“Cinsel arzularımdan kurtulamıyorum.” Bu konuyla alakalı çok mesaj alıyoruz. Hani biraz üzecek belki ama… “Ağabey, babamı kötü şeyler izlerken gördüm birkaç defa. Engel olamıyorum, bir şey de söyleyemiyorum. Ne yapmalıyım?” Böyle ağır mesajlar alabiliyoruz veyahut… “Ağabey ben 14 yaşındayım. İyice bu işin bağımlısı olmaya başladım. İş çığırından çıktı çıkacak. Ben kötü durumdayım ve kurtulamıyorum.” Veyahut “Evliyim. Eşimi de çok seviyorum. Hatta ve hatta çocuğum var. Buna rağmen ben bu olaylardan kurtulamıyorum.” Geçenlerde bir araştırma yaptım. Dünya üzerinde en çok tıklanan 10 tane sitenin içerisinde 3 tane pornografik site var. Baksan, sorsan kimse izlemiyor. Kim izliyor bunları? Dünya’nın en çok izlenen 10 sitesinin arasında 3 tane… Bu ne demek? Google kadar tıklanıyor. YouTube kadar tıklanıyor. YouTube kadar tıklanıyor yani bu siteler. Herkesin yaşadığı fakat herkesin gizlediği… “Ben yok, ben de yok…” falan. Bu konuyu masaya yatırıp, bu konuyu çözmemiz lazım ve emin olun bu videoda kesin çözüm önerileri sunacağız. Hiç merak etmeyin. Bu video önemli bir video. İnsanın belki de bütün hayatını bağlayan, bütün hayatını içine alan bir konu. Oraya gelmeden önce şunu konuşmamız lazım: Bunun bir tehlikesi var mı? – Kesinlikle var ağabey. Herkesin yani bu işi yapanların yaşadığı temel bir problemini söyleyeyim sana. Bu işi yaptıktan sonra bir mutsuzluk oluyor. Bir düşüş oluyor, evet. Böyle hani o işi böyle zevkle yapıyor ama daha sonrasında ise mutsuz oluyor. + Bu işin müptelası olan insanların attığı mesajlar da var, çok ağır durumda olanların attığı mesajlar da var. Adam şey diyor: “Hayattan hiçbir lezzet alamıyorum artık.” – Evet ağabey. Çünkü bizim vücudumuzda belli bir dopamin sistemi var. Hani buna mutluluk hormonu vs. belli başlı isimler de takıyorlar. Mastürbasyonda bu dopamin sistemimiz ağabey bizim bayağı bir yükseğe uğruyor. Bayağı bir yükseğe vurduğu için kişi o an çok büyük zevk alıyor fakat beyin: “Şu an sen çok fazla dopamin salgıladın. Zarar göreceğim.” endişesinden dolayı sistemi kapatıyor, dopamin salgılamamaya başlıyor ve kişi bundan sonra mutsuz olmaya başlıyor. Ve daha sonrasında sen normalde annenle muhabbet etmekten vs. mutlu olurken, böyle sürekli aşırıya kaçtığın için artık onun dışındaki şeyler de sana mutluluk vermemeye başlıyor. Bu tıpkı uyuşturucu gibi. + Dopamini salgılatacak şey ne ise ben ona bağımlı oluyorum. – Evet. Mastürbasyonda bu yüksek derecede olduğu için genelde ona daha çok bağımlı olunuyor. Ya da bir kötü görüntüler izlemek de bu yüksek derecelere vurduğu için… + E tamam. Dopamini salgılatıp mutlu olmasında ne gibi bir beis var, ne gibi problem var yani? – Fıtri değil (Yaratılışa uygun değil.) Bu sefer sen normalde mutlu olabileceğin şeyleri kaybediyorsun. + Normalde mutlu olabileceğin şeyler var senin hayatta. + Normalde belki oturup bir çay içmekten bile çok büyük bir lezzet alacakken… – Evet alamıyorsun. + Alamıyorsun. Sebebi hormanları artık farklı bir şeye geçirmişsin. – Farklı bir boyuta taşımışsın işte yani. + Aynen. Farklı bir boyuta taşımışsın. – Artık ona alışıyorsun. Sürekli böyle böyle yüksek yüksek salgılattığın için artık düşük şeyler seni nasıl mutlu etsin ki? + Bu sefer sağlam tepkiler verdirmek zorundasın vücuda ki o dopamin salgılansın ve mutlu olabilesin. – Bu sefer ne oluyor? Aşırıya kaçmalar başlıyor. Bir noktadan sonra o mastürbasyon seni kesmiyor, o izlediğin görüntüler seni kesmiyor, daha farklı şeyler öğreniyorsun. + Psikolojik bunalımlar başlıyor. Niye? – Zinalar başlıyor, diğer şeyler başlıyor. Çok ileri boyuta taşıyanlar… Yoksa bu insanlar direkt öyle başlamadı ki. Hepsinin altında bu yoldan geçmek yatıyor. Yani bunun biz şu an zararlı olduğunu biliyoruz. Bir kere çalışan bir adam için de zararlı, okuyan bir çocuk için de zararlı. + Başarı problemi mi mesela? – Başarı problemi yaşayacaksın. Evet. + Bir yerde gerçekten emek harcamak var. Yani 1 ay boyunca test çözüyorsun deneme sınavlarındaki puanını biraz yükseltmek için. Biraz yükseltince çok mutlu oluyorsun. İşte o hormon salgılanıyor. O hormonun salgılanması sana diyor ki: “Daha çok test çöz.” Fakat sen o hormonu çok basit bir şeyden… 1 ay boyunca uğraş gerektiren bir iş yerine bir anlık, 5 dakikalık, 3 dakikalık bir lezzetle alıyorsun. Bu sefer bilinçaltı sana diyor ki: “Onu yap. Onu yap. Onunla mutlu olacaksın.” E sen bu sefer bunun içine düşünce başarısız veyahut başarıyı tam arzulayamayan… İşte tıp… “Ya yok. Tıp ben yapamam.” Veyahut ne bileyim matematik öğretmenliği veya işte ne bileyim bir mühendislik veya işte ne bileyim bir avukatlık… Yaparsın. Ama sana bu suni arzu ve istekler engel oluyor. – Birçok şeyi elinden alıyor aslında. + Evet. Ya evliliğini elinden alıyor, yuvanı senin elinden alıyor bu mastürbasyon. Hayatını elinden alıyor, aileni elinden alıyor. Sen mastürbasyon ile kendini tatmin ettiğin sürece bir noktadan sonra eşinle o aynı iştiyakı, o aynı şevki yaşayamıyorsun. Çünkü sen kendini farklı yollarla tatmin etmişsin. Ve gördüğün o görüntüler, o izlediğin videolar artık eşinden mutlu olmamana sebep olmaya başlıyor ve eşinle o heyecanı yaşamı yaşayamayınca iş çok daha kötü yerlere gidiyor ve sen başka kadınlara yönelmeye başlıyorsun. Neden? Çünkü o heyecanı arıyorsun. Neden zinaya düştün, ne oldu yani? “Ya ne bileyim. Mutlu olamadım. Farklı bir heyecan aradım.” diyor adam. Çünkü sen eşinle yaşayacağın heyecanı, farklı yerlerde kaybetmişsin. Onun neticesinde iş seni zinaya kadar götürüyor. – Evet. + Yani sadece bununla da kalmıyor zararları. Sen her izlediğin görüntüde, her baktığın videoda… Yani bir tıklamayla o videonun başka insanlara ulaşmasına vesile oluyorsun. – Evet. Daha fazla insanın da izlemesine… Hani biz YouTube’da videolarımızda diyoruz ya: Hani izleyin, beğenin ki daha fazla kişiye ulaşsın. Çünkü bunun bir etkisi var. Videonun daha fazla izlenmesinde bir etkisi var. Ve sen de buna işin bir ucundan tutmuş gibi bir şey oluyorsun yani. Zararlarından bahsederken en önemli zararlarından bir tanesi de… meselesi. Bediüzzaman hazretleri bu konuyu ele alıyor zaten ağabey. Ben mânâ olarak aktarmaya çalışayım. Mesela kişi bir günaha devam ettikçe, o günah kalpte yer tutmaya başlıyor. Yani ona biraz müptela, biraz aşık olmaya başlıyor. Şimdi birisi Müslümansa bundan vicdan azabı duyar. Neden? “E melekler beni görüyor, Allah beni görüyor. Ben ne yapıyorum? Ben bu işi gerçekleştiriyorum.” diyor. Ama bir yandan da nefsi o işe müptela olmuş, alışmış. Bu devam ettikçe, devam ettikçe, devam ettikçe ister istemez nefis “Keşke melekler olmasaydı, keşke beni gören kimse olmasaydı.” diye böyle bir istek ve arzu uyanmaya başlıyor. Bak küfür tohumu yeşillenmeye başlıyor. Matematik sınavı ipat olundu dense en çok kim sevinir? En az çalışan çocuk sevinir. Niye? “Çünkü ben zaten çalışmamıştım ki.” der ve mutlu olur. Şimdi burada da aynen onun gibi. Yani bir sınav var. Çok yanlış yapıyorsun, çalışmıyorsun. Bu belli. “Sınav iptal.” diyor. + Birisi Allah’ın varlığıyla alakalı küçük bir şüphe attığı zaman, kafasını karıştırdığı zaman… Zaten günah bataklığında, zaten manevi elemler çekiyor. O elemlerden kurtulmak için o adamın attığı şüpheye bir anda yapışıyor. – İşte kendini güya şey zannediyor… + İnkar bataklığında buluyor kendini. İnkar bataklığında buluyor ve kendini kurtulmuş zannediyor. Halbuki Üstad’ın tabiri ne? Ama haberi yok. + Evet. E bu konuyla alakalı çözüm önerilerimize geçelim mi ağabey? – Evet. + Bu konuda nedir, ne değildir? Hani bu konuyu çözen insanlar nasıl çözüyor, biz ne çözümler öneriyoruz, bizim önerdiğimiz çözümlerden hangileri gerçekten başarılı oluyor? Kırılma noktası diye bir mesele var ağabey. Nedir kırılma noktası? Seni o günaha götüren bir kırılma anı var tamam mı? O kırılma anı bazen bir hayal ouyor, bazen bir düşünce oluyor, bazen bir görüntü oluyor, bazen işte ne bileyim Instagram’da böyle bir orada şöyle bir iki tur atmak oluyor. Yani küçük bir görüntü, küçük bir görsel, küçük bir hayal senin kırılma noktan olabiliyor. Bir anda seni “Ya bir şey olmaz, yapmazsın. Şu fotoğrafa, şu görüntüye baksan bir şey olmaz.” Seni bir şey olmazlarla kandırıp o anda o kırılma noktasına geliyor, tak seni tepe taklak ediyor ve artık önünü alamıyorsun. Ondan sonra şunu diyor: “Ağabey ben kendimi durduramıyorum.” Hayır. Sen kırılma noktasında kendini durdurabilirdin aslında. O ilk anda kendini durdurabilirdin. Kırılma noktalarını tespit etmek zorundasın. – Yani durduk yere kalkıp da böyle bir şey yapmıyorsun. + “Nereden golü yiyorum ben ya?” Golü nereden yiyorsun ya? Bir yerden gol yiyorsun işte ya. Bunu çöz, olay tamam yani. – Bunu en iyi sen çözersin zaten. + Aynen öyle aynen öyle. Ya belki… Bak yazmışız. İkinci bakış. İkinci bakış ağabey. Ya şeytan sana bir şekilde ikinci bakışı baktırıyor. Belki sokakta baktırıyor, belki Instagram’da baktırıyor, belki de YouTube’da baktırıyor. Şunu diyor ya şeytan belki de: “Ya bak işte teyzenin kızı mı şu?” veyahut “Bak işte. Şu eski sınıf arkadaşın Ayşe mi? Eski sınıf arkadaşın Ayşe olsa da ne günah yani?” – Evet. Ama işte şeytan seni bir şekilde aldatmaya, kandırmaya çalışıyor. Bir gün Resulullah (asm)’la Hz. Ali arasında geçen bir konuşma var. Bu konuşmadan anladığım kadarıyla izah edeyim size. İlk bakışta yüzünü çevirdin. Şu an şeytan başladı uğraşmaya. Neden uğraşıyor biliyor musun? Şeytan çok şiddetli bir şekilde senin ikinci bakışı bakmana uğraşıyor. Neden biliyor musun? Çünkü ilk bakışta hani gözünü çevirdin ya, çok kolay bir şekilde çevirdin ve vacip sevabı kazandın. Bir vacip sevabı belki de binlerce nafile ibadetten daha hayırlı oluyor. Çok büyük bir sevap kazanıyorsun. Ama ikinci bakışı baktırdığın an, o vacip sevabın bir anda günaha dönüyor. İşte o yüzden şeytan ikinci bakışı baktırmak için seninle uğraşıyor. Yapma. Birinci çözüm önerimiz bu. Kırılma noktanı tespit et kardeşim. Bu ne demek biliyor musun? Seni bu günahtan kurtaracak mesele demek. Yani sen Allah’ın mülküsün. Allah’ın mülkünde iş görüyorsun. Kainat Allah’ın, vücudun Allah’ın, aklın Allah’ın. Sen Allah’ın sahip olduğu bir vücuda, bir bedene sahipsin. O hâlde onu idare edecek olan da Allah’ır. Sen diyorsun ki: “Ya ağabey şöyle yaptım bırakamadım, böyle yaptım bırakamadım.” Allah’tan kaç defa istedin? “Allah’ım ben böyle bir bataklığın içerisindeyim. Ne olur beni kurtar. Allah’ım ben defalarca yaptım ama vazgeçemedim. Ne olur beni bu bataklıktan kurtar. Allah’ım bu porno illeti, bu mastürbasyon illeti benim ailemi yuvamı dağıtacak. Allah’ım gençliğimi benden alıyor. Allah’ım beni berbat yollara süreklemeye başladı bu illet. Allah’ım senin rızanı kaybetmek üzereyim. Ne olur beni bu illetten kurtar.” diye yalvarmak lazım. Yani acizliğini bilip bunun kurtuluşunu Allah’tan istemek lazım. En önemli mesele. Çünkü seni bundan kurtaracak olan Allah’tır. Allah sana nasip edecek ve bir anda kurtulacaksın belki de. Ama bu diyor: “Ağabey kurtulamıyorum, ağabey şöyle, ağabey…” Adama bir anda bir şey oluyor, “Ağabey işte sen şöyle dedin, işte böyle yaptık, şunu yaptım, dua ettim, sonra birdenbire oldu. Birdenbireye hem onu bıraktım, hem namaza başladım, hem işte Risale-i Nur okumaya başladım, Kur’ân okumaya başladım. Birdenbire her şey değişti.” Sen değiştirmedin onu. Allah değiştirdi işte. “Ben bunu bırakacağım. Allah bana bunu nasip eder.” Niye nasip etmesin? Acizliğini bil. Bunu senden alacak olan ve seni bu işten kurtacak olan Allah’tır. Bunu unutma. “Ya ben çok berbat, pislik bir adamım. Ben nasıl Allah’tan böyle bir şeyi hani…” Hayır. Ne halt yediğini zaten Allah biliyor, ne kadar berbat bir durumda olduğunu zaten Allah biliyor, ne kadar büyük bir günah bataklığının içinde olduğunu zaten Allah biliyor. Kimden neyi saklıyorsun? – Bir de başka kime gideceksin ki? + Gidecek başka kapın mı var? Gideceksin, Rabbinin huzurunu çıkacaksın. “Allah’ım beni bundan kurtar.” – Kim çözebilir ki başka zaten? İnsan dedi: “Ben sana nasıl müdahale edebilirim ki?” + Ben senin neslini nasıl bundan kurtarabilirim?” – Evet. + Allah’tan isteyeceksin ağabey. Yunus (as)’ı balığın karnından kurtaran Allah. O denizin dalgaları, kapkaranlık bir gece… Artık her şey bitmiş. Ümit kesik bir vaziyette. Yunus (as)’a o balığı hizmetkâr etmiş Cenab-ı Allah. Nasıl? Yunus (as): “Ben acizim Allah’ım. Ben bu balıktan da kurtulamıyorum, bu karanlık geceden de kurtulamıyorum.” diyor. Aynen öyle de sen de bir karanlığın içindesin kardeşim. Bir bataklığın içindesin. Nefsin aynı Yunus (as)’ı yutan balık gibi seni yutmuş. İstediği yere götürüyor. Bir o günaha götürüyor, bir bu günaha götürüyor, bir öbür bataklığa sokuyor, bir namazlardan uzaklaştırıyor. Sen Allah’tan istersen Yunus (as)’a balığı hizmetkâr ettiği gibi seni yutmuş olan nefsini de sana hizmetkâr edebilir. Seni sahil-i selamete bir anda çıkarır Cenab-ı Allah. İşte sen, Allah’tan istemelisin bu meseleyi. Şimdi arkadaşlar, videonun başında bir çözümden bahsetmiştim. Ya bu çözümü uygulayanlar gerçekten bu illetten kurtulurlar demiştim. Çözüm şu kardeşim: Ne demek oluyor bu? “Ağabey bu günaha girdim. Defalarca girdim, defalarca tövbe ettim. Eskiden çok aşırı yapıyordum. Ama artık çok nadiren fakat nefsime hakim olamıyorum. Bir anda kendimi işin içinde buluyorum. Belki haftada 1 kere veyahut haftada 2 kere veyahut ayda 1-2 kere oluyor ama bir anda işin içinde buluyorum kendimi. Olmuyor. Yapamıyorum. Benden adam olmaz. Ben Allah’ın huzuruna da böyle çıkamam, namaz da kılmamam lazım artık. İşte bu ümitsizlik batağıdır. Bu bataklıktan, bu mastürbasyon, bu porno bataklığından bin derece daha berbat bir bataklıktır kardeşim. Eğer ümitsizlik batağından çıkarsan, bütün günahlardan vazgeçebilirsin. Cenab-ı Allah, günahlarının ardından hemen tövbe edenleri sever. Resulullah (asm)’ın bu mânâda birçok hadis-i şerifi var. Hemen tövbe edin, anında tövbe edin. “Ben bu günaha şimdi girdim, ee on dakika sonra tövbe mi edeceğim, bu samimiyetsizlik değil mi?” diyen şeytana sakın aldanma. Hemen tövbe et. – Ve bırakabilecek potansiyel sen de varken, bunu bırakamayacağını söyleyen tamamen şeytandır. + Evet. Şöyle bir şey var ya, “Sen o iğrenç videoları izledin. Ee? Şimdi gelip bir de namaz mı kılacaksın?” Şeytan seni bununla kandırıyor ya. İnanma ya! İnma, aldanma! Hemen tövbe et! – Ve yapaman gerekeni yaparken aslında “Yapman gerekeni yapma.” diyor sana. + Ne diyor Zümer Suresi 53. ayette Cenab-ı Allah? – “Ey günahlarına karşı, nefislerine karşı aşırıya giden kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” diyor. + “Günahlarında aşırıya giden kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” – Zina yapmış, onu yapmış, bunu yapmış, şunu yapmış. “Rahmetimden ümidini kesmeyin. Allah bütün günahları affeder.” diyor. Bütün ya. Cemi kelimesi geçiyor orada. Cem zaten tamamı, toplamı yani hepsini alır. Hepsini affeder Allah. Yani şundan çıkalım. Böyle bir dünya yok. Ümitsizlik, “Yapamam, edemem, nasıl affolunacağım?” + Ben çok kuvvetli tövbe ettim ama yine girdim ağabey ya. Olmuyor. Ben tövbe etsem de adam olmam.” – Düzelme falan. Yok öyle bir şey yani.” + Evet yok öyle bir şey. Bir de tövbe öyle bir şey değil ki yani. Ya devam edeceksin tövbe etmeye. “Ben bir kere tövbe ettim, bir daha imkansız o günahı işlemeyeceğim.” İyi de böyle olsa o zaman hiçbir problem kalmaz ki zaten. Hepimiz günahsız, melek gibi adamlar oluruz yani. Evimiz… Bütün günahlara bir kere tövbe edelim, bitsin gitsin. – Kıyafet kirlenmesi gibi. Belki basit kaçacak ama yani… “Ağabey kıyafetimi yıkıyorum, yıkıyorum yine kirleniyor.” + “O zaman bir daha yıkamayayım ben bu kıyafeti.” Var mı böyle bir şey? Değiştireceksin, yeni kıyafet giyeceksin, onu da yıkayacaksın. Hemen yıkayacaksın, hemen temizleyeceksin. – Temizlediğinde de, temizlendiğine inanacaksın. + E şimdi sen sokağa çıktın. Üzerine bir çamur sıçradı. “Ben bu çamurla bu gömleği nasıl makinaya atarım. Ben bir ay boyunca bu çamurla yaşayacağım.” Hemen yani hemen temizle. Cenab-ı Allah bağışlar, Cenab-ı Allah affeder. Merak etme. Yalnız işin şu boyutu da var: Hani evet hiçbir zaman ümitsizliğe düşmeyeceksin. İşte gerçek çözüm budur kardeşim. Yalnız pişmanlık duymuyorsan… – Evet pişmanlık duymuyorsan, hani gayet rahatsan… + Tövbe edecek bir şeyin yokmuş gibi rahatsan… – Ya da şunu diyorsan: “Ya nasıl olsa Allah affeder.” Bizim bahsettiğimiz profil bu değil. Eğer sen zaten “Allah affeder.” deyip rahatça giriyorsan, seninle ayrı bir şey konuşalım biz. Bu konuyu konuşmayalım. O daha ciddi bir sıkıntı çünkü. Hataya düşer adam, hatası olduğunu bilir. Yanlış olduğunu bilir, tövbe eder, kurtulmaya çalışır. Bu normaldir. Ama bir de bir problem var ki: Bunu hiç hata olarak görmemek. “Bu hata değil. Bu da günah mı, bu da yanlış mı, çok abartmıyor musunuz?” tarzında bunu örtpas etmeye çalışıp yani sanki bu çok normal bir fiil ve davranışmış gibi yaşıyorsa bir insan, onda gerçekten ciddi bir problem var demektir yani. Önce onu konuşmak lazım. + Hani bir söz var ya, “Bir Allah var deyip yok gibi yaşamaya devam mı edeceksin kardeşim?” “Hiç kat’i senedin var mı ki gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?” Belki bu gece uyuyup yarın sabah gözünü mahkeme-i kübrada, Cenab-ı Allah’ın huzurunda açacaksın. İster misin gözlerin orada konuşsun, cevap versin? “Allah’ım senin emrini bile bile beni de bu günahına alet etti. Şikayetçiyim Allah’ım.” Kulakların cevap versin. “Allah’ım şikayetçiyim. Ellerin, kolların, gözlerin, kalbin, ruhun, aklın: “Allah’ım beni de bu kötü işe alet etti. Senin yasaklarına beni de alet etti. Ben şikayetçiyim Allah’ım.” Resulullah (asm)’la yüz yüze bakacaksın, göz göze geleceksin. Ne cevap vereceksin? “Ben biliyordum günah olduğunu ama umurumda değildi. Yine yaptım. Allah’ım senin emrettiğini, yasak dediklerini biliyordum. Ama ilgilenmiyorum. Umurumda değil. Devam ettim. Niye? Çünkü ben nefsimin arzu ve heveslerini senin emir ve yasaklarının önüne koyuyorum Allah’ım. Senin emir ve yasaklarından benim nefsimin istekleri daha önemli Allah’ım.” Haşa ve kella. Vücud dilinle bunları söylemeye devam mı edeceksin? Bir Allah var deyip yok gibi yaşamaya devam mı edeceksin? O haleti, o vaziyeti yaşarken ve yaparken unutma: Annenden, babandan, ailenden, çevrenden gizleniyorsun fakat Allah seni görüyor kardeşim. Rabbin seni görmeye devam ediyor. Bir an evvel tövbe et kardeşim. Tövbe kapısı her daim açık. Fakat ölünce kapanacak. Belki bugün sokağa çıktığında karşıdan karşıya geçeyim derken bir arabanın çarpmasıyla ahirete geçeceksin. Nasıl ki şu an bu odadan çıkacaksın, bir gün Dünya odasından da, Dünya misafirhanesinden de çıkacaksın. Rabbinin huzuruna gideceksin ve hesap vereceksin. Hesap günü geldiğinde alnın ak, kalbin temiz, günahlarından arınmış bir halde olman ümidiyle, niyetiyle bir tövbe et. Öyle bir tövbe et, öyle bir tövbe et ki Rabbin bütün günahlarını silsin ve seni bu bataklıktan kurtarsın kardeşim. İşte senden istediğimiz budur. Ve yaparsın. Ben inanıyorum. Sen bunu başarabilirsin. Ayağa kalk. Bir adım at. Sen bir adım gidersin Rabbine, Rabbin sana on adım, yüz adım, bin adım gelir. Hiç merak etme. Allah’a emanet ol kardeşim.
Tebliğ et!