Bir… iki… üç… diye kırka kadar saydığımız zaman dünyanın bir yerlerinde birisi intihar edecek. Düşünsenize bir, iki, üç dediğinizde 9 kişi dünyada ölüyor. Ve bir kısmı imanlı, bir kısmı hayatın anlamını bulmuş Rabbini bulmuş. Bir kısmı imansız ebedi bir helaket kapısını kendine açmış bu dünyadan ayrılmış geri dönüşü olmayan bir yola girmiş. Bir gün Allah Resulü (asm)’a haber geldi, Yahudilerden birisinin çocuğu vefat etmek üzereydi. Allah Resulü (asm) cübbesini topladığı gibi yola çıktı. Ve eve yaklaştığında, evden bir tabutun çıktığını gördü. Ve gözleri yaşardı Allah Resulü (asm)’ın. Defalarca arka arkaya şu cümleyi söyledi. ”Yetişemedik elimizden kayıp gitti, yetişemedik elimizden kayıp gitti…” Peki 7.7 milyar insanın olduğu şu dünyada, her gün 250 bin insanın bu dünyadan ayrıldığı belki de imansız ayrıldığı bu dünyada bize düşen nedir? Neme lazım demek midir? Yoksa, yetişemedik bugün yüz binlerce insana yetişemedik, neden çalışmadık, neden gafletteyiz? Neden gecemiz gündüzümüz boş işlerle geçiyor, bize zerre kadar faydası olmayacak işlere neden ömrümüzü gömüyoruz da bu kadar hakikate muhtaç olan insanları görmezlikten geliyoruz? Ufak bir şeyi kaybetmiyorlar. Ebedi hayatını ebediyyen kaybediyorlar! ”Yetişemedik…” diye diye 10 yıl önce bir serüvene başladık. Birkaç gençtik biz. Sözler Köşkü, ”Yetişemedik.” dediğimiz insanlara nasıl ulaşabiliriz? Fiziksel olarak kapı kapı dolaşsak, insanlara anlatsak broşürler versek biter miydi 7.7 milyar insan? Bunun kolay bir yolu olmalıydı, bir kamera bir internet kablosuyla 1.7 milyonluk kocaman bir YouTube ailesi olmayı nasip etti Allah. Kiminin namazına vesile oldu bu, kiminin tesettürüne, kiminin gayr-ı meşru hayatı tamamen terk etmesine. Kimisi ateizmin girdapları içerisindeyken ”Kafamdaki sorulara cevaplar arıyorum.” diye gelipte cevaplarını alanlar oldu. Sadece bir YouTube kanalı değil, aynı zamanda bir medrese. Her ay binlerce insanın gelip, sorularına cevaplar bulduğu, çayını kahvesini içip, Kuran’ını, kitabını okuyup kendini manevi olarak geliştirdiği bir medrese. Yaklaşık 10 yıl önce başlayan serüven, elhamdulillah şu an milyonlara ulaştı. Ufak bir kamera ve bir internet kablosuyla evlerin içine girip ailelerin misafiri olduk. Peki yetişebildik mi? Bitti mi bütün dünya artık bu hakikatlerle mi tanıştı? Dünya çok büyük ve biz ilk gün başladığımızda bizi milyonlara ulaştıran Rabbimize, güveniyor ve tevekkül ediyor ve dua ediyoruz. Diyoruz ki, Rabbim bizi milyarlara ulaştır. Sonsuz güç sahibi olan Sensin, biz nefsimiz için istemiyoruz Allah’ım… Senin davay-ı Kuran-iye’ni dünyada güneşin doğup battığı her yere ulaştırıp… ”Yetişemedik.” dediğimiz bir kişi bile kalmayıncaya kadar, kanımızın son damlasına kadar, alacağımız son nefese kadar Senin davanı her yerde haykırmak, anlatmak istiyoruz, diye dualar ediyoruz niyazlar ediyoruz. Ve bunu izleyen ve dinleyen binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kardeşimizin de ”Amin.” sadalarını işitiyoruz. Gözümüzün önünde birisi bir havuzda boğulsa ve çırpınmaya başlasa ve bizim de elimizde bir can simidi varsa ona o simidi atmazsak eğer, biz katil oluruz. Peki gözümüzün önündeki manzara çok farklı mı? Ebedi hayatını kaybeden, ebediyyen boğulan, ebediyyen yanan insanlar varken! Ve bizim de elimizde Kuran gibi bir hakikat varken, sadece izlemek bizi katil yapmaz mı? Pencerenin perdesini neden aralamıyorsun? Mahalle alevler içinde yanıyor. Ama sen siyah perdeleri örtmüşsün, gaflet kumunu üzerine çekmişsin sen görmeyince bir şeyler olmadı mı zannediyorsun? İşte bu simitleri atıyoruz, insanlara bu simitleri ulaştırıyoruz. Sadece Türkiye değil bütün dünya insanlarına, İngilizce bir çok dilde içerikler üreterek onların kalplerine dokunacak vesileler arıyoruz. (İngilizce) Ve başaracağız Allah’ın izniyle. Şu ana kadar milyonlarca insan bu can simitlerine kavuştu. Rabbimizden istiyoruz, Allah’ım çoğalt bunları, Allah’ım aç yolumuzu…. Allah’ım bu can simitlerini milyarlar yap, yetişemedik dediğimiz bir kişi bile kalmayıncaya kadar bizi bu davayı Kur’aniye de hizmetkar eyle… Amin.
Tebliğ et!