Geçen bir müşterim geldi. Musâfaha ettik. Musâfaha ettiğimiz zaman ne diyeceğiz? ”Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed.” Bununla tak Musâfaha ettik. Bu böyle yaptı. Tak! (Gülüşmeler) Beynimde şimşek çaktı. “Hacı abi, Allah aşkına yapma.” dedim. “Sünnettir hocam.” dedi. Bana sünneti öğretiyor. Tak diye kafama çaktı. Öteki tarafa geldim, bu tarafa omzumu uzatmaya çalışıyorum. Kurtarayım, kafamı çekiyorum. Tak kafayı koydu yine. (Gülüşmeler) Kardeşim, biz geyik değiliz. Biz Müslümanız. Kafa tokuşma var mı bizim İslam’ımızda? Bizim dinimizde var mı böyle bir şey? Bilmediğin zaman sünneti, edebi bilmediğin zaman, kafana göre şeyler uydurursun. Hocam bizim ceddimiz böyle. Ya bizim ceddimizi bana anlatma, bizim ceddimiz bunu yapmaz. Bizim ceddimiz Osmanlı sünnete göre hareket eder. Sünnette bu yok! Bana bir tane rivayet göster, iki tane sahabenin tokuştuğu rivayet. Yok böyle bir şey! Biz koç değiliz, biz geyik değiliz. Allah aşkına efendiler! Musâfaha edeceğiz, ondan sonra omuzlar birbirine değecek, öpüşmek olmayacak. Sarılmak da, uzun zaman görüşmezsek yahut kardeşimiz uzun bir mesafeden gelirse sarılmak olacak. Her zaman sarılmak uygun değildir.
Tebliğ et!