Şimdi sevgili kardeşim, hadis ilmi hicri yüzüncü yılda tebdil edilmeye başlandı. Efendimiz Aleyhisselam’ın sözlerini kağıtlara, derilere yazmış olan sahabilerden toparlandı. Sahabilerden sonraki tabiinden toparlandı ve kitaplara kayıt altına alınmaya başlandı. Bu kayıt altına alınma işleminde çok ciddi bir süzgeçten geçirildi. Nedir bu süzgeç? Bu hadisleri kimler rivayet etti? Hadis ilmi öyle uydurma bir ilim mi? “Ben böyle duymuştum.” deyip de yazılan bir şey mi bu Hadis ilmi? Nasıl? Hadisleri kim rivayet etti, silsilede zincirde kimden geliyor bu hadis? Bir hadisi rivayet eden kişiler, o kitaplara yazılmak zorunda. Bu hadisi Ebu Ubeyde, Ömer’den işitti. Bu hadisi Ömer, RESULULLAH’tan işitti, bu hadisi RESULULLAH buyurdu. Buna silsile denir. Silsilede kaç kişi var Ebu Ubeyde, Ömer, RESULULLAH. İki kişi RESULULLAH’tan aldığını nakletti. Şimdi hadis âlimi ne yapar? Hadis âlimi burada iki kişiyi zikreder. Buna ‘hadis silsilesi’ denir. Bu kitaplar zamanla tedvin edildi, yazıldı ve bize bırakıldı. Peki, hadis ilmine gerek yoktur, hadisler güvenilir değildir, diyenlerin amacı nedir? Dini bozmaktır! Tek gayeleri dini bozmaktır. KUR’AN bize yeter perdesi arkasında, peygambersiz bir din anlayışıdır. Hâlbuki ALLAH’ın kitabı KUR’AN’da peygambere tabi olmak zorunda olduğumuzu söyleyen yüzden fazla ayet vardır. KUR’AN diyor ki: “Peygambere tabi olun.” Sen diyorsun ki: “KUR’AN’a tabi olun.” KUR’AN’a tabi olalım, tamam. KUR’AN’ı açtığımız zaman diyor ki: ”…atîûllâhe ve atîûr resûl’ ‘(Nisa, 59) ”ALLAH’a tabi olun, Resul’e tabi olun ” Hem diyorsun ki KUR’AN’a tabi olun hem diyorsun ki hadise gerek yoktur. Burada bir çarpıklık yok mudur? Hadislere gerek yoktur diyen, hadisleri şüpheli gibi göstermeye çalışanlar şunu demiş olurlar: “Biz bu dini, bu dinin indiği Peygamber MUHAMMED’den Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem, daha iyi anlıyoruz! Çünkü biz KUR’AN’a bakıyoruz, KUR’AN’ı okuyoruz ve hüküm veriyoruz.” Be kardeş! Bahsettiğin kişi bir peygamberdir. Sen vahiy alamazsın, ben vahiy alamam. Bu dini, bu KUR’AN’ı, bu ayetleri vahiy almış kişiden daha iyi kimse anlayamaz. Vahyi almış kişiyi bizzat dinleyen kişilerden daha iyi de kimse anlayamaz. Şu hâlde kim derse ki ben bu dini; RESULULLAH’tan, sahabiden ve tabiinden daha iyi anlarım, ben bu KUR’AN’ı onlardan daha iyi bilirim, vallahi bunlar sapıktır. Bu günümüzde hadise gerek yoktur, hadisler güvenilir değildir diyenlerin tamamı, KURAN’ı peygamberden ve sahabiden daha iyi anladığını iddia edenlerdir. ALLAH bunlara hidayet nasip etsin. (Amin) Amin. Büyük bir sapıklık içindedirler. Bunların amacı insanları KUR’AN’a sevk etmek değil, dini bozmaktır. Tıpkı Hristiyanlığın bozulduğu gibi. Hazreti İSA’dan gelen bütün sözleri yok saydılar. İncil bize yeter dediler sonra kendi sözlerini İncil’e aktardılar. Ve İncil bir hikaye kitabı oldu, bozuldu KUR’AN’ın deyimiyle. Aynen İslam’ı da, KUR’AN’ı da İncil ve Tevrat gibi bozmak istediklerinden dolayı hadisleri devreden çıkartmak istiyorlar. Sorum şu: Bu KUR’AN’ı bize kim getirdi? MUHAMMED Aleyhisselam getirdi. MUHAMMED Aleyhisselam’ın ağzından çıkan ayetleri MUHAMMED Aleyhisselam mı yazdı yoksa etrafındaki sahabiler mi yazdı? Sahabiler yazdı. Bu kitabı, KUR’AN denilen kitabı, Peygamberimiz Aleyhisselam mı topladı, Efendimiz Aleyhisselam’ın vefatından sonra sahabiler mi topladı? Peygamberimiz zamanında ‘mushaf’ denen bir şey yok yani şu andaki KUR’AN yok. Kağıtlar var, suhuflar var. Ebubekir Sıddık zamanında bu suhuflar toplanıyor ve KUR’AN hâline, mushaf hâline getiriliyor. Şimdi o sahabiler kağıtları getirdiler, birleştirdiler bir mushaf haline getirdiler. O sahabilere mushaf hâline getirdiği zaman KUR’AN hakkında güveniyorsun ama aynı sahabiler, yine diğer hadis kağıtlarını getirip birleştirdiler ve hadis ilmini ortaya koydular. Bu konuda güvenmiyorsun. Senin derdin nedir? KUR’AN’ı getirirken güvenilirler ama hadisleri getirirken güvenilir değiller. Senin başka bir derdin var, sen dini bozmak istiyorsun. Sen peygambersiz bir din istiyorsun. Kardeşim, bunların amacı budur.
Tebliğ et!