Bize olayı şöyle özetliyor. Allah aşkına tedaviye bakın. “Sizden biri mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca, bakışına bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin.” Mal ve mevkice muhakkak bu dünyada bizden üstün olanlar var. Resulullah Aleykisselam buyuruyor ki: “Ona baktığın zaman, senden zengin olana orada durma, bakışını senden aşağıdakine de çevir.” diyor. Devam ediyor: “Böyle yapmak Allah’ın üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.” Eğer bakışını aşağı çevirmezsen, bakışın orada sabit kalırsa ne olur? Allah’ın sana verdiklerini tamamını unutursun. “Allah’ım sen buna niye bu kadar çok fazla verdin ya? Bana vermedin bunları. Demek ki sen bana zulmettin.” Haşa ve kella. Bunu dersin. Dememen için ne yapacaksın? Bir adım aşağı bakacaksın. Bir adım aşağı. Sahabelerden bir tanesi diyor ki: “Ben devamlı zenginlerle beraber olurum. Devamlı onların davetlerine giderdim. Devamlı onlarla gezerdim ve devamlı hâlimden şikayetteydim. Neden ben onlar gibi değilim? Benim onlardan neyim eksik? Ne zaman ki Resulullah Efendimizden bu hadisi şerifi işittim sallallahu aleyhi ve sellem, zenginlerle düşüp kalkmayı bıraktım ve artık kendimden daha aşağıdakilerle beraberim.” Bu gururlanmamak için yapmamız gereken bir meseledir kardeşler. Zengin arkadaş düşünün ya, basit bir örnek vereceğim. Aynı mahallede oturan iki arkadaş yine. Aynı mahalle örneklerime dikkat edin! Zengin olan arkadaş diğer arkadaşını evine çağırıyor. “Kardeş, gel eve playstation oynayalım.” diyor. “Yeni babam playstation aldı 4, ekran bir metre.” O tabirleri bilmiyorum o yüzden bir metre düz gidiyorum, anlayın beni. “Kocaman bir metre ekran var, playstation 4. Pes turnuvasına var mısın kardeşim?” diyor. Şimdi bu fakir de diyor ki: “Ya bende playstation 2 var, benim de babam aldı.” diyor. Ama karşıdakini bu tarafa davet edemiyor. Ekran minicik, eski televizyonlar, arkası tüplü. Öbüründe HD ekran, kocaman ve playstation 4. Orada oynayacağın maçta sanki tribünde gibi olursun, burdaki gibi olmaz. Bu playstation 2 sahibi gariban kardeş, arkadaşının evine gidiyor. Bir saat iki saat boyuna oyun oynuyorlar orada. Tabii namazlar mamazlar hepsi uçup gidiyor. Arkadaş tabii zenginliğin verdiği kibirle annesine emir veriyor, babasına emir veriyor: “Baba yarın bana şunu da al, baba kol bozuldu bana yeni bir kol al, baba şu tişörtü istiyorum bana al!” Babası da hep şu cevabı veriyor: “Peki oğlum, tamam oğlum.” Baba, oğlu kaybetmiş. Annesine diyor ki: “Anne bize çay getir, anne bize kola getir, anne bize cips getir.” Anne, oğlunun sözünü iki yapmıyor. Annesi de oğlunu kaybetmiş. Gariban çocuk bunu görüyor. Çocuk ne diyorsa evde iki denmiyor. Playstation 4, kocaman ekran, çocuğun özel odası… “Bizdeki hayat mı ya?” diyor. “Bizdeki baba mı ya?” Böyle çok çocuk var kardeşler. “Bendeki de anne mi ya. Şu anneye bak melek gibi.” diyor. “Devamlı çocuk ne istiyorsa getiriyor.” diyor. Tostlar mostlar, çikolatalar havalarda uçuşuyor. Aşağılıyor, kendi evini aşağılıyor. Sonra çocuk evine gidiyor, ne oluyor? Babasına gider yapıyor, anasına gider yapıyor, atarlı giderli konuşuyor. “Nasıl insanlarsınız ya, bırak playstation 4’ü, 3’ü bile alamadınız bana.” diyor. “3’ü bile alamadınız.” diyor, atar yapıyor ya. Hâlbuki baba gariban adam, faturaları ödemekle meşgul. Adamın derdi, ay sonuna faturaları yetiştireyim. Sıkıntısı bu. Çocuk onun hesabını yapmıyor ki, çocuk keyfinin derdinde. Çocuk zekâsı. Memnun kalmıyor, hayatından memnun olmuyor ve devamlı kardeşleriyle huzursuz, aile bireyleriyle huzursuz. Bunun olmaması için ne yapması lazım? Çocuğun bu arkadaşına devamlı gitmemesi lazım. Ara ara bu arkadaşını evine davet etmesi lazım. “Kardeşim hep senin evde olmaz kusura bakma. Sen de geleceksin benim evime.” “Ama işte sendeki pasif falan…” “Öyle bir şey yok nefsini tatmin edeceksin kardeşim. Nefsini terbiye et, sen de benim evime gel.” Bunu demesi gerekiyor. Kontrol devamlı zengin çocukta olduğu zaman fakir onun tahakkümü altına geçer. Sonra fakir ne olur? İtikadi olarak çok zayıfsa, bu işin sonu intihardır. Sonra bu ana baba bize mesaj yolluyor: “Oğlumuz böyle iken böyle, şöyle iken şöyle.” Başlıyorlar bize dert anlatmaya. Soru bir sayfa, cevap iki satır. Allah Teala bu insanlara izan versin. (Amin) Akıl, fikir versin. (Amin) Dolayısıyla kardeşler, her zaman bir adım alttakine bakacağız ve hâlimizden memnun olacağız. Bütün bu olaylar, Resulullah Aleyhisselam’ın bütün bu tavsiyeleri kalbimizdeki hasedi atmamız içindir. Haset; yaptığımız amelleri yoğa çeviren, yaptığımız işlerin temeline dinamit koyan bir ameldir. Bak güzel ameller yapıyorsun ya, Resulullah Aleyhisselam’dan delil getiriyim. Efendimiz Aleyhisselam buyurdu: “Ateşin odunu yemesi nasılsa, haset de güzel amelleri öyle yer.” Kış geldi ateşe odun atıyoruz. Ateş ne yapıyor odunları? Sıfıra indiriyor, sıfır. Haset nedir? Çekememezlik. Başkasının elindeki nimetin ondan gitmesini ve kendine gelmesini isteme. Bir kulun kalbinde bu varsa, bak İslam nasıl içimize müdahale ediyor. İçime bile karışıyor Allah. İçimizden geçen duygulara bile karışıyor. “Şuramıza karışsın, buramıza karışmasın.” “İşime karışmasın, eşime karışmasın, camime karışsın!” diyen Müslümanlar. Sahte Müslümanlar. Allah aşkına şu ayetleri bir okuyun ya. Kalbimizden geçen duygulara bile Allah müdahale ediyor. “Bunu geçirmeyeceksin kalbinden, bunu yapmayacaksın!” diyor. Şu hâlde kardeşler buna dikkat edeceğiz.
Tebliğ et!