“Fatih, dikkat et, ilk alacakları adam sensin biziz.” dedi. Ağabey önümüzden çekil. Biz buraya ölmeye geldik dedim. Bu tank bizim, askerlerde bizim evlatlarımız yeğenlerimiz. Bunlara zarar vermeyeceğiz dedim. Ölürüm Türkiyem şarkısı çalıyordu televizyonda. Kızım geldi bana dedi ki: “Baba, Türkiye öldü mü?” İnsanın hayatında böyle bazı günler olur, onlar hafızasından asla silinmez. Öyle bir gündü 15 Temmuz bizim için. Televizyonda Cumhurbaşkanımızın çağrısı gelince, haydi bakalım dedik meydanlara iniyoruz. Bizim hem İzmir hem İstanbul ekibimiz var Sözler Köşkü olarak. Ve şu anda meydana doğru gidiyoruz, lütfen bu videoyu izleyen herkes bulunduğu şehrin meydanına gitsin. Ortalık karışık. Allah muhafaza ülkemiz büyük tehlike içinde. Bu siyaset meselesi, AK parti, CHP, şu parti bu parti meselesi değil. Bu bir darbe. Devletimize darbe yapıldı. Sonra Sözler Köşkü İzmir, İstanbul’u aradım. Beyler, çıkıyoruz meydanlara. Hatta yoldayken milletvekili Said Yüce’yi aradım. Böyle böyle dedim ağabey biz çıkıyoruz meydanlara. “Kardeşim, hiç sıkıntı yok, çıkın devam edin.” Ya Allah! Bismillah! Allahu Ekber! Ya Allah! Bismillah! Allahu Ekber! Elhamdulillah, vazifemizi yaptık. Görevimizi yaptık. Kaç kişiyi sokağa çıkardık bilmiyorum. Belki de sokağa çıkmasına vesile olduğumuz insanlardan şehitlik mertebesine çıkan kardeşlerimiz var, onun bilgisine de sahip değilim. Ama elimizden gelen her şeyi yaptık. Bu ümmet olarak 15 Temmuz’da mücadelemizi verdik. Ümmetin son kalesi olarak tabir ediyor bazı Arap ülkelerinde yaşayan kardeşlerimiz. Ben hep Çanakkale’deki o insanları mevzilerden çıkıp öne doğru kurşunun önüne atlayanlara hep kendi kendime derdim; Yav be güzel kardeşim, görüyorsun adam ateş ediyor sen hâlâ üstüne gidiyorsun. Nasıl bir cesaret? Niye yani böyle bir şey olabilir mi ama aynı şeyi 15 Temmuz’da biz de yaşadık. O gün bizle beraber kuşlarda o tarafa doğru gidiyordu, Taksim tarafına doğru. Yeğenime de gösterdim. Dedim ki bak kuşlarda bizimle beraber. Biz doğru yoldayız. Radyo evine biraz gelmeden polis aracı daha vardı, zırhlı araç. Orada polis tekrar uyardı bizi geçmeyin diye. Biz tabii dinlemiyoruz. Geçtik. Geçer geçmez zaten bizi taradılar. Ilk anda şey zannettik, plastik mermi atıyorlar. Yani normal askerin normal gerçek mermi ile vuracağı aklımızın ucundan geçmiyor. İhtimal vermiyoruz sonuçta asker bizim askerimiz. Eğildiğim zaman sırtımdan bir şey girdi, normal bir zamanda eline iğne batır daha çok canın yanar, o an hiç acı hissetmiyorsun. TRT binasını bastılar dediler ve TRT binasına yürüdük. Panga altında polis memurları bizim önümüzü kestiler. “Kesinlikle geçemezsiniz, ateş ediyorlar. Giderseniz öleceksiniz.” dedi. Benim dediğim tek bir kelime var, gün gibi hatırlıyorum; Ağabey önümüzden çekil biz buraya ölmeye geldik dedim. 150-200 kişilik bir gruba yol verdiler. Yolda karşı geçtik, tankın üzerine çıktık. Araba tankın önünde, tank durdu. Sen dedim eksozun üstünü tıka, toprak doldurduk ona biraz. Eksozu kapattırdım. Bu dedim boğulacak fazla gitmeyecek. Tank o ara hareket etti. Hareket ettikçe arabayı biz ezdik geçtik. Dur diyorum, gitme diyorum sana bir şey yapmayacağız. Ondan sonra bu kapağa açtı bir 10 santim kadar. Bana dedi ki: “İn aşağı lan seni vururum.” Vur vurabiliyorsan dedim. Ben kapağa sarıldım böyle, kapağı açacağım içeri atlayacağım. Ölüm korkusu yok. Acı korkusu yok. Ben sarıldım kapağı çekmeye çalıştığım an, kapağı çekti şöyle elimi, parmaklarımı parçaladılar. Tabii bir çektim elimi, bir baktım ben beyaz kemiği gördüm. Hiç sakin vaziyette tekrar çorabımı soydum, elime doladım tekrar kapağı yine bir 10 santim açtı. Dedi ki: “Tamam ben teslim oluyorum ama beni emniyet güçleri alsın.” Bu tank bizim, içindeki askerler subay hariç, askerlerde bizim evlatlarımız yeğenlerimiz. Bunlara zarar vermeyeceğiz dedim. Oradan öyle teslim ettik onları. Kardeşim en öndeymiş, benim haberim yok. Yani polis arabası var kiprilerden. Ona yalvarıyor, polise yalvarıyor, ağabey bırak bizi de gidelim bunları alalım diye. Poliste diyor ki: “Yav öyle bir izin veremem ben size. Adamlar ateş ediyorlar, dikkat edin.” “Yav zaten adamları vuruyorlar yani en fazla 10 kişi vururlar. Müsaade et bize yarım saatte bunları alırız.” diyor. Tam Harbiye’de TRT binasının önüne geldiğimde, hiçbir sorgu sual olmadan, insan düşmanına bile bir kere “Dur, yapma, otur” der. Bunlar o kadar hainler ki bize ihtar bile vermeden acımasızca üç kurşunla, üç seri kurşunla beni vurdular. Keşke benim kendi vatanımın evladı bana kurşun atmasaydı da, bin kat yabancı benim kafama sıksaydı. Direkt ameliyathaneye aldılar. Doktor Doğan elimden tuttu. “Kardeşim bir şey olmayacak, yaşayacaksın.” dedi. Uyandıktan sonra ben hâlâ o darbe gecesini yaşıyorum. Hemşireye gittim dedim ki kim kazandı? “Kim kazandı?” “Darbe olmadı.” dedi. Bu sefer ben de hâlâ şey psikolojisi var, benim vücudumu çünkü kesmişler, mermi hâlâ içeride. 38 tane dikiş var. Dedim biz kazandıysak, beni niye kestiniz? Ben buraya sağlam geldim, benim organlarımı mı çaldınız dedim. “Yok siz vurulmuşsunuz, kurşun akciğerinizi söndürmüş. Diyafram falan zarar görmüş.” dedi. Direkt kafasından nişan alıyorlar… Yani beynin üçte ikisi dışarıdaydı vurulduğunda. Hemen öbür kardeşim alıyor bunu, taksi geliyor, taksiyle beraber Etfal’a kaldırıyorlar. Bir yarım saat, 45 dakika sonra bir şeyler bana “Kardeşin morgda” diye sanki seslenir gibi oldu. Hüseyin diye bir arkadaşım var, dedim ki Hüseyin gel morga gidelim. Gittik morgda asma kilit var. Kilitli değildi, açtım onu girdik içeriye. Üç tane şehit vardı o gece. O saate kadar. Baktım birine onu kapattım. Bir tane esmer birisini çektim, onuda kapattım. Sonuncu brandaya sarılı, lacivert brandaya sarılı birisi ama bağlanmış. En son o brandalı olanı açtım. A4 kağıdında yazılı seçeresi var. Hüseyin arkadaşıma dedim ki oku şunu ne yazıyor? Dedi: “Ağabey, Fahrettin Yavuz yazıyor.” Ama mum gibi olmuş yani sapsarı. Resmen gülüyor. Ölümü yoksa şakalaşırken insan güler. Yani bu gülüyor resmen canlı gülüyor gibi bir hali var. Bu videoları falan izliyoruz tabii kızımın izlemesine izin vermiyoruz. O geldimi kapatıyoruz. Ölürüm Türkiyem şarkısı çalıyordu televizyonda. Kızım geldi bana dedi ki: “Baba Türkiye öldü mü, ben biliyorum seni vurdular.” O an ben hiç ağlamamıştım, o an ağlamıştım. Yani onun o lafı beni çok etkilemişti. Çünkü yani bize o anları yaşatanlar yani benim çocuğumu o psikolojiye sokan insanlar bu Türk milletinin insanı olmaz bu. Bizim insanımız değil. Yani biz bir savaş olsa, bir insan yaralansa düşmanımız bile olsa, Çanakkale savaşında da bunun örnekleri var. Biz gider o insanı alırız ki o insanlar kendi insanına sıktı. Aklınızı başınıza toplayın, bizimle oyun oynamayın. Türk milletiyle oyun oynamayın. Rabbimin inayeti bu ülkenin üzerinden eksik olmayacak. Hiç kimse merak etmesin, bu ülkeyi 3-5 tane çakala bırakmayacağız.
Tebliğ et!