Bayağıdır gündemde dolaşan bir haber var. Güneşin tersten doğacağıyla alakalı, bilim adamları açıklama yapmış. Bu olay ne zaman olacak? Güneş tersten ne zaman doğacak? Belki bir çoğunuzun daha önce hiç duymadığı bir hadis-i şeriften bahsedeceğim. Peygamber Efendimiz (a.s.m)’ın kıyametle alakalı yaklaşık verdiği bir tarih var. O derece yakın bir kıyamet bizi bekliyor. E bu kadar yakınsa deccal nerede, Mehdi nerede? Gündemde olan bir konu var. Güneşin tersten doğmasıyla alakalı bir mesele. Duyan var mı? Evet. Bugün ağabey bu konuyu konuşacağız. Acaba nedir? Okuyalım olayı. ABD’li bilim insanları tedirgin. Dünyanın kuzey manyetik kutbunun, Kanada’dan Sibirya’ya doğru çok hızlı bir şekilde kaydığını tespit ettiler. Eğer bu olay tamamen gerçekleşirse, güneş batıdan doğup doğudan batacak. Yaşanması beklenen bu olay ise kıyametin en büyük son alametidir. Peygamber Efendimiz (a.s.m) şöyle diyordu: “Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. O vakit geldiğinde herkes Allah’a iman ederek yalvarsa da artık faydası olmaz.” Şimdi ağabey, böyle bir haber duyduk. Hemen ne oluyor? “Ha bak Peygamber Efendimiz (a.s.m)’ın söylediği söz ortaya çıkıyor, gerçekleşiyor.” Sanki böyle bir şey bilim adamları böyle bir açıklama yapmasa, Resulullah (asm)’ın söylediği söze inanmıyormuşuz gibi bir hale giriyoruz. İyi de. Biz Müslümanlar olarak bu olaya zaten inanıyoruz. Bu olay zaten olacak. “Biz buna iman ettik. Böyle meselelere de ihtiyacımız yok buna inanmak için.” diyebilmek gerekmez mi ağabey? Biz Müslümanlar olarak, Resulullah (asm)’ın sözlerini senet olarak kabul ediyoruz. Neden? Âl-i İmrân Suresi 31. ayetten dolayı. Gerçekten böyle bir olay olacak. Fakat bu olay ne kadar yaklaştı, bu olay ne zaman olacak, güneş tersten ne zaman doğacak, kıyamet ne zaman kopacak, bununla alakalı alametler nelerdir? Bununla alakalı 5 tane alameti sadece almışım elime. Kıyamet alametlerinden birkaç tanesi: Buhari kaynaklı. Kıyamet vakti yaklaştığında, depremler çoğalacak. Zina açıkça işlenecek. ve hakeza. Şimdi baktığımız zaman bunlar kıyamet alametlerinin böyle en başta gelenlerinden belki de hakikaten bu olaylar gerçekleşiyor. Bakıyorsun, zinanın açıkça işlenmesi. Haram sevdalar hat safhada. Onun sevgilisi var, öbürünün sevgilisi var. O onla takılıyor, bu bunla takılıyor. Allah, ayetiyle yasaklamış. diye emrediyor. Ama benim “Müslümanım” diyen kardeşim, “Ben Allah’a iman ediyorum” diyen kardeşim, Allah’ın “Zinaya yaklaşmayın” ayetini hiçe sayarak, “Allah’ın emirleri umurumda değil” diyerek haşa ve kella lisan-ı haliyle yine o zinaya yaklaşıyor. Haram bir sevdanın peşinde koşuyor, o haram sevdanın ızdırabının içine giriyor, harama nazar ediyor. Demek kıyamet alametleri yavaş yavaş gerçekleşmeye başlamış mı ağabey? Ne oluyor? Bina yapmakta yarışmak gerçekleşiyor değil mi? Herkes dünya malı biriktirmek derdinde. Sanki tek derdimiz buymuş gibi herkes “Dünya malı nasıl biriktiririm?” derdinde. Kıyamet alametleri, bak yaklaşmış. Hatta ve hatta bizler dahi o tuzakların içine düşmüşüz. Doğru mu ağabey? Doğru. Peki ağabey, kıyamet neden kopacak? Cenab-ı Allah böyle bir şeyi neden murat ediyor? Hikmeti nedir? Hiç merak ettiniz mi ağabey? Yani dünya niye devam etmiyor? Niye duruyor? Şimdi ben size bir temsil anlatayım, bir örnek anlatayım. Mesela dünyaca ünlü bir ressam, çok büyük bir sergi açıyor ve bu sergide her türlü yiyecekler, içecekler… Böyle orta tarafta böyle masaları donatıyor. Onun başına bir tane de rehber koyuyor. Bu rehber, o sanatçıyı temsil edebilecek. Üslubuyla, hal ve hareketiyle, tavırlarıyla, o sanatları anlatabilecek zekada, ahlakıyla, her şeyiyle o sergiyi temsil edebilecek bir rehber koyuyor. Bu rehber, gelenlere sanat eserlerini anlatıyor. Buraya kadar problem var mı? Yok. Bu sergi devam eder mi bu şekilde? Devam eder. Fakat öyle bir zaman geliyor ki, o vakit insanlar sergi alanına girdikleri zaman sade ve sadece ortada dizili olan yiyeceklerden yemeğe başlıyorlar. Dönüp sanat eserlerine bakmıyorlar. Yiyor, içiyor, yiyor, içiyor. Basıyor, gidiyor. Gelenler sadece onun için girip girip çıkıyorlar. Bu serginin sahibi olan zat, bu sergiyi artık kapatır mı? Kapatır. Kapatması hikmetli midir? Evet, hikmetlidir. Neden? Çünkü o sergi vazifesini yerine getirmiyor. Serginin vazifesi, oradaki sanat eserlerinin tanıtılması ve tanınmasıydı. O insanlar rehberi dinlemedikleri vakit, o sergi kapatılır. Aynen öyle de bu dünya bir sergi alanıdır arkadaşlar. Cenab-ı Allah’ın esma ve sıfatlarının tanıtıldığı yerdir. O rehber ise Resulullah (asm)’dır. Eğer insanlar, Resulullah (asm)’ın sözünü dinlememeye başladığı zaman öyle bir vakit geldiğinde bu serginin kapanma vakti gelmiş demektir. Cenab-ı Allah, bu dünya sergisini açmış. Yiyoruz, içiyoruz, geziyoruz, tozuyoruz. İbadet? Zayıf. Kulluk? Zayıf. Tefekkür? Zayıf. İman hakikatleri? Zayıf. Kur’an okuma? Zayıf. Namazlar? Belki de yok. Ee zamanı gelmemiş mi sizce de? Baksana dünyanın haline. Herkesin tek derdi dünya olmamış mı sanki? O halde bu serginin de kapanma zamanı gelmemiş mi? Kapanma zamanı ya gelmiş ya da çok yaklaşmış. Kıyamet yaklaşıyor ve kıyametin kopmasından ve kopacağından dehşet alıyoruz. Korkuyoruz ve endişeleniyoruz. Dünyanın yıkılmasından, kıyametin kopmasından dehşet aldığımız kadar, belki ondan bin kat daha ziyade ölümümüzden dehşet almalıyız. İyi de, senin ölümün gerçekleştiği zaman senin dünyanın, senin kainatının kıyameti gerçekleşmiş olmayacak mı zaten? Çünkü sen, bu hayat aynasıyla kainata bakıyorsun. O halde senin kıyametin belki yarın, belki yarından da yakın. “Hiç kat’i senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın?” Belki bu gece uyuyup, yarın sabah gözünü mahkeme-i kübrada, Cenab-ı Allah’ın büyük mahkemesinde açacaksın. Acaba hesabını verebilecek misin sade ve sadece bugün yaptıklarının, bugün işlediğin hataların, bugün kılmadığın namazların, hesabını verebilecek misin Cenab-ı Allah’a yarın sabah onun huzuruna çıksan? Şimdi gelelim herkesin beklediği ve merak ettiği büyük kıyamete ve bu büyük kıyametin tarihine. Resulullah (asm), demiş ki: Ahmed ibni Hanbel aktarıyor. E madem bu hadis-i şerife göre baktığın zaman 200, 300, belki 100 sene, o derece yakın bir kıyamet bizi bekliyor. E bu kadar yakınsa, deccal nerede? Mehdi nerede? Şimdi bak, deccalla alakalı hadis-i şerifler. Deccal, tek gözlü olacak. Elinde de büyük bir delik olacak. Böyle bir yaratık çıksa piyasaya, tek gözü var, elinde kocaman bir delik var. İster istemez hepimiz “Aa deccal geldi!” der miyiz? Doğru mu? Ama deccal, Müslümanları kandırmak için gelecekti. Böyle bir yaratık çıksa, bizi nasıl kandırabilir? Kandıramaz. Fakat bu hadisler, tevilli hadisler ağabey. Yani teşbih var. Ben sadece bu 2 hadis-i şerifin teşbihini izah edeceğim Risale-i Nur’dan. Mesela eli delik olacak. Ne demek ağabey eli delik olacak? Bediüzzaman hazretleri, bunu şöyle izah ediyor: “Eli delik olacak. Müsriftir. Elinde para durmaz. İsraf eder ve herkesi israf bataklığına sürükler.” Oldu mu? Eli delik. İklincisi, tek gözlü olacak. Evet. Gözü sadece dünyayı görecek. Ahireti görmeyecek, ahireti bilmeyecek veyahut ahirete yanaşmayacak. Sadece dünya için hırsla belki de savaşacak. E şimdi oturdu mu tek gözlü meselesi? Resulullah (asm)’ın bu şekilde teşbihle anlattığı birçok hadis-i şerif var ve izahları ve ispatları var. E bu mesele de haktır ve o halde şimdi bize düşen ne peki burada deccalle alakalı? Müsriftir. Herkesi israf bataklığına sürükleyecek ve alametler gözüküyor mu? Hepimiz israf bataklığına sürükleniyor muyuz? Evet. Çok rahat harcıyoruz. Öyle bir israf safhasına geldik ki artık israfı israf olarak göremiyoruz. Onu bile kabul edemiyoruz. Yani israf ediyorsun, biri dese ki “Kardeş bu israftır.” “Ya ama işte o da öyle. Yani zarurettir, mecburi…” Değil ağabey. Çok israf ediyoruz. Demek ki biz de o meselenin bir oyununa gelmiş miyiz? Gelmişiz ağabey. E gözü tek gözlü diyor? Ağabey günde 10-12 saat dünyayı kazanmak için harcıyoruz, kendimizi paralıyoruz. “Ev alacağız, araba alacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız.” Dünyalık biriktireceğiz. Dünya, dünya, dünya. Ahiret? Namaz var mı? Yok. İbadetler? Yok. Teheccüd en son ne zaman kıldın? Yok. Sünnetler ne durumda? Yarım yamalak. E ağabey senin gözün zaten tek göz olmaya başlamış. Bir an evvel uyanmamız lazım ağabey. Günde 8 saatini iş yerine, mala, mülke, paraya pula ayırıyorsun. Ama günden 30 dakika, 40 dakika, 1 saat Rabb’inin huzuruna çıkmak zor geliyor. Gözün tek yeri görüyor. Artık sadece dünyayı görüyor. Mehdi meslesi. Mehdi-i Azam’ı bekliyoruz değil mi? Bakın onunla alakalı bir hadis-i şerif var. Duydunuz mu ağabey bunu? Güzel değil mi? Mehdi-i Azam çıksa hepimiz canımızı feda eder miyiz? Eder miyiz ağabey? Ederiz. Malımızı, varlığımızı, her şeyimizi Mehdi-i Azam’la beraber ümmet-i Muhammed’i ayağı kaldırmak için sarf eder miyiz? Ederiz. Peki ağabey, Mehdi geldiğinde ne yapacak? Mehdi bize neyi söyleyecek? Mehdi bize namaz diyecek mi? Kur’an’ın şeriatini devam ettirecek Mehdi. Resulullah (asm)’ın söylediklerini tekrar tekrar söyleyecek. Ee ne diyecek? Namaz diyecek. “Mehdi gelsin, ağabey her şeyi yaparım, onun yolundan giderim, şöyle yaparım, böyle yaparım.” Kardeş, namaz kıl diyecek. Var mı namazın? Namaz kılıyor muyuz? “Ağabey, canımızı feda ederiz.” Namaz kıl bakalım bir. Ortam hazırla bakalım bir. Ona yakışacak bir adam ol bakalım önce bir. Değil mi? Önce biz ona yakışacak hale, vaziyete bir girelim. En son ne zaman Kur’an-ı Kerim’i okudun? Kur’an-ı Kerim’i anlamaya çalışıyor musun? En son ne zaman bir Kur’an-ı Kerim tefsiri okudun? Demek ki evvela biz iç dairemize bakmamız lazım. Kendimize bakmamız lazım. Alem-i İslam, Ümmet-i Muhammed olarak öyle hızlı, öyle seri bir şekilde ayağa kalkmak lazım ki ve bu ayağa kalkış, Allah’ın huzurunda eğilerek olur ancak. Başka yolu var mı ağabey? Hep beraber namaz kılmayalım ama “Ayağa kalkalım, vuracağız, keseceğiz, yapacağız, edeceğiz.” Namaz? “Ya onu yaparız ya. İşte cumadan cumaya falan.” Olur mu ağabey? Allah emretmiş. “Kulum namaza gel.” Sen? “Ya işler çok yoğun. Senin emrettiğin namazdan daha önemli işlerim var benim Allah’ım.” Haşa ve kella. Sen bunu demiş olmuyor musun ağabey? “Yok ağabey yok. Günde 5 dakika, 10 dakika namaza ayıracak vaktim yok. Çünkü ben rızkımı kazanacağım.” Haşa ve kella, rızkı yaratan sensin sanki. Rızkı yaratan Cenab-ı Allah, rızkı veren Allah. Evet ağabey. Bu meseleler böyle. Biz bu meseleleri merak ediyoruz. Öğrenmek istiyoruz. Güzel bir mesele. “Merak ilmin hocasıdır.” Yalnız önce iç alemimizde dirilmemiz lazım yani. Mehdi’yi istiyoruz ya, ona yaklaşmamız lazım. Değil mi? Evet. Bugünlük bu kadar.
Tebliğ et!