Rasûlullah Aleyhisselam’ın bir çocuğu vardı. Biliyorsunuz. İbrahim… Çok ufak yaşta vefat eden çocuklarından bir tanesi. Son erkek çocuğu. Allah’ın peygamberi, İbrahim öldüğü zaman onu kabre gömüyor. Ve başlıyor ağlamaya… Sahabe-i kiram efendimiz şöyle diyor: “Ey Allah’ın Rasulü sen de mi ağlıyorsun? Sen de mi ağlıyorsun?” Sultanım Efendim şöyle buyuruyor Sallalahu Aleyhi ve Sellem. Buyuruyor ki: “Ben de ağlarım. Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Ama ben yinede Rabb’imin hoşnut olacağı şeylerden başka bir şey söylemem.” Bakın! Bu Hadis-i şerif bize cenazemiz olduğu zaman nasıl davranmamız, nasıl yaşamamız gerektiğini beyan ediyor. Bak! Kalp hüzünleniyor mu? Kesinlikle hüzünleniyor. Biraz vicdanın varsa, biraz insaniyetin varsa kaybettiğin insan konusunda kalbin hüzünlenir. Göz yaşarıyor mu? Yaşarıyor. Allah’ın peygamberinin gözü yaşardı, ağlamaya başladı. Ama burada bir incelik var. Rabb’imin hoşnut olacağı şeyden başka bir şey söylemem. Bu dil, O’nun hoşlanmayacağı bir şey söylemez. Bazı işgüzarlar gelir. Kabrin başında dururken, bazı kardeşlerimiz ağlarken işgüzarlar, İslami ilimleri bilmeyenler gelirler. “Ağlama kardeşim, ağlama! Ölü azap görüyor.” derler. Bu cahilane bir sözdür, ilmi bir dayanağı yoktur. Ölü ağlamaktan azap görmez. Ölü; haykırmaktan, konuşmaktan, dövünmekten azap görür. Bundan sıkıntı duyar. Ama ağlamaktan azap görmez. Eğer olsaydı Rasulullah oğluna azap etmiş anlamı çıkardı ki bu muhaldir, mümkün değildir. Dolayısıyla böyle insanlar olduğu zaman bazı kardeşlerimize, ağlama falan dediği zaman siz ne yapacaksınız? Kardeşim çekil, bilmiyorsun. Çekil, ilmin yok. Allah’ın peygamberi ağladıysa biz de ağlarız, Aleyhisselatu Vesselam, diyeceğiz. Rasulullah Aleyhisselam ne buyuruyor oğlu İbrahim’i kabre koyduktan sonra? “Ey İbrahim, biz senin ayrılışından dolayı çok üzgünüz.” Kabirdeki bir ölüye seslenilir mi? Vehhabiler; bu gibi hadisleri görmedikleri için, ilimleri yeteri seviyede olmadığı için bu gibi hadislerin farkında değiller. Rasulullah Aleyhisselam kabirdeki bir insana sesleniyor. Bir çocuğa sesleniyor. Ne buyuruyor? “Ey İbrahim, ey oğlum biz senin ayrılışından dolayı çok üzgünüz.” İşte bunun adına, kabirdeki insana seslenmek denir. Şayet kabirdeki insana seslenmek şirk olsaydı Rasulullah Aleyhisselam müşrik mi olmuş olurdu? Biz Müslümanlar, Rasulullah Aleyhisselam’ın kabrinin karşısına geçtiğimiz zaman ne yapıyoruz? Essalamu aleyke ya Rasulullah. Selam senin üzerine olsun ey Alllah’ın peygamberi. Selamu aleyke… Selam senin üstüne olsun kime denir? Uzaklardaki insana mı denir? Karşındaki insana denir. Rasullullah Aleyhisselam’a biz selam verirken karşımızdaymış gibi selam veririz. Tahiyyatı okuyoruz biz Müslümanlar. Tahiyyatsız namaz olmaz. “…esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullâhi ve berakâtuhû.” Her namazda ilk ve son oturuşumuzda bunu okuyoruz. Bu Vehhabiler de, bu peygamberimizi sevmeyen Vehhabiler de bu duayı okuyorlar. Neden okuyorlar bunu? Rasulullah Aleyhisselam okuduğu için. Bu duayı okuyorlar ama bu duanın manasını bilmiyorlar. İdrak edemiyorlar. Kalplerindeki peygamber düşmanlığı, akıllarını körüklemiş. Akıllarını kapatmış, perdelemiş. “esselâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyu” demek, selam senin üstüne olsun. “ve rahmetullâhi” Allah’ın rahmeti, “ve berakâtuhû” ve bereketi senin üstüne olsun ey Allah’ın Rasulu demektir. Siz bunu biliyorsunuz. Bu bilgiler ortadayken, bu kadar delil ve karîne ortadayken nasıl Allah’ın peygamberine selam vermemiz gücünüze gider, ağrınıza gider? Neden kalbiniz bundan maraz kapar? Neden düşmanlığınız ortaya çıkar? Allah bu kardeşlerimize de hidayet nasip etsin.
Tebliğ et!