Aile bireylerimiz bizin sınavlarımızdır. Bizim imtihanımızdır. Kibirlenmemiz için, gururlanmamız için Allah Teala’nın bize verdiği tevazu kamçılarıdır. Eğer ailemiz de bizi överse, bizi methederse ne oluruz? Kibir bin beş yüz! Tavanda tepede olur! Bu hafta amcam özel yemeğe davet etti. Akşam evine. Benim için çok anormal bir durumdu. Devamlı olarak yeni aldığım bir haberi sizinle paylaşayım. Her gün 2 saat komşusuna gidiyormuş. “Ver bana bilgisayarı” diyormuş. Laptop! 60 yaşını geçmiş bir Arnavut, laptop istiyor komşusundan. Cep telefonu bile yok! Laptopu alıyormuş, öğrenmiş oradan kaydetmiş bizim youtube kanalımızı. Köşeye bir yere kaydetmişler. Göstermişler. “Hacı amca bak şuraya bastığın zaman hocanın kanalı çıkıyor. Buradan da o laptopun mouse yeri var ya, ortasında. Parmağını orada gezdireceksin, bak oradaki oku görüyorsun. O oka bastığın anda, videodan vide oya gezebilirsin. Sağ tarafta orada videolar mevcut.” Amcam her gün 2 saat komşusuna gidiyor laptopu alıyor. Şarjı bitirinceye kadar! Boyuna bizim videolardan videoları geziyor. Bak! 60 yaşını geçmiş, hayatında cep telefonu kullanmamış bir Arnavut için, YouTube’da gezinip sohbet seyretmek, laptop kullanmak, atom bombası yapmak gibidir! Bu kadar zor bir olay! Ama amcam bunu yapıyor. Ve hakkımda bir tespitte bulunmuş: “Bu adam nasıl bu kadar güzel cümleler kullanabiliyor ya! Bu bizim Kerem ya! Nasıl olur böyle bir şey!” diyor. Etrafındaki komşuları da her gün 2-3 saat bizi orda koca televizyonda açıp seyrettikleri için… Amcam da bir keyiflenmiş bir keyiflenmiş! Şimdi gittiği her yerde yeğenini methediyor! Beni bir çağırdı evine, 1 saat boyunca diğer kardeşlerime karşı beni methetti. Kardeşlerim beni aşağılamaya çalışıyor. “Ne anlar bu ya!” diyorlar. Amcam diyor ki: -Siz bilmiyorsunuz! Ben çok vaaz dinlemişimdir, yüzlerce hocanın vaazını dinlemişimdir. Ben böyle vaaz dinlemedim! Amcam methediyor. Ama ben de oradayım, bir gururlandım, bir kibirlendim! Allah Allah dedim, ben bir şey mi oldum acaba ya! Bir Arnavutun beni övmesi anormal geldi, açık söyleyeyim. İşte, Allah Teala akraba-i taallukatımızdan ikaz ettiği zaman; bu kötü bir şey değil! Allah nefsimizi terbiye etmek istiyor. Düşünün: Gittiğiniz her yerde insanlar karşınızda el pençe divan. Ve herkes sizi methediyor, yüceltiyor. İnsanda nefis denilen, ego denilen bir şey var ya! Tavana çıkarsın. Kibirlenirsin, gururlanırsın. Kendini kaybedersin, ayaklarının yere basması gerekiyor! Sen kulsun! Sen hastalanabilen, burnu akabilen, tuvalete gitmek zorunda olan, yemek yemek zorunda olan bir kulsun sen! Ayakların yere basacak! Nereden geldiğini unutmayacaksın! Bu iş böyle! İşte o akrabalarını kaybettiğin zaman nimeti hatırlarsın! Ama çok geç olur! Çok geç olur! Bir temsil getirecem. İnşallah beni anlayacaksınız. Akşam işten eve döndünüz, sokağa bir geldiniz, bir baktınız sokakta bir hareket var. Polis arabaları koşturuyor. Sirenler çalışıyor. Işıklar yanıyor. Mavi kırmızı. Mavi kırmızı. Ambulanslar geliyor. İnsanlar koşturuyor, komşular bakıyor. Seni gören komşular yüzünü çeviriyor. Kimse selam vermiyor. Bir şey oluyor! Benim mahallemde bir şey oluyor! Yavaş yavaş kendi evine doğru, evinin önüne doğru gidiyorsun. Bakıyorsun, kalabalık senin evinin önünde. Ve bir baktın ki; senin evinden cesetler çıkıyor. Annen, baban, kardeşin… O bir gece önce kavga ettiğin var ya! Ciddi tartışma yaptığın; annen, baban, kardeşin. Doğal gaz kaçak vermiş. Gazı yemişler, 1 saat içinde bayılmışlar. 3 saat içinde ölmüşler! Gördün bunu. Sedyelerden çıkıyor. Şimdi ne yaparsın? O kavgayı gözünün önüne getir. Dün akşam yaptığın kavgayı. Sizinle bir daha yaşamak istemiyorum dediğin o insanları gözünün önüne getir. Allah kimseye vermesin! Olamaz mı? Böyle bir şey olamaz mı? Garantiniz var mı? “Başımızdan kesinlikle böyle bir şey geçmez bizim.” Her gün haberlerde görüyorum. Gaz zehirlenmesi, doğal gaz zehirlenmesi, kömür sızıntısı. Her gün haberlerde 3- 5 ceset, cenaze. Bize olmayacağının garantisi var mı? Yok! O zaman, sarıl ona! Hoşuna gitmeyen bir iki mesele duydun diye hemen kardeşini satma! Hakaret etme! Lanet olsun sana deme! Küfür etme! Lanet okuma! Kendi akrabana lanet okuma! Müslüman abla mesaj yollamış: “Oğlum, diyor. Hiç hoşumuza gitmeyen bir kızla evlendi. Kız namazsız, kız açık giyiniyor, kızda dövme var, kız Atatürkçü! Hiçbir şeyimize uymuyor, diyor. Ben bu gelini istemiyorum hocam. Ve beddua ediyorum, diyor. Günaha giriyor muyum?” Günaha giriyorsun. Kendi akraba-i taallukatına beddua edemezsin! Nikahlandı mı bunlar? Nikahlandı. Aile yaşantına ne kadar uymasa da sabredeceksin. Artık çocuğun sınavda! Bu sınavı, bu tercihi çocuğun yaptı! O kadınla evlenmeyi tercih etti. Sen ne yapacaksın? Sabırla bekleyeceksin! Ancak şu duayı yapabilirsin: “Allahım! Bu kızla evli olarak kalmak benim çocuğum hakkında hayırlısıysa, sen bunların evliliğini devam ettir. Boşanmaları hayırlısıysa, sen bunları boşa.” Hayırlı olanı sen biliyorsun. Çünkü; gaybı sadece Allah bilir. İki adım sonra ne olacağını bilmediğimize göre ne diyeceğiz biz? “Allahım senin ilmin sınırsız olduğu için, sen bizim hakkımızda hayırlısı ne ise; bu aile hakkkında ne hayılrısıysa sen bize onu ver Ya Rabbim! Olan olmuş şimdi. Hemen kopartmayalım bu aileyi. Bunu söylememiz lazım. İşte, o aile bireylerini sedyeler üstünde zehirlenmiş bir şekilde görmeden, uyan! Bu nimetin farkına var! Git, bu akşam sohbetten çıkar çıkmaz anana eline sarıl! Benim anam 1,5 sene yattı. Kanser tedavisinden. Bütün vücuduna yayıldı kanser. Devası olmayan bir hastalıktan vefat etti. Allah günahlarını affetsin. Amin! Her sohbetten çıktığımda anamın ellerini, ayaklarını öperdim. 1.5 sene boyunca bunu yaptım. Hastalıktan önceki zamanda ellerini öperdim. Hastalık zamanında elini ayağını öptüm. Takati de yok, ayağını da çekemiyor. Kaçıramıyor kendisini. 1.5 sene öptüm. Çok da memnunum. İnşallah cennete de öpeceğim. Allah bana nasip etsin. Amin. Bu olmadan kardeş, sen git sarıl. Şeyhim bir şeyi çok anlatırdı. Allah ona rahmet etsin. “Allah Teala kulların kalbine bizim sevgimizi bu kadar çok verdi. Çok insan bizi ziyaret ediyor, bizden dua istiyor.” “Bizden ilim öğrenmek istiyor. Hayır duamızı almak için uzak diyarlardan bize geliyorlar. Bunların sebebi; sadece bir duadır, evladım!” “O dua nedir, efendim?” diye soruyorlar talebeleri. “Her sohbetten çıktığımda geç çıkardım. Çıkar çıkmaz, ilk yaptığım iş; eve gider gitmez anamın ayağını öperdim.” Bak, şeyhimiz bak ne diyor? “Anamın ayaklarını öperdim. O da uyanırdı.” Ve bana dua ederdi. “Evladım! Dağ taş ihvanın olsun!” Duaya bak! Ana duası evliya duası gibidir. Sen bunun duasını al! Sen bunun bedduasını alma! “Efendim, şu hareketini beğenmiyorum! Seni kim beğensin! Hangimizde var, beğenilmeyen hareket? Hepimizde bazı huylar var. Alıştığımız bazı şeyler var. Ve bazı insanlar tarafından bunlar beğenilmiyor. Napalım şimdi? Uçurumdan aşağı mı atlayalım yani! Görmezden geleceksin. Teraziye koyacaksın! İnsanları değerlendirme şeklimiz; Allah’ın kullarını değerlendirmesi gibi olacak! Allah bizi nasıl değerlendiriyor, teraziye geçtiğimizde? Bir tane bile sevabımız fazla gelirse o terazide; bir tane sevap! Fazla geldi mi? Cennete… Melekler diyor ki; -Ya Rabbi, bu kadar günah var! -Hayır ben ona bakmam! Fazla mı iyilik yapmış, fazla mı kötülük yapmış? Ben buna bakarım, ey kullarım! Cennete götürün direkt bunu! Şu merhamete bak! Allah kullarını böyle değerlendiriyor! Sen de böyle değerlendireceksin; kardeşini, abini, ablanı, ananı, babanı! Ve kıymetlerini bileceksin! İnne-l-insâne lirabbihi lekenûd. Ve innehu alâ zâlike le şehîd. “Muhakkak ki buna kendisi de şahittir.” İnsan kendisi de şahittir. Amma velakin; ne yapıyor ediyor, bir nankörlük haliyle, bir isyan haliyle, bu yaşam tarzını devam ettiriyor. Allah bize izan versin, akıl fikir versin. Amin ya Muin…
Tebliğ et!