Mürşitsiz, ilimsiz, kitabı olmayan, nakle dayanmayan, akla dayanan insanlar nasıl sorular sormuş? Allah aşkına iyi dinleyin. “Hocam, bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Konumuz ise günahlardan kaçmak, namaz kılmak.” İki tane konuya girmişler. “Arkadaşım zina konusuna gelince şöyle dedi: ‘Sekiz yıldır aynı kızla konuşuyorum, onunla evleneceğim. Dolayısıyla onunla beraber olmam zina olmuyor.’ dedi.” Gördün mü fetvayı? Müslüman bu kardeş, kardeşim. Bak, zinadan bahsediyor, İslami terimlerden bahsediyor. Namaz, haram, günah… Müslüman bu adam. “Sekiz yıldır aynı kızla gezdiğim için bana göre bu zina olmuyor. Bizim niyetimiz halis.” Gördün mü? “Dolayısıyla onunla beraber olmam zina olmuyor.” dedi. Ben de hemen karşı çıktım.” Bu kardeş de herhâlde sohbetlerimizi falan seyrediyor, elhamdulillah. Hemen karşı çıkmış. “Kardeşim, dinimizde yabancı bir bayan ile tokalaşmak bile haramken, sen nasıl zinaya günah değil dersin?” dedim. Şimdi, bu kardeşimizin o kızla yaptığı her buluşma, her konuşma, her sarılma, öpüşme zina demektir. El zinası, göz zinası, dudak zinası, ayak zinası… Bunların tamamına zina denir İslam’da. Ama ne diyor bu? Helal! Helal olmasının gerekçesi ne? Bana göre, evlenme niyetim olduğu için, sekiz yıllık da uzun bir birlikteliğimiz ve flört dönemimiz olduğundan dolayı helal. Harama ne demiş oldu bu adam? Helal demiş oldu. Harama, helal diyen kâfir olur! Bu kardeşimiz de bu konuda arkadaşını ikaz etmiş. Devam etmiş. “Evlenebilirsiniz ama bu sizin evlenene kadar zina yaptığınız gerçeğini değiştirmez.” dedim. Arkadaşım da şöyle dedi: “Ben bu konuyu hocaya sordum.” dedi. Bir hoca bulmuş, bak! Bir akla tabi olmuş. Ama ne söylüyorum ben sohbetlerimde devamlı? Aklını tabi ettiğin akıl, kime tabi? Bir araştır, silsilesi var mı? “Ben bunu hocaya sordum.” dedi. Artık nasıl bir hocaysa şöyle demiş. Bak, arkadaşımız da uyanmış meseleyi. “Yaptığınız günah ama evlendikten sonra bu günahlar sevaba döner. Sıkıntı yok, devam!” Bu, hoca mı bu? Yeminlen böyle hoca olmaz. Mümkün değil, hoca değil bu. Bu, işte görüyordur bir iki vakit günde namaz kılan bir adam görmüştür orada. “Hocam, hocam.” demiştir buna. Böyle bir sıkıntım var, demiştir. Bana uygun bir fetva, şöyle bir şey var mı? Şöyle yapsam olmaz değil mi? Bir de fetvayı sorarken hocayı da, o yarım hocayı da yönlendirmiştir. Adam da: “Tamam be kardeşim, seni mi kıracağım? Helal!” Helal, demiş geçmiş. Bak, ne diyor bak? Sıkıntı yok, diyor . Evlendikten sonra o sekiz senelik haramlar var ya, hepsi sevaba döner. Merak etme, diyor. Böyle fetva olur mu kardeşim ya? Bak, devam ediyor: “Sıkıntı yok, devam edin. Sonuçta bu bir insani ihtiyaç.” Sübhanallah. Benim ne ihtiyaçlarım var sen biliyor musun? Ne ihtiyaçlarım var. Ama haramlar var, çizgiler var, yasaklar var. İnsani ihtiyaçmış! Ben de bazen öfkeleniyorum. İnsani ihtiyaç, birini dövmek istiyorum. Bana bu sapık hocaları getirin kardeşim. Kanunlar buna karşı gelmesin, beni hapse atmasınlar, ben bir güzel döveyim. Bütün tekvando bilgimi üstlerinde deneyeyim. Ama yok, kurallar var. Kul hakkı var. Kanunlar var, hemen beni hapse atarlar. Sonra sohbetsiz kalırsınız. İnsani ihtiyaçmış, fetvaya bak! Buna da karşı çıktım. Bana dedi ki: “Ben de ilk önce güvenemedim.” Onda da şüpheler oluşmuş bak. “O hocaya ben de güvenemedim.” diyor. “Ama başka bir hocaya sordum. O da aynısını söyledi.” Bunun etrafında hep bu sapık hocalar varmış. Ona soruyor, “Devam, sıkıntı yok.” diyor. Buna soruyor, “Devam, sıkıntı yok.” diyor. Siz de buraya geliyorsunuz, kitabın ortasından okuyan hocaya geliyorsunuz. Ne geliyorsunuz bana kardeşim? Hoca burada. Bulun böyle adamları, rahat yaşayın ya! Benimle ne işiniz var? Allah Teâlâ sapıklara denk getirmesin. (Amin) Bak, adam denk gelmiş. Harama helal diyor. Fetvayı da aldım, diyor. “O da aynısını söyledi. Yanlışsa da günahım onların boynunadır.” dedi. Bak, bir tane daha fetva vermiş şimdi. Şimdi ben bunu yapıyorum, iki tane hocadan fetva aldım. Eğer yanlışsa da günahı onların boynuna canım. Attım, üstümden attım. Sanki sen böyle deyince öyle mi oluyor? Yıllar önce bir futbol takımı futbolcularından bir tanesi, ciddi bir maça çıkıyormuş. Rahmetli babam anlattı. Maça çıkmadan önce oruçluymuş. Maç, Ramazan’daymış. Bu adam da dindar bir adammış. “Ben orucumu bozmam.” demiş. “Kardeşim, ciddi derbi maçı var burada ya! Kazanırsak şampiyon olacağız. Kaybedersek şampiyonluk gidecek ya. Boz orucunu!” demiş başkan. “Başkan, kusura bakma. Sen başkansın ama senden büyük başkan var. Bana bu kuvveti, bu gücü Allah verdi. Kusura bakma, bozamam.” demiş. “Evladım, boz. Günahı benim boynuma.” demiş. Futbolcu ne demiş biliyor musun? “Haa, o zaman tamam!” Var mı İslam’da böyle bir şey? Günahı benim boynuma. Şimdi, patron elemana diyor ki: “Al şu biletleri. Eşek yarışı oynadım ben. Git, ganyan bayisine biletleri yatır. “Abi olur mu öyle şey, haram bu! Ben haramı taşıyan olmam.” diyor eleman. Sohbetimizdeki bir kardeş… Patron da diyor ki: “Ya günahı benim boynuma oğlum.” Kardeşim de diyor ki… İlmi yok, daha yeni başladı sohbete. “Aa, peki abi o zaman ver.” diyor. İslam’da günahı benim boynuma var mı ya? “…velâ teziru vâziratun vizra uḣrâ…” (Zümer, 7) İşte nurlu bir kitap. Kimse, kimsenin günahını çekmez. Onun günahı ona, senin günahın sana. Onun oynama günahı var; senin götürüp yatırma, harama destek olma günahın var, yardımcı olma günahın var. Rasulullah Aleyhisselam içkiye on sebepten lanet vardır buyurmuyor mu hadis-i şerifte? İçen, içiren, teşvik eden, yapan, taşıyan, satan, sattıran… Bunların tamamına lanet vardır İslam’da. Sadece içen yok. İşte bu ilimlere tabi olmadığın zaman, bu âlimlere tabi olmadığı zaman, âlimlerin zirvesindeki Muhammed Aleyhisselam’a tabi olmadığı zaman… “Günahı boynuna artık. Ben hedefimi yerine getirdim. Ben görevimi yaptım. İki tane hocaya sordum, ikisi de helal dedi. Tamam, bitti, kurtardım. Hayatımın sonuna kadar zina yapabilirim. Bana serbest.” Subhanallah. “Hocam, ne yapabiliriz bu kardeşimize?” Ben gerekli şeyleri yazdım kardeşimize. Bazı yazılarımızı, bazı videolarımızı yolladım. İnşallah okur, izler, hidayete erer, bu sapık hocalardan kurtulur.
Tebliğ et!