizi şahit gösterecek. Diyecek ki: Bak bu kullarım bu zorluk içindeyken terk etmediler. Verilen nimetlere şükrünü yaparken ben sana verdiğim bu nimetlere nasıl bana şükürsüzlük yaparsın? Nasıl nankörlük yaparsın? Nasıl sana verdiğim uzuvları, o cihazatları gasp edersin? Hain damgasını yiyeceğiz biliyor musun? O yüzden Abdülkadir senin de ağır yükümlülüğün var, benim de, izleyen kardeşlerimin de çok ağır yükümlülüğü var. Ben şimdi nasıl namazımı üşenerek kılabilirim? Ben nasıl Allah yolunda giderken böyle bahane uydururum sizleri gördükten sonra? Sizler bizle eşit misiniz kardeşim siz en güzel tebliğ edensiniz. Allah razı olsun sizden, Allah yolundan ayırmasın. -Ah kardeşim, ah. Bugün namazını kılmamak için bahane uyduran insanlar onlara ne demek istersin? veya işte böyle hali vakti yerinde olup da Allah’ı unutan insanlara ne demek istersin? Ben senden dinlemek istiyorum yani. -Siz de yapabilirsiniz diyorsun değil mi? -İstedikleri gibi. -Rabbim inşallah kardeşim bizi ahirette engeller içinde bırakmasın. -Düşünsene kardeşim.Yani şimdi insan senin tarafından bakmak var bir de benim tarafımdan bakmak var. Arasında da çok, dağlar kadar fark var aslında. Yani senin bize bakış açın inşallah hayırdır ama bazen de şu oluyor mu ? Üzülüyorsun değil mi? Sağlığı ve aklı yerinde olup da Allah’tan uzaklaşanlar hakkında ne hissediyorsun? Allah’ı tanımadıktan sonra o beden o akıl ona yük değil mi? Cenab-ı Hakk’ın kardeşim rahmeti sonsuz. Sizin gelmeniz bize çok büyük ders oldu. Bak ben böyle sporla da uğraşıyorum. Yani bakıyorsun işte ruhun kafesi olan bir bedeni sağlamlaştırıyorsun. Ruhu ferah bırakmadıktan sonra bir manası olmuyor. Aynen. Size Allah iman nasip etmiş. Size kendini buldurmuş. Bundan daha güzeli olur mu ya. İnsan tabi sebepler dairesinde acizliğini sürekli hissediyor, o hissetmesi sizi günahlardan uzaklaştırıyor. Yani fiili olarak günaha yeltenemiyorsun. Fikir cihetinde belki oluyor o da unutuluyor. Ama biz, fikrimiz bizi harekete geçiriyor işte. O bize zarar veriyor. Ya bedeni hareket getiriyor. Koşturuyor. Nefsimiz bize kelepçe takmış, vuruyor kırbacı gezdiriyor her tarafta. Köle etmiş bize kendisini. Onun peşinden koşuyoruz. Siz de işte, hamdolsun. Bu da bir nimet kardeşim, nimet. Her nimet kendine layık bir şükür ister. Sen bu halinle şükredeceksin. Şükredeceksin yani çünkü mesela şu olay yok: Ben seni görüp de işte Rabbim şu halime şükür, tamam bu bir taraftan, bir taraftan. Sen aslında görüp beni şükretmen lazım. Göreceksin bizleri. Ayaklı insanları göreceksin, gezen, dolaşan, her türlü oradan oraya zıplayan, gücü kuvveti yerinde olanları görüp Rabbim sana şükürler olsun, ben böyle olup da seni unutacağıma böyle olmuşum hamdolsun. Böyle olup da günahlara koşacağıma, ebedi hayatımı kaybedip sana isyan edeceğime böyle olduğum için sana şükrediyorum. Bunu demek lazım. Kader planını en güzel yere kurmuş sizin. Hamd olsun. Allah razı olsun kardeşim. Hakkınız helal edin. Yordum sizi, hakkınızı helal edin tekrardan. -Yormadın ki. -Ahirette dinleneceğiz değil mi kardeşim? -Yani. -Ölüm hepsini 0 ile çarpacak. En dertli adam da öldü. En sıkıntılı borç batağında olan, dünyanın bütün yükleri üzerinde olan insanlar da öldü. Efendimiz aleyhisselatü vesselam da kabre girdi Şehit oldular değil mi? En güzel yere dinlenmeye gittiler. En meşakkatli yaşayan efendimiz aleyhisselatü vesselam değil mi, peygamberler değil mi? Var mı benden bir isteğiniz? -Canının sağlığı. -Görüşelim böyle tamam mı? -Antep’e geliriz. Orada güzel böyle Beyran yeriz. Beyran içeriz. Yenilir mi içilir mi? -Abi hem yeniliyor hem içiliyor. -Aynen gideriz orada Beyran içeriz. Yuvalama çorbası. Antep’in yemekleri güzel. Patlıcan yemekleri, kebaplar ha baba? -Burada bir abiyle tanıştım. Antep tam bana hitap ediyor. Ya diyor hem tatlı hem yemek diyor. Eti de severim diyor eti de çok diyor. -Yahu en güzeli siz varsınız gundiler bundan daha güzeli var mı? Allah razı olsun. Tamam -Allah senden razı olsun. -Elhamdülillah. -Kardeşlerimize selam olsun.
Tebliğ et!