Allah’ın selamı üzerinize olsun 2011 yılında Swansea Üniversitesi tarafından bir çalışma yayınlandı. Bu çalışmanın İslam’ı kabul eden İngilizler hakkındaki en büyük çalışma olduğu söylendi. Bu çalışma İngiliz “The Independent” gibi gazeteler tarafından şu başlık altında ele alındı: Kadın ve İslam: Din Değiştirmedeki Sürekli Artış Yani: İslam’ı kabul eden kadınların artması. Çalışma, son 10 yılda İslam’ı kabul eden İngilizlerin sayısının 100.000 olduğunu, bu rakamın ise 60.000 İngiliz’in Müslüman olduğu önceki 10 yıla, yani 1991’den 2001’e oranla ciddi bir artış olduğunu söylüyor. Bu yeni Müslümanların dörtte üçünün kadın olması dikkat çekici. Birçok Avrupa ülkesini kapsayan ve 2017 yılında yayınlanan bir başka çalışma da, Almanya’nın yanı sıra Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerinde de İslam’ı kabul eden çok sayıda kişiden bahsediyor. Bu araştırmada da dikkat çeken aynı husus: Kadınlar erkeklerden daha çok İslam’a giriyorlar. Neden acaba? “Batılı Kadının Özgürleştirilmesi” bölümünü izlemiş miydiniz? Peki, Batılı kadınların kaybolduğu çölü gördünüz mü? Şayet fıtratı bozulmamışsa bu sefil sahnenin ortasındayken İslam vahasını bulmayıp da ne yapsın? İslam’ın kendisine adaletini gördüğünde, Rabbiyle, kendisiyle ve toplumuyla ilişkisini; politikacı ve sermaye sahibi sömürücülerin hevesleri ile değil de korunmuş vahyin pusulası ile düzenlediğini gördüğünde ne yapmasını beklerdiniz? Şuna dikkat edin: Kadınları İslam’ı en çok kabul eden ülkeler, İngiltere, Almanya ve Fransa’dır. Bu ülkeler aynı zamanda “Batılı Kadının Özgürleştirilmesi” bölümünde gördüğümüz gibi kadınların en çok acı çektiği ülkelerdir. Mühendis Fadıl Süleyman, İslam’ı kabul eden pek çok kadınla röportaj yaptı. Daha sonra “Islam in Women” (Kadınlarda İslam) gibi sıradışı bir belgesel yayınladı. Alışılagelmiş “İslam’da Kadınlar” başlığının aksine… Neden acaba? Neden “Kadında İslam” veya “Kadınlarda İslam”? Çünkü konuştuğu birçok kadın tarafından tekrarlanan bir olgu var. Onlardan birine “Ne zaman Müslüman oldun?” diye sorduğunda “Bana ne zaman Müslüman olduğumu sorma, içindeki İslam’ı ne zaman keşfettin diye sor.” şeklinde cevap veriyorlarmış. “İçindeki İslam’ı ne zaman keşfettin?” İslam’ın doğuştan gelen bir din olduğu gerçeğinin muhteşem ifadesi. Sevgili kardeşlerim, İslam’a bu büyük rağbet, Müslümanların genel durumu bildiğiniz şekilde olmasına rağmen, medya ve filmlerde de İslam’ın imajının her gün karalanmasına rağmen oluyor Her şeye rağmen… Tüm bu alaka İslam’a giren bir kadının, girdiği dinin zulmedilen ve tüm dünya tarafından savaşılan bir din olmasına ve yalnızca tesettüre girdiğinde bile neye maruz kalacağını bilmesine rağmen oluyor. Bütün bunlar; Müslümanların genelinin, başkalarını İslam’a davet etme görevi akıllarına bile gelmemesine rağmen gerçekleşiyor. Hatta bu Müslümanlardan bazıları, başka dine mensup olanları hak dine çağırmak yerine onların dini günlerini kutluyorlar! Müslüman kadınların sayısının 2001 Eylül olaylarından hemen sonraki 10 yılda arttığına dikkat edin. Halbuki bu olayların, bunun tam aksine bir etkisi olacağı beklenmekteydi. Ancak, bu kadınların İslam diye bir dinin varlığına sadece dikkatlerinin bile çekilmiş olması ve bu dini tanımak için meraklarının artması; ayrıca bu olaydan sonra Müslümanların nispeten artan davet faaliyetleri bu büyük ilgiyi ve tesiri doğurdu. Acaba bu Batılı kadınları İslam’a çeken ve tüm zorluklara rağmen onu benimsemelerini sağlayan şeyler nelerdir? Bu soru “Kadında İslam” ya da “Kadınlarda İslam” belgeselinde ele alındı Ey mümine kardeşim, pek çok Batılı kadını İslam’a çeken hükümlerin, bazı Müslüman kadınların dinden şüphe duymasının veya maalesef dini terk etmelerinin nedenleriyle aynı olduğunu öğrendiğinizde şaşırabilirsiniz Bazı Müslüman kadınların sıkıntıya düştüğü bu ilahi emirler; ya bu kadınlardaki ölçütlerin bozulmasından, ya da bu emirlerin pratikte yanlış uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Batılı kadın ise birçok deneyimden geçmiş, acılar tatmış, çok defa aldatılmış ve istismar edilmiş, bu yolu sonuna kadar gitmiş, yolun sonuç ve getirilerini görmüştür. Şeytanlaşmış insanların, kendisine bu yolu izleterek başta çıkarma yöntemlerini öğrenmiştir. Uzun bir şaşkınlık ve kaybolma dönemi yaşamıştır. Bu yüzden asıl yaratılışına döndüğünde ve İslam’ın hükümlerini gördüğünde, bu hükümlerde birçok Müslüman kadının görmediği hakikati ve adaleti görmesi onun için kolay olmuştur. Ancak Independent’in yayınladığı araştırmaya göre: Yeni Müslüman olan kadınların birçoğu zihin karışıklığından şikayet ediyor. Yeterli ilmi desteği alamıyorlar; bu sebeple de İslam hakkında kendi kendilerine okuyorlar ve kafaları karışıyor. Bazıları ise yalnızlıktan şikayet ediyor. İslam’a ilk girdiklerinde, Müslümanlar tarafından sıcak karşılanıp, sonra da onlarla kimsenin ilgilenmediğinden, herkesin kendi işiyle meşgul olduğundan şikayet ediyorlar. Diğer belli başlı dinlerde ise, dini yeni benimseyenlere rehberlik etmek için düzenlenen programlar vardır. Batılı Müslüman kadın adeta şöyle diyor: “Ey Müslüman olarak doğan kadın! Benim gibi kadınları kurtarmak, diğerlerini zayi olacakları yoldan çekip almak için neredesiniz? Dünya kadınlarına örnek olmak için neredesiniz? Ailevi ilişkilerinizdeki başarınız, iyilik ve takva konusunda erkeklerinizle yardımlaşmanız ve çocuklarınızı iyi eğitmenizle Allah’ın, ‘Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.’ diyerek size yüklediği görevi yerine getirmek için neredesiniz? Neredesin ey Müslüman kadın? Kur’an’ın bir çevirisini ve Peygamberin, üzerinden 14 asır geçen hayatını okuyarak Müslüman oldum. Çünkü bu din tek başına, insanları kendine çeken bir dindir. Kur’an ve Sünnet’te okuduklarımı somutlaştırmak için neredesin? Sana ihtiyacı olan benim toplumumdan kızlara, bu zamanda canlı bir örnek olmak için neredesin? Beni davet etmekte yetersiz kaldın ama yine de Allah’ın yardımı ile hidayet buldum. Bana psikolojik ve ilmi destek vermek için neredesin? Bu dinde bir yakın ilişkim, bir sosyal çevrem ve bir ailem olduğunu bana hissettirmek için neredesin? Ey Müslüman kadın, dinini kıskanmıyor musun? Bu dinin hakkını veren erkekleri ve kadınları olsaydı ne muhteşem olurdu, farkına varamadın mı? Biz bu haldeyken sen neredesin ey Müslüman kadın?”… Bu soruyu haykıran Batılı Müslüman kadının yaşadığı travmayı gözünüzün önüne getirin: “Biz bu haldeyken sen neredesin ey Müslüman olarak doğan kadın?” Batılı Müslüman kadının terk ettiği yolu bu Müslüman kadının takip etmeye başladığını gördüğünüzde şaşırıp kalırsınız! Müslüman kadın başkalarından ibret almak yerine tecrübeyi illaki her boyutuyla kendisi yaşamakta ısrar ediyor. Batılı kadının İslam’ın adaletine şüpheyle yaklaşan Müslüman kadınları gördüğünde yaşayacağı şoku bir düşünün. Müslüman kadın Allah’ın bazı emirlerinin yanlış uygulandığını görmüş ve bizatihi Allah’ın emirlerinden hoşlanmaz hale gelmiştir. Dolayısıyla başkalarını İslam’a davet etmeye girişemeyecektir; çünkü aslen kendisini davet edecek birine ihtiyacı vardır. Batılı Müslüman kadının; bu kadınları, kafaları karışmış ve şaşkın bir halde kendi benliklerini ararken, kişisel sorunları ile meşgul olurken ve kadınları, erkeklerin; erkekleri de kadınların zulmünden şikayet ederken, kendilerinin, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetten olduklarını tamamen unutmuşken; hatta bazılarının da İslam’ı terk edip ondan döndüklerini gördüğünde ne kadar şok yaşayacağını düşünün! “Eğer O’ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum getirir de onlar sizin gibi olmazlar.” [Kur’an; Muhammed: 38] Müslüman kadınlar arasında -hiç şüphesiz- görevlerini yapan, iyilik ve takvada yardımlaşan; ailede, okulda, üniversitede, işte ve toplum içinde davet çalışmaları yapan kadınlar vardır… Müslüman ve mümin kadınlar… Mesela içlerinden biri asil yürekli, azimli, geniş ufukludur, bakış açısı kapsayıcıdır; ne bireysel ne de bencilcedir. Vahye bağlılığın zayıfladığı bir zamanda ve adaletsizliğin slogan haline geldiği bir dönemde tıpkı kadınların uğradığı gibi erkek ve çocukların da adaletsizliğe uğradığını fark eder. Onun amacı sadece kendini kurtarmak değildir. Ailesini, toplumunu, ümmetini ve hatta insanlığı ıslah etmek, kurtarmaktır. Ölçülü ve tutarlı, yüksek azim sahibi mümin kadınlar varlar. Ama çok azlar. Herkes kendisi için bu olumlu-olumsuz özelliklerden hangisini istiyorsa seçsin. “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır. Eğer Allah dilerse, sizi yok eder ve yeni bir halk getirir. Bu, Allah’a göre zor bir şey değildir.” [Kur’an; Fâtır: 15-17] Bu nedenle, ey mümine hanımlar, sizin için bu seriye devam edeceğiz. Kısa, yoğunlaştırılmış bir seri olacak ve belki konunun hakkını vermeyecek. Ama Allah’tan bu sözleri yol gösteren lambalar kılmasını niyaz ederiz. Böylece bu seriyi tamamladıktan sonra “İmanın Hakikatine Yolculuk” serisinin en önemli bölümlerinden biriyle yürüyüşe devam edebiliriz. Başladığımız bu seri senin için ey mümine! Amacı; Allah’ın dininin büyük sorumluluğunu üstlenmek için doğru yeri almana yardımcı olmaktır. Çünkü insanlığı hidayete çağırma göreviniz gönüllü değil, zorunlu bir görevdir. Bu görevi ihmal etmeniz sebebiyle başınıza şu cezalar takdir edilebilir: Endişeler, sorunlar, insanlar ve erkekler tarafından zulme uğramak. Müslüman olmayan toplumlardaki davet çalışmalarında yetersiz kalan ve erkeğe de bu görevde yardım etmekte ihmalkâr davranan Müslüman kadın; o toplumda dini için kendisine zulmeden ve onu dînî haklarından mahrum edenlerle imtihan edilebilir. Allah’ın izniyle, sizin kendinize, dininize, Rabbinize ve insan soyu ile ilişkinize bakış açınızı netleştirecek bu seriye devam edeceğiz. Seri, erkekler ve kadınlar olarak psikolojik sistemimize nelerin girmiş olabileceğini ve bunun Müslüman gruplar ve Müslüman aile içinde nasıl çatışmaya neden olduğunu ve bizim doğru yolda, doğru yolu gösterenlerden olmak yerine dalalet çağrılarından etkilenmemize sebep olan şeyleri keşfetmenize yardım edecek bu seriye devam edeceğiz inşaAllah. Allah-u teala’dan bu seride fayda, bereket ve imanın hakikatine ulaşmayı sağlayacak bir anlayış ihsan etmesini niyaz ediyoruz. “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” [Kur’an; Tevbe: 71] Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.
Tebliğ et!