Bakın, nasıl alimlere sahip olduğumuza dair bir tek örnek vereceğim. Yakın zamandan -1940’lı yıllar- bir Osmanlı müftüsü, Ömer Nasuhi Bilmen -Allah ondan razı olsun- bu zat kimdir bilir misiniz? Bir ilmihal kitabı vardır. Birçok eseri var ama bir ilmihali var, Türkiye’deki en meşhur kitaptır. Bütün Dünya’daki Müslüman ülkelere de kendi dillerinde tercüme edilmiş ve gönderilmiştir. Kitabın ismi: Büyük İslam İlmihali Sadece Türkiye’de 3 milyondan fazla basılmış ve dağıtılmıştır. Türkiye’de bu kitabın yanına satış olarak yaklaşan hiçbir kitap yoktur. Kur’an ve sünnetin, bilmemiz elzem olan, zaruri olan, farz-ı ayn olan bilgilerini yani muhtasar ilmihal bilgilerini o kitapta özetlemiştir. Bir müslümanın evinde hiçbir kitap olmasın. Bakın, evinizde hiçbir kitap yok sadece bir tane kitap var: Büyük İslam İlmihali (Ömer Nasuhi Bilmen) Ve bu Müslüman kardeşim bu kitabı okusa, her gün bu kitaptan 3-5 ilmi mesele öğrense bu adamın kurtuluşu için yeterlidir. Hem doğru akideyi hem de fıkhi hükümleri, sadece bu kitaptan öğrenebilir. İlmihal, Büyük İslam İlmihali… Bakın bu kişi nasıl bir zat, nasıl bir alim. 1940’lı yıllarda, Amerika’da bir büyük zengin ölüyor. Ölümünden 2-3 yıl sonra bir kadın elinde bir çocukla mahkemeye başvuruyor. ‘Bu benim çocuğum, ölen zenginin çocuğudur. Ben miras talep ediyorum.’ Tabi, DNA sistemi falan daha ortaya çıkmamış. Nasıl çözecekler bu meseleyi? Çözemiyorlar. Kendi hukuk sistemlerinde olayın içinden çıkamıyorlar. Roma Hukuk Sistemi’ne bakıyorlar, yok. Uzakdoğu Hukuk Sistemi (Çin, Japonya), yok. Hint Hukuk Sistemi, yok. En sonunda diyorlar ki, Türkiye’ye gidin. ‘Onlar, Müslümanlardır. Belki farklı sistem vardır, onlarda. Bu olayı çözebileceğimize dair, çözebilmemiz için belki bir sistem bize söyleyebilirler.’ Bilim adamları, birkaç tıp adamı Türkiye’ye geliyor. İçişleri Bakanlığı, bu kişileri Ömer Nasuhi Bilmen Efendi’ye gönderiyor. Adamlar anlam veremiyor. Bir din alimi ne anlar tıptan, bu olayı nasıl çözebilir ki? Ömer Nasuhi Efendi’ye geliyorlar. Ömer Efendi diyor ki: ‘Siz oraya döndüğünüz zaman adamın kabrini açın. Adamın kabrindeki kemiklere bakın.’ Ana omurga kemiğinin en altında yuvarlak bir kemik vardır. Buna acbü’z-zeneb denir. Bütün omurgası yok olsa bile o kemik yok olmayacaktır. Kıyamete kadar o kemik var olacaktır, kimse onu yok edemez. İnsanların dirilişi, acbü’z-zeneb kemiğinden olur. ‘Siz gidin, o kuyruk sokumu kemiğini bulun, sonra bu çocuğun ondan olduğunu iddia eden kadının çocuğundan birkaç damla kan alın. Sonra gidin, o çocuğun kanını kemiğin üzerine dökün.’ ‘Eğer kemik kanı emerse çocuk adamdandır. Eğer kan kemiğin üzerinden kayıp inerse kadın yalancıdır, kadına ne istiyorsanız kendi hükmünüze göre yapın.’ Adamlar anlam veremez, çok garip ve saçma derler. Ömer Nasuhi Efendi bu bilgiye nereden vakıf? Muhammed Aleyhisselam’ı takip ediyor, onun hadis-i şeriflerini biliyor. Ayetlere vakıf, hadislere vakıf, Efendimiz Aleyhisselam buyurdu: ‘Her kulun bedeninde acbü’z-zeneb diye bir kemik vardır, diriliş ondan olacaktır, o kemik kıyamete kadar yok olmaz.’ Allah’ın Peygamberi buyurdu. Söylediği her şey doğru çıkmıştır, işte bu da doğrudur. Adamlar Amerika’ya dönüyor. Doktorlardan birisi diyor ki: ‘Şu Müslümanın sahtekar olduğunu ortaya çıkaracağım.’ Kemiği alıyor, önce kendi parmağını kesiyor ve birkaç damla kemiğin üzerine damlatıyor ve kan, kemiğin üzerinden kayıp gidiyor. Ondan sonra çocuğun kanını alıyor ve acbü’z-zenebe (kuyruk sokumuna) damlatıyor, damlatmasıyla beraber kemik kanı çekiyor. Adam o anda anlıyor ki, bu iş doğru bir iştir, bu peygamber doğru bir peygamberdir. Bu alim, o peygambere tabi olan gerçek bir alimdir. Bizim böyle alimlerimiz var, kardeşler. Bizim böyle bir yolumuz var. İşte sen, o peygambere tabi olursan o peygamberin arkadaşlarına da yani sahabelere de tabi olmuş olursun. İmam Rabbani ne buyuruyor? Şiilere bir reddiyesi var İmam Rabbani’nin -Mektubat’ta çok fazla reddiye yapmıştır-. Bir tanesi önemli; Diyor ki imam: ‘Şiiler, Allah Resulü Aleyhisselam’ın sahabelerine hakaret ederler, onlara düşmandırlar.’ ‘Sahabelerin sahtekar olduğunu, Kur’an’ı eksilttiğini iddia ederler.’ ‘Bu iddialarıyla bizzat Muhammed Aleyhisselam’a iftira etmiş olurlar. Çünkü bu iddia şu demektir: ‘Allah’ın peygamberinin arkadaşları kötü arkadaşlardır.” Kardeşler, İslam’ın temel emirlerinden bir tanesi nedir? Arkadaşlarını iyi seç. Şimdi, Allah’ın peygamberi bize arkadaşlarımızı iyi seçmemizi söylerken, Allah’ın peygamberinin arkadaşları nasıl sahtekar olabilir? Şiiler ne diyor? ‘Peygamber iyiydi ama arkadaşlarının hepsi sahtekardı, hepsi kötü insanlardı.’ Allah’ın peygamberine yakıştırdığınız şeye bakın, utanın! İşte kardeşler, İslam böyledir. Bu meseleye dikkat etmek lazımdır.
Tebliğ et!