Birçok kardeşimiz bize mesajlar atıyor. “İnternette birçok hocayı dinliyoruz hocam fakat tarikat ehli olan hoca sayısı çok az. Sen neden bir tarikata girme ihtiyacı hissettin?” Birçok kardeşim bize bu suali soran mesajları atıyor. Biz de bu kardeşlerimize özetle konuyu anlatıyoruz. Kardeşler ben, rahmetli babacığımın teşvikiyle sekiz yaşında İslam ilimleri öğrenmeye başladım. Devamlı babamın yanında çalışırken o beni çalıştırmama tarafında, Kur’an kursuna yollama tarafındaydı. Ben de istemeye istemeye, babanın sözü kırılmaz, babanın hatırı için Kur’an kursuna giderdim. Allah içimi biliyor, sizden saklayacak değilim. Allah için gitmedim, babamın hatırı için gittim. Ama birinci sene, ikinci sene işler değişti, kalbim döndü. Bir, iki adım attığı için Allah kalbimi çevirdi. Ve Kur’an kursundan zevk almaya, haz almaya başladım Artık babam beni çalıştırmak istediği zaman ben işten kaçıyor ve Kur’an kursuna gidiyordum. Kur’an kursunda dört, beş senem geçti. Allah ona selamet versin, Sadık hocam… İlmihâl bilgilerini, Kur’an ve tecvit bilgilerini bana kim öğretti? Sadık hocam öğretti. Şimdi emeklidir, ne zaman görsem elini öperim. Çok hayırlı bir insandır. Bu ilimleri öğrendikten sonra fıkha merak saldım. Yaşım çok genç olmasına rağmen Osmanlı dönemine ait fıkıh kitapları elime geçti. Hepsini inceledim, okudum. Soru-cevap, soru-cevap. Şeyhülislamlara teba, halk soru soruyor bunlar cevap veriyor. Her soru kafamda başka soru işaretleri uyandırdı, devamlı bu kitapları okudum. Fıkıh ilmi beni hadis imine sevk etti. Fıkıh ilmindeki âlimler, fakihler hükümleri nereden çıkartırlar? Ayet ve hadislerden çıkartırlar. Hadis ilmine merakım uyandı. Kütüb-i Tis’a denilen kitapları araştırdım. Dokuz hadis kitabı. İslam’da Kur’an’dan sonra gelen en önemli kaynak hangisidir? Hadistir. Hadis kitaplarının en başları hangisidir? Kütüb-i Tis’a, dokuz hadis kitabı. En sahih, hasen hadisler buradadır. İmam Buhari’nin, İmam Müslim’in, Ebu Davud’un, Tirmizi’nin, İbrahim Nehai’nin, İmam Malik’in, Ahmet bin Hanbel’in… Dokuz kitap. Bu kitapları inceledim ve oradaki hadisleri ezberlemeye başladım. Fakat ilmim ne kadar artsa da, buraya dikkat edin, kalbim dolmuyordu. Bilgiyi ikinci maddeye geçiremiyordum. İkinci madde neydi? Amel. Amele dökemiyordum. Sekiz yaşından beri dini eğitim alıyorum ve devamlı okuyorum, okumayı çok seven bir adamım ama namaz kılıyor muyum? Bir vakit namaz kılıyorum. On beş yaşına kadar bu kardeşiniz, on beş yaşına kadar bir vakit namaz kıldı. Hangi namaz? Sabah namazı. Namazların da en zorudur. Bu namazlara beni kim alıştırdı? Rahmetli babacığım alıştırdı. Allah kabrini nur etsin inşallah. (Amin) Zorla morla beni her gün sabah namazına götürürdü. O bana alışkanlık hâline geldi ve devamlı olarak bu namazı kıldım, on beş yaşıma kadar. Bir sene, iki sene kaza borcum vardı. Rabbime hamdolsun namaza başladığım an da bu kazaları hemen kapattım. Şimdi kardeşler, düşünün bir adam devamlı kitap okuyor, devamlı sohbet dinliyor, aklını devamlı dolduruyor ama kalbi boş. Öğrendiklerini amele dökemiyor. Ne zamana kadar bu hâl devam etti biz de? Tasavvuf yoluna girinceye kadar. Namazlarda istikrar sağlayamama rağmen Kur’an okumada çok istikrarlıydım. Her akşam yatmadan önce dişlerini fırçalamak gibi beş, on sayfa Allah’ın kelimelerini okumadan yatmazdım. Yine bir akşam Kur’an okurken geldi Muhammed suresine. Muhammed suresi, yedinci ayet. Yâ eyyuhellezîne âmenû in tensurûllâhe yensurkum ve yusebbit akdâmekum. Bu ayetin üstünde daha önce onlarca defa gitmişimdir. Ama o akşam okurken beynimde şimşekler çaktı. Ayet şöyle diyor: “Ey iman edenler, in tensurûllâh, eğer Allah’a yardım ederseniz; yensurkum, Allah da size yardım eder. ve yusebbit akdâmekum, ayaklarınızı dini üzere sabit kılar. Şimdi bu ayeti okudum, Kur’an’ı kapattım. Ve aklımdan bazı düşünceler geçti. Allah Teala âlemlerden müstağni iken, hiçbir şeye ihtiyacı yokken neden benden yardım istiyor? Ben âciz bir kulum. Yardım ederseniz diyor, in tensurûllâh; yensurkum, o zaman ben de size yardım ederim diyor. Hemen tefsirleri karıştırdım. Ayetleri tefsirlerle okumazsanız kafanıza göre hüküm verirsiniz. Bir mealci bu ayeti okuduğu zaman ne yapar? “Hee bak, Allah’ın benim yardımıma ihtiyacı var.” der. Bir ehlisünnet Müslümanı ne yapar? Dur bir tefsirlere bakayım âlimler bu ayet hakkında ne buyuruyor. Rasulullah bu ayet hakkında ne buyuruyor sallallahu aleyhi ve sellem. Tefsirlere baktım ve gördüm ki, ulema diyor ki: “Allah’ın kendisine yardım değil Allah’ın dinine yardım ederseniz. Bu ayetin manası budur.” Allah’ın dinine yardım kimin muhtaç olduğu bir şeydir? Allah’ın muhtaç olduğu bir şey değil kulun muhtaç olduğu bir şeydir. Eğer kul Allah’ın dinine yardım ederse Allah onun kalbini İslam’a açar ve hidayetini kalbine indirir. Bu sefer İslam’ı yaşamak ona kolaylaşır. Bunu anladım ve idrak ettim. Okumalarım, Kur’an okuyuşlarım devam etti. Bu sefer duygulanarak okumaya başladım. Okurken ağlıyordum, tövbe ediyordum, pişman oluyordum ve devamlı bir dua yapıyordum. “Allah’ım, beni sana daha yakın olacak sevdiğin bir dostunun kapısına yönlendir, bana bir mürşidi kamil nasip et.” Devamlı dualarımda bu temennide bulunuyordum Mevla Teala’ya. Bir gece rüyamda Mehmet Emin Tokadi Hazretlerini gördüm. Onun kabrine gidiyordum. Mübarek, kabrinin başında beni davet ediyordu. Bize gel, diyordu. Rüyamda bu olayı gördükten sonra Unkapanı Zeyrek Yokuşu’na gittim. Mehmet Emin Hazretlerinin kabrini ziyaret ettim, Kur’an okudum ve orada Rabbime bir duada bulundum. “Allah’ım burada yatan sevdiğin bu dostun hürmetine bana bir Hak kapısı nasip et. Kendimi geliştirebileceğim, senin isteyeceğin, istediğin kıvamda olabileceğim bir kapı, bir doğru yol bana nasip et Ya Rabbi.” Orada bu duayı yapınca Allah Teala Hazretleri duamı kabul etti ve beni üstadımız İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi’nin talebeleriyle tanıştırdı. Allah’ın selamı onların üstüne olsun. (Amin) Onların talebelerinin, o mübareğin vekillerinin, halifelerinin sohbetlerine gittim geldim. Beş, altı sene kadar bu böyle devam etti. Bu yılların sonunda Efendi Hazretleri rüyama girdi. Rüyamda karşıma geldi ve bana şöyle dedi: “Evladım, Allah’ın kullarına hizmet etmen lazım. Allah’ın kullarına hizmet etmen lazım.” Bu rüyayı gördükten sonra tebliğime daha bir sarıldım. O sohbetler esnasında, o tasavvuf yoluna girmem ile beraber, o zikir dersini almamla beraber bilgilerim kalbine inmeye başladı. Hemen birinci, ikinci sohbette namaza başladım. Dikkat buyurun! Yıllar boyunca düşündüğüm, okuduğum, dinlediğim bilgiler beni namaza başlatamadı. Bir tarikat meclisine, bir tasavvuf sohbetine gittim; birinci, ikinci sohbette hemen beş vakit namaza başladım. Ve hemen kaza borçlarımı kapatmaya başladım. Bir ya da iki sene içinde bütün kaza borçlarımı kapattım. Zikir dersi ile beraber, okuyuşlarla, sohbet dinleyişlerle beraber hem ilmî olarak hem manevi olarak Rabbime hamdolsun gelişmeye devam ettik. Sonra tebliğe ağırlık verdik. Üstadımızdan bu hayır duayı aldıktan sonra tebliğimiz daha bir kuvvetlendi. O zamana kadar, tarikata girinceye kadar ilmimiz olmasına rağmen tebliğden hep kaçtım. Hep uzak durdum. Bunun iki tane sebebi vardı. Birincisi, dilimdeki kekemelik. Bizim geçmişimizi tanıyanlar bilirler. Dilimde sekteme vardı. Çok hızlı konuşurdum ve çok takılırdım. Bu, birinci sebepti. İkinci sebep neydi? İslam’ı yaşamanın verdiği öz güvensizlik. Bir adam Allah’ın dinini yaşamıyorsa ne kadar bilirse bilsin konuşmak istemez. Çünkü ben bu adama namazı tarif edeceğim, ben kılamıyorum. Utanır. Bu öz güvensizlikten dolayı ve dildeki sorundan dolayı bu vazifeden hep kaçtım. Ama tasavvufa girince, velilerden hayır dua alınca, şeyhimden de desturu alınca işler değişti. O kekeme olan dilimiz bülbüle döndü, Allah’a hamdüsenalar olsun. Konuşmamız gereken ne varsa Allah Teala bize ilham etti. Büyüklerimizin de hayır duasıyla bunu konuştuk, insanları İslam’a davet ettik. İnsanlar her gün bize hayır dua mesajları gönderiyor. Şükranlarını sunuyorlar, teşekkür ediyorlar. Namaza başladım diyenler, mezhepsizlikten kurtuldum diyenler, şu sapkının peşindeydim tövbe ettim diyenler… Şii idim tövbe ettim, Vehhabi-Selefiydim tövbe ettim diyenler, canlı bomba olacaktım tövbe ettim diyenler… Canlı bomba! Adam sohbetimizi seyretmese gelecek burada yüz kişinin arasına dalacak. Allah’a hamdüsenalar olsun çok güzel hayırlara vesile olduk. İnşallah bundan sonra bu istikametimizi bozmazsak, Allah’ta bu dini üzere ayaklarımızı sabit kılarsa, kaymazsak çok daha güzel hayırlara vesile olacağız. (İnşallah) Rabbim bize yardım etsin. (Amin) Amin ya Muin. İşte kardeşler, tasavvuf, tarikat bir yaşam okuludur. Tarikat ne yetiştirir? Mücahit yetiştirir. Evinde miskin miskin duran Müslümanı alır; öz güvensiz, bitkin, iki kelimeyi peşi peşine getiremeyecek Müslümanı alır bir mücahite dönüştürür. Kelleyi koltuğa almış, başına ne geleceğini düşünmeyen, bir tek şey düşünen: Bugün kaç tane Müslümana vesile olabilirim. Bu adama Mücahit denir. Tarikat adamı bu şekle sokuyor. Allah Teala hepimize bu bilinci versin inşallah. (Amin) Amin ya Muin.
Tebliğ et!