Allah’ın Resulü Aleyhiselam şöyle buyurdu; “Hayra sebep olan, hayrı işleyen gibidir.” Diğer hadiste ne buyurmuştu? “Şerre sebep olan şerri işleyen gibidir.” “Hayra sebep olan da hayrı işleyen gibidir”, buyuruyor Allah’ın peygamberi Aleyhisselam. Kardeşlerimizden bir tanesi bu hadisi öğrenmiş ya. Sabah namazını kılıyor, tam yatacağı sırada aklına şöyle geliyor; Ya neden ben annemle babamı kaldırmıyorum? Allah’ın Resulü Aleyhisselam böyle buyurdu Onları da sabah namazına kaldırırsam, onlar da sabah namazını kılarlarsa, onların kıldığı namazlardan bir misli sevap da bana yazılacak. Sadece onları kaldırdığım için. Niye kaldırmıyorum? Hemen koştura koştura anne babasının yatak odasına tak kapıyı açıyor içeri giriyor. “Anne baba kalkın sabah namazına, haydi! Babası kalkıyor patlak gözlerle, “ne oluyor kardeşim ya, ne oluyor” diyor. “Ne yapıyorsun sen” diyor. Bu derviş hadisi anlıyor mu? Anlamış Gerçekten hadis böyledir. Her hayırlı işimizi bu insanlara öğretmemiz gerekiyor ve insanları hayra teşvik etmemiz gerekiyor ama bu kardeşin yaptığı yanlış. Neden? Çünkü bir anne ve babanın odasına girmeden önce kapıyı tıklatacaksınız. “İçerdekiler namaz uykudan hayırlıdır, sizi Allah’ın davetiyle davet ediyorum! Kalkın ve namaz kılın!” Baban Arnavut değilse dayak yemezsin korkma, ama Arnavutsa bu daveti yapma. Sen sadece şunu yap; Namaz! Başka bir şey deme Allah’ ın daveti falan deme sen buraya girme. Arnavut’sa tehlikeli tepkilerle karşılaşabilirsin. Çünkü Arnavutların özelliğidir, beysbol sopasıyla yatarlar. Herhangi bir hırsız gelebilir, şu olabilir falan filan diye kapıları açık bırakırlar. Gün içerisinde yaşadıkları stresi, Allah vere de hırsız gele bacaklarını kırayım diye beysbol sopasıyla yatarlar. Daveti yaparken yumuşakça davet yapmak lazım. Babamızın kim olduğuna dikkat etmemiz lazım. Arnavutlardan girdim mi ben duramıyorum kusura bakmayın. Derviş kardeşlerimizden bir tanesi ehliyetini kaptırıyor. Nasıl kaptırıyor. Bu derviş kardeşimizin kardeşi biraz kopuk bir tip, free bir tip. Kafasına göre takılan, namaz niyaz yok sohbet falan yok. Abisi koyu derviş, kardeşi alemci. Abisine şöyle diyor; “abi benim ehliyetim yok biliyorsun, sen bana ehliyetini ver nasılsa kardeşiz kemik hatlarımız falan birbirine uyuyor polisler bizi görünce meseleyi çakamazlar. Ya olur mu böyle şey, bunun adı sahtekarlıktır, olmaz öyle şey caiz değil, şu, bu, derviş başlıyor İslam’dan konuşmaya ama kardeş baskın çıkıyor. Abisinin ehliyetini alıyor. Arabayı kullanırken polis çeviriyor. Üç gün görmedi, beş gün görmedi, bir gün bu polis denk gelecek. Polis bunu çeviriyor kenara. Şimdi polis geçiyor şoför mahfilinin sol tarafına. “Ehliyet ruhsat kardeşim” diyor. Bu kardeş tak çıkartıyor ehliyeti ve polise veriyor ve şöyle yapıyor; Şirin gözükmeye çalışıyor polise, ehliyeti veriyor. Şimdi polis ehliyetteki resme bakıyor. Eğer adama bakarsa olayı kesin çözecek. Bu içinden dua ediyor, bana bakma, bana bakma, bana bakma. Polis önce resme bakıyor, sonra çocuğun suratına bakıyor, sonra bir daha resme bakıyor ve şöyle diyor kardeşim bu sen değilsin. Çocuğun tepkisi şu: “Olur mu öyle şey ya?” Sen biliyorsun bu sen değilsin ama önüne bir zırh koymaya çalışıyor. Olur mu öyle şey ya diyor. Polis diyor ki kardeşim ben bu işin eğitimini gördüm yıllarca, ben bu işi biliyorum, beni kandırmazsın, diyor. Bu sen değilsin, kemik yapın uymuyor, yüz hatların kemik yapın uymuyor, diyor. Sen gel bakayım buraya, bir üfle bakayım şu alete. Alete bir üflüyor bu dervişin kardeşi, içkili. Şimdi ceza kime yazılacak? Ceza ehliyet sahibine yazılıyor. Adam diyor ki ehliyetine el koydum. Ne kadar? Bir sene! Dervişin ehliyeti içki içmekten bir sene polisin elinde duruyor. Şimdi hocam ne olur? Bir sen araba kullanmaz bir sene sonra ehliyeti geri alır onlardan. Öyle değil. O bir yılın sonunda, iki ay kala, on ay sonra bu dervişi neye çağırıyorlar. Psikolojik tedaviye. İçki bıraktırma kurslarına. Hayatında ağzına bir damla içki sürmemiş adam nereye gidiyor? içki bırakma kursuna gidiyor. İmtihan var, imtihan var kardeşim. Allah her şeyle imtihan edebilir. Böyle bir kardeşle de imtihan olabilirisin. Dikkat et. Abi diyor gittik içki bırakma kursuna, tutuştuk otuz kişiyle el ele. Aynı o Amerikan filmlerindeki gibi. Sandalyelerin içinde otuz tane adam el ele tutuşuyor ve şöyle dedik diyor; “İçki kötü bişe, içki kötü bişe” Bu kelimeyi diyor otuz defa kullandık diyor. Bak “bir şey” değil “bişe”. Aşağılamaya çalışıyorlar. İçki içen adamları aşağılamaya çalışıyorlar. Bitti mi diyorum abi işkence, bitmedi diyor. Benden kompozisyon istediler diyor. Konu nedir? Bahset kuşlardan, çiçeklerden, araba kullanma, iş yapma onlardan… Hayır konuyu onlar seçiyor diyor. Konu nedir? Neden içki içiyorum? Efendiler kendinizi bu adamın yerine koyun on saniyede. Hayatınızda içki içmemişsiniz ve bir kompozisyon yazmanız gerekiyor. Neden içki içiyorum? Hadi bakayım hayal gücünü kullan. Çeşitli fanteziler üret. İçki içmedin ki sen nerden bileceksin bunu. Ama ben bunu şuna bağlıyorum. Bu kardeş Dexter’i çok seven bir adam olduğu için olmadığı bir adam rolüne soktu Allah Teala bunu. Devamlı Dexter’i seyrediyor. O da olmadığı bir adam rolüne girdiği için bu da olmadığı bir adam rolünde. İçki içmeyen bir adam ama içki içtiğini söylüyor. Bu Arnavutlar çok tehlikeli. Bu yüzden Allah Teala’ya devamlı dua etmek lazım; Allah’ım bizim gücümüzün yetmeyeceği yükü bize yükleme diye dua etmemiz lazım. Yine Arnavutlardan gideyim. Ramazan vakti… Ramazanda biz ne yaparız? Kur’an okuruz. Otuz kırk tane Kur’an’ı bir tane kardeşimiz arabasına alır evine götürür. Üç tane derviş, Arnavut bunlar. Gece vakti saat 12’de Kur’an’ları arabaya koyuyorlar, çıkıyorlar. Üçünün de kafasında takke var. Zikirli ilahileri açmışlar. Kafalar böyle gidiyor… Bir bakıyorlar ilerde çevirme var, polis. Arabayı kullanan şöyle diyor “Eyvah polis!” Sanki kaçakçılık yapıyor. “Eyvah polis!” diyor adam. Sağdaki şöyle diyor; “Takkeleri çıkartın!” Arkadaki şöyle diyor. “Kur’an’ları ne yapayım?” Ya Allah’ın Kur’an’ı bu ya, sana bir şey yapmazlar be kardeşim korkma ya. Ama bunu şuna bağlıyorum. O zamanlar başta İslam’a karış olan hükümetler vardı. Belki ondan korkmuşlardır. “Kur’an’ları ne yapayım” diyor. Şoför de şöyle diyor; “Koltuğun altına koy.” Ya bunlar nasıl insanlar kardeşim ya. Siz neyden korkuyorsunuz kardeşim ya? Polis bir açıyor camı, nerden gençler diyor. Abi gezmekten diyor. Ne gezmesi kardeşim, sen sohbetten geliyorsun. Polis diyor ki niye sizin gözleriniz parlıyor. Sizin gözleriniz parlıyor diyor. Yemiş burada nuru, yemiş burada nuru. Gözler parlıyor. Polisin aklına direkt olarak bir şey mi içti acaba geliyor. Yeni gelen kardeşler bunlar dört tane Arnavut yine sabah namazına gidiyorlar. Son model bir arabayla sabahın beşinde yollardalar. Polis çeviriyor. İnin bakalım aşağıya diyor. Şimdi bir adam son model bir arabayla sabahın 5’inde bir yerden çıkıyorsa bu ya Laila’dan çıkmıştır ya Reina’dan. Bir yerden çıktı bu. Son model araba görünce hemen çekiyor inin bakayım aşağıya diyor. Bu dört tane derviş aşağıya iniyorlar. Polis başlıyor aramaya. Bir elini cebine atıyor, bakıyor takke. Allah’ım ya! Arabanın torpidosuna gidiyor. İlk olarak nereye bakar? Torpidoya bakarlar. Torpidoyu açıyor bir bakıyor elifba cüzü. Yan tarafa bir bakıyor seccade. “Kardeşim siz hayırdır ne yapıyorsunuz?” “Abi sabah namazına gidiyoruz.” Tamam diyor kardeşim hadi gidin. Nereden nereye? Önceki dervişler nerede, bak bunlara nerede? Şimdi bu dervişler diyor ki hocam artık sabah namazına arabayla giderken muhakkak takkeler başımızda gidiyoruz. Polisler bakınca başımızda takke var haydi geç diyor. Devam diyor. Efendiler insanın ibret alması lazım. Her şey ibrettir bu derviş kardeşlerden ibret alın. Edebe mugayir işler yapmalım inşallah.
Tebliğ et!