Ateistlerin çok sorduğu bir sorudur. Şöyle diyor, kardeşim bana sormuş: “Hocam genellikle ateistler, ‘Allah bizi neden dünyaya gönderdi? Direkt cennete koysaydı ya!’ diyorlar.” Ateistlerin bildiğiniz klişe soruları vardır, böyle saçma sorular. “Niye bizi dünyaya gönderdi ya? Direkt cennete koysaydı, madem o kadar zengin!” “Bunlara cevap vermeye çalışıyoruz ama tatmin etmiyor onları. Nasıl cevap vermeliyiz hocam?” Ben de yazdım: “Düşünmeden slogan atan bu gibilere, “devlet bizi neden sınav ediyor? Direkt sürücü ehliyetimizi verseydi ya!” demelidir.” Şimdi bu ne diyor, ateist reis? “Sınav etmesin bizi, direkt cennete koysun!” Gidiyor, 3 bin TL veriyor ehliyet kursuna. Sonra bir de direksiyon sınavına giriyor. Ehliyet sınavı, direksiyon sınavı; 3 bin tl ve o kadar mesainin sonunda ehliyetini alıyor. Yanındaki adam da geliyor buna diyor ki: “Ya bir kanal buldum, 5 bin tl rüşvet veriyorsun. Hiç ne sınav var ne direksiyon var.” diyor ateiste. “Utanmıyor musun sen, kul hakkı değil mi bu?” ateist. Sen ne anlarsın kul hakkından oğlum? Senin sınırların yok! Çizgilerin yok senin, sana her şey helal. Ama burada 3 bin TL vermiş ve aylar boyunca eğitim almış, sınava girmiş, ter dökmüş, direksiyona da girmiş. Ve kazanmış; bileğinin hakkıyla kazanmış olduğu için bu rüşvetle ehliyet alan, kul hakkından korkmayan adama diyor ki: “Kul hakkına giriyorsun, utanmıyorsun sen!” diyor. Ve bu ateist reis Allah’a diyor ki: “Bizi sınavsız bir şekilde cennete koysaydı ya!” “Hepinizi ortaya çıkartmak için sizi deneyeceğim.” (Muhammed, 31) âyet-i kerîmesini okumadıkları için ve anlamak istemedikleri için yani nefsi olarak kolaya kaçmak istedikleri için böyle yaşıyorlar ve yaşamaya devam ediyorlar, kendi kendilerine narkozu basıyorlar. Narkoz basma! Uyuşturucu aklı alır, içki aklı alır. Bu akıl sana lazım. Bu aklın alındığı zaman, o zaman böyle saçma cümleler kuruyorsun. “Niye sınav ediyor?” Niye ehliyet sınavına girdin? Direkt devlete de ki: “Bana ehliyet ver devlet! Sen benim devletimsin ver ehliyeti!” Devlet diyor ki: “Sınava gireceksin, önüne gelene ben ehliyet vermem.” “Hayır! Sen nasıl devletsin? Sen kudretlisin, güçlüsün, vereceksin bana.” diyemezsin. Allah’a da bunu diyemezsin. Bu işin sırrı böyledir kardeşler. Ayeti bitirelim: “…ves sâbirîne” “sabredenleri ortaya çıkartmak için,” “…ve nebluve ahbârekum.” “haberlerini ortaya çıkartmak için sizi deneyeceğiz.” “Haberlerinizi, sözlerinizi ortaya çıkartmak için sizi deneyeceğiz.” (Muhammed, 31) Herkes atıp tutuyor, herkes bazı sözler söylüyor. Herkes mangalda kül bırakmıyor. “Benden daha sağlam, benden daha takvalı Müslüman yok! En iyi Müslüman benim.” diyor. Ama işte er meydanda belli oluyor. İlim meclisin var mıdır? Her hafta gittiğin bir ilim meclisin var mıdır? -Yok. Her hafta gittiğin halı saha var mıdır? -Var. Her hafta gittiğin sinema var mıdır? -Var. Ama ilim meclisi? Bu uzak menfaat, ebedi yaşamını kurtaracak bir şey bu. Nereye gidiyorsun? Muhakkak her Müslüman, her hafta bir ilim meclisinde olmak zorunda. “İlim kadın-erkek her müslüman üzerine farz.” diyor, Muhammed Aleyhisselam. (İbn Mace, Mukaddime, 17) Ne ilim meclisine gidiyor ne sohbet dinliyor. Hem diyor ki: “Ben çok şey biliyorum.” Böyle iş olur mu? Bu sözleri söyledikten sonra hakikati ortaya çıkartmak için, kaliteni ortaya çıkartmak için yerine getireceksin. İşi yapacaksın, meydanda olacaksın. Müslüman’ın meydanı: Hacdır, umredir, mescittir, camidir. Allah için gelin şu camilerimizi, mescitlerimizi, ilim yuvalarımızı şenlendirelim. Allahü Teâlâ Hazretleri bu âyet-i kerîmeyi; anlamayı, idrak etmeyi, yaşamayı bizlere nasip etsin. (Amin) Âmin Ya Muin. Camilerimizi şenlendirmeyi bize nasip etsin. (Amin) Camilerimizi kiliseye dönmekten korusun. (Amin) Amin.
Tebliğ et!