Bunların tamamı sebeplerdir. Bu sebeplere dalıp bataklık gibi içine düştüğümüz zaman, müsebbibi unuturuz yani yaratıcıyı unuturuz. Yaratıcıyı unuttuğumuz zaman imtihanı kaybederiz. Efendiler, biz buraya imtihanı kaybetmek için gelmedik. Cennetin yolunu öğrenmeye geldik, Allah’ımızın cemalini görme yolunu öğrenmeye geldik. Bu dünyada, Rabbimizin cemalini göremeyeceğimize göre vaade kulak asmamız lazım. Vaat nedir? ”Cennette onlara hüsna vardır.” Hüsna, iki güzellik. Bir, cennet nimetleri, sonu olmayan nimetler. Hastalık yok, yaşlılık yok, üşümek yok, terlemek yok, sıkılmak yok, pislik çıkartmak yok, acıkmak yok, şehvet isteği yok. Zevk için yemek var, zevk için cinsi münasebet var. Böyle bir yurt, cennet yurdu. Bitti mi? -Bitmedi. ”İki güzellik var.” buyuruyor. Bu güzelliklerin tamamının daha ötesindeki güzellik nedir? -Allah’ımızın cemalini görme güzelliği. Bu güzelliklere erişebilmek için sebepler bataklığından kurtulmamız gerekiyor. Bu sebepleri layıkıyla yerine getireceğiz, en güzel şekilde yapacağız ama sonucun bu olmadığını idrak edeceğiz. Sebeplere yapışan, perdeden başkasını göremeyen bir adam konusunda bir misal getireyim. Çok daha iyi anlayacağız inşallah. Bir delikanlı düşünün, bir kız gördü ve onu sevdi. Anasına gitti dedi ki: ”Ana, falanca mahallede bir kız var. Ben onu istiyorum, evlenmek istiyorum. Git, iste.” Annesi gitti kızı istedi, söz oldu, nişan oldu, nikah oldu. Nikah olduktan sonra ilk gece nedir? -İslam’a göre çok önemli, çok güzel bir gecedir. Efendimiz Aleyhisselam’ın hadisiyle, karı ve kocanın yaptığı duanın reddolunmayacağı gecedir. Zifaf gecesi. Bu, çok önemli bir gecedir. Bu gecede erkek bütün işlemleri bitiriyor, hanımının yatak odasına girecek. Fakat yatak odasına girerken hanımının getirdiği çeyizlere gözü dalıyor. Hanımı eve gelirken öyle güzel çeyizler getirmiş ki bakmaktan gözlerini alamıyor. ”Ne kadar güzel şeyler var burada ya! Perdeler var, teknolojik aletler var, bana hediyeler var, gömlekler var, pantolonlar var.” Bakıyor, bakıyor, bakıyor… Ama hanım içeride bekliyor. Bu hâlâ çeyiz sandığına bakmaya devam ediyor. Ve sabaha kadar çeyiz sandığına bakıyor. Erkeğin yapması gereken görevi, yerine getirmiyor. Hanımına olan şefkatini, muhabbetini ve aşkını zirveye taşıyacak noktaya yani zifaf odasına girmiyor. Sebep? Çünkü sebeplere dalıyor, çünkü hanımının getirdiği hediyelere dalıyor. Gözü, hanımından başkasını görmemesi gerekirken o getirdiği eşyalara kanıyor. Sebeplere dalan adamın işte durumu budur. Bu dünyada Allah Teala, bizi sınav etmiştir. Bizden şunu istemiştir: Her şeyi bir perdeyle yarattım. Perdenin arkasına kendimi gizledim. Perdeyi kaldır ey kulum! Nasıl kaldıracaksın perdeyi? -İlimle kaldıracaksın. ”Cennetin yolu da ilimdir.” buyuruyor, Allah’ın peygamberi. Bu ilim olmadan perdeyi kaldıramazsın, bataklıktan kurtulamazsın. Bu sohbet meclisleri olmadan da ilim sahibi olamazsın. Ehl-i sünnet âlimlerinin meclislerinde bulunmadan ilim öğrenemezsin. İlim öğrenemedin mi cahil kalırsın. Cahil kaldın mı da şaşırırsın. “Nereye gidecektim, bu yol nereye çıkıyordu, ne yapacaktım? Dur, şunu şöyle yapayım.” Kafana göre bir din uydurursun. Sokaklarımız, kafasına göre din uyduran insanlarla dolu.
Tebliğ et!