Bir çarşaflı kadının, peçeli kadının, tesettürlü feraceli bir genç kızın, İstanbul’un sokaklarında dolaşması hacca gitmiş gelmiş teyzesi, nenesi yaşında kadınların kızım yapma eziyet kendine ediyorsun bu ağustos sıcağında dediği halde, tıpkı Asiye nenesi gibi Rabbim bu bu ihtiyar hacı teyzeye rağmen, ben senin şeriatından yanayım, ben garipliğime razıyım, senden ayrılmaya razı değilim diyen genç kızlar, emsalleri bu zekayı harcama, şu fakültede, bu meslekte büyük zengin olursun, milletvekilleri ayağına gelir, müdürler ayağına gelir, zekana yazık, matematik birikimine yazık derken, Rabbim bu zekayı sen verdin, bu aklı sen verdin, bu hafıza senin emanetin ben onu senin şeriatına, kitabına vakfettim Allah’ım! Aç da kalsam, susuz da kalsam, kapılardan kovulacak da olsam, ebeveynim bana eve girme hakkı vermeyecek olsa bile, ben senin şeriatını öğrenmeye, Kur’an’ını öğrenmeye, hatta ve hatta ahdim olsun Allah’ım bütün kıraatler ile öğrenmeye söz veriyorum diyen delikanlı. Ümmetimin garibi, taa 1400 sene öncesinden onun biricik Peygamberi, onu bağrına basmış da, benim garibim diye onu şefaati ile kuşatmıştır Allah’ın izniyle.
Tebliğ et!