Bu feyize, sekinete; bizim ihtiyacımız olduğu gibi kadınlarımızın da ihtiyacı vardır. Bu sohbetlere, bu ilimlere bizim ihtiyacımız olduğu gibi kadınların da ihtiyacı vardır. Kadınlar bu sohbetleri bu feyizleri almadığı zaman ne olur? Dünya’ya fazlaca düşkün olurlar. Kalplerinden dünya sevgisi gitmezse; bu sefer kocalarının başlarına kakmaya başlarlar. Kadınlar; aksidirler. Aksi olmalarının sebebi; Dünya’ya olan düşkünlükleridir. Çok fazla şeye gönül verdikleri için; elde edemedikleri her şeyde kocalarına kavga açarlar. Savaş açarlar! Efendimiz Aleyhisselamın hadislerinde zikrettiği: Kadınların cehennemde erkeklerden fazla olmasının sebeplerinden bir tanesi nedir? Kocalarına karşı küfran-ı nimet etmeleridir! Koca kendisine 10 nimet getiriyor. İstediği bir nimeti vermediği zaman kadın şöyle diyor: “Zaten bana ne yaptın ki?” Ya o, 10 tane nimet ne oldu? Hemen nasıl unuttun onu? Şeytan kadına bu nimeti unutturuyor. Bunun sebebi ne? “Feyizden mahrum kalmış kadın” İlim dinlememiş, sohbet dinlememiş… Hanımlarınız, akrabalarınız, bayan olanlar, etraflarında bir bayan hoca yoksa; internet üzerinden ehl-i sünnet hocaları dinletiniz. Senin sohbete ihtiyacın olduğu gibi, senin ilme ihtiyacın olduğu gibi bu kadının da ilme ihtiyacı var. Bu kadın bu ilimleri almadığı zaman ne olur? Feyizsiz bir kadın olur, aklı boş bir kadın olur. Sadece Dünyayı isteyen bir kadın olur! Erkek şehvete ve güce tabidir. Dünya yaşamında şehveti ve gücü çok sever. Kadınsa; süse tabidir. Süse aşıktır, tapar! Süsü çok sever. Perde alır, 5 sene sonra değiştirmek ister. Ya yırtılmadı, bozulmadı, perde..! Evi gizliyor mu? Gizliyor! Daha ne yani. Neden ikinci bir perde istiyorsun? “Değiştirelim bunu” der. Bu şeytanın istediği bir şeydir. Bu israftır. İsraftır! Kardeşler, tam buraya gelmişken sizden bir ricada bulunacağım. Hiçbir kardeş, Allah rızası için söylüyorum, bize hanımını şikayete gelmesin! “Kelin merhemi olsa kendi başına sürer!” Kardeşler, hiçbirinizin hanımı; benim hanımım kadar asi ve aksi olamaz! Allah Teala Hazretleri, bize Nuh’un hanımı gibi bir hanım vermiştir. İmtihan… Bu Dünya imtihan dünyası… İmtihan edileceğimiz şeyleri biz seçemiyoruz. Allah Teala takdir etmiş. Dayanacağız, sabredeceğiz. Direneceğiz. Boşayıp atmak kolay! Sabredeceksin, sabredersen mükafatı var! Sen boşu boşuna gelip de bana hanımını şikayet etme! “Söyletme bana derdimi! Söyletirsen bana derdimi; ezer geçer senin derdini! ” Kardeşler! Hz.Ömer (radiyallahu anh) Allah ondan razı olsun. 2. Halifemizdir. Emiru’l-mü’minin. Sahabeden bir tanesi geliyor. Hanımını şikayet edecek Halifeye. Ki Halife, hanıma gitsin bir kaç nasihatte bulunsun. Kapısına bir geliyor, bir bakıyor içeriden bağrışma sesleri… Bağrışma sesleri ama hep kadın sesi geliyor. Halife Ömer şöyle diyor: “Peki hatun. Tamam hatun. Yapacağız inşallah hatun” Hz. Ömer çok zenginken halife oldu, fakir oldu. Şimdi bizim yöneticiler; fakir yönetici oluyor, zenginleşiyor. Halife Ömer zengin yönetici oldu, fakirleşti. Ticaretle alâkadar olamadığı için müslümanların derdi ile ilgilenmekten, fakirleşti. E fakirleşince, kadınlar süse giyime düşkün! Daha önce aldığı elbiseyi alamıyor, daha önce yediği yemeği yiyemiyor. Boyuna Halifenin kafasına kakıyor! “Bu görevi niye kabul ettin sen? Bak bunları yiyorduk, bunları içiyorduk…” Kadınlar böyle kardeşler. Sabredeceğiz, idare edeceğiz. Halife diyor ki: “Tamam hatun, hallederiz hatun, sen sıkılma hatun.” Geçiştiriyor! Bir bakıyor o, hanımını şikayete gelen Sahabi; “Ya beterin beteri varmış, diyor. Koca Halife! karısına bir laf edemiyor!” “Ben en iyisi diyor. Sessiz sakin evime doğru gideyim. Beterin beteri var diyor. Böyle bir hanım da sahibi olabilirdik” diyor. “Çok şükür Mevla bana daha az beterini vermiş diyor. Ben buna en iyisi sabredeyim” diyor. Kardeşler, herkesin bir imtihanı var! Ama Efendimiz Aleyhiselam ne buyuruyor? “Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en güzel davrananızdır.” Bak! Çok namaz kılanınız demiyor, çok Hacca gideniniz demiyor. “Hanımlarına karşı en güzel davrananızdır.” diyor. Kadınlar için ne buyuruyor Hocam? Kadınlar için de Peygamberimiz Aleyhisselam şöyle buyuruyor: “Kadının cihadı, kocasıyla iyi geçinmektir.” Bir kadın kocasının aksiliklerine sabrederse, onu kırmazsa ve onu getiremediği bazı nimetler dolayısıyla aşağılamazsa bu kadın cennetliktir! “Kadının cenneti evidir.! Bu da başka bir hadis-i şerif. Evinde çocuğunun eğitimiyle alâkadar oluyor. Ve kocasının huysuz ahlaklarına sabrediyor… Bu kadın cihad sevabı alıyor. Kardeşler! Cihad sevabı.. Yolumuzun büyüklerinden Ebu’l-Hasan Harakani Hazretleri vardır. Harakani… Bu mübarek; Bâyezîd-i Bistâmî Hazretlerinin kabrine ziyarete gidiyor. 15 sene kadar, kabrin bakımıyla alâkadar oluyor. “15 sene mübareğin ruhaniyetine rabıta yaptım” diyor. Sonra Halife oluyor. Silsilemizde, Bâyezîd-i Bistâmîden hemen sonra kim gelir? Ebu’l-Hasan Harakani Hazretleri gelir. Onun devrinde yaşayan bir kişi var. Kim bu? Filozof. İbn-i Sina. Bir hekimdir, aynı zamanda filozoftur. Felsefeyle uğraşır. Sıkıntılı bir adam. Akaid konusunda ciddi sıkıntıları var. İmam Gazali Hazretleri, Cennetin ve Cehennemin ebedi olduğunu inkar ettiği için küfürle itham etmişir, İbn-i Sinayı. İnşallah son nefesinde tövbe emiştir. Bir adam derse ki; Cennetin sonu var; kafir olur! Allah diyor ki: “halidine fi ha” “Orası ebedidir.” Sen diyorsun ki: -Sonu var! Allah diyor ki böyle, sen diyorsun ki: -Yok öyle değil. Allah bilmiyor, ben biliyorum” Haşa ve Kella! İbn-i Sina böyle demiştir. Allahu alem ümid ediyoruz inşallah son nefesinde tövbe etmiştir. İbn-i Sina, tasavvuf erbabına karşı çok merhametliydi. Çok muhabbeti, aşkı vardı. Ne zaman fırsat bulsa tasavvuf ehlini ziyaret ederdi. Ziyaret ettiği zatlardan bir tanesi kim? Ebu’l-Hasan Harakani Hazretleri. Evine bir gidiyor, kapıyı çalıyor. İçerden bir ses: -Kimsin? Kadın sesi.. İşte ben Ebu’l-Hasan Hazretlerini ziyarete geldim. Biraz muhabbet edeyim, feyiz alayım diye… -Yok öyle biri burada! Ne Hazreti? Kimmiş o? diyor. Karısı kocası hakkında diyor ki: “Kimmiş o?” diyor. -Nereye gitti, diyor. Bari gittiği yeri söyleyin, diyor. Yengecim, ablacım… Gittiği yeri söyle. Bari orada bekliyeyim ya da yanına gideyim. “-Odun toplamaya gitti ormana. O hayırsız adam!” diyor. “- Ondan ne hayır gelir?” diyor. Allah dostuna söylediği lafa bak! -“Allah u Ekber” diyor. “Öyle bir Veliye, böyle bir kadın!” “Nasıl olur” diyor. Bekliyor kapının önünde… Ebu’l-Hasan Harakani Hazretleri binmiş bir aslanın sırtına. Arka tarafları da odunları koymuş, aslanın sırtında: “Yürü oğlum” diyor. Aslanla beraber eve doğru geliyor. İbn-i Sina diyor ki: -Ya Efendi, bu ne hal? diyor. Aslanın sırtına binmişsin. Mübarek anlıyor, yüzü düşmüş, hanımla görüşmüş belli. Bir kaç kelam yapmışlar… Ebu’l-Hasan Hazretleri diyor ki: “Evdeki kurda sabretmeseydik, Allah Teala bu aslanı bize memur etmezdi.” Evdeki kurdun, huysuzluklarına sabrettiğimiz için Allah bize böyle bir nimet verdi. Yıllar sonra İbn-i Sina, tekrar mübareği ziyarete geliyor. Bir bakıyor; mübarek odunları sırtına almış. Aslan yok! Keramet gitti! Evliyanın kerameti gitti! -Efendi, diyor. Ne oldu sen aslana biniyordun? Aslanla beraber getiriyordun bu odunları… -Kardeşim, diyor. O benim hayırsız bir hanımım vardı. Aksi bir hanımım vardı. Hanım vefat etti. Ben de gittim, bir kere daha evlendim. Bu kadın da Sahabe kadınlar gibi çıkmaz mı! Ne desem, “tamam bey” diyor. “Tamam efendim” diyor. Ve Allah Teala o sabretmemize karşı bize verdiği nimetleri birer birer çekip aldı. İmtihan olmazsa nimet olur mu? İmtihan olmazsa derece artması olur mu? Meleklerin derece artması yok! Çünkü; nefis yok! Sabredecek bir şeyleri yok! Neye memur edilirlerse, onu yaparlar. Bir adım ileri ya da geri gitmezler. Ama bizde nefis var! Sabredecek misin, etmeyecek misin? Bu namazı kılacak mısın, kılmayacak mısın? İmtihan, imtihan, imihan… Her günümüz imtihan kardeşler! “Öyle bir hanım olmadığı için. Şimdi, evimizdeki kurt öldü. Evimize bir ceylan geldiği için ahlaklı, güzel bir ceylan geldiği için Allah Teala bizden o kerametlerini alıverdi.” diyor. Kardeşler! Allah Teala evimizdeki kurtları ceylana çevirsin. Bize de ağır imtihanlar vermesin. Amin ya Muin. Bu kadınlar feyiz almazsa kardeşler; beyinleri boşalır. İlim öğrenmezlerse; akılları sadece Dünya’ya çalışır. “Ona nasıl hava atarım? Ayşe’ye nasıl hava atarım? Naciye’ye nasıl halılarımla övünürüm?” Bunu der, der, der.. Beyinler zayıflar, zeka zayıflar. Zeka zayıfladığı zaman ne olur? Allah’ın hükümlerini, sakız gibi çiğnemeye başlar, reddetmeye başlar. Haberlerde seyrettim geçen hafta. Bir Belediye, Devlete ait bir arazide Camii yapacak. O beldedeki halk da diyor ki Belediye’ye: “Yapamazsın, Camii yaptırmayız!” -Niye? -Ezan sesinden rahatsız oluyoruz. Ben müslümanım diyen bir adam, ezan sesinden rahatsız oluyorum, diyebilir mi? Ezan, İslam’ın şiarıdır! Ezan, İslam’ın işaretlerindendir. Bu bir çana, boruya ya da davula benzemez! İnsan sesiyle yapılmak zorundadır bu davet! Çünkü: Allah’ı methetmek vardır orda! Bir müslüman derse ki: “Ben İslam’ın işaretlerine karşıyım!” Kafir olur! Bunlar ne diyor? -Biz rahatsız oluyoruz. Şimdi, toplanmışlar orada 100-150 kişi. “Burada camii istemiyoruz! Burada ezan istemiyoruz! Sabah sabah ezan sesiyle kalkmak istemiyoruz.” Dövizler açmışlar ya! Allah u Ekber! Gazeteciler ve televizyoncular gitmişler oraya, röportaj yapmaya! Bir tane kadını çevirdi. 65-70 yaşlarında bir kokana! Kadına mikrofonu uzattı: Hanımefendi diyor. -Neden burada camii yapılmasını istemiyorsunuz? -Kardeşim diyor. Uzakta bir yerde yapsınlar diyor. Zaten etrafta, civarda camii var diyor. Burada yapmasınlar. Mesele ağaç falan da değil! Önceki bahane ağaçtı. Burada ağaç falan meselesi de yok! Açık alan. Senin derdin ne diyor? Hanımefendi diyor. Bak şimdi soruya bak! “Siz müslüman mısınız?” Elhamdürillah! Bak! Dikkat edin! Lillah değil, rillah! Elhamdüllillah demeyi de bilmiyor! Dedesinden, ninesinden duymuş: “Elhamdürillah, müslümanım” diyor. “Ama ezan sesinden de rahatsız oluyorum” diyor. Allah u Ekber! Sübhanallahi ve Bihamdihi! Bu milleti nasıl böyle boşalttılar? Bu milletin zekasını nasıl böyle sıfıra indirdiler? Nasıl? Sıfır altı bu! Sıfır altı! Bak! Soru 1: Müslüman mısın? -Elhamdürillah müslümanım! Soru 2: Ezan? Ezandan niye rahatsız oluyorsun? “Rahatsız oluyorum!” Bir müslüman bu kelimeyi nasıl kullanabilir, kardeşler? Bir müslüman nasıl bu şekle, bu hale gelebilir? Kim bozdu bu müslümanları? Kim bunların beyinlerinin tamamını yok etti? Kim bunların kalplerindeki muhabbeti, İslam sevgisini aldı götürdü? Allah bu insanları kurtarsın!
Tebliğ et!