Maalesef biz Müslümanlar’da bu gözünü dikme olayı, etraftaki insanlara gözünü dikme olayı, onların sahip olduğu malların sanki hiç elinden gitmeyecekmiş düşüncesi… Halbuki sen nasıl öleceksen, o da ölecek. O sütlaç yiyor, sen güllaç yiyorsun. O baklava yiyor, sen irmik helvası yiyorsun. İkiniz de tatlı yiyor musunuz kardeş? Tatlı yiyorsunuz. Ama ikiniz de ne tatlısı yerseniz yiyin, nerede yatarsanız yatın, eninde sonunda o kabre gireceksiniz. Kabre girdiğin zaman kefenim şu markadan, şu özel markadan, şu kadar para falan diyen adam yoktur. Bütün kefenler aynıdır. Hepsi aynıdır, hiçbir farkı yok. İnsanlardan bazıları da, sanki çok daha uzun bir yaşam yaşayacakmış gibi… Ben bugüne kadar 30 senemi geçirdim, 30 yaşına geldim. Artık önümde daha bir otuz sene daha var. Nasıl geçip gittiğini pek bilmiyorum, çok hızlı geçti ama bundan sonraki otuz sene bu kadar hızlı geçmeyecek, diyorlar. Vallahi burada kendi kendilerini kandırıyorlar. Çünkü hayatının ilk dönemi, tepeye çıkış, daha ağır oldu. İlk dönemi yani otuz yıl tepeye çıkış, ağır oldu. Tepeden inişin çok daha hızlı olacak. Hayatımız iki dönemdir. Bir; tepeye çıkış, ilk yarısı, bu daha ağır olur. Tepeden aşağı iniş, yaptığın şeyler çok birbirine benzediği için çok daha hızlı olacak. Ölüme yakınlığın, bu zamana gelinceye kadar ki hayatından çok daha hızlı olacak kardeşim, bunu unutma. Bir tepeye çıkarken mi daha çok zaman harcarsın, inerken mi daha çok zaman harcarsın? İnmek daha kolaydır değil mi? Tepeden aşağı iniş daha kolaydır. Hayatın da böyle. Bundan sonra önünde kalan, kağıt üstünde bir otuz senen daha var ya, otuz yaşındaki Müslüman kardeşim! Bu, geçtiğin dönemden çok daha hızlı geçecek haberin olsun, kendini buna hazırla. Ve sakın ola, ölmeyecekmişim hissiyatına kapılma. Ben bundan sonra kesinlikle hastalanmayacağım diyebilecek bir adam var mı aranızda? Ben hastalanmam kardeş. Bizim kitabımızda hastalık yok. Oğlum, Firavun musun sen ya? Hastalanmayan bir adam vardı: Firavun. Peygamberler bile hastalandı. En büyük kâfirler bile, Nemrut bile hastalandı. Allah firavuna hastalık vermedi, onu öyle sınav etti. Bir ibret olsun diye. Hastalık vermediği zaman o dedi ki: “Ben Allah’ım, ancak Allah hastalanmaz. Ben Allah’ım” Dedi. Olsa olsa benim o, başka birisi olmaz, dedi. Allah, bazılarına nimet verdiği saman şımarır, geldiği yeri unutur. Geldiğin yeri unuttuğun zaman Allah seni helak eder. Önce evladını aldı bir kere. Bir adama verilecek en büyük acı, evladını çekip almaktır. Önce Firavun’un evladını çekip aldı. Ondan sonra Firavun’un canını aldı. Biliyorsunuz, Musa Aleyhisselam’ın peşinde giderken… Bu başına gelecek, hastalık başına gelecek. Kardeşim hastalık başına gelecek diyorum vurmaya başladı bak. Allah aşkına onu daralt. Rüzgârın açısını daralt. Ha, tamam kardeşim, kapatmana gerek yok, öyle kalsın. Arada bize pöfür pöfür gelsin o.
Tebliğ et!