Allah’ın Resulü aleyhisselam şöyle buyuruyor: Bir kulun yapmış olduğu günahlar biriktiği zaman ve o kul o günahları temizleyecek hayırlı işler yapmadığı zaman Allah Teâlâ o kulun başına müsibetler verir. ”O günahları temizleyinceye kadar müsibetler devam eder.” Sultanımız aleyhisselam böyle buyuruyor. Biz insan mıyız? İnsan denen ırktan mı dünyaya geldik? Evet insanız. Bize peygamberimiz aleyhisselam Beşer diye mi hitap ediyor? Yani hata edebilen varlık diye mi hitap ediyor? Hata edebilen varlıklarız. Hepimizin, buradaki herkesin günahı olacak mı? Peygamber olmadığımıza göre Bundan sonra aramızdan bir peygamber de çıkmayacağı kesin olduğuna göre, hepimizin günahı olacak. Şimdi burada bir mesele var. Bu günahlarımızı biriktirmemek zorundayız. Bu günahlar biriktiği zaman biz bunu tövbeyle, ibadetlerle temizlemezsek başımıza müsibetler gelmeye başlıyor. Bu Allah’ın âdetidir. Ahirete azap bırakmamak için Mevlâ dünyada bizim başımıza musibetler verir. Bu musibet esnasında biz müslümanlar imtihandayız, sınavdayız. Ya ilim meclislerine gitmeyen cahillerden olacağız ve şöyle diyeceğiz ”Ya hep mi beni bulur bu kaza bela işleri ya hep mi bana gelir ya” âsilerden yazılacağız. Ya da Peygamberimiz aleyhisselamın edebini öğreneceğiz ve şöyle diyeceğiz: ”Her gelen Rabbimdendir.” ”inna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn” ”Biz Allahtan geldik ve O’na döneceğiz.” Bir Müslümanın başına musibet geldi mi Müslüman ilk olarak ne der? ”inna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn” Efendimiz aleyhisselam Aişe annemizle gece evinde oturuyordu Işık yok, lamba yok neyle aydınlanıyorlar? Mum ile Bir rüzgar geldi mumu söndürdü. Efendimiz aleyhisselam şöyle demeye başladı: ”inna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn” ”inna lillâhi ve innâ ileyhi raciûn” Aişe annemiz dedi ki: Ya Allah’ın Resulü başımıza bir sıkıntı mı geldi? Niye bu duayı okuyorsun? Efendimiz aleyhisselam buyurdu ki: Bir rüzgar geldi ve mumu söndürdü. Mü’minin başına gelen her garip olay bir musibettir. Mü’min başına gelen her garip olayda her musibette bu duayı okur. Bu dua Kur’an dan öğrenilmiş bir duadır. Onlar başlarına ne müsibet gelirse gelsin şöyle derler: ”Biz Allahtan geldik ve yine O’na döneceğiz” (Bakara suresi 156. ayet) Dolayısıyla bu müsibet de başıma Allahtan gelmiştir. Çünkü ben şu ayet-i kerimeyi biliyorum derler o müslümanlar: ”Bir yaprak tanesi bile Allah’ın bilgisi olmadan düşmez.” (En’âm Suresi 59. Ayet) Tek bir yaprak tanesi. Allah’ın ilminin dışında hareket etmez, düşmez. Müslüman bunu bilir. Bir yaprak bile düşmüyorken yapraktan çok daha değerli olan insanın başına musibet geldi mi havadan mı gelecek? Allah’ın bilgisi dışından mı gelecek? Muhakkak onu bize Allah vermiştir. Muhakkak Ayet-i kerimede Mevla’mız şöyle buyuruyor: ”Başınıza bir hayır geldiğinde onun sonucunda şer vardır. Başınıza bir şer geldiğinde onun sonucunda hayır vardır.” ”Siz bilemezsiniz Allah bilir.” (Bakara 216) Çok güzel bir kazanç yaptın o sene, süper bir araba aldın Yüz bin liralık bir BMW Atladın arabaya arkadaşlarına gelin dedin ıslatalım, keyif yapıyorsun. Dur bakalım kadran kaçı gösteriyor 240-250 çık çık motoru açmamız lazım çık. Arkadaşlar boyuna gaz vermeye başladı. Şeytanlar arabanın içine doluştu. 4 arkadaşken şeytanlarla beraber 14 oldunuz. Bastın bastın bastın frene asıldın tutturamadın Direğe bindirdin. Şeytanlar sana galip geldi, direğe bindirdin. Yüz binlik araba gitti ve bacakların da koptu. Başınıza gelen bir hayırda sonucunda şer vardır siz bilemezsiniz. O sene başına çok güzel bir hayır geldi, çok güzel bir para kazandın ama bacaklarından oldun. Bacaklarından oldu. Efendiler, başımıza gelen iyi ya da kötü her şeyi bu şekilde değerlendireceğiz. Bunun sonucunu Allah bilir, bu nimeti bana Allah vermiştir, bu musibeti bana Allah vermiştir ”sonucunda belki benim için hayırlı birşey vardır.” Demek zorundayız. Efendimiz aleyhisselam’ın bir hadisiyle bu ayeti açayım. Sultanım aleyhisselam şöyle buyurdu: ”Mü’min’in başına gelen her musibet günahlarına kefarettir.” Dikkat buyurun, her musibet! Yolda gidiyorsun taşı görmedin, sağa sola bakarken taşı görmedin ayağın takıldı ve düştün bunun adı nedir İslam’da? ”Musibet” Başına bir sıkıntı geldi, anormal bir şey geldi. Bunun adına musibet denir. Ama Efendimiz aleyhisselam şöyle buyuruyor. ”Bu mü’minin başına geldi mi günahlarına kefarettir. Bir tek şart var, bir tek şart ”Ağzını bozmayacaksın” O anda şöyle dedin mi! ”Ya Allah seni kahretsin be! Nereden çıktın karşıma ey taş” Bozdun ağzını, sen günahlarının temizlenmesi nimetini kaçırdın. Çünkü sen şükredenlerden yazılmadın. İmtihanı kaybettin. Tek bir hareketle, tek bir lafla imtihanı kaybettin. Mevlanamız bu müsibetleri şöyle anlatıyor: Ayetten geldik hadis ile açtık bir de velinin kelam-ı kibarı ile açalım. Mevlana şöyle diyor: ‘ ‘Bir kilimi dövenin derdi o kilime acı çektirmek değildir” Kilim, bildiğiniz halı, bazen hanımlarımız alır balkonun yarısına halıyı asarlar ve ellerine bir sopa alırlar döverler neden? Tozu çıkartmak için. Bir kilimi dövenin derdi o kilime ezâ vermek değildir. Acı çektirmek değildir. Kilimdeki tozu almaktır. Mevlana’daki tespite bak. Allah Teâlâ da kuluna bir acı, bir ezâ verdiği zaman bunu işkence yapmak için vermez. Ondaki günah tozlarını almak için verir. Bir müslüman, başına gelen sıkıntıların tamamına bu bakışla bakmazsa asilerden olma ihtimali yüksektir. Hele ki ilmi yoksa Sultanımız aleyhisselam’ın en kuvvetli sünneti olan sohbet sünnetinden ayrıysa bu adamın durumu tehlikelidir. Her an küfredebilir. Günümüzde en büyük küfrü edenler kadere küfredenlerdir. Kadere sallarlar. Allah’a sallayamaz çünkü çarpılacağını düşünür. Neye sallar? En kolayı kadere sallamaktır. Şarkıcılardan da boyuna işitir. ”Ah bu felek zalim felek, kahpe kader, bilmem ne kader” Hâşâ ve Kellâ Şarkıcılar böyle söylüyorsa ben de küfür edebilirim der ve kadere küfreder. Ama Allah’ımız kutsî hadiste şöyle buyurur: ”Kadere küfür eden bana küfür etmiştir.”
Tebliğ et!