Nazarı çok kuvvetli bir köylü varmış Mustafa. Bu adamın nazarı o kadar kuvvetliymiş ki adam nereye baksa orayı mahvediyormuş. Bir gün Osmanlı Ordusu böyle bir yerden geçerken bir bakmışlar kocaman bir kaya. E patlatma imkanı yok; o zaman böyle dinamit yok, bişey yok. Demişler ki falan köyde, buraya yakın olan bir köyde nazarı çok kuvvetli bir adam var. Onu çağıralım. Yüzbaşıya bunu söyleyince tamam demiş çağırın. Gitmiş o adam nazarıyla kayaya bir bakmış aa kayaya bak demiş, kaya bir anda infilak etmiş, o yol açılmış, ordu geçmiş. Bu adamı gören karşı köyden bir adam demiş ki senle gel 2 dakka işimiz var. Adamı almış götürmüş. Bu adamın da komşusuyla arasında müthiş bir rekabet var. ikisi de müthiş servet sahibi, ikisinin de böyle bir sürü hayvanları var, sürüleri var. Plan şu: Nazarı çok kuvvetli olan adamı böyle kendi evinin bahçesinden karşı komşusunun evindeki o otlayan binlerce hayvanı, sürüsünü gösterecek ve onlara nazar değdirtecek. Çıkarmış böyle verandaya. Bak demiş görüyor musun şurdaki hayvan sürülerini? O nazarı çok kuvvetli olan adam bir bakmış! Göremiyorum demiş!! Ondan sonra yaa nasıl görmüyorsun? Baksana orda binleerce hayvan, bak yaa ne acayip demiş. adam bakmış. Göremiyorum yaa demiş. Yaa nasıl görmüyordun bak işte orda binlerce şey var. İnek de var bak orda, köpek de var nasıl görmüyorsun orda? Nazarı çok kuvvetli olana adam bir dönmüş (gıcırtı sesi) Sende de ne göz varmış yaa demiş. adamın gözleri akmış. (Gülüyor) (Kalemle çizme sesi) Selamün aleyküm arkadaşlar. Benim en çok etkilendiğim konulardan birisini ele alacağız bu gün. Üstümde bir nazar var. Dedim madem öyle üstümdeki bu nazarı size anlatayım. Nazar nedir? Bazen bana da soruyorsunuz, mesaj atıyorsunuz. Ağabey bana nazar mı değiyor? Veya ağabey bir arkadaşın bir eşyasını çok beğendim, sonra kırıldı. Acaba nazar mı değdirdim? Nazar diye bir şey var mı? Nazar hak mıdır? Dinimizde yeri var mı? isterseniz buyrun konuşalım. (Yankılı sesle) bazı insanlar yani nazardan korunmak için nazar boncuğu takıyorlar, kimi at nalı takıyor. Kimisi nazar mı değdi diye kurşun döktürüyor falan. Kurşun dökerken bir anda suratı yananlar oluyor falan. Böyle başına bin tane şey gelenler oluyor. Değişik değişik bâtıl inançlar. Ağaca çaput bağlamalar (gümleme sesi), böyle üzerlik tohumu yakmalar (gümleme sesi), evin içinde ayin yaparcasına böyle, kabile dansı yaparcasına gezmeler. Yani bunlar acaba gerçekten hak mı? (Elektrik sesi) Bunları yapmak doğru mu? (elektrik sesi). İslamiyete göre yani bunları yapmakta bir beis var mı? Efendimiz Alayhisselatü Vesselam’ın zamanında nazar boncuğu var mıydı? (Gümleme sesi) Nazar boncuğu caiz midir? Şirk midir? (Giyotin sesi ve ince çınlama sesi) Efendimiz Alayhisselatü Vesselam’ın Müslim’de geçen bir hadisiyle başlayalım. Efendimiz (s.a.v.) diyor ki: “Nazar haktır.” diyor. “Deveyi kqazana, insanı mezara koyar.” Hatta Taberâni’de geçen bir başka rivayette Efendimiz Alayhisselatü Vesselam diyor ki: ” İnsanların yarısı nazardan ölmüştür.” Demek nazar bu kadar tehlikeli bir şey. hatta kalem Suresi’nin 51. ayeti müfessirlerimizin görüşüne göre nazar için inmiştir. Olay da şöyle gelişiyor. Efendimiz Alayhisselatü Vesselam zamanında Esetoğulları’ndan bir adam varmış. Böyle bedevîymiş. 3 gün boyunca hiç bir şey yemez, ondan sonra çadırının örtüsünü kaldırır, ordan geçen bir gurup deveye bakıp bunlar ne acayip develerdir der, hani bazen böyle skeçlerde olur ya keşke benim olsa diyen bir karakter. Aynı onun gibi böyle. Bakıyor, nazar ediyor, haset ediyor ve ondan sonra o develer hastalanıyor ve pek çoğu telef oluyor. Bu kişinin nazarının çok kuvvetli olduğunu farkeden müşrikler Efendimiz Alayhisselatü Vesselam’ın o harkulade güzelliğinin, o harkulade konuşma şeklinin, harkulade ahlakının, muhteşem karakterinin karşısında; bu kişinin de ona nazar etmekten başka yapacak bir şeyi olmaz diyerek onu alıyorlar, Efendimizin (s.a.v.) karşısına getiriyorlar. Ama ayet Efendimiz Alayhisselatü Vesselam’ı koruyor. Efendimize (s.a.v.) vahiy iniyor ve Efendimizi (s.a.v.) Allah muhafaza ediyor. Ayet de aynen şöyle. “Neredeyse kâfirler seni gözleriyle yıkacaklardı.” diyor. Efendimiz Alayhisselatü Vesselam peki nazardan korunmak için ne yapıyordu? Diyordu ki: “Ya Rabbi beni insanları ve cinlerin kötü bakışlarından, kötü nazarlarından, hasetlerinden koru.” diyordu. Fakat daha sonra Felak ve Nas sureleri gelince Efendimiz Alayhisselatü Vesselam nazar için bu 2 sureye başvurmaya başladı. Zaten Efendimiz Alayhisselatü Vesselam yatmadan önce İhlas Suresi’ni, Felak ve Nas surelerini okur, ellerine üfler ve bütün vücuduna mesh ederdi. Dokundururdu, değdirirdi. Bu şekilde nazardan korunmaya çalışırdı. hatta sahabe efendilerimiz, mesela Hazreti Osman (r.a.) bunu söylüyor, Hazreti Ömer (r.a.) bunu söylüyor: Sahabe efendilerimiz bunu yapmayanın aklından şüphe ederdik diyorlar. Bu derece demek ki nazar insanın hayatında olan bir şey ve hak bir şey. Peki çocuklarımız oluyor. Benim de mesela 2 tane kızım var. Özellikle çocuklar yeni doğduğunda o çocukların böyle tenleri çok güzel oluyor değil mi? Böyle hiç birimizin teni bu kadar güzel değil. Baksana! Yani Mustafa’ya da baktığım zaman çok böyle kayış gibi bir teni var şu an yani. (gülüşmeler) Yüz hatlarına bakıyorum. Hadi Sefa’da biraz daha baby face (beybi feys) var ama. (gülüşmeler) Yani bize o kadar net değmiyor ama çocukların çok daha teni taze böyle tenleri var. Özellikle canlı canlı. Yani resimden bakma değil de canlı canlı bakılan nazarlar çok kuvvetlidir. Bu noktada, anne, babanın nazarı çok etkilidir. Anneannenin, dedenin, babaannenin nazarları, ağabeylerin, amcaların nazarları çok etkilidir. neden? Çünkü nazar 2 surette değiyor arkadaşlar. Bazıları diyor ki yaa ben severek bakıyorum, hasetle bakmıyorum, kötü gözle bakmıyorum ki. Severek bakıyorum diyor. Ama severek baksan da işte 2 çeşit nazarın birinci şekli senin bakışın. Bazıları severek baktığı için, çok yüksek muhabbet beslediği için manayı harfiyle değil de manayı ismiyle baktığı için nazar değdirir. Peki nedir manayı ismi ve manayı harfi? Bediüzzaman Hazretleri diyor ki. Bakın Bediüzzaman denilmiş, zamanın harikası denilmiş. Karşılaştığı bütün âlimleri iltizam eden, böyle bir ilim sahibi,küçücük yaşta zeka ve hafızanın üst düzey kendisinde birleştiğini gören âlimler ona Bediüzzaman, zamanın harikası demişler. Bu kadar ilimde uçmuş gitmiş bir zat. hatta şöyle söyleniyor: 3 ayda belki 20 senelik medrese ilminin kitaplarını okumuş ve bitirmiş bir insan. Böyle bir zeka ve deha sahibi bekın ne diyor? Diyor ki: “Kırk senelik hayatımda, otuz senelik tahsil hayatımda öğrendiğim şu dört kelimedir.” diyor. Netdi onlar? “Manayı ismi, manayı harfi, nazar ve niyet.” Bakın bütün ilmini bununla ifade ediyor. nazar gerçekten de günahları sevaba, sevapları da günaha çevirebilir. Nazar eşyanın mahiyetini değiştirebilir, tahayyir edebilir, dönüştürebilir. İnsanlar gözleriyle eşyaları hareket ettirmişler. Hatta Hazreti Süleyman’ın (a.s.) yanında bir âlim diyor ya Belkıs’ın tahtını ben sana getireceğim. Bunu da bu nazar ilminin içinde bir kategoride yapmış Bu da henüz bizce meçhul. Ama belki ilerde bulacağımız bir ilim. İnşallah bu teknolojiye de bir gün ulaşırsak, bunun tam tefsiri de tafsilatı da yapılmış olur. Demek ki nazarla insan o enerjiyi yüklediği yere yüklediği ölçüde hareket kâbiliyeti de kazandırabiliyor. Bu kadar demek ki yüksek bir enerjiyle insan yaratılmış. E şimdi sen bütün kainatın zübdesisin, kainatın küçültülmüş bir örneğisin, prototipi hükmünde yaratılmışsın. Elbette ki Cenab-ı Hak sendeki tecelliyetını özel kılmıştır. Bu tecelliyatın da en etkili kanallarından birisi elbette bizim gözlerimizdir. Yani bizim bakışlarımızla. Bu konuda da özellikle benim gibi insanların karşısına, kalabalıkların karşısına çıkıp anlatımlar yapan ve insanların olduğum şahıstan çok daha fazla hüsn-ü zanlar besleyerek yani benim namımın layık olmadığı hüsn-ü zanlar besleyerek baktığı için nazara muhatap birisi olarak söylüyorum, ciddi manada; özellikle mesela bizim cumartesi sohbetleri oluyor ya işte 400 kişi geliyor, 350 kişi geliyor; her kesin böyle teveccühü ordaki Kur’anî mananın inkişafını senle bağlıyor. Halbuki orda bir Kur’an dersi okuyoruz, Risale-i Nur’dan bir yer okuyoruz ama sana bağlayınca, senle ilişkilendirince ne oluyor? sana karşı bir muhabbet besliyor. Sana karşı bir hüsn-ü zanla bakıyor. Dolayısıyla ne oluyor? Sana karşı nazarı cevfliyor. Ben her cumartesi günleri çok fazla okuyorum. Cevşen okuyorum, Kur’an okuyorum. Kendimi muhafazaya çalışıyorum. Ve her gün, yıllardır her gün çok yoğun işte Felak, Nas, Ayetel Kürsi okumalarım var. Sizler de biliyorsunuzdur yani. Böyle sayısını söylemeyeyim de yani şimdi. Tabi bu her kes için çünkü farklı. Her kes kendindeki esmaya göre, hani yıldıznameden bakarlar ya bazı alimler. Kendilerindeki esmanın galibiyetine göre; Allah’ın hangi ismi sende daha çok tecelli ediyor ona göre. Elbette her kesin yapacağı okumanın yoğunluğunun miktarı da, kalitesi de farklı olacaktır. Ama Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam bize ne demiş biz onu yapacağız. Ayetel Kürsi’yi tavsiye etmiş, Felak Suresi’ni ve Nas Suresi’ni tavsiye etmiş, Kafirun Suresi’ni tavsiye etmiş. Bunları bol bol okuyacağız. Şimdi bazıları soruyor, ağabey diyorlar bende renkli göz var, bana kem gözlü muamelesi yapıyorlar, işte renkli gözün var diye senin gözünde daha çok nazar oluyor. böyle bir şey var mı? Yani İslamiyet’de bunun yeri yok. Bu bir batıl inanç. Doğruluğu veya yanlışlığı tartışılır. Öyle söyleyeyim. Gerçekten böyle bir şey var mı? Allah biliyor ama sanmıyorum böyle bir şey olacağını. Renkli gözden ziyade insanın bakışlarında 2 tane dediğim gibi temel unsur var. Birincisi manayı ismiyle bakıyorsa. Yani Allah’tan bilmeyip, maaşallah demeyip, onu Allah’a vermeyip, ne güzel yaratılmış demeyip; o şeyin şahsına yönelttiyse Cenab-ı Hak orda tokat vuruyor. Nazarın işte mahiyeti aslında bu. yani Cenab-ı Hak ordaki faniliği sana gösteriyor. Cenab-ı Hak o güzelliğe böyle nazar ettiğin ve onu kaynak gibi görürcesine Allah’a yöneltmen gereken hayranlığı ona yönelttiğin ölçüde ona nazar değdiriyor, onu çürütüyor. Bak diyor bu fani. Demek ki sen Allah’a esas perestiş etmelisin. Ona hayranlığını yöneltmelisin. Yani nazarın mahiyeti belki bize veriliş gayelerinden, hikmetlerinden birisi bu. İşte burda bahsettiğimiz manayı harfi dediğimiz kavram: o bebeğe baktığın zaman o bebeğin yaratıcısına intikal etmen. Her hangi bir esmaya intikal etmen. Yani sanattan sanatkara gitmendir. Yani ne güzel yaratılmış demendir. “Ne güzel deme ne güzel yapılmış de.” Bu bir ahlak olarak bizde oturmadı gerekiyor. Nazarın 2. versiyonu olan hasede gelmeden önce isterseniz bir kaç hadis okuyalım ondan sonra Mektubat’dan hasedle ilgili bir bölüm var. Çok güzel bir bölüm, orayı beraber paylaşalım. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam diyor ki Nazar neredeyse kaderi geçecekti diyor o yüzden diyor nazarda Allahü Tealaya sığınırım diyor ve şu hadis çok işinize yarayacaktır diye düşünüyorum. Diyor ki “fatiha ile Ayetel Kürsi’yi okuyana o gün içinde nazar değmez.” diyor Demek ki sabah evden çıkarken Fatiha’mızı ve Ayetel Kürsi’mizi okuyacağız. Felak ve Nas sureleri için de “Bu iki sure ile belalardan, nazardan korunun. Hiç kimse bu iki sure ile korunduğu gibi başka şeyle korunamaz.” diyor. Yani Felak ve Nas sureleri Muavvizeteyn sureler, bunları sürekli okumakta fayda var. Hem büyüleri, hem de nazarı defetmek. Çünkü Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam’ın zamanında büyü yapıldığında Felak ve Nas surelerini okuyarak Efendimiz (s.a.v.) o büyüden korunmuştur. Peki yani mesela bir arkadaşımızın bebeğini sevmeye gidiyoruz veye bir arkadaşımız araba almış, ona baktığımız zaman? Yani içimizde bir haset yok ama ona nazar değdiriyoruz. Yaa bu nazarı nasıl önleyebilirim? Bir bahçeye girdiğim zaman o bahçeye nazar değdiriyorum. Gerçekten arkadaşlar hani deveyi kazana sokar diyor ya. bazı insanlar işte o hayvanlara, otlayan sürülere baktığı zaman nazarla bakıyor; sahibinin haberi yok. Yaa bu hayvanlara ne oluyor diyor. Mesela bir karı koca var. Diyelim ki çocukları olmadı. Çocukları olmadığı için biraz üzülüyorlar. Bu konuda çocukları olsun diye sürekli dua ediyorlar ve istiyorlar. Allah’da onları bir imtihana almış. Bir arkadaşlarının çocuğu olduğunda o çocuğu sevmeye gidiyorlar, sevmeye gittiklerinde kadın mesela o çocuğa içli içli baktığı zaman kötü bir şey beslemiyor içinden ama o bakışından nazar değebiliyor o çocuğa. haberleri yok. Bu çocuk niye ağlıyor, kaç gündür bir türlü susmadı. O doktora götürüyorsun, bu doktora götürüyorsun, hastaneleri geziyorsun ama çareyi bulamıyorsun. Halbuki çaresi işte Kur’an’da var aslında. Felak ve Nas surelerinde bu nazarı def edecek, bu kötü enerjiyi yayacak bir koruma kalkanı var ve Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam bizler için ne diyor: “Hoşa giden bir şey görünce Maaşallah, lâ kuvvete illa billah denirse o şeye nazar değmez.” diyor. Maaşallah, la kuvvete illa billah. Yani Allah’tan başka kuvvet veren yoktur. maaşallah diyeceksin ve bu şekilde. Yani sen o nazardan korunmuş olacaksın. Bir de Ukbe Bin Amr’ın (r.a.) rivayeti var. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam şöyle bir şey söylüyor, diyor ki: “Kendisine Allah’ın nimet verdiği kimse bu nimetin devamını isterse” hepimiz isteriz değil mi nimetin devamını? Bakalım ne diyeceğiz? “La havle vela kuvvete illa billah desin.” “la havle vela kuvvete illa billah desin.” buyurdu. Sonra bakın Kehf Suresi’nin 39. ayetini okuyorum: “bahçene girdiği zaman Maşallah la kuvvete illa billah demeliydin değil mi?” diyor, Kehf Suresi 39. ayet. Şimdi bazı insanlar yani nazardan korunmak için nazar boncuğu takıyorlar. Kimisi at nalı takıyor, kimisi nazar değdi diye kurşun döktürüyor falan. Kurşun dökerken bir anda suratı yananlar oluyor. Böyle başına bin tane şey gelenler oluyor. Değişik değişik batıl inançlar, ağaca çaput bağlamalar, böyle üzerlik tohumu yakmalar, evin içinde ayin yaparcasına böyle kabile dansı yaparcasına gezmeler. Yani bunlar acaba gerçekten hak mı? Ya bunları yapmak doğru mu? İslamiyete göre yani bunları yapmakta bir beis var mı? Zaten bunların ne kadar İslamiyet’in ruhundan uzak, şamanizme benzer şeyler olduğunu fark etmişsinizdir Zaten kökeni genelde bu putperestlik inancından gelen şeyler. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam zamanında nazar boncuğu var mıydı? Vardı! Peki soru: “Nazar boncuğu caiz midir, şirk midir?” Genelde bu soru hep sorulur ve nazar boncuğu Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam tarafından kabul edilmemiştir, Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam bunu şirk kabul etmiştir. Çünkü cahiliye toplumundaki insanlar, o putperest insanlar nazardan korunmak için bu nazar boncuğunu takıyorlardı. Onun onları koruyacağına inanıyorlardı. Ondan meded umuyorlardı. Bu yüzden dolayı şirktir. Ama eğer bunu yani beni nazardan koruyacak diye değil de süs diye kenara koyarsan bu şirklik boyutundan düşer; haramlık boyutuna girer. Caiz değildir o. Yine de bundan uzak durmamız lazım. Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam nazar boncuğu kullanan kişilerin beyatlarını kabul etmemiş. Onlar onu çıkartıp kırınca Efendimiz (s.a.v.) onların o şekilde beyatlarını kabul etmiş. Demek ki böyle işte bazısı at nalı takıyor. Aynı şey onun için de geçerli aslında. At nalı takıyor, kocaman böyle. Kapının üstüne. Yani adam geçerken kafasına düşüyor felan. Hani nazardan koruyacaktı? Şimdi insanlar her şeyi nazara bağlıyor. Yani gerçekten yaprak düşse, saksı düşse anında nazar diyorlar. Elbette nazarın bir etkisi vardır ama hayatımızdaki her şey de nazar değildir. Hani şimdi mesela ben bazen böyle sosyal medyada, instagramda bir mesaj vermek için Ecrin Sare’yle beraber fotoğrafımı paylaşıyorum. bana da böyle bazen annem babam diyor ki nazar değdireceksin. Yani işte bu sefer ne oluyor? Aslında bu bizi ne kadar üzüyor bak. Neden üzüyor? Annelere babalara bunu söylemek neden üzer? Çünkü sen bu sefer çocuğun başına bir şey gelse kendinden bileceksin. Mesela dün Ecrin Sare yere su dökmüş, koşarken de o suya basıyor, ayağı kayıyor, düşüyor, alnını yerdeki taşa vuruyor, bir kaç saniyelik bir bayılma yaşıyor. İşte eşim onu hemen kendine getiriyor. 1-2 saniye sürmüş yani 1-2 saniye böyle bir bayılmış. Sonra kendine gelmiş. Şimdi böyle görseniz aile içinde küçük çaplı bir infial oluşuyor hemen. Suçlu olarak seni ilan ediyorlar. Neden? Sen nazar değdiriyorsun ki bu tarz şeylerin temel kaynağı nazar mı? Şimdi elbette nazarın her insanın hayatında rolü var. Ama ben size şunu söyleyeyim. Siz sürekli Kur’an’a başvuruyorsanız, Felak ve Nas sureleri, Ayetel Kürsi okuyorsanız, elinizden geldiği kadar dikkat etmeye çalışıyorsanız Allah’ın izniyle üstünüze düşeni yapıyorsunuz. Zaten çünkü başka türlü nasıl koruyacaksınız? Ben de çocukken çok defa düştüm. O zaman sosyal medya yoktu yani. Ben de mesela merdivenlerden yuvarlandım, yokuş aşağı yuvarlandım, başıma neler geldi. Hangi çocuk var ki düşmüyor? hangi çocuk var ki başına taş gelmiyor? Hangi çocuk var ki, başına musibet gelmiyor. Şimdi diyecek miyiz o zaman her başa gelen her şeyde nazar var? Hayır! Cenab-ı Hak bazen bir mesaj vermek ister, bazen bir imtihan getirir. Asla nazara maruz olan kişiye senin şu hatan yüzünden oldu diyemeyiz. Bunu dememiz sadece üzüntüye sebep olur. Ama ne yapmalıyız? Maksimum ölçüde korumaya çalışmalıyız. Maksimum ölçüde duaya çalışmalıyız. Yani kısacası ben olayı şöyle değerlendiriyorum. Her çocuğa elbette nazar değer. En çok da annenin, babanın nazarı, sevenlerin nazarı değer. Bir de etrafında hani eş dosttan, akrabadan çok nazar değebilir Tabi ki böyle bir insanları böyle hedef gösterme gibi algılamayın. Etrafınızda yaa acaba kim bana nazar değdiriyor olabilir falan diye birilerine kin gütmeyin. Ama yani önce insan kendinde aramalı. Benim nazarım değiyor olabilir. Fakat şunu da unutmamalı başa gelen bütün kötülüklerin kaynağı nazar değildir. Böyle düşünmek insanı hatasını bulmaya engel bir hale getirir. Sosyal medya içinden gelen sorular içinde şöyle bir şey söyleyebilirim. Yani önceden sosyal medya yoktu ama bu gün çocukların yaşadıkları şeyler hatta daha beterleri eskiden de yaşanıyordu. Bu da bize bir fikir veriyor olsa gerek. Peki bir de kötü nazar var. Haset nazarı var; onunla ilgili isterseniz Mektubat’dan bir yer okuyalım. İstersen Mektubat’ı bana ver. Şimdi diyelim ki sende haset var kardeşim. Yani birisine böyle kıskançlık beslercesine kötü duygular besliyorsun. Ona bakışların böyle. Allah ona bir nimet verse o nimeti tenkit edecek derecede, rahmet-i ilahi’ye itiraz edeceksin, ona verme diyeceksin neredeyse. O derece bazen haset duyabiliyorsun. Bu çok yanlış; bir mü’mine yakışmayan hatta şeytanani bir his diyebiliriz. Haset, keskin sirke küpüne zarar misali, haset önce hâsidi yakar. Önce haset eden kendi içinde kavrulur durur. Gece uyuyamaz, midesi ekşir. Döner dolaşır. Ama haset edilen kişi olaydan haberi bile yoktur. Gece vurur kafasını rahatça uyur. Yani demek ki hasede çare bulman lazım. Nedir hasedin çaresi? “Hâsid adam, haset ettiği şeylerin âkibetini düşünsün.” diyor. Bu çok önemli bir ders. Yani sen bir şeye haset ediyorsan, bir şeye karşı kuvvetli bir kıskançlık besliyorsan onun âkibetini düşün, fâni olduğunu düşün. O gelip geçecek. O nimet verilmesinden rahatsız olduğun, mutlu olmasından rahatsız olduğun veya servetinden rahatsız olduğun o insan fâni ve servet dediğin şey elinden çıkıp gidecek. Bir gün ona da ölüm gelecek, bir gün o da dünyayı terk edecek. Öyleyse âkibetini düşün. Haset ettiğin her şeyin gelip geçici olduğunu fark et, o hasetten kurtul. Sana yakışmıyor, senin gibi yüksek ahlaklarda yaratılmış, beşeriyet makamını kazanmış, insan olmak makamını kazanmış bir kul haset gibi düşük ahlakların peşinde gitmemeli. Rabbim sizi de bizi de nazarın her türlüsünden korusun Nazar konusunda da çok vesveseye kapılmayın. Yüreğiniz ferah olsun. Felak, Nas okuduğunuz sürece, Ayetel Kürsi okuduğunuz sürece; inşallah Allah size sizi muhafaza edecektir nazarlardan ve eğer de ruhunuz çok sıkılıyorsa benim bir tavsiyem de İnşirah Suresi’ni bol bol okuyun. Rabbim inşallah hepimizi muhafaza etsin. Allah’a emanet olun. Altyazı M.K.
Tebliğ et!