Bir kardeşim bir video yolladı. Oturdum, on dakika izledim. Bir adam neden intihar eder, bunun cevabını bulmak için. Otuz, otuz beş yaşlarında bir adam… İnternette kendisini öldürmeden önce, kendisini asmadan önce bir tane video koymuş. Videoda bazı arkadaşlarına selam yolluyor. Sıkıntılarda olduğunu söylüyor. Psikolojik sıkıntılarım var, diyor. Doktorlara gittim, tedavi görmek istedim ama kurtulamadım, diyor. Ve şöyle diyor: “Ben Allah’a inanmıyorum.” Yani bir ateist, Allahsız. Dolayısıyla ben öldüğüm zaman beni toprağa gömmeyin sakın. Bak kim benim cenazemle ilgilenecekse diyor, ölmeden önce adam vasiyet açıklıyor ya. “Kim benim cenazemle ilgilenecekse ondan ricamdır beni toprağa gömmeyin, toprak istemiyorum. Ya bedenimi balıklara atın, balıklar parçalasın, bir faydam olsun. Yahut da bedenimi kadavra olarak kullansınlar.” diyor. “Bilim çalışmalarında kadavra olarak kullansınlar, bilime bir faydam olsun.” diyor. Kendince azaptan kurtuluş şekli düşünmeye çalışıyor. Öyle kendisini tatmin etmeye çalışıyor. Kardeşler, konuşmasının arasında, o on dakikalık bölümde bir cümle aldım. Bir cümle… Cümlede şöyle diyor bu intihar eden vatandaşımız, kardeşimiz diyemem çünkü Kur’an Müslümanların kardeş olduğunu beyan ediyor. Ben Allah’a inanmıyorum dedikten sonra bizim kardeşimiz değildir, vatandaşımızdır. Aynı vatan için çalışırız, çabalarız, uğraşırız. Ama mümin kardeşimiz olamaz. Şimdi, cümlelerin içinde şöyle bir cümle kurdu bu adam, dedi ki: “Çalışıyorum, ediyorum, koşturuyorum, para kazanıyorum, eğleniyorum. Sonra geliyorum tekrar kendimi düzeltmeye çalışıyorum. Tekrar kendimi inşa etmeye çalışıyorum. Artık sıkıldım, artık yoruldum. Düzelirim diyorum, düzelemiyorum.” “Kendimi inşa etmeye çalışıyorum.” cımbızla çekmeniz gereken kelime bu. Kendini nasıl inşa edebilirsin? Bu bedenin, bu toprağın sahibi kim? Sen misin bunun sahibi? Bu gözleri sen mi yaptın? Bu saçları sen mi koydun oraya? Bak şekil veriyorsun sabahleyin kalktığın zaman, aynanın karşısına geçiyorsun, saçlarına şekil veriyorsun. Dükkana gittiğim zaman esnaf arkadaşlarım beni kötü görmesin, diyorsun. Sen mi yaptın, bu saçları oraya sen mi koydun? Ayakların yürürken sen mi diyorsun ayağım sağ adım at, ayağım sol adım, sağ ayak at, sol ayak at? Tramvaya doğru yürürken, arabana doğru yürürken konuşuyor musun ayaklarınla? Konuşmuyorsun. Yemek yerken gırtlağına diyor musun, dişlerine söylüyor musun? “Bak iyi öğütün ha dişlerim, iyi öğütün. Gırtlağım çalış biraz, çalış. Yemeği aşağı al. Mide durma, öğüt biraz. Bir kısmını dalağa, bir kısmını akciğere hadi çalışın biraz.” diyor musunuz? Demiyorsunuz. Şu hâlde bu beden denilen fabrikayı kim yönetiyor, kim çalıştırıyor bunu? Sahibi, yaratıcısı kimse o çalıştırıyor. Şu hâlde bedeninin sahibi sen değilsin. Bedenin sahibi Allah, aklının ve ruhunun sahibi de Allah. O zaman bu ruhun sahibine kulak vereceksin. Gözlerini açacaksın ve onu dinleyeceksin. “Allah’ım, bu kendi kendimi inşa etmek istediğim ruhum, aklım, kalbim bozuk. Şu anda bende bazı problemler var. İnsanlarla diyaloglarım iyi değil. Sıkıntılarım var, huzurum yok. Param var, işim yerinde, gencim, yakışıklıyım. Kolum çolak değil, gözüm kör değil, tek kulağım sağır değil, her şeyim yerli yerinde. Benim problemim var, ruhi bir bunalımım var. Allah’ım ben bunu nasıl giderebilirim?” diye Allahu Teala’ya bir kere dönemiyor. Allah nasip etmiyor. Doktorlara gidiyor. O doktora bin dolar veriyor, bu doktora iki bin dolar veriyor. Ama bu buhrandan çıkamıyor, kendisini inşa edemiyor. Yine cümlelerinin arasında bir cümle, “Biraz daha yaşasam ne olacak?” Muhakkak beni izleyenler bana şunu diyeceksiniz, “Biraz daha devam et, belki düzelirsin.” diyor. Olmuyor, diyor. Biraz daha yaşasam şu olur diyor: “Birkaç partiye daha giderim, birkaç kızla beraber olurum, içki içerim ama evime döndüğüm zaman, sabah kalktığım zaman yine aynı buhran. Ben bunu istemiyorum artık. Yoruldum.” diyor. Partiye giderim, diyor. Bak adamın hayatının özeti bu. Partiye giderim! Parti ne demek? Bir partide üç şey yapılır: Bir, içki içilir, kusana kadar içki içilir. Kustuktan sonra rahatlar. Bir daha içer. Başı ağrıyıncaya kadar içmeye devam eder. Ondan sonra ne olur? Ot içmeye başlar. Partide içkinin tadını aldı mı sıra ot partisine gelir. Ot içer, kafalar uçar. Bu ikinci kısımdır. Sonra rütbe atlar ve zina başlar. Partilerde kızlar erkekler beraber, müzik son ses. Sonra ne olur? Sabahleyin bir kalkar, insanlıktan çıkmış. Başı ağrıyor, vücudunda kuvvet yok. Bitmiş. İçkiyle, uyuşturucuyla dolmuş beden. Bir de üzerine zina yapmış, efor sarf etmiş. Beden bitmiş. Tekrar işe gitmek için hazırlık yapar. Bu bedeni nasıl inşa edeceksin kardeş? Haramı doldurdun, doldurdun, doldurdun. Nasıl inşa edeceksin bu bedeni? Bu gencecik adam intihar ediyor. İntihar ediyor. Neden? Çünkü “Ruhu kim yarattı, kalbi kim yarattı, irade-i cüziyi kim yarattı?” bu soruların cevabını aramıyor. Sormuyor, soruşturmuyor, sorgulamıyor. Ya benim ülkem %99’u Müslüman olan bir ülke. Yetmiş beş milyon insan var, yetmiş dört milyon Müslüman var. Ya bu yetmiş dört milyonu aptal da bir ben ateist kafayla ben mi akıllıyım ya? Bunların hepsi ahmak mı, bunlar yanlış bir şey mi yapıyor? Sabahın köründe bu adam buz gibi suyla abdest alıp Allah’ın huzuruna durduğunu söylüyor. Bu adam niye bunu yapıyor? Dur bir araştırayım ya. Bir araştır be kardeşim ya. Zina etmeye vaktin var, içki içmeye vaktin var, kumar oynamaya, nefsini eğlendirmeye, nefsine tapınmaya vaktin var. Ama “Toprağın altına girdikten sonra bana ne olacak?” sorusunun cevabını bulmaya vakit bulamıyorsun. Sen nasıl bir insansın kardeş? Sen nasıl bir insansın? Allah bir adamı delalette bırakmaz. Allah bir adam delalette bulunursa onu delalette bırakır. Bu adam nereden partilere alıştı? Bu adam parti arkadaşlarını nereden buldu? Bu arkadaşlarla takılmasaydı, sohbete giden bir iki arkadaşla takılsaydı bu adam sırf meraktan sohbete gidecekti. “Ne yapıyor bunlar orada ya, dur bir gideyim bakayım.” diyecekti. Gidecekti, bakacaktı. Bu sohbete gelen kardeşlerin yarısı kadar, yarısının yaptığı gibi “Ya ne kadar güzel bir yermiş.” deyip kalacaktı. Bu sohbete gelen bu kadar gencin yarısı “Dur bir bakayım, ne yapıyor bunlar?” diye geldi. Sırf meraktan… Neden geldi? Çünkü arkadaşı davet etti. “Kardeşim bir sohbet mekanına gidiyorum, ilim öğreniyoruz. Toprağın altında da bize lazım olan ilimlere ihtiyacımız var. Bunları tahsil ediyoruz. Gelmek ister misin?” dedi. Bu kardeş de davete icabet etti ve sonuçta “Allah dilediğine hidayet eder.” (Kasas, 56) ayeti tezahür etti. Dilediğine… Niye diliyor? Niye Allah bazısına diliyor, bazısına dilemiyor? Soruyu tekrar soruyorum. Niye Allah’ımız bazılarına hidayet diliyor, bazılarına da delalet diliyor? Allah’ın suçu mu bu? Haşa ve kella. Sen delalet ortamlarında bulunursan, sapık ortamlarda bulunursan Allah sana delalet eder ve seni sapıklıkta bırakır. Sen Hadi ismi şerifi hürmetine hidayet edebileceği, hidayet edeceği ortamlarda bulunursan Allah sana hidayet eder. Sohbet meclisine gelip de ruhu bunalan adam olur mu? Çıktığın anda fesferah çıkarsın. Başlangıçta tövbe ediyorsun. Sohbet içinde boyuna ilim tahsil ediyorsun, her saniyen ibadet. Melekler akın akın geliyor hadis-i şeriflerin deyimiyle. Sana dua ediyorlar, semada Allah’a seni methediyorlar. Sen daha ne istiyorsun? Bu adam buradan çıktığı anda kuş gibi çıkar. Yeni Müslüman olmuş adam gibi çıkar. Bu adamda psikolojik sıkıntı kalır mı? Bu adam psikolog doktora para verir mi? Kardeşim benim psikolojik sıkıntım yok. Ben her hafta sohbete giden bir adamım. Müslümanın her türlü hastalığı olur ancak ruhi bunalım hastalığı olamaz. Depresyon hastalığı olamaz. Dikkat buyurun, her hastalık için Müslüman, doktora gidebilir. Ama depresyon denilen, bunalım denilen bir hastalık için doktora gidemez. Böyle bir hakkı yok. Çünkü Müslümanın Kur’an’ı var, Müslümanın zikri var, Müslümanın peygamberi var, Müslümanın sohbeti var. Bunlar varken; ruhu genişletecek, kuvvetlendirecek, göğsü genişletecek bu hasletler, özellikler varken, bu hayırlılar varken Müslüman nasıl bunalıma girer? İntiharı nasıl düşünebilir? Şeytan takmış kancayı, boyuna nefsine çalışmış. Nefsini tatmin etmiş, etmiş, şımartmış. Arkadaşın tavırlarından, hareketlerinden şımartılmış ve şımarmış bir adam olduğu belli. Mimikler, jestler şımarık bir adamın usulü. Bir Müslüman böyle konuşamaz. Bu, bir tek örnektir. Şu anda ülkemizde ateist olmak üzere olan ve ateist olmuş olan bir sürü genç vardır. Neden ateist oluyor? Çünkü kolayına geliyor. İbadet yok, namaz yok, zikir yok, sohbet yok, ilme ihtiyacım yok. Zina serbest, içki serbest, uyuşturucu serbest. Her şey serbest, ateist oldum, diyor. Allah Teala bu gençleri girdikleri sapkın yollardan kurtarsın. Amin. Hadi ismi şerifiyle bunlara hidayet nasip etsin. (Amin) Amin.
Tebliğ et!