Çok sevdiğimiz insanları elimizden birer birer çekip alıyor, engel olamıyoruz. En sevdiğin babanı alıyor, ayrılamam dediğin ananı alıyor, çocuğunu alıyor. Evlat acısı çok, çok ağır bir acıdır. Allah kimseye göstermesin. (Amin) Alıyor. Gitmesini istemiyorsun ama Allah Tealâ sahip olduğun, çok sevdiğin insanları bir bir yanından alıyor. Çekip alıyor. Allah Teala Hazretleri sevdiğimiz insanları bir bir alırken bize vermek istediği mesaj nedir? Mevla ne demek istiyor? Mevla bize ne anlatmak istiyor? Rabbimiz şunu demek istiyor: “Ey kulum! Burası daimi olarak kalacağın bir yer değil. Burası bütün lezzetlerin geçici olduğu bir yer. Dolayısıyla ayrılmayacakmış gibi bağlanma! Ayrılmayacağın yer var, terk etmeyeceğin yer var, sevdiklerinin hastalanmadığını göreceğin yer var. Sevdiklerinin yüzünün ağlamadığını, gözlerinin ağlamadığını, kalplerinde hüzün olmadığını göreceğin bir yer var. Burası değil. Orası gelecek. Kazanacağız inşallah. Mevla Teala bize lütfederse o yer gelecek ama burası değil. Mevla Teala bize verdiği bu musibetlerle, bu sıkıntılarla yanımızdan aldığı güzel insanlarla, hayırlı insanlarla, insanların en üstünü Muhammed aleyhisselamla bize verdiği mesaj, buraya ait değilsiniz! “Ey kullarım! Siz buraya ait değilsiniz. Ben sizin için çok güzel bir yer hazırladım. Ben sizin için altlarından ırmaklar akan nehirler hazırladım, cennetler hazırladım, köşkler hazırladım. Siz oraya aitsiniz. Dolayısıyla bu kepaze yeri, bu çapulcuların mekanını kendinize ana yurt edinmeye çalışmayın! Ayrılacaksınız.” Ayrılacağın yeri nasıl olur da sahiplenirsin? Nasıl olur da bu benim dersin? Adam sana araba verdi. “Kardeş, şu arabayı al, yurt dışına çıkıyorum. Bir gün, iki gün işlerini hallet.” dedi. Ne demek bu ? Emanet. Buna emanet denir. Araba emanet alan kişi de şöyle dedi: “Ya bundan sonra bu araba benim.” Bu ne oldu şimdi? Terörist. Emaneti sahiplendi, “artık bu araba benim” dedi. Terörist. Emanete ihanet etti yani hain. Hain. İşte bu dünyayı ana vatan olarak gören, Allah’a ihanet etmiş demektir. Cennet vaadine ihanet etmiş demektir. Rızkından endişe eden adam gibi cennetten, sonsuzluktan endişe ediyor demektir, şüphe ediyor demektir. İmanla şüphe bir arada olabilir mi kardeşler? Dolayısıyla etrafımızdaki insanlar bir bir giderken elbette ki kalp hüzünlenir, elbette ki gözler yaşarır. Bu çok doğaldır. Ama şunu bilelim: Allah kavuşacağımız bir yerde, buluşacağımız ve ayrılmayacağımız bir yerde bizi beraber edecek inşallah. İnşallah… Mevlana Celaleddin anlatıyor: “İnsanlar; bebekleri olduğu zaman gülüyorlar, cenazeleri olduğu zaman ağlıyorlar. Ben böyle yapmam.” diyor. Bak bak! Bir kul tasavvufta çok ilerlediği zaman, kalp gözü açıldığı zaman ona hikmet verilir. Farklı bir bakış açısı. Bilinen ayet ve hadislere farklı bir bakış açısı. Ne diyor Mevlana? “Ben bir bebek doğduğu zaman ağlarım, bir mevta öldüğü zaman gülerim, sevinirim.” Talebeleri diyor ki: “Efendim, bu sözün hikmeti nedir?” “Bebek doğduğu zaman şöyle derim: Kim bilir bu dünya denilen mihnet ve sıkıntı evinde bu bebek, ne kadar büyük sıkıntılar ile imtihan olacak? Böyle bakarım. Mevta öldüğü zaman da şöyle derim: Kurtuldu, sınav bitti. Hür bir adam olarak çıkıyor. Şehadetle beraber gittiyse bütün sınavlardan, bütün hastalıklardan, bütün felaketlerden, bütün ihanetlerden kurtuldu. Seviniyorum, buna seviniyorum.” İşte bu Mevlana’nın bakışıdır. Doğuma ve ölüme bir velinin, bir Allah dostunun bakışı böyledir. Çocuk doğuyor, herkes seviniyor, herkes gülüyor ama bu çocuk büyük sıkıntılar yaşayacak. Bu çocuk belki onarılmayacak hastalıklar yaşayacak. Bu çocuk belki felç kalacak, bu çocuk belki aklını kaybedecek. Bu sıkıntıları kimse bilmiyor, gaybi bilgiden. Allah’ın onun kaderinde vermiş olduğu bir sınav, bir imtihan. Kimse bilmiyor. Ama insanlar seviniyorlar, gülüyorlar. Hep ümit ediyorlar, güzel şeyleri ümit ediyorlar. Ama Allah’ın onun hakkında çizdiği çizgi şu: Çok kısa bir ömür vereceğim, çok sıkıntılarla yaşatacağım ve felç yapacağım. Yirmi yaşında ruhunu teslim alacağım ve cennete sokacağım. Allah’ın çizdiği kader bu. Kullar ne yapıyor? Anası, babası ne yapıyor? “Keşke gitmeseydi.” Üzülüyor, ağlıyor. Kardeşler, yatalak olan bir hastanız yahut bir akrabanız 1 yıllık, 2 yıllık, 3 yıllık bir yatma dönemi geçiriyorsa ve ağır hastalığı varsa kanser gibi… Öyle bir hastalık ki biliyorsun bu bir kaç ay içinde gider. Bir kaç ay içinde gider belli. Kanserde 10 hastanın 9’una doktor şöyle der: “Kemoterapiye sokacağız 3-5 ay daha uzatabilmek için.” Şu anda ülkemizde on binlerce kanser hastası var. Bunların 10 tanesinden 9 tanesi ölmeyi bekliyor. Dokuz tanesi, o bir kişi olabilir miyim diye ümit ediyor ama ölmeyi bekliyor. Doktorlarsa bu hastalara şöyle bakıyor: Bu 9 hastanın 5’ini, 6’sını bir sene daha fazla yaşatabilirsek kemoterapi ile yan ilaçlarla falan başarıdır, diyor. Neden? Hastalık içeriye girmiş bir kere. O tümör, o kanser hücreleri devamlı olarak ürüyor. Canlı hücreler ile bir kavga, bir savaş hâlindeler ama günbegün canlı hücreler zayıflıyor ve savaşı kaybediyor. Kanser hücreleri daha fazla artıyor, daha fazla yükseliyor. Dolayısıyla hastalık gittikçe artıyor, ölüm yakınlaşıyor. Böyle bir hastanız olduğu zaman ne kadar bilirseniz bilin, bu adam, bu kadın gidecek. Ne kadar bilirseniz bilin, toprağa verdiğiniz anda kalbinize bıçak saplanıyor kardeşler. Allah Tealâ, hepimizin hastalarına imanla gitmeyi nasip etsin. (Amin) Amin. Biliyorsun. Bugün, yarın toprağa vereceksin, ölecek. Biliyorsun kurtulacak, imanlı bir insan. Ama toprağa verdiğin anda, ayrılış başladığı anda, topraktan, kabirden eve dönüş başladığı anda kalbine bıçak saplanıyor kardeş. Bu acıyı Allah yaşatıyor. Yaşatıyor. Rabbim, cennette bizi kavuştursun. (Amin) Amin ya Muin.
Tebliğ et!