Enes radiyallahu anh rivayet ediyor: “Resulullah Aleyhisselam buyurdu ki; “Allah Teala Hazretleri, azabı en hafif olan cehennemliğe şöyle der.” Bakın şimdi, mahşer gününden bir sahneyi bize kim getiriyor? Muhammed Aleyhisselam. Mahşer gününden birçok sahneyi gören kişi. Sadece o gördü, biz görmedik. Şimdi biz hayatı boyunca yalan söylememiş olan insandan (sallallahu aleyhi ve sellem) bir sahneyi göreceğiz. Azabı en hafif olan cehennemliğe şöyle der… Cehenneme insanlar gitmişler, orada bir tane adamdan bahsediyor. En hafif olan kişi. Başka hadisinde bunu nasıl anlatıyor? Cehennemde azabı en hafif olan, ayakları çıplaktır. Bir kaynar suyun içindedir. Ateş onu yakmıyor. Kaynar su bacaklarını devamlı yakıyor. Kulaklarından ve başının üzerinden buhar çıkar. Onun göreceği azap devamlı budur. Cehennemdeki en hafif azap budur! Şimdi o adama, Allah Teala Hazretleri bir soru soruyor. “Eğer Dünya her şeyiyle senin olsaydı; şu azaptan kurtulmaya bedel, fidye olarak verir miydin?” diye soracak. Adamın, hepimizin Dünya’da sahip olduğunu düşündüğü bazı şeyler var. Halbuki bizlerin tamamı emanetçidir. Hiçbir şeyimizin sahibi değiliz. Delilim nedir? Delilim; kabre girdiği zaman playstationunu yanına alan varsa, sahibisin diyebilirsin. Var mı aranızda bir akrabanız konuk, amcaoğlu hala kızı? Xbox yanına alabilen? Yok. Kabirde Assassin’s Creed oynayamazsın kardeş! Öyle bir şey yok. Oraya çıplak elle gideceksin, çıplak bedenle gideceksin. Bir kefenle… Üzerine hiçbir işleme yapamayacağın, hiçbir enteresanlık serdedemeyeceğin. Ben daha fazla para vereyim, daha güzel bir kumaştan olsun diyemeyeceğin bir kefen. Parçalanacak bu. Solucanlar gelecek, akrepler gelecek parçalayacak. Kanuni Sultan Süleyman, atamız. Allah ondan razı olsun. Amin. Ne diyor? Bak hiç kimsenin adetinde olmayan bir şey söylüyor. “Ben vefat ettiğim zaman” diyor. “Ey Şeyhülislamlar! Vasiyetimdir. Vefat ettiğim zaman sağ elimi tabutumdan dışarı çıkartın, kabre gidinceye kadar sağ elim tabutumdan dışarda olsun.” Neden? Bütün insanlar görsünler ki, koca Sultan dünyaya hükmetmiş. Bütün süper güçlere emirler yağdırmış Sultan, çıplak elle gidiyor. Hiçbir şey götüremiyor, herkes görsün! Şu verdiği misale bak! Şu verdiği örneğe bak! Allah senden razı olsun. Amin. Böyle atalarımız var bizim, böyle büyüklerimiz var. Bunlardan kopartmaya çalışıyorlar bizi. Şimdi, herkesin sahip olduğunu düşündüğü şeyler var. Allahu Teala diyor ki: “O Dünya’da sahip olduğun şeyler var ya, onların hepsini senden istesem.” Onları da bir tarafa bırak. Dünya’nın tamamına sen sahip olsaydın, Dünya’da bu mümkün değildir. Bizim gibi sıradan insanlara bu olmayacak. Dört kişiye oldu. İkisi kafir, ikisi Müslüman. Beşincisi Hz. Mehdi olacak. Efendimiz Aleyhisselamın soyundan gelecek olan kişi. Dünya’ya hakim olacak, kısa bir dönem. Sonra tekrar İslam’ın gerilemesi ve vefat etmiş olacak. Şimdi, Dünya’nın tamamına sahip olsaydın ve sana deseydim ki: “Fidye olarak şu cehennemden çıkarmak için bana verir misin?” Verir misin, vermez misin? Allah’ın kuluna soracağı soru bu. Devam ediyor Resulullah Aleyhisselam. Adam, “Evet” diyecek. Rab Teala bunun üzerine: “Sen daha Adem’in sülbünde iken, ben senden bundan daha hafifini istemiş, bana hiçbir şeyi ortak kılma da, seni ateşe sokmayayım. Cennete koyayım, demiştim.” “Sen buna yanaşmadın, şirke girdin.” Diyecek. Buhari, Müslim Hadisi. Bakın, çok hafif bir şey istedim diyor senden. Nerede istemiş? Daha Adem’in sülbünde iken. Daha Dünya’ya gelmemişsin. Adem’in sülbünde, Adem’in bedeninde yumurta halindesin, sperm halindesin. Ruhlar aleminde ben seni yarattım ama daha Dünya’ya göndermedim. Ve ben sana orada seslendim. Dedim ki: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma!” “Hocam, namaz kılacağım ama patronum bana müsaade etmiyor.” Deme! Ortak koştun, patronu ortak koştun! Yapma bunu! Senin rızkını patron vermiyor, Müslüman. “Hocam, sakal bırakacağım ama hanım bana müsaade etmiyor.” Yapma bunu! Hanımı dine ortak koşma! Sakalı bırakmak zorundasın, az bile olsa bu sakal olacak. “Hocam, ben hacca gideceğim ama dedem müsaade etmiyor. Daha çok erkenmiş, yaşım 40.” Ya mezara gireceksin! 40 yaş mezar demektir. Bitti artık. Tepeden aşağıya gidiyorsun. 30 olduk mu neredeyiz? Dağın tepesine çıktık. 31 oldun mu, tepeden aşağıya gidiyorsun. Artık ölüme doğru koşturuyorsun. Tepeden aşağıya iniş, tepeye doğru çıkıştan daha hızlı gider, haberiniz olsun. Mesela şuan da ne diyor hepiniz? Hocam, benim yaşım yirmi, çok hızlı geçti. Bir anda geçti. Hocam, benim yaşım kırk. Nasıl geçti anlamadım. Bundan sonrası inşaallah daha ağır geçer. Tam aksi. Bundan sonrası daha da hızlı geçecek. Bir bakacaksın, Azrail’i bekliyorsun. Yatak odanda. “Hanım bir çay yap.” diyorsun. Ama bir anda Azrail geliyor içeriden. Çay beklerken Azrail geliyor. Kardeşler, bu böyle. Sen farkında olmadan gelecek. Ölüm kıyamet gibidir. Bir anda gelecek. Zaten hadis-i şerifte ne buyuruyor; “Ölüm, küçük kıyamettir.” Her kimsenin küçük kıyameti ölümdür. Şimdi, Allah Teala Hazretleri diyor ki; “Çok ufak bir şey istedim ben senden.” “Bana ortak koşma!” Sana dine dair verdiğim emirlerde, insanları ortak yapma. Şu şöyle der mi, bu böyle der mi? Deme! Size hayatın mutlu olma sırrını söyleyeyim mi kardeşler? Allah ne der, diye bakın! İnsanlar ne der, diye bakmayın! Ya sohbet yapıyoruz, çok tepki alır mıyız? Vehhabi ne der, Şii ne der? Modernist ne der, insanlar beni düşman bellemesin. Çok düşman edinirim. Konu komşu ne der? Bu kadar genç sohbetimize geliyor, soruşturma başlamasın hakkımızda, bizi içeriye almasınlar. Düşünme insanları. Sen Allah’ın dinine hizmet et. Bırak Allah ne istiyorsa o olsun. Korkma! Resulullah Aleyhisselam bilmez miydi, bütün Mekke tarafından sevilmeyi? Bütün Mekke Resulullah’ı seviyor. Aşıklar Resulullah’a. Ama “Davayı açıkla!” emri geldi. Ben bu Mekke’nin ve tüm kainatın hakimiyim, Allahım. Benim Allahlığımı açıklayacaksın. Kimseyi bana ortak koşmayacaklar. Şimdi, Resulullah şunu diyebilir mi, şöyle bir hakkı var mı? “Ben bunu yapamam, ya Rabbi.” diyebilir mi? Diyemez, derse emri çiğnemiş olur. Asilerden olur. Şu hitaba muhattap olur, Allah’ın Kur’an’da ki şu hitabına muhattap olur: “Benim emrimden çok ufak bir şekilde ayrılırsan, benim sana emrettiğim şeyleri insanlara aktarmazsan, senin şah damarını keserim.” Bu hitap kime? Dünya’da Allah’ın en sevdiği insana, Muhammed Aleyhisselama yaptığı bir tehdittir bu. Birebir aktarmazsan, benim sana söylediğim şeyleri insanlara aktarmazsan, senin şah damarını keserim. Yaşatmam diyor, Allahu Teala. Ne yapacak Muhammed Aleyhisselam? Ya bu kadar insan bana düşman olmasın, dur anlatmayayım. Yapamazsın bunu! Sen de Muhammed Aleyhisselamın ümmetisin. Allah’ın yeryüzündeki halifelerinden bir halifesin Müslüman. Bu İslam’ı insanlara anlatmak zorundasın! Mutlu olmak istiyorsan, insanlar benim hakkımda ne der, deme! İnsanların reytingine bakma! Sen Allah’ın reytingine bak! Allah’ın reytingine bakanlar mutlu yaşarlar, mutlu olurlar. Bir sürü cahil cühela sizi eleştirir. Siz neye bakacaksınız? Benim yaptığım bu hizmetle iki tane adam namaza başlamış mı? Başladı, başarılıyım. Bitti! Benim futbol takımım sene sonunda şampiyon oluyor mu? Üç seneden beri benim tuttuğum takım şampiyon oluyor. Efendim teknik direktörü böyleymiş, oyuncularla arası iyi değilmiş. Oyuncular çok kibirliymiş. Çok fazla para veriliyormuş. Bunların hepsi laf-ı güzaf, boş iş. Kim şampiyon oldu? Yirmi sene sonra neyi sorarlar? -Kim şampiyon oldu? Bu takım şampiyon oldu. Demek ki başarılı. Müslüman, bizim başarı ölçümüz nedir? Bir Müslümana içkiyi bıraktırabildin mi, sen şampiyonsun. Bir Müslümanı ilim meclisine alıştırdın mı, şampiyonsun sen. İnsanların ne dediğine bakma. Bir Müslümanı günde bir vakit namaza, bak beş vakit demiyorum. Beş vakite başlangıç, bir vakitte olur. Bir vakit namaza başlattın mı, sen şampiyonsun. İnsanlar ne der bakma. İnsanları tatmin edemezsin. Bak yine külli bir kaide söyleyeyim: Ne yaparsanız yapın, şu Dünya’da havaya uçun, ağzınız ile kuş tutun. Parenda atın havada böyle parenda atın… İnsanları tatmin edemeyeceksiniz. Muhakkak sizden memnun olmayacak olan birileri çıkacak, muhakkak. Allah’ın koyduğu sistem böyledir. Kimi tatmin edelim biz? Eğer bana bu gözleri veren, bu aklı veren, şuraya gelme kabiliyetini ve istediğini veren insan olsa, insana tapacağız. Ama insan veremedi. İnsan kendi burun akıntısını gideremiyor. Bana hayat mı verecek? Bana bunları Allah verdiği ise ben kime tapacağım? Allah’a tapacağım! İşte Allah Teala bu hadis-i şerifte, o kula bunu söylüyor. Çok ufak bir şey istedim, bana hiçbir şeyi ortak koşma. Hiçbir insanın istediğini benim istediğimin önüne geçirme! Ben senden bunu istedim, ey kulum! Ama maalesef, üzülerek görüyorsun. Büyük çoğunluk, büyük yığınlar insanların isteğini Allah’ın isteğinin önüne koymuş. Bakın şu anda sohbete yüz tane genç gelmiş. Ama şu anda kahvelerde, üç yüz beş yüz tane yığın var, yığın… Küfür ede ede kağıtları önüne koyuyorlar. O taşları diziyorlar, küfür ede ede… Taş çalıyorlar, bilmem ne yapıyorlar. Plan kuruyorlar, kaş göz işareti yapıyorlar. -Şşşt çaldım ordan taşı. Tamam diyor, tostları buna giydirdik. İddialı oynuyorlar ya, hem kumar. Şimdi orda puanlar var, puanları kim daha fazla alırsa diğeri kaybediyor, çayları ona ödetiyorlar. Bunun adı nedir İslam’da? Biri kaybedip, diğeri kazanıyorsa kumardır. Yani haramdır! Orada oyun oynuyor, eğleniyor. Şeytanlar içeride. Beş yüz tane adam var, beş yüz tane de şeytan var. “Ne süper bir alem burası, böyle güzel bir dergah olur mu?” diyor şeytanlar. “Yiyin, için, eğlenin.” diyor. Çaylar sol elle içiliyor, küfürler gırla, gıybet gırla… Taşları dizerken, mahalledeki sohbete giden gençleri aşağılıyorlar. “Bizim mahallede İsmail var, takmış kafayı altı aydan beri sohbetlere gidiyor, hacı hoca olmuş.” “Bir de sakal bırakmış, dengesiz bu ya. Yirmi yaşında namaza mı başlanır kardeşim?” Hem kahvede, hem şeytanın hizmetinde, hem de onu aşağılıyor. Şimdi, ey insan! Sen bu ahmak adamın, hayatını kahveye adamış olan bu ahmak adamın sözüne mi bakman lazım? Onun rızasını mı alman lazım? Yoksa sana ebedi cenneti vaad eden, sonsuz bir hayatı vaad eden Allah’ın rızasının peşinde mi olman lazım? Senin kimin peşinde olman lazım, ey insan? Allah Teala Hazretleri bizi aldananlardan, kananlardan etmesin! Amin ya Muin. “Allah yaptığınız amelleri bilir.” Ne yaptın, ne ettin. Hepsini bilir. Hepsi kitaplarda yazılıdır. Yanımızdaki o melekler devamlı, sabah akşam yazıyor. Bugün kaç tane hastaya baktın. Yirmi tane hastaya baktım. Allah rızası için yaptıysan, vatana millet sevdası niyetiyle yaptıysan, yirmi hastanın sevabı sana yazıldı. Hocam bu zaten benim işim, ben bundan para kazanıyorum. Sen niyetini para kazanmak yapma. Sen niyetini dünya kariyeri yapma! Sen niyetini Müslümanlara hizmet yaptın mı, hem para kazanacaksın, hem doktorluk vazifeni yerine getireceksin, hem de sevap kazanacaksın. Bu iş bu kadar güzel bir şeydir. Niyeti düzelt, Allah her şeyini düzeltir.
Tebliğ et!