Kadın da iki sebepten kocasına bağırır. Bir; “Perdeleri değiştireceğim, para ver.” İki; “Kına varmış, yeni elbise alacağım, para ver.” İnsanlar için yaşayan, insanlar için yaşayan kadın… Sen bunun için yaratılmadın! Perdeler yırtılmamış, evimizin içini örtüyor mu? Örtüyor. Dışarıdan bakışları engelliyor mu? Engelliyor. Ee ne var şimdi yeni perde alsan ne olur? “Ya işte yeni modeller çıkmış.” Sen bunun peşinde koşturma, teknolojinin peşinde koşturma, yetişemezsin. Kardeşler! “Şu telefonun yenisi çıktı, bu bilgisayarın yenisi çıktı, ay iPad’in yenisi çıkmış.” Hiç boşuna koşturmayın, yetişemezsiniz. Ne kadar hızlı futbolcu olursanız olun, futbol topu kadar hızlı olamazsınız. Bu mümkün değildir, fizik kurallarına aykırıdır. O zaman sen ne yapacaksın? İhtiyacımı görecek kadar bana yeter. İhtiyacımı görecek kadar. Evinin perdesi yırtık değilse sen o perdeyi değiştirme. İsraf! Kuran diyor ki: “…velâ tusrifû” (A’râf, 31) “İsraf yapmayın, israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” Allah israf edenleri sevmez! Senin perdende hiçbir sorun yok. Sırf karşı komşun Naciye’ye hava atmak için perdeyi değiştirmek istiyorsun. “Naciye’yle her sabah camdan cama görüşüyoruz. Onun perdeleri iki yılda bir değişiyor. Benim hâlâ perdem altı sene önce evlendiğimiz gibi, aynı perde.” diyor. Yırtılmış mı? Bana somut gel somut. “Perden yırtıldı mı yırtılmadı mı?” “Yok, yırtılmadı.” “Değiştirme, ne gerek var?” “Ama bana hava atıyor. Camdan bir şeyi silkelerken perdeyi böyle okşuyor ve Naciye bana hava atıyor.” Naciye için yaşayan Ayşe. Sen, sen böyle olma! Sen hayata Naciye’ye hava atmak için gelmedin. Sen Allah’ın emirlerini yerine getirmek için geldin. O perdeyi alma, git çocuğuna elbise al, ayakkabı al. Git çocuğuna yeni kitaplar al. Kocana bir ehlisünnet âliminin kitabını al, okusun. İslam’ı öğrensın kocan. Paranı boş yere harcama. Kadın da kocasına iki sebeple bağırır: Bir, perde; iki, yeni elbise alacağım. Bütün evli erkeklerin çektiği büyük bir sıkıntı. Bir gardırop denilen bir olay vardır, gardırop. Cehennem bekçisi gardırop! Bütün evli erkeklerin yatak odasında gardırop vardır. Garip bir şey söyleyeyim. Gardıropların 4’te 3.5’u hanıma aittir, 4’te 0.5’i erkeğe aittir. Bakın bu istisnasız bütün Müslüman erkeklerin evinde geçerlidir. İstisnasız! Hepimizin evinde ayakkabı bölümü vardır, ayakkabıların konulduğu yer. Bu ayakkabı konulan yerin 9/10’u kadınlara aittir, 1/10’u erkeğe aittir. Erkeğin ayakkabıları üst üstedir. Yan yana durmaz. Şu anda Müslümanların gardıroplarla ayakkabıları bu şekildedir. Benim bile bütün, evde elbiselerim üst üstedir. Derviş usulü. “Bu adam derviştir, sesi çıkmaz. Ne olur? Elbiselerimi yayayım.” Her kadının evinde yüz tane elbisesi var. Mübalağa etmiyorum bu rakamda, yüz tane elbisesi var ve hâlâ diyor ki: “Fatma’nın kınası var, kızını verdi. Oraya gideceğim, yeni elbise alacağım, para ver.” Koca diyor ki: “Hatun ödemeler var, bak faturalar geldi, ödeyeceğim.” Hemen kadın eşek moduna geçiyor. Aynı kocanın eşek moduna geçmesi gibi. Kadın eşek moduna geçiyor ve sesini yükseltmeye başlıyor: “Nasıl vermezsin? Ben senin için saçımı süpürge ettim.” Ses yükseliyor. Allah diyor ki: “Sesini yükseltme!” Sesini yükseltme! Ben sana bu kadar nimet verdim. Sağlığın var, kocan var, çocuğun var. Şu anda mahallelerde kocasız yaşayan, otuz yaşına gelmiş, kırk yaşına gelmiş bir sürü bekâr kadın var. Maddi imkânlar ciddi anlamda sıkıntılı olduğu için, ev kiraları, yeni ev almalar, daire almalar ciddi sıkıntılarda olduğu için ve kadınlarımız dizi manyağı olduğu için, çok yüksek nispette zengin kocalar aradıkları için evlerde bir sürü bekâr kız var. Bir sürü! Evlenmemişler! Sen, bir kocaya sahipsin. İki, iki tane çocuğun var. Üç, gardırobunda doksan tane elbisen var ve hala kocana bağırıyorsun. Ve diyorsun ki: “Bana elbise alacak para ver. Gidemem, eski elbiselerimle gidemem!” Doksan tane elbise var, hangisi bilir senin ne giydiğini ya! Doksan tane var. Beş sene önce giydiğin elbiseyi giy, olsun bitsin ya! Kardeşim bana mesaj atmış. “Hocam.” diyor, bak enteresan mesajları paylaşıyorum. “Hocam, son sekiz ya da dokuz aylık sohbetlerini kronolojik olarak Youtube’dan tamamını seyrettim. Bir tane bile atlamadım. Bir şeyi fark ettim. Lütfen, beni yanlış anlama ve niyetimi kötü düşünme. Seni çok seviyorum, sakın beni engelleme.” diyor. Başlangıçta benim yolumu yapıyor, sakın beni engelleme! Merakla bekliyorum. “Lütfen beni yanlış anlama ama beş tane gömlek giymişsin hocam.” diyor ya. “Sekiz ayda beş tane gömlek giymişsin hocam.” diyor ya. “Senin başka bir gömleğin yok mu?” diyor. “Kardeşim!” dedim, ben de cevap yazdım. Ama mesajı okuduğum zaman önce bir güldüm. Bir üç beş dakika güldüm. Adamın dikkat ettiği şeye bak. O kadar bilgi aktarmışım, o kadar ayet, hadis, o kadar menkıbe, o kadar latife, o kadar bilgi… Fıkıh, hadis, siyer, tasavvuf… O kadar bilgi vermişim, adamın takıldığı yere bak! “Beş tane gömlek var hocam.” diyor. “Sekiz ayda beş gömlek değiştirmişsin. Hep aynı gömlekler, başka bir şey yok mu?” diyor. “Kardeşim, öncelikle mesajında çok güldüğümü beyan etmek zorundayım.” dedim. “Allah razı olsun. Fakat sen yanlış kanala girdin galiba, ben manken değilim. Bu kanal mankenlik kanalı değil. Ben manken değilim.” Bunlar boş iş. Bu önemsiz bir iş, hiç önemsemem. Benim dolabımda beş tane gömlek var. Yaz kış altıma bir şey giyer o gömleği giyerim. Yazın da dört tane kısa kollu var, başka bir şeyim yok. Umrumda değil. Hayatım çok kısa. Bu planları yapamam, çok kısa bir hayatım var. Bu hayatta tek bir gayem var: Nasıl İslam’ı bir tane daha adama öğretebilirim? Neden? Sonsuz hayatı biliyorum. Ben bu kitabı okudum. Allah’ın kelimelerini okudum. Benim görmediğim, aklımın eremeyeceği binlerce mesele anlatıyor. Cennet ve cehennem. Bunlara akıl ermiyor. Binlerce mesele ve ben iman ettim. İman ettim ki Allah’ın dedikleri, cennet ve cehennemle alakalı, mahşerle, sıratla alakalı tamamı gerçektir. Yakini olarak iman ettim. “Ellezîne yu’minûne bil gaybi…” (Bakara, 3) ayetini okuyup geçmedim ben. “Mü’minler o kimselerdir ki görmediklerine iman etmişlerdir. Gayba iman etmişlerdir.” İman ettim. Şimdi, bu kitaba iman etmiş bir adam elbisesinin gösterişine bakmaz ki. Daha önemli işlerim var benim, bunları düşünemem. Adamın takıldığı nokta bu. Şimdi kadınlarımız da iki yerde çok fazla bağırıyor. Kocasına sesleniyor, seslerini yükseltiyor. Bu, bu kardeş, bu bayan ablalar hayvanlaşıyor. Tıpkı az önce zikrettiğim erkek gibi insanlıktan çıkıyor. Ama Allah bize ne diyor? “vagdud” (Lokman, 19) “Sınırlı tut.” “Sınırlı tut, sesini yükseltme.” Peşinden yaptığı benzetmeye bak: “…Seslerin en çirkini bağıran eşeğin sesidir.” (Lokman, 19) Şu misale bakın! Resulullah Aleyhisselam bir açıklama getiriyor. Bağıran iki tane hayvan söylüyor hadis-i şerifte. Övgüler ve selam Efendimiz’in üstüne olsun. (Amin) Diyor ki: “Bir yerde bir horozun öttüğünü işitirseniz…” Horozlar ne zaman ötüyor? Tam sabah namazında. “Allah’tan rahmet isteyiniz. Horozun öttüğünü işittiğiniz zaman, Allah’tan rahmet isteyiniz. Çünkü o melekleri görmüştür.” Hepsinin vazifesi nedir? Bizi sabah namazına kaldırmak. Yine Resulullah Aleyhisselam devam ediyor. “Bir yerde eşeğin anırdığını bağırdığını görürseniz, şeytandan Allah’a sığının.” “Euzübillahimineşşeytanirracim.” Neden? Çünkü o şeytanı görmüştür. Anladınız mı? Bilimin tespitini söyledim. İki sebepten dolayı eşek bağırır. Üçüncü sebep nedir? Bu da manevi tespit. Resulullah Aleyhisselam yapmış. “O şeytanı görmüştür.” Şeytanı gördüğü için bağırıyor. Şimdi… Bu eşektir, bu insan değildir. Buna gidip ben yarım saat sohbet yapsam, “Eşek kardeş, bağırma be!” Bak, Allah Teâlâ Kur’an’da diyor ki: “Bağırma.” Allah Ku’ran’da senden bahsetmiş eşek kardeş. Sesinin kötü çıktığından bahsediyor. Bak, eşeğin sesini bir ölçüyle yakınlaştırıyım. Testereyi aldınız ve bir tenekeyi kesiyorsunuz. Jırt, jırt, jırt… Tahta değil ha. Tahtanın kesiliş şekli keyif verir. Testere ile demiri yahut da tenekeyi kestiğinizi hayal edin. Çıkarttığı ses iğrenç bir sestir. İçiniz gıcıklanır. Dur daha kötü bir örnek vereceğim. Çocukken çok yaşadığım bir şey. Gazoz kapağını ayağının altına alıp sağa sola ittiren arkadaşlarınız. Hatırlayın o sahneyi. Çocuk bakkala gitmiştir, bir gazoz alır. Gazozun kapağını açar, yere atar. Ondan sonra gazoz kapağını ters bir şekilde, o tırtıklı yeri zemine gelecek şekilde atar, ayağını üstüne vurur. Ve sonra ileri iter, geri çeker. İleri iter, geri çeker. Muahkkak o çocuğun etrafındaki çocuklardan birkaç tanesinin içinde acayip duygular oluşur. Ve şöyle der: “Yapma şunu, yapma şunu!” O ses çok tiksinti verici bir sestir. Eşeğin sesi de aynen kulağımıza böyle gelir. İşte bağıran insanların sesi, edep ehline göre, İslam âlimlerine göre aynen bu eşeğinki gibi tiksinti vericidir.
Tebliğ et!