Şimdi bazen geliyor kardeşlerimiz, diyorlar ki Serkan Kardeşim, bana öyle bir nasihatta bulun ki O, aklıma geldiği zaman günahlardan çekineyim. Yani, öyle bir şey olsun ki sürekli zihninde o olsun, Allah’tan korkayım. İşte, bugün onu konuşucaz. İşte, bu sorunun cevabını dedik ki gidelim Önceden bu soruyu soranların ve belki de cevabı alamadan gidenlerin, olduğu yerde cevaplayalım. Yani mezarlıkta. Belki de onlarda böyle sordular; Biz ahiretimizi ne surette kurtaracağız Çünkü ölüp gidecez, bize bir nasihatta bulun diye gittiler, birilerinden bu soruların cevaplarını aradılar. O yüzden, cazibedar bir fitne içinde bulunan ve aklını kaybetmeyen bazı gençlerle karşılıklı bir konuşma yapacaz, bugün. Ama burda dikkat çeken bir mesele var Cazibedar bir fitne ne demek? İşte diyor ki; Bir kısım gençler tarafından şimdi ki aldatıcı Cazibedar levhiyat o cazibedar günahlar Hevesatın hücumları karşısında nefsimizi kendine çeken O, nefsani isteklerimizi O, heveslerimizi günahların içine çeken hadiselerin Hücumu karşısında ahiretimizi ne surette kurtaracağız? diye soruyorsunuz. Bende soruyorum ve cevabını arıyoruz. Bir kelime vardı orda, Cazibedar bir fitne Kendine çeken, cazip gelen, insanı cezbeden Yanlış olduğunu bildiğin halde o rüzgara kapılıp Onun kapısına gitmen. İşte, bu şeye benziyor aslında Evlerinizde vardır böyle, bazen görmüşsünüzdür Tavandaki avizenin etrafında ki öyle söyleyeyim Sineklerin, evde bir arı, kelebek varsa sürekli o ışığa çarpıp geri gelmesi ve tekrar çarpıp tekrar geri gelmesi En sonunda ölmesi. Yani aslında orda kuvvetli bir ışığın yanında Çok kuvvetli yüksek derecede bir ısı var. Genelde o ampullerde hani eski tip ampullerde Yüzde beş ışıktır, enerji olarak verir. Yüzde doksan beş ısıdır. Elinle ampulu sökemezsin, yani bu kadar sıcaktır. İşte, ona kelebek çarpıyor, yanıyor, geri kaçıyor. Tekrar çarpıyor, yanıyor, geri kaçıyor Ölene kadar ona gidip kendini vuruyor. İşte bizler de aynen öyleyiz. O günahlar, bizi öyle kendine cezbediyor ki Yanlış olduğunu bildiğimiz halde Aklımız, bunu yapma üzüleceksin, perişan olacaksın Vicdan azabı çekeceksin dediği halde Aynı şekilde, kalbin; bak pişman olmuştun Yine pişman olacaksın dediği halde O günahlar, bizi kendine öyle bir çekiyor ki Aklın ve kalbin önüne hisler maalesef perde oluyor. Nefsimize düşkün olduğumuz içinde, en büyük mesele olan bizi bekleyen bir hesap gününün olduğunu unuttuğumuzdan dolayı. Cenab-ı Hak’ın, bizi gördüğünü unuttuğumuzdan dolayı Hiçbir şey yokmuş gibi, o günahlara dalıyoruz. Belki de keyifli şekilde, güle güle, oynaya oynaya Ahiretimizi kaybediyoruz. O yüzden daha aklını kaybetmeyen kardeşlerimle Böyle bir sıkıntıya, kendi adıma ve sizin adınıza Bir çare aramak için, gelin beraber okumaya devam edelim. Şimdi böyle bir durumda, Bediüzzaman soruyorlar ya Acaba nasıl bir cevap veriyor. Saatlerce nasihat eder diye bekliyorsun değil mi… Bir cümle söylüyor. Diyor ki; Kabir var hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Hristiyanda olsa, Yahudi de olsa Ateistte olsa, Müslüman’da olsa ölecek. Kabir var. Ve oraya girilecek. Oraya girmek için de üç yol ve üç tarzdan başka yol yok. Onlar ne? İmanlı şekilde gitmek. Ve imanlı olduğu halde ya da imanlıyım deyip gafletle gitmek. Diğeri de imansız bir şekilde gitmek. Nereye layıksın ve hangi yoldan gidiyorsun Lütfen kendine bunu sor. Ben, şunu hatırlatmak istiyorum. Diyor ya, kabir var hiç kimse inkâr edemez. Direk meseleye ölümle girmiş. Çünkü Efendimiz (asm) diyor ya; Lezzetleri acılaştıran ölümü sıkça anın, diye. Ve Cenab-ı Hak demiyor mu; Siz nerede olursanız olun, ölüm sizi bulur. Sağlamlaştırılmış kalelerde ve burçlarda olsanız dahi, ölüm sizi bulur. Nisa Suresi Dedi ki böyle bir hakikat var, kaçamadığımız bir gerçek var, İşte burdakiler gibi. Binlerce planlarımızla beraber gömüleceğiz. Binlerce günahlarımızla beraber de gömüleceğiz. Ve hiç ölümü hayal etmediğin bir anda girecek belki de, O, ecel cellatı. İşte, burada bizim yapmamız gereken mesele ne? Yani bir darağacı kurulmuş, darağacı kurulduğunu düşünsene Ve herkes sırasını bekliyor. Yüzlerce insan var, sırayla ileride bir darağacı kurulmuş Sırası gelen oraya asılmaya gidiyor. Ve kimse, sağa sola kaçamıyor Eller, ayaklar bağlanmış bir şekilde Geriye gidiş yok. İdam sehpası, orada gel gel diye seni çağırıyor. Ve ama şöyle bir şey var, etrafta nefsinin hoşuna giden Ulaşamadıklarına burada ulaşabilirsin. Her şey var, etrafta. Bütün o günahlar, o levhiyatlar hepsi her yerde O idam sehpasına giderken onlara el uzatabilir misin. Onlara el uzatsan, onları elde etsen dahi İdam sehpasına giderken, o lezzetlerin sana elhem vereceğini bilmen Sana lezzet verir mi? Onlara ulaşabilir misin? Onlara el uzatır mısın? İşte biz, bu dünyada aynen bu şekildeyiz. Bir darağacı kurulmuş, sağdan soldan acziyet ve fakriyet Cihetiyle yaralar almışız. Manevi sıkıntılar içinde, hâla ebedi hayatını kaybedeceğin bir yolda, o darağacına idam sehpasına giderken, Sağda solda ebedi hayatını kaybettirecek günahlara elini atıyorsun. Akıllı bir insan, bunu yapar mı… İşte, o yüzden bugün aklını kaybetmeyen gençlerle konuşucağız. İşte, o cazibedar fitnelerden kurtulmanın çaresi, ölümü hatırla diyor. Ölümü hatırla. Ölümü düşün. Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Allah, İnşallah O’nun idrakında olmayı bizlere nasip etsin. Böyle üç yol var dedik, peki Müslüman kardeşlerim bu üç yolu biliyorlar ve bildikleri halde neden yokmuş gibi yaşıyorlar? Hiç kendine sordun mu Alperen? Deve kuşu gibi olduğumuzdan olmasın… Deve kuşunun bir özelliğini anlatıyor ya, Hani avcıyı gördüğü zaman, ne yapıyor deve kuşu, başını kuma sokuyor. O avcıyı görmediği için, o da zannediyor ki Avcı beni görmüyor, halbuki koca gövde dışarıda avcı onu avlıyor. İşte, biz de aynı öyle davranıyoruz. Gerçekleri bildiğimiz halde, Dünya işleri ve dünya meşkuliyetleri Dünyanın lezzetleri kumuna başımızı gömdüğümüz için O eğlenceler içindeyken, ölümü unutuyoruz. Ölümü görmüyoruz. Zannediyoruz ki ölümde bizi görmeyecek. Hâlbuki en unuttuğun anda gelecek, ölüm. Doğru mu kardeşim? Bütün insanlığın meselesi aslında bu hadiseden kurtulmak. Yani, kâbri kendisine hayırlı bir kapı eylemek. İşte, o yüzden de insan buna göre yaşamazı lazım iken, Az önce, en başta bahsettiğimiz hadiseler yüzünden O günahlar yüzünden Bundan mâhrum kalıyor ve sadece dilinde âhiret var deyip Ebedi hayatını kaybedeceği yollara giriyor. Diyor ki; Madem ihtiyarlık, hastalık, musibet ve her tarafta böyle vefiyatlar böyle ölümler, o dehşetli elemi deşiyorlar ve ihtar ediyorlar. Elbette o ehl-i dalâlet, o günahlara düşkünlüğüyle yaşıyanlar, Yasak zevk ve eğlencenin peşinde koşanlar Yüz bin lezzeti ve zevki alsa da, Yine o mânevî bir cehennem kalbinde yaşar ve yakar… Fakat, pek kalın olan gaflet sersemliği Muvakkaten geçici olarak onlara hissetirilmez. İşte, yasak zevk ve eğlenceler İnsana vazifesini unutturabiliyor. Ve bu yüzden de, genç kesim Allah’ı hatırlatan hadiselerden uzak kalmak istiyor. O vicdani sorumluluktan kurtulmak için, bunlara dalmak istiyor. Yani bu yüzden de İslamiyet’ten uzak bir şekilde Peygamberi ve Allah’ı inkar ederek yaşıyor. Çünkü neden, özgürlüğünü kısıtlayan bir şey olarak görüyor. Bizleri de öyle görüyor. Adam bizi gördüğü zaman kanal değiştiriyor Biz, onun önüne çıktığımız zaman Çünkü niye adama vicdan azabı oluyoruz. Yani, manevi olarak kalbinde, bu dünyada Allah’a inanmıyorsa Veyahut, kabire doğru giderken günahlardan kaçınmıyorsa O, manevi cehennemi bu kalbinde yaşar, diyor. Allah(c.c), öyle olanlardan eylemesin bizi. Çünkü, şöyle bir durumda var Hani asrın hastalığı ya ben de herkes gibiyim, diyor ya adam İşte o yüzden diyor ki; Hem deme ben de herkes gibiyim. Çünkü, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Musibetlerde, beraber olmak denilen teselli kabrin kapısında söner beş para etmez. Tek başına gideceğini bil ve kabre öyle hazırlan. Videomuzu beğendiyseniz, beğen butonuna tıklayabilirsiniz. Görüşleriniz için yorum yazmayı unutmayın. Yeni videolarımız için, kanalımıza abone olun. Altyazı: Emircan Gümüşsu
Tebliğ et!