ayet: ”Ne mutlu bize ki artık bir daha ölmeyeceğiz değil mi?” Şimdi arkadaşlarına diyor ki, birbirlerine gaz veriyorlar, gaz. ”Ne mutlu bize ya. Şşş artık ölmeyeceğiz değil mi?” Oradakiler, cennet ehli. Kardeşler, cennete ve cehenneme girenlerin tamamı öleceklerini düşünüyorlar. Bakın şu andaki bilginiz orada yok. Şu andaki fikriyatınız orada olmayacak, öleceğini düşünüyorsun oraya gittiğin zaman ilk olarak. Hem cehennem ehli: ”Biz eninde sonunda öleceğiz. Bu kadar azabı görüyoruz burada, öleceğiz ve bitecek.” diyorlar. Cennet ehli de aynı: ”Tamam, bu kadar güzel nimetler içindeyiz de eninde sonunda öleceğiz nasılsa.” diyorlar. Ne zamana kadar? Muhammed Aleyhisselam’ın Hadis-i Şerif’i meseleyi bize açıklıyor. ”Ölüm, beyaz bir koyun suretinde cennetliklerin ve cehennemliklerin tam ortasına getirilir ve kurban edilir. Kurban edildikten hemen sonra bir melek şöyle münadi eder, şöyle nida eder: ”Ey cennet ehli! Bundan sonra size ölüm yoktur. Ey cehennem ehli! Bundan sonra size ölüm yoktur.” deyince bir tarafta sevinç çığlıkları… Artık ölüm yok. Buraya geldik, kapağı attık. Devlet kapısına kapağı attık, memur olduk artık. Bitti! Cennete girdin artık, Allah kapısı bu. Devlet kapısından bile kovulma ihtimalin var. Allah kapısından kovulma ihtimalin yok, kurtardın. Çığlıklar, zevk çığlıkları… Öbür tarafta: ”Yandık!” Ebedi olarak derilerin yanacak, eriyecek. Allah sana bir daha deri yaratacak. Eriyecek, bir daha deri yaratacak. Kur’an-ı Kerim’de cehennemin alevinden ve azabından bahsederken deriden bahseder Allah-u Teala, derileri. Acıyı en çok hisseden uzvumuz neresi? Deri, bedenimizin üstünü kaplayan deri. Acıyı en çok bu hisseder. Devamlı Allah, derilerinden azap edeceğini bildiriyor. Bu da Kur’an’ın bilimsel tespitlerinden bir tanesidir. Allah bizi o azaba düşenlerden etmesin kardeşler. (Amin) İşte, ne zaman anlıyorlar? O ölüm suretinde koyun kesildiği anda cennetlikler, cehennemlikler anlıyorlar ki biz ölümsüzüz artık. ”Önceki ölümümüzden başka ölüm yok. Azap da görmeyeceğiz.” Önceki ölüm neydi? Dünya hayatıydı. Yaşadı 40 sene, 50 sene, 60 sene, 20 sene, 10 sene… Allah-u Teala ne kadar ömür verdiyse. Dünya hayatında yaşadı ve son nefesini verdi. Neyi öldü? Bedeni öldü. Ruh ölümsüzdür. Beden ölür, ruh ölmez. ”Önceki ölümümüzden başka bir daha artık ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz.” Artık cennete kapağı attık. Azap bizim için geçerli değil. Orada yaptığın bir hareketten dolayı azaba gireceksin… O cennetteki ağaç Adem’in sınavıydı. Bizde o ağaç da olmayacak kardeşler. Cennette bir ağaç vardı, biliyorsunuz. Adem babamızla Havva anamız bu ağacın meyvesini yedikleri için Dünya’ya kovuldular. Bizde o ağaç da olmayacak. Sınav bitti. Son iki ayet: ”Şüphesiz bu, cennetteki nimetlere ulaşmak büyük bir başarıdır.” Başarı mı istiyorsun? Kariyer mi istiyorsun? Bitmeyen sınırsız bir maaş mı istiyorsun? Övgü, hürmet mi istiyorsun? İşte sana başarı. Bunun peşinde koştur. Dünya kariyeri için çalışıyorken daha fazlasını ahirete, sonsuz kariyere ver. Çünkü onun sonu yok, sınırı yok. Bitmiyor. Bu dünyadaki bütün kariyerin, en kaliteli kariyerin sonu var, bitiyor. Bursa’ya gittim, Emir Buhari’yi ziyarete. Hemen yanında, arka tarafta bana dediler ki: ”Hocam, bir sanatçı var Türkiye’nin en büyük şarkıcısı.” Dedim: ”Kim o ya?” Emir Buhari’nin arkasında, Emir Sultan’ın kabri böyle tıklım tıklım. Dedim: ”Bana bir gösterin bakayım. Bir göreyim.” Kabir pislik içinde. O sanatçının kabri pislik içinde. Bir tane ziyaretçi yok. Burada Allah’ın dostu Emir Buhari, Emir Sultan. Her gün 10 binler, 100 binler akın akın geliyor, Kur’an okuyor, dua ediyor. Öbür tarafta sanatçı, bakın bütün Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı bir sanatçı bu. Bir tane ziyaretçisi yok, bir tane Fatiha okuyanı yok. Hangi kariyer? Ebedi hayatın kariyeri. Sen Allah’ın dostu olursan Allah seni kıyamete kadar zikrettirir. Bugün biz, Yunus Emre’leri konuşuyoruz, Hacı Bayram’ları konuşuyoruz, İhramcızade İsmail Efendi’leri konuşuyoruz, Bediüzzaman Said Nursi’leri konuşuyoruz. Aramızda yüzlerce sene var. Neden konuşuyoruz bunları? Sadıklardan olursan Allah senin ismini kıyamete kadar unutturmaz. Bu iş böyledir. Son ayet: ”İşte çalışanlar böylesi için çalışsınlar.” Koştur, çalış. Bunun için çalış ama. Şu namaza gidiyorken esnaf kardeşine arada bir uğra: ”Kardeşim, bugün benle beraber öğle namazını kılar mısın?” Bir komşuluğun var, bir dostluğun var. Sinemaya davet ederken hatır kullanıyorsun, halı saha maçına davet ederken hatır kullanıyorsun. ”Gel eve beraber film izleyelim.” diyorsun, hatır kullanıyorsun. Ama namaz için, Allah için hatrını kullanmıyorsun. ”Hatrım yok mu ya? Gel bir öğle namazı kılalım beraber.” Her şey bir vakitle başlar kardeşler. Adam bir namaza gider, kalbine öyle bir hidayet tecellisi eder ki Allah-u Teala, senden daha sağlam namazlı bir adam olur. Senden daha sağlam Müslüman olur. Bak buraya gelen öyle kardeşler var ki aranızda bir arkadaşı buna vesile olmuş. ”Bir kere gel sohbete ya, hatrım için.” demiş. Vesile olan kişi sohbeti bırakıyor, namazı bırakıyor. O vesile olduğu, o bir kere meraktan, hatır için gelen adam var ya; 3 senedir, 4 senedir yanımızda. Öyle insanlar var şu anda burada. Kimin ne olacağını Allah bilir. ”En dipten en zirveye yarın benim başıma ne geleceğini ben bile bilmiyorum.” diyen Muhammed Aleyhisselam’ın ümmetiysen yarının için kesin olarak konuşmayacaksın. ”Ben bile yarın başıma ne geleceğini bilmiyorum.” diyor. Allah’ın peygamberi bu ya. Övgüler ve Selam üstüne olsun. (Amin) O bile bunu diyorsa… ”Benim bu kadar talebem var, bu kadar insana dervişliği öğrettim, zahitliğimde de ileri gidiyorum. Artık benim ayağım kaymaz, kurtardım ben.” ”Yarın bile ben başıma ne geleceğini bilmiyorum.” diyor Muhammed Aleyhisselam. Sen neyine güveniyorsun? Her insanın kusurları olur, günahları olur. Mesele; sevapların, günahlardan daha fazla gelmesi. Dengede, muhakkak teraziyi, sevapları yüksekte tutmak. Kardeşler bunun için çalışacağız. Allah’ımız öyle bitiriyor: ”İşte çalışanlar, bunun için çalışsınlar.” Mevla Teala Hazretleri anlamayı, idrak etmeyi hepimize nasip etsin. (Amin) Amin ya Muin.
Tebliğ et!