Keyiflendin mi Allah’tan iste! Büyük bir nimet peşinde misin? Yine Allah’tan iste. Dua ibadetin özüdür. Hadis-i Şeriftir. Ancak; mertebe yücelmeye başladığı zaman kendinde şunu fark edeceksin. O kadar fazla zikrediyorsun ve zikir sana öyle bir lezzet veriyor ki; artık istemeyi unutuyorsun. Rabbim bize, o mertebeyi nasip etsin. Amin. Bir kardeşim sordu. Hocam es Selamu aleyküm. Aleyküm selam. Zikir hakkındaki şu sohbetinizi izledim. Elhamdülillah, Allah’ın dilediği kadar ilim okuyorum ancak zikir eksik. Kendisine bir öz eleştiri yapmış kardeşim. Tarikat gibi düzenli zikir de yapmıyorum. Boşlukta iken, tesbihle veya kalple yapıyorum. Tarikata bağlanma imkanım da şimdilik yok. Kendim zikir yapabilir miyim? Evet ise nasıl? Allah razı olsun. Ve aleyküm selam, Allah’ı zikretmek sadece tarikattaki dervişlere değil bütün Müslümanlara farz olan bir emirdir. Tarikata girmiş olan bir derviş, bu farz olan emri ne yapar? Adede bağlar. O bir biat eder. Mürşidine, üstadına, şeyhine biat eder. Ve onun huzurunda Allah’a bir söz verir. Allah’ım, hayatımın sonuna kadar her gün, seni şu adette zikretmeye söz veriyorum. Farz olan zikri kendisine aynı zamanda mühürlemiş olur. Ölümüne varıncaya kadar her gece yatmadan önce muhakkak, Rabb’ini zikreder. E peki, tarikata girmeyen Müslümana farz değil midir? Bütün Müslümanlara farz. Delillerini yazdım. Yaratıcınızı zikretmek için, illa bir tarikata girmek zorunda değilsiniz. Tarikatın özelliği; size bir yöntem öğretmek ve halinizi göz önünde bulundurarak hangi zikirleri kaç adette yapmanız gerektiğini bildirmektir. Zikrin farz oluşunun birkaç delilini anlatayım. Allah buyurdu: “Rabb’ini alçak gönüllülükle, korku ve duyarlılık içinde, sesini yükseltmeden, sabah akşam an ve sakın umursamaz kimselerden olma! (A’râf suresi, 205) Bakın! Nakşibendi zikrinin delili nereden gelir? Nakşi dervişleri, sessizce zikreder. Allah ne buyuruyor? Korku ve duyarlılık içinde, sesini yükseltmeden! Buna hafî zikir denir. Efendimiz aleyhisselam bu zikri nasıl anlatır? Rızkın hayırlısı kâfi olandır, zikrin hayırlısı hafî olandır. Sessiz olandır. Nakşibendi dervişleri, Allah’ı öyle bir zikrederler ki; Dillerini damağa yapıştırırlar, ağızlarını açmazlar, seslerini dışarıya vermezler. Ne melek işitir, ne şeytan işitir. Riya ihtimali tamamen ortadan kalkar. Sadece Allah’ım için Allah’ı zikrediyorum. Buna hafî zikir denir. Başka bir delil: “Allah’ı namaz dışında da daima hatırlayın ki; mutluluğa erişebilesiniz.” (Cuma, 10) Mutluluğu istiyor musun kardeşim? Mutlu olmak istiyor musun? Namazın dışında da Allah’ı daima hatırla. Hicri 5. asırda gelmiş olan büyük bir Allah dostu, Abdülkadir Geylânî hazretleri. Ne buyurdu mübarek? Avam’ın orucu, imsak ile iftar arasında bir şey yer ya da içerse bozulur. Bizim orucumuz ise; 24 saat içerisinde Allah’ı bir an unuttuğumuz anda bozulur. Avam Müslüman, veli Müslüman. İkisine bir diyebilir misin? Bak ne diyor; Dışarıdaki avam Müslüman’ın orucu, herhengi bir su içerse oruç esnasında, bozuluyor diyor. Bizim orucumuz nasıldır? Bizim orucumuz kalbimizledir. Kalbimiz bir an bile Allah’ı zikirden gafil olmaz! Devamlı Allah’ı anar, namazın dışında olsak bile! Bunu yaptığın zaman ne oluyor? Mutluluğa erişiyorsun huzura erişiyorsun. Huzura ermek istiyor musun? Kalbin tatmin olsun istiyor musun? Herkes, kalbini tatmin etme peşindedir. Tatmin olmanın bir tek yolu vardır. E lâ bi zikrillâh E lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb. “Kalpler ancak; Allah’ı zikirle tatmin olur!” (Râd, 28) Parayla demiyor! Yeni elbiselerle demiyor! Yeni arabayla demiyor! Bi zikrillâh, Allah’ın zikriyle diyor. Allah böyle diyorken, sen kimden, ne nasihat alıyorsun? Nasıl tatmin etmeye çalışıyorsun kendini? Ne yaparsan yap! Geçici olarak beynini uyuşturmak için ne çözüm bulursan bul! Tatmin olmayacaksın! Uyuşturucunun etkisi geçtiği anda aklın başına gelecek, yine bir boşluktasın. Yine ruhun bir şeyleri arıyor. Sana Allah’ı zikir lazım. Başka bir delil: Beni anın, ben de sizi anayım. “Feżkurûnî eżkurkum.” “Beni zikredin, ben de sizi zikredeyim.” (Bakara, 152) Başka bir delil: “Allah’ı çokça zikredin ki, felaha eresiniz. Kurtuluşa eresiniz, huzura eresiniz.” (Cuma, 10) Bunlar hep; zikrin farz oluşunun delillerindendir. Devam ediyorum, zikirdeki amaç; dil daima Rabbi anarken… Kalbin de onun kudretini ve yaratış gücünü tefekkür etmesini sağlamak suretiyle Bir yerden sonra, kalbin de zikretmesine aracı olmaktır. Bu tarikatlardaki zikir dersinin tek amacı nedir? Bütün tarikatlara girdiğiniz anda, ben Allah’a daha yakın olmak istiyorum dediğiniz anda size bir görev verirler. Allah’ı zikredeceksin. Başka bunun hiç bir şansı yok! Spor yapmak isteyen bir adam, ben tekvando sporunda iyi olamak istiyorum diyen bir adam Bir spor salonuna gitse, bu adama ne görev verirler? İdman kaçırmayacaksın. Uzakdoğu konusunda, iyi olan bir adam olarak söylüyorum bunu! Dövüş sporlarında iyiyimdir. Bana yan bakmayın! Ne derler bu adama? İdmanlarını kaçırmayacaksın. Her idmanı yerine getireceksin. Sekte yapmayacaksın. Bir idmanı kaçırmak demek; bir ay seni geriye atması demektir. Fizik kondisyonu alarak. Tarikata girdiğin zaman sana ne der? İdman! Zikir idmanını kaçırmayacaksın. Dilin devamlı Allah’ın zikriyle ıslak kalacak! Muhammed aleyhisselam bunu nasıl tavsiye ediyor? Amcasının oğlu, Abdullah İbni Abbas’ı devesinin terkisine alıyor ve şöyle diyor: Ey Abbas! Ey amcamın oğlu! Dilin daima Allah’ın zikriyle ıslak kalsın. Nasihat. Gördünüz mü nasihati! Dilin daima Allah’ın zikriyle ıslak kalsın. Bizim diller parayla ıslanıyor. Öfkeyle ıslanıyor, küfürle ıslanıyor ama Allah’ın zikri hiç gelmiyor. Neden bu zikir tavsiyesi var? Bütün bu zikir faaliyetlerinin tamamı bir tek şey için; kalp de zikretmeye başlasın diye. Marş neden var? Araçlarda o, anahtarı soktuğumuz yer neden var? Motoru çalıştırsın diye! Kalp insan bedenindeki bir motordur, merkezdir. Dil marş konumundadır. Anahtarı yani, tesbihatı buraya koyarız ve Allah Allah diye zikretmeye başlarız. Bu zikir kuvvetlendiği anda, motor çalışır. Bütün gaye motoru çalıştırmaktır. Motor çalıştığı anda, artık bu adam namazın dışında 24 saat boyunca, Allah’ı zikirden gafil değil anlamına gelir. Bütün tarikatlardaki amaç, gaye budur kardeşler. Allah bize nasip etsin, amin. Kalp Allah’ı zikretmeye başladığı zamansa; dilin küfretmesi bir yana artık öfkelendiğinde, kalbin bile küfretmez ve sabır gösterir. Bakın! Şu anda Müslümanlar iki türlü. Öfkelendiği anda, trafikte sıkıştı, yarım saat bir saat evine geç kaldı… Yemek geciktiği için, ihtiyacını hemen istediği saatte alamadığı için öfkelendi Önündeki ağır ağır, tını mını giden arabaya bastı küfrü! Bu ne yaptı? Dili küfretti. Diliyle içindeki öfkeyi dışarıya kustu. Derviş ne yapar? Aynı trafikte, aynı ihtiyacını karşılayamadı Diliyle küfretmedi ama kalbinden de saydırdı. İçinden gitti yani. Yazar mı? Günah olarak yazılır mı? Şeriatta günah olarak yazılmaz. Ama, kalbin kirlenmesine de engel olamaz. Zikirde ilerlemiş derviş ne yaptı? Bırak dilinin küfretmesini, kalbi bile küfretmedi. Allah’ın her yaptığı işte bir hayır vardır! Demek ki, eve geç gitmem gerekiyor. Belki beni yolda, bir kazadan beladan alıkoydu. Belki mahalleye o dakikada girsem, birileri beni bıçaklayacak. Allah’ın yaptığı her işte, benim için bir hayır vardır. Müslüman’a zarar yoktur. Her işimde bana bir hayır vardır, dedi ve kalbi bile küfretmedi. Zikir kuvvetlendiği zaman, bırak dilin yalan söylemesini, kalp bile yalan söylemez. İhtiyaç duyduğunda dilin yalan söylememesi bir tarafa, şayet; zikre alışmış bir kalp haline dönüşmüş ise artık, kalp de yalan söylemez. Ticaret yapıyorsun. Esnaflar, bırak kalbin yalan söylemesini, dili sekiz takla atıyor. Bu mal gibisi yok piyasada! Kurşun geçirmez abi, yalana bak! Kurşun geçirmez mal olur mu? Kurşun geçirmez kumaş olur mu ya! Yalan söylüyorsun. Komşunun malını alma, çok kötü malı var. Halbuki onun malı, senin malından daha kaliteli. Komşunun malını kötülüyor ki; müşteri kendisinin malını alsın diye. Helaline haram karıştırıyor, sonra bereket bekliyor. Ya hocam ya! Paranın cebimize girmesiyle beraber yok olması bir diyor. Şikayet ediyor bize. Sende problem var. Sende bir bereketsizlik problemi var, yaptığın bazı yanlışlardan dolayı! Dil zikretmediği zaman ne oluyor kardeşler? Tak! Elektrikler gidiyoor. Elektrikler gidiyor. Ondan sonra kitlenip kalıyor. Ne namaz kalıyor o adamda, ne şükür kalıyor, ne ibadet kalıyor. Hiçbir şey kalmıyor. Allah Teala; ibadetsiz, şükürsüz, zikirsiz, inançsız yaşamaktan bizleri emin ve muhafaza etsin, amin. Devam ediyor, şu noktada size tavsiyem; her gün beş yüz defa Allah lafza-i celâlini zikretmeye kendinizi alıştırmanızdır. Rabbim dilimizdekini, kalbimize indirmeyi de nasip etsin. Kardeşler! Etrafınızda bazı Müslüman kardeşleriniz sizden manevi sıkıntılardan kurtulmak için tavsiye isterse, siz ne diyeceksiniz? Kardeşim! Kendini her gün, 500 defa Allah demeye alıştır. Hocam, zikretmesi için illa bi tarikatımıza girmesi lazım mı? Hayır! Tarikata girme mecburiyeti yoktur İslamda! Bakın! Mahşer günü, Allah’ın huzuruna gittiğimiz zaman; Allah bize, neden tarikata girmedin diye sormayacak! Allah bize; neden zikretmedin, neden namaz kılmadın, neden İslam cemaatinden uzak kaldın? Diye sorar! Ama, neden tarikata girmedin diye sormaz! Şu halde, bizim tavsiyemiz ne olacak? İnsanları, Allah’ın zikrine alıştırmaya çalışacağız. Tarikatımıza değil. Cemaatimize değil. İnsanları Allah yoluna çağırın, büyük cemaate çağırın. Büyük cemaat nedir? Ehli sünnet vel cemaattir. 1,5 milyar Müslüman’ın cemaati.
Tebliğ et!