Allahu Teala Hazretleri kitabımız Kur’an’da İki insandan bahseder: Bir tanesi komutan Tâlût, bir tanesi kafir komutan Câlût. Batılıların şimdi söylediği. Golyat. Golyat. Kur’an’daki Tâlût, Müslüman komutan. Allah’a iman etmiş olan komutan, batılılar ne der buna? Herkül (Hercules). Tâlût, batılılarca Herkül’dür. Câlût’ta, Kur’an’ın Câlût dediği de Golyat’tır. Allahu Teala Hazretleri, bu ikisi arasındaki bir savaştan bahseder. Kitabımız Kur’an’da. Bakın halifeye bakın! Tâlût’a, İslam komutanına Câlût’a saldırı emrini verir Allahu Teala. O İlahlığını iddia etti. Fiziksel olarak çok kuvvetliydi, bütün insanlardan iri yarı daha kuvvetli, daha yüksek bir vücuda sahip. Aynı anda 8-10 kişi ile birden dövüşebilen bir komutan, Câlût! İnsan azmanı… Tâlût ise Müslüman bir komutan, normal vasıflarda bir insan. Fakat çok zeki, çok akıllı bir insan ve imanlı… Allah’ın yardımına iman etmiş bir halife. Allahu Teala, rüyasında Tâlût’a diyor ki: Sen Câlût’a doğru sefere çıkarken, bir nehrin üzerinden geçeceksin. Allah aşkına dikkat edin! Bir nehrin üzerinden geçeceksin. Sen orduna de ki: Nehrin üzerinden geçerken Allah benim rüyama bir işaret verdi. Bu nehrin üzerinden geçerken, bir avuçtan fazla su almak yasaktır. Kim bir avuçtan fazla su alır ve içerse… Çöllerde gidiyorlar kardeşler, sınava bakın! imtihana bakın! Kim bir avuçtan fazla su alırsa, onun kuvvetini Allah üzerinden alacaktır ve zayıflatacaktır. Sınavı kaybedecektir. Sakın ola! ordumdaki bütün herkese yasaklıyorum. Bir avuç hakkınız vardır. Bir avuçtan fazla su almayacaksınız. Hayatımızın bir çok safhasında bazı sınavlar bazı imtihanlar, bize garip gelebilir kardeşler! Bakın! Bundan daha garip imtihan olur mu ya? Allah, bazen oğlumuza hastalık verir, bazen hanımımıza verir, bazen yeni doğmuş 3 aylık bebeğimize hastalık verir. ve şeytan gelir şöyle der: Bunun ne gereği vardı ya? Beni bununla sınav etmenin ne gereği vardı? Söz şeytana aittir. Sanki senin, kendine söylüyormuşsun hissini vermeye çalışır. Bu söz, Allah’a isyandır kardeşler! Sınav şekillerini, sınav çeşitlerini biz seçemeyiz. Allah’ım ben bu konularda sağlamım, sen beni buradan sınav et diyemezsin. Sınavı, Allah murad eder. Bizi istediği yerden sınav eder. Bazen zayıf olduğun yerden, bazen kuvvetli olduğun yerden sınav eder. Şimdi, askerlerin en zayıf olduğu şey nedir çölde? En zayıf olduğu şey sudur. Bir su akan, helal olan suyun aktığı bir nehrin içinden geçiyorlar ve komutanları diyor ki; bir avuç, bir avuçtan fazla içmeniz yasaktır. Ordunun tamamı bir avuçtan fazla su içiyor, 300 kişi hariç. Kardeşler! ordunun büyük çoğunluğu sınavı kaybediyor. Savaş meydanına bir geliyorlar, Câlût’un ordusunu bir görüyorlar. Orduyu görür görmez, bir avuçtan fazla su içenler şöyle diyor: Biz, bu orduyu hayatta yenemeyiz. Biz, karşımızdaki bu orduyu hayatta yenemeyiz diyorlar. ve ne yapıyorlar? Gerisin geriye, geri dönüyorlar. Kaçıyorlar, savaştan kaçıyorlar. Aaah! Muhammed aleyhisselam Uhud’a giderken ne oldu? Münafıklar, durakladıkları yerde ne yaptılar? Bu orduyla savaşa gidemeyiz. Bizim, Medine’de kalmamız lazımdı dediler. 300 kişi o gece, Muhammed aleyhisselamın ordusunu terk etti. Efendimiz aleyhisselam ne buyurdu? Orduda bir moral bozukluğu var. 3000 kişilik müşriklerle, 1000 kişi olarak savaşacakken… 700 kişi olarak savaşacağız. Burada matematik olarak şans düştü. Efendimiz aleyhisselam ne buyurdu? Doğru ve sağlam bir ordunun yardımcısı Allah’tır. Niyetlerinizi bozmayınız. Allah’ın dinini yüceltmek için gidiyoruz. Allah bize yardım edecektir. Tâlût’un ordusu ne yaptı? Büyük çoğunluğu emre uymadı. Sınavı kaybetti. Bir avuçtan fazla su içti. Allah kalplerindeki korkusuzluğu yok etti. Muhammed aleyhisselamın hadisini hatırlayın. Fiten hadislerindendir. Ümmetim kafirlerin karşısında, sineklerin üşüştüğü bir çorba konumunda olacaktır, kıyamete yakın. Sinekler, üzerine üşüşecek. Ey Allah’ın Rasulu bizim sayımız az mı olacak? Hayır, tam aksine sizin sayınız çok olacak, ama kalplerinizde “vehn” olacak. Vehn, vehn! Ey Allah’ın Rasulu, vehn nedir? Vehn: “Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur.” Bundan dolayı, kafirler size üstün gelecekler. Şu anda onların sayısı, bizden az olmasına rağmen bize üstün müler? Müslümandan korkuyor mu? Yahudi’nin sayısı kaç kardeşler? 20 milyon, 30 milyon. Yahudi 30 milyon! Bütün müslümanlara kan kusturuyorlar. Bakın ezanı yasakladılar. Akşam 11 ile sabah 7 saatleri arasında ezan okunması Filistin’de yasaklandı. Şimdi çatışmalar tekrar başlayacak. Kimin toprağı orası? Filistin’in toprağı. Önce toprağı işgal ediyor, silah kuvveti bunda, batının; üç tanrıcı batının desteği de bunda… Önce toprağı işgal etti, ondan sonra kanunları koymaya başladı, teker teker. Mescidi Aksaya şu saate girebilirsin, bu saatte giremezsin. Ezanını yasaklıyorum. Evlerde sohbet toplantıları yapamazsın. Burası benim toprağım. Sen bana karışabilir misin? Sarıkla dışarıda gezemezsin. Fatih’in sarıkla aldığı İstanbul’da, sen bana sarığı yasaklamayı mı istiyorsun? Fatih burayı sarıkla aldı. Sen ne ayaksın oğlum? Sen nereden çıktın? Yorgo’nun torunu musun sen? Biz sizi denize döktük yaa. Demek ki tamamını dökememişiz, hala kalmış. Haaa! Muhammed aleyhisselam diyor ki: Kalplere ölüm korkusu ve dünya sevgisi geldiği anda, kalplerden ölümsüzlük isteği gider. Cihad sevgisi gider ve zayıf düşer. Zayıf düştüğü zaman ne oluyor? Bir gördüler Câlût’un ordusunu korktular… Kaç kişi kaldı? Tâlût’un ordusu kaç kişi kaldı? 300 kişi… 300 Spartalı filmini nereden aldılar? Uydurma! Tâlût’un ordusundan aldılar. 300 spartalı filmini. Böyle bir şey yaşanmadı. Tâlût’un askerleri tarafından yaşandı bu olay. Kur’an anlatıyor. Onlar aldılar bunu, kendilerine çevirdiler. 300 tane Spartalı varmış, binlerce insanı öldürmüş falan filan… Ne oldu? Tâlût’un ordusu ne dedi? Bakın! Bir avuç içtikleri için, komutanlarının emrini dinledikleri için, Allah onların kalbine sekinet indirdi, kuvvet verdi. ve şöyle dediler: Allah’ım bizim yardımcımız sensin! Ayaklarımızı bu cihad meydanında sabit kıl. Bize sabır ver! Üzerimize sabır yağdır dediler. 300 kişi, koca Câlût’un ordusuna karşı koydu. Tâlût, bir nida yaptı. Câlût ön taraf çıktı. İri yarı vücuduyla. Teke tek müsabaka yapmaya benimle, kimin gücü yeter dedi? Tâlût, ordusuna dedi ki: Var mı çıkmak isteyen? Bire bir, bu insan azmanı kafirle dövüşmek isteyen var mı? Kimse çıkmadı. İkinci ve üçüncü nidadan sonra kim çıktı? Davud aleyhisselam Tâlût’un ordusundaki askerlerden bir tanesi. Allah’ın peygamberi Davud aleyhisselam çıktı. Davud aleyhisselam fiziki olarak Câlût kadar kuvvetli değil. Ama çok zeki, çok akıllı bir Peygamber. Allah ona neyi öğretti? Sapanla taş atmasını öğretti. Sapan! Dünyada ilk sapanı yapan Davud aleyhisselam, ilk zırhı yapan Davud aleyhisselamdır. Sapandaki özelliği ne? Allah bir kuvvet vermiş sapanı attığı kafirden, tıpkı o kuşların taş bırakması gibi. Ebabil kuşları taşı bırakıyor ya. Kafasından giriyor ayağından çıkıyor. Davud aleyhisselam birine taşı attığı anda, sniper gibi buradan giriyor arka taraftan çıkıyor. Allah böyle bir kuvvet vermiş. Davud aleyhisselam dedi ki: Ey kumandanım, Allah’ın izniyle ben bu kafiri öldürürüm. Öne atıldı, Câlût kılıcını salladı, öbür taraftan mızrağını salladı, Davud aleyhisselam çekildi, sapanla alnından tam on ikiden, iki kaşının arasından Golyat’ı cehenneme postaladı. Kumandanları gidince ordu ne oldu? Ordu, psikolojik olarak 2-0 geriye düştü. Psikolojik üstünlük başta bunlardaydı ama komutanın ölmesi demek, geriye düşmek demektir. Bedir savaşını hatırlayın. Araplar biliyorsunuz her savaştan önce müsabaka yaparlar. Düello… Düelloda bizim 3 tane düellocumuz, Hz. Hamza, Hz. Ali ve sanıyorum Ebu Ubeyde olabilir. 3 sahabi. Allah o üçünden razı olsun. Amin. 3 tane müşriklerin liderini öldürdü mü düelloda? Öldürünce psikolojik olarak, sayıları bizim 3 mislimiz olmasına rağmen geriye gittiler ve savaşı biz kazandık. Burada da Burada da kardeşler savaşı kim kazandı? Müslümanlar kazandı. Tâlût’un ordusu kazandı. Allah’ın halifesiysen geri adım atmayacaksın. Allah, Kur’an’da Davud aleyhisselamı nasıl methediyor? Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, kendisine saltanat ve hikmet verdi. Bu olaydan sonra, 40 yaşına gelince; Allah ona saltanat veriyor, hikmet veriyor ve peygamberlik veriyor. Bunun da ötesinde bir kitap veriyor. O’nu Rasullerden kılıyor. Şu halde, İslamı insanlara anlatırken bulunduğun mecliste, bulunduğun mahallede, bulunduğun ortamda Allah etrafındaki insanların sayısını arttıracak. Davetçi kardeşim, tebliğci kardeşim, bunları yaşayacaksın. Muhammed aleyhisselam yaşadı, bütün peygamberler yaşadı, bütün sahabeler yaşadı, sen de yaşayacaksın… İnsanlar senin sohbetlerini dinlemeye gelecekler, senden ilim öğrenecekler. Aradan bazıları nankörlük edecek. Nasıl büyük bir nimet içinde olduğunu unutacak. Nereden gelip, nereye girdiğini unutacak. Gösterdiği girişimi göz ardı edecek ve nankörlük edecek, seni terk edecek. O seni terk ettiği zaman, böyle nankör insanlar bulunduğu ortamın farkında olmayan insanlar, seni terk ettiği zaman sen ne yapacaksın? Şu ayeti kerimeyi aklına getireceksin. “İnnel insâne li rabbihî le kenûd. “(Adiyat, 6) Şüphesiz ki insan, Rabbine karşı nankördür. Şimdi sorum geliyor: Rabbine karşı nankör olan bir insan, sana karşı nankörlük etmiş çok mu? Allah, insanı tarif ederken nankörlük vasfını da söylüyor. Halife; ama nankörlük ettiği zaman da, çok. Allah bu kadar nimet veriyor kendisine, bakın sokaklar ibadetsiz, namazsız niyazsız yaşayan binlerle, on binlerle dolu. On binlerle dolu, kahvehaneler dolu, meyhaneler dolu, maç haneler dolu, sohbet meclislerinde 100 tane genç var. Seni terk ettikleri zaman, bu ayeti kerimeyi aklına getir. Unutma! Hizmet yaptığın yerde senin vazifen, binlerce insana hitap etmek değil. Hayır! Sadece hitap etmek. Sadece Allah’ın dinini anlatmak. Binlerce insan toplamak zorunda değilsin. Böyle bir vazifemiz yok bizim. Bazıları nankörlük edecek, bazılarının kafasına dank edecek. Ya ben neredeydim? Nereye geldim? Tövbe Ya Rabbi diyecek, geri dönecek. Sakın o gidenler hakkında da kötü konuşma. Allah’ım sen hidayet eyle de! Allah kalbine hidayeti verir, döner dolaşır geri gelir! Şu halde kardeşler! Biz tebliğciler, Bu işi sadece ve sadece Allah rızası için yapacağız. Allah bizim yardımcımız olsun inşaAllah. Amin Ya Muin.
Tebliğ et!