İhtiyarlarımız bir mesele anlatıyor. Nakletmeden geçemeyeceğim. Sözünde durmakla alakalı. İhtiyarlarımız derken, “Kuzular Ovası”ndaki ihtiyarlar değil. Karıştırmayın. Arnavut ihtiyarlar. Bir olay anlattı, onu nakledeyim. Azrail aleyhisselam bir gün bir yere doğru giderken bir adam görüyor, fakir bir adam. Duvara yaslanmış, aç açıkta, elbiseleri pejmürde… Adamın haline acıyor ve şöyle diyor; Ey kardeşim! Sana bir sanat öğreteyim mi? İster misin? Sana bir meslek öğreteyim mi? Adam şöyle diyor: “Öğret.” Bak diyor, ben Allah’ın can almakla görevlendirdiği melek Azrail’im. Benden korkma, emaneti almaya gelmedim. Senin gariban haline acıdım. Sana bir teklifim var. Sana bir sanat öğreteceğim. Bu yüze iyi bak. Beni tanıdın mı? Adam diyor ki tanıdım. Şimdi… Nerede beldende bir hasta varsa onun yanına git. Orada dikkatlice hastaya bak. Eğer ben hastanın kafasının yanında duruyorsam o hasta gidici demektir. Ruhunu alacağım. Eğer ben hastanın ayaklarında duruyorsam, o hasta gitmeyecek demektir. Sağlığına kavuşacak. Sen, ayağında durduğum hastaya su oku, suya dua oku, ekmeğe dua oku ver. “İnşaallah bir iki güne kalkacak” de. O hasta kalkacak. İnsanlar seni tanıyacaklar, seni bilecekler. Başında durduğum hastayada şöyle de: “Hiç uğraşmayın bununla. Gönlünü yapmaya çalışın. Helalleşin. Bol bol dua okuyun. Bu gidici.” De. Anlaştık mı diyor? Adam diyor ki anlaştık. Üç gün, beş gün, bir ay, üç ay adam kime dese ki gidecek, adam ölüyor. Adam kime dese ki bir iki güne kalkar, adam kalkıyor. Adam bir de velilerden sayılıyor. Suya okuyor duayı. Suyu içen ayağa kalkıyor. Halbuki mesele Azrail’de. Yıllar geçiyor, yıllar geçiyor, adam çok zengin oluyor. Bir gün yatıyor, hastalanıyor. Yatağa yatıyor. Ağır hastalanıyor. Bir bakıyor Azrail aleyhisselam geliyor. Geliyor ama başının yanında duruyor. Adam şöyle diyor: Hanıım! Hanım, gel yatağı çevir. Hanımı geliyor. Tabi, olaydan habersiz tabi hanımı. Geliyor yatağın başını çeviriyor. Azrail aleyhisselam tabi şıp diye bu tarafa geçiyor. Hanıım! Azrail şöyle diyor: Dur bakayım dur. Sen beni tanımadın mı? Adam şöyle diyor: Tanıdım. Kardeşim diyor, biz seninle bir anlaşma yapmadık mı? Yaptık ama diyor daha erken. Efendiler! Kur’an, buna şöyle der. Ecel geldi mi, ne bir dakika ileri, ne bir dakika geri… O melek emaneti almaya bizim karşımıza geldiği anda anamız, babamız, amcamız, teyzemiz kimse bizi kurtaramaz. O ana hazırlıklı olmak lazım gelir. Ve verdiğimiz sözde durmak lazım gelir. Allâh-u Teâlâ’ya biz ezelde söz verdik. Ya Rabbi! Sen bizi ruh olarak yarattın. Bize dünya denen alemde bedene giydireceksin. Üstümüze beden elbisesini giydireceksin. Biz seni Rab olarak tanıdık. Biz seni kanun koyan olarak tanıdık. Dünyaya gittiğimizde sana ibadet edeceğiz. Senden başka hiç kimseye ibadet etmeyeceğiz. Sana secde edeceğiz. Senden başka kimseye secde etmeyeceğiz. Namazlarımızı kaçırmayacağız. Oruçlarımızı kaçırmayacağız. Biz bu sözü ezelde verdik. Sözünü burada yiyene bizim beldemizde, bizim ülkemizde sözünü yiyene iyi şeyler söylemezler.
Tebliğ et!