“Ya bu tesettür mevzusu benim için çok zor. Yani bana deseler bin rekat namaz kıl, kılarım. O kadar zorlanıyorum ki.” diye… Ya kadınların imtihanı da bu. İşte “Çevremdekiler ne der?” İş yerinde sıkıntı yaşar mı? “Bir dakika bir dakika, ya tesettüre girer de sonra açılırsam. Ya evde kalırsam?” “Sizce ben bu ortamda nasıl sabredip kapanabilirim ki?” Gönül arzu ediyor, gönül istiyor ki tesettüre gireyim, hayatımı o şekilde düzenleyeyim ama şeytan da bırakmıyor, ahir zaman da bırakmıyor, çevre baskısı bırakmıyor. Gerçekten hani dile kolay değil mi? Yani ne var? Tesettüre gireceksin ama o kadar çok mani, o kadar çok engel var ki ahir zamanda. Seni Allah’ın yolundan alıkoymak isteyen, seni şeytanın yoluna sürüklemek isteyen, seni tesettüre girmeme konusunda ikna etmeye çalışan o kadar çok sebepler var ki… Maalesef bir kardeşimiz, namazında, abdestinde, takvasında olduğu halde tesettüre giremeyebiliyor. Hatta tesettürlü birisi şöyle bir şey söylemiş. Yani rakamı tam hatırlamıyorum. “Ya bu tesettür mevzusu benim için çok zor. Yani bana deseler bin rekat namaz kıl kılarım ama bu tesettürü böyle nefsime söylemekte, nefsime geçirmekte bunun kuralı… O kadar zorlanıyorum ki.” diye… Ya kadınların imtihanı da bu. Yani biz mesela böyle çok giyime kuşama önem verir miyiz erkekler? Yok değil mi? Ama kadınların dünyası biraz daha farklı. Yani güzelliğini gösterme konusunda bizden daha istekli oldukları için onların bu konudaki imtihanı biraz daha böyle şiddetli olabiliyor. Ve bir sürü vesvese geliyor Bilal. En mesela tesettüre girmeme konusundaki en kuvvetli sebeplerden biri; “Çevremdekiler ne der?” İş yerinde sıkıntı yaşar mı? “Bir dakika bir dakika, ya tesettüre girer de sonra açılırsam.” En çok golü buradan atıyormuş şeytan. Başka? “Ya evde kalırsam?” Hani “Açıkken daha güzelim. İşte evde kalır mıyım?” kafası. Size bugün iki tane mesaj okuyacağım. Bir tanesi şunu söylemiş: “Ben, dünyada kapanacak en son kişiydim.” demiş ve hikayesini anlatmış. Bir şey soracağım ya. Delikanlı gibi cevap veriyoruz ama tamam mı? 30 saniye delikanlı olabilir misin? “Her zaman delikanlıyız ağabey.” Kız olsaydınız tesettüre girer miydiniz? Girerdim diyenler bir el kaldırsın. MaşaAllah ya. Bayağı… Şimdi neden girmiyor peki insanlar tesettüre? Hani bir kızı tesettüre girmekten alıkoyan şey nedir? Hadi siz söyleyin. Hızlı hızlı. Evde kalma korkusu. Eğitimde bir problem yaşarım, baskı yaşarım. Tamam. Nasıl? Üşengeçlik. Yani çok da zor değil be hani şöyle bağlıyorsun ya hacı ağabey. Haa. Kapı zili çalıyor. Eşarbını giyeceksin, dışarı çıkacaksın. Bone takıyor… Sen bayağı düşünmüşsün tesettüre girmeyi ya. Sen ne diyordun canım? Arkadaş ortamı. Dışlanma. Evet, önemli bu da. Çevremdekiler ne der? Kendini gösterememek. Kendini çirkin hissediyor. Yani saç varken +1’im diye düşünüyor. Evet. Dış baskı. Ne yani dış mihraklar mı var işin içinde? Evet. Arkadaşlar, burada da ben bir kaç tane mazereti toparladım. okuyayım size. Çok ilginç komikler var burada. Sonra ciddiler var, onları okuyacağım. Bir tanesi demiş ki “Ben niye tesettüre giriyorum ya? Erkekler bakmasın.” demiş. Yani aslında bu mantık biraz ters yani. “Ben niye tesettüre gireyim? Erkekler bakmasın.” Ya senin tesettüre girmen lazım. Erkeğin de bakmaması lazım. İki tarafı da var. Yani şunu söylüyor musun? Mesela bak. “Ya ben evimin kapılarını, pencerelerini açık bırakıyorum. Evet içeride altınlarım olabilir. Bütün kapıları açık bırakıyorum. Özgürlüğüme düşkünüm ben. Banane kardeşim, hırsız girmesin.” Mesela bunu söyleyen kişi öyle yapıyor mu? Yapmıyor değil mi? Demek iki taraflı. İki taraf da tedbir alacak. Biri demiş ki “Tesettürün kıyafetleri pahalı.” Allah Allah. Böyle bir şey var mı? Ya ne giyeceğine göre değişir. Şey mi oluyor? Niye pahalı oluyor? Gramaj hesabı mı? Mini etek 3 gram. Kaç lira? 1 lira versen yeter. Ferace, işte çarşaf 500 gram. Birinin annesi demiş ki “Kızım, Allah bizim tesettüre girmemizi isteseydi neden saçımızı yaratsın ki?” Abla nereye gidiyorsun? Dur. “Ya saçımızı niye yaratmış Allah?” diyor. “Tesettüre girmemizi…” Bu kafayla var ya… Çok tehlikeli bir kafa ha. Allah eroini yaratmış mı? Niye yaratmış kullanmayacaksak? Dağıtın ağabeyciğim. Çaylarla beraber esrarları bir dağıtın. Şöyle bir çekelim. Bir duman altı olsun. Bu kafa çok tehlikeli teyze. Bu kafadan çıkman lazım. Hani imtihan var ya. Allah veriyor. Şunu yapma, bunu yapma diye. O yüzden. Biri demiş ki “Hakiki tesettür çok zor. Ben sürekli siyah giymek istemiyorum.” demiş. Yani sadece siyah giyinince, tesettür oluyor diye bir algı, yanlış bir algı. Birisi tesettürsüzlüğünü bir ayetle delillendirmiş ama abla müçtehid olmuş ya. Bak izle. Demiş ki “Şu ayete dayanarak tesettüre girmiyorum: 93-11 “Rabbi’nin nimetine gelince işte onu anlat.” Bütün müçtehid imamları, müçtehid dünyası şokta yani. Bu yeni çıkan müçtehid kim? “Ben bu ayete dayanarak tesettüre girmiyorum. Allah bana ipek gibi saçlar, büyüleyici bir güzellik vermişken bunları neden örteyim? Abla depar atmış ya vallaha. Tehlikeli. Büyüleyici saçlar… Allahu Ekber. “Saçlarımı çok beğeniyorum. Onları kesinlikle örtmek istemiyorum.” demiş birisi de. İslamiyet, saçları örtmesini mi emrediyor kadınların? Hayır diyen var, evet diyen var. Şimdi bir dakika. Evet diyen niye dedi, hayır diyen niye dedi? Tesettür farz. Kapatmamız lazım ama biri hayır dedi. Arkadaşlar, bir bayanın hayatı boyunca böyle tesettüre girecek diye bir şey yok. Ona nikah düşmeyen insanların yanında normal bir şekilde. Kocasının yanında, annesinin yanında, babasının yanında… Hani şey zannediyor. Bir giriyor tesettüre… Ee. Ölünce çıkacağız. Tamam. Hadi başlayalım. Böyle değil ya. Normalde kız arkadaşlarınla çok rahat bir şekilde takılabilirsin. Ağabeyin, kardeşin, annen, kocan, çocukların… Anlatabildim mi? Hani böyle şeytan öyle gösteriyor. Bir kapandın, ölünce çıkacağız. Öyle değil ya. Evet arkadaşlar, belki biraz güldük. Biraz muhabbet kaynasın diye yaptım ama gerçekten bu çok ağır bir imtihan. Hani siz mesela böyle… Uzaktan böyle davulun sesi hoş gelir ya. Ne var ağabey ya? Gireceksin tesettüre, bakacaksın keyfine. Kardeşim, ahir zamanda o kadar çok şeytan var ki, o kadar çok şeytanın yoluna çağıran sebepler var ki… İnsan onları böyle bir etrafından kaldırıp Rabb’ine tam manasıyla yönelmekte zorlanıyor. Bakın, Allah Resulü (a.s.m)’ın ahir zamanla ilgili bir hadisi var. Çok ibretlik bir hadis. Diyor ki Bak, öyle bir zaman gelecekmiş ki… İşte biz şu an o ahir zamandayız. Dinini yaşamak, müslümaca yaşamak isteyen kişi elinde kor alevi tutmak gibiymiş. Aldın. Kor alevi elinde tutabilir misin? Atabilir misin? Anlatabildim mi? O kadar zor bir ikilem ki… İşte bu kadar onu dünyaya çağıran sebeplerin fazla olduğu bir dönemde de bir gönül, bir kalp ne kadar Rabbi’nin yolundan gitmek istesede gidemeyebiliyor. Vicdan bir yandan sızlıyor. Ne ehl-i dünya gibi yaşayabiliyor, onlar gibi mutlu olabiliyor, ne de tam böyle dinini yaşayan birisi gibi. Böyle ortada. O tarafı bırakamıyor ama bu tarafı da tam bırakamıyor. Böyle gitgeller yaşıyor. Bazı ciddi sebepler de var tesettüre girmeme konusunda. Diyor ki “Etrafımdaki herkes tesettürsüz. Onların yanında utanıyorum ve yalnız hissediyorum.” Düşünsene. Bu ister istemez insanın üzerinde böyle bir baskı oluşturabiliyor. Biri demiş ki “Eşim bana tesettürün yakışmadığını söylüyor ve kesinlikle girmeme razı değil.” Allah Allah. Nasıl şeyler var ya? Nasıl dünyalar var arkadaşlar… Adam “Girmeyeceksin tesettüre” diyor. Şimdi Rabbi ondan bir şey istiyor, eşi ondan bir şey istiyor. O kadar zor bir ikilem ki. Evet hani Rabbi’nin yolundan git diyor insan ama zorlandığı da aşikar. Bakın gelen mesajlardan bir tanesi. “Selamun aleyküm. Kapandığımda 23 yaşımdaydım ve dünyadaki kapanacak son insan kim deseler o bendim işte. Arkadaşlarımın tabiriyle söylüyorum. Muhafazakar bir ailede büyümedim. Hep sorguladım. Lise, üniversite zamanlarında ise hiç inanmadım. Süslenmeyi çok severdim. Tırnaklarım uzun, saçlarım rengarenk, açık giyinen ve dikkat çeken bir kızdım maalesef ama elhamdulillah Rabbim nasip etti. Gönlüme İslamiyet sevgisi girdi. Araştırdım, izledim, okudum. Evet dedim. Tek doğru İslamiyet. Sonra namaz kılmaya başladım. İlk namazımda huzuru tarif edemem. Aradan 1 yıl geçti, Kur’an-ı Kerim öğrendim. Hâlâ bir şeyler eksikti, öyle hissediyordum. Buldum. Tesettürüm eksikti ama emin olamıyordum. Ben hakkını verebilir miydim?” En çok bu vesvese var. Yani ya açılırsam tekrar. “Ya da benim yüzümden tesettüre laf gelir mi? Saçlarıma nasıl kıyacağım? Etraf ne der? Kıyafetlerime ne olacak? gibi düşünceler sardı beynimi. Kalbim kapan derken, nefsim izin vermedi. Ailemle paylaştım. Namazını kılıyorsun işte, ne gerek var? Biz istemiyoruz dediler. Sustum. Arkamda kimse durmadı, kimse destek olmadı. Ben de vazgeçtim. Kapanmayacağım dedim. Aynı gün namaz kılmak için camiye gittim. Çıkarken nur yüzlü yaşlı bir teyze bana şöyle dedi: Kızım. Allah şah damarından yakın sana. Neden cami de kapanıp dışarıda açılıyorsun? dedi. Bu söz beni kendime getirdi. Gidip bone, şal aldım. Hâlâ cesaretim yoktu ama ailemle konuştum, yanımda olmadılar. Karşı çıktılar. Olsun. Önemli olan Rabbi’min rızasıydı. Zaman kaybetmeden tesettüre girdim. Elhamdulillah. Çok laf söylediler. Kınayan oldu. Arkadaşlığını kesen oldu ama olsun. Rabbim daha çok takva versin. Benden cesaret alıp tesettüre giren arkadaşlarım oldu. Beni görüp mutluluktan ağlayan kişiler de oldu. Kalbimdeki huzuru, mutluluğu hiçbir şeye değişmem ve tesettürümden çok mutluyum. Elhamdulillah.” demiş kardeşimiz. Yani sen istedikten sonra, sen Rabbi’min yolundan gitmek istiyorum dedikten sonra dünya karşına çıksa bunun ne karşılığı var? Hiçbir karşılığı yok. Evet. “Arkadaşlarım ne der? Onlara nasıl izah derim?” Beğenilmeme korkusu var. İnsanların yanında küçük düşme korkusu var. Biri de anne-babasının karşı çıktığından bahsetmiş arkadaşlar. Yani şey diyor hani “Anne-babama nasıl karşı çıkayım?” Şimdi dinde anne-babaya karşı çıkmaman lazım değil mi? Peki annen-baban, İslamiyet’in zıddına bir şey yapmanı söylüyorsa ne yapacaksın? Mesela annen, baban Allah’a şirk koşmanı teklif ediyorsa asr-ı saadetteki gibi ne diyeceksin? “Dinimizde anne-baba hakkı çok önemli. Ben de şirk koşuyorum” mu diyeceksin? Bak ayette diyor ki Lokman Sûresinde, Yani Allah diyor ki “Tesettüre gir.” Anne-baba diyor ki “Girmeyeceksin.” Gireceksin çünkü hukukullah, hukuk-u valideynden üstün gelir ama bu şu kafa değil Abdulsamed: Bazen bunu alıyorlar. Tamam işte anne-babamın dediğini yapma. Ya kardeşim, İslamiyet’e ters olan mevzu… Hani annen-baban seni bakkala gönderiyorsa banane gitmiyorum değil, ona gideceksin ama bu konuda hani seni dininden uzaklaştırma konusunda tabii ki namaz kılma diyorsa kılacaksın, tesettüre girme diyorsa gireceksin. En büyük problemlerden biri de şuymuş ağabey: Erteleme hastalığı. Ne diyor Allah Resulu (a.s.m)? “Erteleyenler helak oldu.” diyor. Ya şu kafa: “İlerde.” Ne zaman? “18’e gelince.” Ne zaman? “Evlenince.” Ne zaman? “Ya bir çocuğumu elime alayım.” Ne zaman? “İlerde.” Sürekli, sürekli, sürekli böyle bir erteletme takdiği var. “Üniversitem bitsin. Şu anda içimden gelmiyor var” mesela bir de. Biliyor musunuz? “İçimden gelmiyor.” Namazda da. Niye kılmıyorsun? “İçimden gelmiyor.” Ee olur mu? Geçerli mi böyle bir şey? Yazıyor mu Kur’anda, içinizden gelmiyorsa kılmayın? Var mı öyle bir şey? Yok. Yatsı bazen o kadar zor geliyor ki. İçimden hiç gelmiyor. Ne yapayım? Allah’ım içimden gelmiyor. Böyle kılacağıma hiç kılmayayım mı diyorum? Zorluyorum kendimi. Asıl kendimi zorlamış olduğum, içimden gelmeyerek yapmış olduğum ameller daha ihlaslı, daha samimi. Öteki yine şevkle, zevkle yapıyorsun. Belki çok ihlaslı olmayabilir. Mezarlıklar nelerle dolu biliyor musunuz? Erteleyen insanlarla dolu mezarlıklar. Yani tesettüre gireceğim diyenlerle dolu mezarlıklar. Ya namaza bir gün mutlaka başlayacağım diyenler, orada yatıyor kardeşim. “Bırakacağım. Bırakacağım. Gerçekten bu kumar denilen illeti. İşte şu takım kazanmış, bu takım kazanmış. Bırakacağım kardeşim, bırakacağım.” diyen erteleyen insanlarla dolu mezarlık. Efendimiz (a.s.m) buyuruyor ki “Erteleyenler helak oldu.” diyor. Nahl Sûresi’nde Rabbim buyuruyor ki (61): Yani bu erteleme hastalığından çıkmamız lazım çünkü çok kötü bir mana oluşuyor. Düşünsene. “Rabbim, senin yoluna geleceğim ama şimdi değil.” Ne zaman? “Biraz takılacağım. Biraz gezeceğim, tozacağım. Biraz gayrımeşrunun tadına bakacağım ama geleceğim.” Ya bu Rabbi’nin indinde acaba nasıl değerlendirilir? Allah’ın bu hoşuna gider mi? Yani resmen diyorsun ki “Ben gideceğim günahlara gireceğim, haramlara gireceğim. Senin yoluna geleceğim. Bekle beni. Geleceğim ama önce biraz takılayım, gezeyim, tozayım. Biraz günahlara gireyim. Geleceğim. Sonra ayarlarız o işi” gibi bir kafa. Sizce mantıklı mı? Ya Allah, bu çirkin niyetinden dolayı sana geri gelmeyi nasip etmezse. Biz bak şurada çok büyük bir hata yapıyoruz: İstediğimiz zaman namaza başlarız zannediyoruz. İstediğimiz zaman Allah yoluna gireriz zannediyoruz. Kardeş, Allah hidayet vermezse yapamazsın. Sa’d-ı Taftazanî diyor ki, hidayeti anlatırken diyor ki Yani sen isteyeceksin. Bitti mi olay? Allah da onu samimi bulup senin kalbine o nuru verecek. O zaman sana hidayet nasip oluyor. Allah muhafaza bir de “بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم” sırrı var. Ya senin bu niyetin Cenab-ı Hakk’ın hoşuna gitmez de Allah sana geri dönmeyi nasip etmezse. Çıkın şu kafadan: “İstediğim zaman namaza başlarım. İstediğim zaman Allah yoluna dönerim.” Ya Allah sana nasip etmezse, ya dönemezsen. Arkadaşlarınız yok mu çevrenizde? “Ya kardeşim bir türlü başlayamıyorum namaza” deyip 5 senedir söylenen yok mu? “Ya şu Kur’an’ı okuyacağım da kardeşim. İşten güçten vakit olmuyor.” 10 senedir şeytan bunu kaynatıyor. “Gireceğim tesettüre ya.” Sadece senin istemenle olmuyor. Sen, çok samimane isteyip ertelemeden Bismillah deyip Allah’a yalvarıp yakarman lazım Allah sana o hidayeti nasip etsin diye. Ne diyor Bediüzzaman hazretleri? Kaç yaşındasın? Ömür sermayenin 26 senesi girmiş kardeşim. Geçmiş olsun. Kaç sermayen? 30 mu? 50 mi? Bilimiyorum ama benim bakın 35 sene sermayemden gitmiş, bitmiş, tükenmiş ya. Ee kalan sermaye ile ahireti kazanmam lazım. Bitiyor. Sermaye bitiyor. Biz hâlâ rahatız. “Yapacağız, edeceğiz, ileride…” Oğlum, bitiyor. Sermaye bitiyor. Seninle dükkan açacaktık. Dönerci dükkanı açacaktık. Sermaye topladık. Tükettin, tükettin, tükettin sağda solda. Ee dükkanı açağız. Sermaye yok. Bitiyor, tükeniyor ya. Evet. “Artık istediğim elbiseleri giyemeyecek miyim?” diyen kardeşlerimiz var. Giyebilirsin kardeşim. Tesettür mevzusu, dışarıdaki yabancılara karşı. Evet. En büyük çekincelerden birisine gelelim arkadaşlar. Neydi o? “Ya kapanıp da ileride açılırsam.” Var mı sizin de çevrenizde böyle ablalarınızdan şuradan buradan? “Ya kapanıp da açılırsam.” Şöyle geliyor herhalde: “Kapandım. Açıldım. Oo daha büyük günah.” Ya kardeşim, o kapandığın süre zarfında kâra geçtin. Anlatabildim mi? 1 senede, 2 senede… Zaten ben istatistiklere baktım ağabey. Kapanıp da açılanların istatistiği çok az. %1, %2 gibi bir rakam. Hani şeyi kastedmiyorum. Hani çocukluktan beri aile baskısıyla tesettüre girmiş. Onlardan bahsetmiyorum. Hani sonradan tesettüre girme kararı alanların, yaklaşık %99’u ölene kadar tesettürle devam ediyorlar. Anlatabildim mi? “Ya kapanıp da açılırsam.” Ya bu kafa çok tehlikeli. Ramazan ağabey değil mi? O zaman namaza da başlamayalım. Değil mi? “Ya namaza başlar da bırakırsam.” “Başlama.” “Ya şunu..” Peki sen dünyevi işlerinde böyle bir şey yapıyor musun? İşte iş yerine gireceksin, işe alınacaksın. “Ya işe girer de çıkarsam.” Yani ne bu? Belki şöyle olabilir: Hani kapandıktan sonra açılınca insanların böyle bir tepkisi oluyor. Değil mi? Yani bu bir toplum baskısından dolayı böyle oluşan böyle bir şey var. Anlatabildim mi? “Ya kapanıp da açılırsam insanlar ne der?” Ya diyelim ki insanlar desin. “Ya görüyor musun ya? Kapanmıştı. Ee. “Açılmış. Yapma ya. Vay vay vay vay.” Ya bırak konuşsun ya. Birkaç tane gerizekalı bırak konuşsun. Ne önemi var ya? Sen en azından şunu söylersin ahirette: “Rabbim adım attım. Senin yoluna adım attım. Beceremedim, yapamadım, pişmanım. Keşke devam edebilseydim.” diye belki bir iyi niyet göstergesi olur. Anlatabildim mi? Hani iyi niyet. “Denedim ya olmadı, denedim olmadı” gibi. Ki öyle bir ortam yok. Tekrar şey yapanlar çok az. Bir de şu var: Hani “Çevrem ne der?” diye insan çekiniyor ama bir de vicdan azabı var ya. Onun da bir acısı var. Değil mi? İkisinin acısını kıyasladığın zaman, vicdan azabı sanki biraz daha fazla ve yani şunu söylemek istiyorum. Böyle içerde o vicdan azabını yaşayıp bir türlü tesettüre giremeyen kardeşime şunu söylemek istiyorum: Ya işte sen… Sen farklısın. Diğerleri gibi değilsin. Herkes gibi değilsin. Rahat rahat vicdanını çıkarıp atıp unutamıyorsun her şeyi. Sürekli dünya yoluna gittiğinde, şeytan yoluna çağrıldığında sürekli o vicdan azabı… Yani ne bileyim? Arkadaşların geldiler, girdiler odaya. Ellerinde alkol şişeleri var. Sen içmiyorsun belki ama o vicdan hemen alarm veriyor. Yürüyorsun sokakta. İnsanlar çok rahat bir şekilde açık saçık gezerken hiçbir problem yok. Onlar o vicdanı ortadan kaldırmışlar ama sen farklı olduğun için Rabbin senin kendi yoluna döneceği günü bildiği için sana o vicdan azabını yaşatıyor. Kurtulamıyorsun, çıkamıyorsun. Onlar gibi olamayacaksın ama bu tarafta kaldığında da bu azapla yaşayacaksın, ömrün devam edecek ama bir tesettüre girdiğin zaman o kadar da korkulacak bir şey değil ya. Bir de gözde çok büyütülüyor. Böyle bir hastalık var. “Tesettüre girdim. Bitti hayatım.” Yok ya. O kadar büyük bir… Kıyamet gibi bir şey kopmuyor. Bir de Abdullah, dışarıdan görüntü ne biliyor musun kardeşim? Tesettüre girdin. Tamam. Hayatın bitti. Artık hayattan zerre kadar lezzet almıyorsun. Namaz kıl, ibadet yap. Geçmiş olsun. Dünya hayatın bitti gibi. Hiç öyle bir dünya yok. Biliyor musunuz? Tesettürlü çevrenizde insanlar vardır. Ablanız vardır, hanımınız vardır. Böyle şey gibiler mi böyle? Giriyorsun eve. Ablan oturuyor böyle tesettürlü. “Abla nasılsın? – İyiyim. Sen nasılsın? Güleceğimi mi zannettin? Biz böyle sıkıcı yaşarız. Allah yolundayız biz. Biz böyle sıkılacağız, sıkılacağız, sıkılacağız. Öleceğiz, cennete gideceğiz.” Böyle mi zannediyorsun. Hayır ya. Gayet kendi aralarında makaraları tukaraları… Helal dairesi keyfe kafi. Değil mi kardeşim? Mesela bir hanım kardeş, diğer hanım kardeşleriyle bir araya gelip bir araba kiralayıp veya bir arabaya binip arkadaşlarını alıp, böyle şehrin güzel bir yerinde oturup çayını, kahvesini, karamel macchiatosunu içip, makara tukarasını yapıp eğlenip sonra oradan çıkıp başka bir yere gidip İstanbul’un altını üstüne getirip çok güzel vakit geçiremiyorlar mı? Ya ne konuşuyorlar diyorsun. Şimdi bizim erkeklerin dünyası belli. Çok konuşamıyoruz ağabey. + Ahmet naber? – İyiyim. Sen ne yapıyorsun kardeş? + İyi. Ne oldu Fenerbahçe maçı? – 2-1 yendik birader. Ee Bitti. Bu kadar. Başka? Hakem kazık attı bize. Başka? Bitti. Anladın mı? Ama onlar böyle bir araya geliyorlar. Yani çok eğlenceli. Hani şey olmuyor. Tesettüre girince böyle bir anda her zıt zıt zıt böyle bütün böyle şeyler kapanıyor. Onu yapamazsın. Bunu… Öyle bir dünya yok ya. Sadece şu tesettür yani. Tesettüre girince beynini tesettüre sokmuyorsun. Sadece saçlarını kapatıyorsun. Beyin yine çalışıyor. Espiri tekrar yapabiliyorsun. Yani çok garip bir kafa var içeride. Onu dışarıya çıkartmaya çalışıyorum. Evet. En ağır mazeretlerden bir tanesi geliyor. Hazır mıyız? “Tesettüre gireceğim de kardeşim, ya evde kalırsam?” “Ya evde kalırsam.” Nasıl oluyor Tuna o? Sen bilirsin? Dur bir dakika. Bu kardeş daha iyi bilir ya. Nasıl? “Tesettüre girersem, evde kalırsam?” Yani sonuçta makyaj yapamıyorsun. Makyaj yapmak yasak mı tesettürlü birisinin? Hiç mi? Değil mi? Veya eşine karşı makyaj yapabilir. Yani demek ki arkadaşlar, böyle bir çekince var. “Ya evde kalırsam.” diye. Yani işte “Saçlarım olursa daha çekici olur. Makyaj yapabilirim.” Öncelikle insanın şuna karar vermesi lazım: Kiminle evlenmek istiyorsun? Bu o kadar önemli bir soru ki. Ağabey bak, yanlış karar verdin mi? Gitti. 60 sene boyunca aynı evin içinde yaşıyorsun. 60 sene boyunca sevmediğin, anlaşamadığın, kafa yapının tamamen birbirinden farklı olduğu bir insanla böyle oturuyorsun. 60 sene. Hadi sen bir git diyemiyorsun. o da sana hadi bir git gel demiyor. Yanlış seçim yaparsan yandın. İmtihanın bu oluyor hayatın boyunca. Peki aile uzmanlarının söylediği şeyi söyleyeyim mi size? Hani boşanma riskinin en az olduğu evliliği söyleyeyim. Aynı gayeye sahip olan insanların, aynı amaca sahip olan insanların boşanma oranının çok daha az olduğunu söylüyorlar. Yani sen Allah yolunda ilerlemek istiyor musun? İstiyorsun. O zaman eşini seçerken de Allah yolunda istersin değil mi? Sen çok takvalısın. Eğer eşin çok takvalı olursa, çok daha güzel anlaşırsınız. Doğru mu? İşte şimdi açık olup ama bir yandan da namazını kılan, manevi yönü olan bir kardeş, kimlerin ona talip olması istediği sorusunda aslına bir paradoks yaşıyor çünkü dindar birisisin sen. Nasıl birisiyle evlenirsin? Dindar birisiyle. Değil mi? Hani şey demezsin değil mi? “Ağabey dindarlar çok sıkıcı ya. Açıkla evleneceğim ben ya.” falan. Böyle demezsin değil mi? Aynı kafa yapısına sahip olalım ki… Bir de şu var bak. Yarın öbür gün çocuğun oluyor. Eğer karın takvalı veya kocan takvalı değil. Sen takvalıysan şöyle bir problem var: Çocuk, kime göre büyüyecek? Benim bir tane arkadaşım var. Uzun süre evli kaldıktan sonra… Eşi ehl-i dünya. İtikadını bilmiyorum ama ehl-i dünya. Arkadaş da Allah yolunda ama biraz problemler var. Düşüyor, kalkıyor falan. Bir gün beni çağırdı. Oturduk. Muhabbet ettik ama nasıl dertli biliyor musun? Diyor ki “Kardeşim, hayatımda elimi neye attıysam her şey mi ters gider ya?” Hani oturduğumuz ortam içkili değila ama öyle ağır bir ortam çöktü ki böyle bir anda böyle dertleşiyoruz. Çay içiyoruz, dertleşiyoruz böyle. Neredeyse çayı tokuşturacağız böyle. Dedi “Kardeşim, elimi neye atsam her şey mi ters? Her şey mi problem gider ya?” Sonra ben namaz kılmadığını bildiğim için başladım anlatmaya. Kardeşim dedim. Bak, Rabbin sana bu kadar nimetini vermiş. Neden Allah yolunda değilsin? İşte bu yüzden oluyor. Hayatındaki her şey ters gitme sebebi bu. Allah ona dönmen için artık seni sallıyor, sallıyor. Akıllanmıyor musun? Bir girdim buna, elhamdulillah namaza başladı ama karısıyla boşanmak zorunda kaldı. Hani sohbetlerde namaza başlayan, tesettüre giren oluyor ya. Böyle bir şey oldu. Ben tabii demedim, git karından boşan kardeşim. Böyle yaşanır mı? Ama evde namaz kılmaya başlayınca karısını hiç zorlamamasına rağmen hatta birçok kez onun olmadığı ortamda kılmasına rağmen ciddi bir rahatsızlık oldu ve daha sonra şu problem çıktı Ramazan ağabey: Çocuk yapmıyorlar uzun süre. Niye? Kime göre büyüyecek çocuk? Sen çocuğu alıp çok dindar bir şekilde Kur’an-ı Kerim eğitimiyle büyütmek istiyorsun ama o tam tersi istiyor. Bir problem çıkıyor. Sonra en son, kız buna şöyle demiş ve ondan sonra da boşanmışlar. “Sen, benim babamın rakı sofrasına artık oturmayacaksın ama şunu unutma. Ben de senin annenin babanın arkasında cemaat olduğu gibi, babanın imamlığa geçtiği gibi asla senin arkanda namaz kılmayacağım.” diyor. Orada zaten film kopuyor ve gidiyor. Yani tabii bu biraz belki uç bir örnek oldu ama şöyle bir şey var arkadaşlar: Kiminle evleneceğin… Nasıl istiyorsun? Takvalı birisi. O zaman sen takvalı ol. Bizim erkeklerde de çok hıyarlık var. Değil mi? Ne yapıyor? Hovarda takılıyor. O kıza bakıyor, bu kıza bakıyor. Şu kıza bakıyor. Nasıl birisiyle evlenmek istiyorsun? “Ağabey, çarşaflı birisiyle evlenmek istiyorum.” Sen ne zaman çarşafa gireceksin kardeşim? Anlatabildim mi? Yani böyle değişik bir kafa yani. “Ben takılırım her türlü gayrımeşru da.” Ee. “Her türlü pisliğe bulaşırım.” Bismillahirrahmanirrahim. “Her türlü pisliğe bulaşırım. Ee. “Ağabey, çok temiz birisiyle evlenmek istiyorum. Daha önce hiçbir çıktığı olmasın.” Anlatabildim mi? Böyle garip bir erkek kafası da maalesef var yani. Evet. Sosyal konumu müsait olmayanlar var. İş ortamı müsait olmayanlar var. “Ağabey okulda ne olur? Ağabey işte ne olur? Ağabey ben öğretim üyesiyim.” Ya kardeşim, Allah bazen kendi yolundan gitmek isteyen kullarından bir bedel ister. Yani evet, onun yolundan gideceksin. Evet, cennet yolunda gideceksin ama bir takım şeyleri böyle için yana yana feda etmeni, bir bedel ödemeni… Bir takım şeylerden mahrum kalmanı ister. Herkes kendisi için bir düşünsün şimdi. Ödeme yaptın mı kardeş? Bir bedel ödedin mi? Ben kendim için düşünüyorum. Bir bedel ödedim mi? Gençliğimi mi verdim? Neyi verdim? Bilmiyorum ama eğer bir bedel ödediyseniz, ahirette en çok karşımıza çıkacak amel bu. Düşünsenize. Özellikle şimdi ekran karşısındaki bir kardeşim düşünsün. Çıkıyorsun sokağa. Efendimiz (a.s.m)’la şöyle bir karşılaşsan. Cübbesiyle, sarığıyla. O nurani yüzüyle karşılaşsan. Böyle bir insan bir çekinir mi? Yani tesettürsüz olduğunda çok garip hissetmez mi böyle insan? Acaba hiç onu görmezlikten gelip yoluna devam mı edersin? Peki Allah haberdar değil mi? Allah bizim halimizi görmüyor mu? Melekler şahit olmuyor mu? Allah izin verdiyse, Resulullah (a.s.m) bizim halimizi görmüyor mu? Yani insan böyle bir çekiniyor. Şimdi size yerin dibine gireceğiniz hikayeyi okuyacağım arkadaşlar. Bize gelen mesajlardan yine. Diyor ki bu kardeşimiz “Merhaba. Size derdimi anlatmak istiyorum. Umarım okursunuz. Sürç-i lisan ettiysem affola. Benim yaşım 14.” Dikkat et kardeşim. “Bebekken annemi kaybettim. Ablam ve babamla yaşıyorum. Ablam, şehir dışında oluyor ve tatillerde geliyor. Dindar bir aile değiliz. Babam, ne ablama ne de bana dini bir eğitim verdi, terbiye etti. Ablam da dolayısıyla dinden çıktı. Şu an ateist. Saygılı bir ateist zannediyordum ama değilmiş. Zaten 2-3 senedir tesettüre girmek istiyordum. Bu yaz, mağazada tesettüre uygun bir kıyafet beğendim. Ablam, eve geldiğimizde “Kapanacak mısın?” diye sorduğunda düşüneceğim dedim. Buna rağmen, düşüneceğim dememe rağmen çıldırdı, sinir krizleri geçirdi. Babama anlattı. Babam öyle kızmaz ama destek de olmazdı bana, daha sonra psikolojik şiddete başladı. “Kim sana bunları öğretiyor? Hangi tarikata üye oldun?” Bunlar gerçekten o kadar kalp kırıcı ki. Evde beni ağlatıyor sonra da “Gelip Kur’an meali okuyacağına faydalı şeyler oku.” diyor. Haşa. Kur’an okurken kafamdan çekiyordu. “Çıkar şunu, iğrençsin” diyordu. Çirkin şeyler söylüyordu. Babam da gülüyordu buna. Ben babama yanımda olsun diye ayaklarına kapandım. Babam yokken iyice delirip üstüme çıktı. Ayaklarıma tekme atıyordu. Yanında rahat olamıyordum. Sürekli çeşitli hareketler, din ile ilgili çelişkili sorular soruyordu.” Kendine göre çelişkili sorular araştırmış, bulmuş. “Bak bu böyle, şu şöyle” diyor. Soğutmaya çalışıyor. “Genelde ateist sayfalarında gördüğümüz soruların mantıklı cevaplarını ben verince de yine kriz geçiriyordu. Ezan okurken müzik dinliyorsam, kapatırım. Kapatınca kızıyor, kendisi yüksek sesle müzik açıyor. Sizce…” Bize mesaj atmış. “Ben bu ortamda nasıl sabredip kapanabilirim ki?” Yani mesajın bizi utandıran tarafı ne? Ya sen tesettüre girdiğinde evde bayram yapıp seni tırnağından başına kadar giydirmek için servetini belki de olmayan servetini, asgari maaşının hepsini verebilecek olan analar, babalar varken, seni namaz kılarken gördüğü zaman içinde böyle güm güm güm mutluluktan uçacak duygular yaşayan aileler varken bir de şu aileye bak. Şu kızın dramına bak. Baba bir şekilde, ablası bir şekilde ona zulmediyor. Ezan sesi olduğu zaman gıcıklığına müziği açıyor. Onu ateist yapmaya çalışıyor. Yani bu kadar verimsiz bir ortamda bile bu kız Rabbine yönelmek ve tesettüre girmek için böyle mücadele veriyorken, bizim halimiz ailemizin sevineceği bir ortam olmasına rağmen çok utanç verici olmaz mı? Çok gözümüzde çok büyütmemiz lazım. Allah bize öl demiyor. Öl, hayattan zevk alma demiyor. Sadece saçlarımızı, vücudumuzun el, ayak ve yüz dışındaki kısmını nikah düşebilen erkeklerin yanında kapatmamızı istiyor. Arkadaşlar, Bediüzzaman hazretleri, Lemalar eserinde diyor ki Fıtri ne demek? Mesela yemek yeriz, su içeriz. Değil mi bak, fıtri. Bunlar doğal şeylerdir. Peki su içmediğinde fıtri değildir. Yemek yemediğinde fıtri değildir. Tesettür de bizim böyle yaratılıştan gelen bir özelliğimizdir. Fıtridir. Normaldir. İnsan onu yaptığı zaman rahat eder. Onu yapmadığı zaman rahat etmez. Bir tane sosyal deneyden bahsetti arkadaşlar. Amerika’nın çok kalabalık olan bir caddesinde, suç oranları da yüksek olan bir caddesinde bir kızı 2 kez yürütüyorlarmış. Önce o kızı çok açık bir giyime sokarak yürütüyorlar. Daha sonra o kızı tesettüre sokarak yürütüyorlar ve araştırmanın sonucunda çok garip bir şey çıkıyor. Tesettürlüyken yürüyen kıza hiç kimse laf atmazken, tesettürden çıkmış olan kıza laf atanların haddi ve hesabı yokmuş. Yani burada tesettürün neden fıtri olduğunu anladınız mı arkadaşlar? Bakın burada herkes erkek. Hanım kardeşler bazen erkeklerin dünyasını bilmiyor. Allah yolunda olmayan, İslami hassasiyeti olmayan insanları düşünün. Böyle bir esnaf dükkanlarını düşünün. Yan yana duruyor. Orada tesettüre uygun olmayan güzel bir kız geçtiğini düşünün. Ne oluyor arkadaşlar? Bütün esnaf arkasını dönüp “Tövbe estağfirullah” mı diyor? Eyüp’te, Fatih’teyse belki olur ama ülkemin maalesef %90’lık kesiminde böyle olmuyor. Yani arkasından geçerken ona bakıyorlar. Peki bir kadının bu hoşuna gider mi? 20 yaşından, 30 yaşından, 50 yaşından 70 yaşına kadar erkekler ona bakıp, kötü niyetle bakıp, kötü fikirler aklından geçirilmesi o kızın hoşuna gider mi? Aslında yanındaki kocasının da hoşuna gitmez. Bazen öyle manzaralar görüyoruz değil mi Mustafa? Ya rahatsız olması lazım. Düşünsene. Yani şuradan çıktın, MecidiyeKöy’e gittin. Avcılar’dan MecidiyeKöy’e gittin ağabey. Tesettürsüzsün. Ne oldu? Kollar kısa, bir takım yerler açık. Ne oluyor biliyor musun? En az 5000 kişi sana bakıyor. İnsanın fıtratı ne biliyor musun? Bana kimin bakacağını ben belirlerim olması lazım. Yani bak ben kapalıyım. Bak bana bakamıyorsunuz. Zaten insanlar da tesettürlü birisi gördüğü zaman daha böyle adaplı, dikkatli davranırlar değil mi? Ama öteki türlü olduğu zaman insana bir rahatsızlık veriyor. Fıtratına insanın uygun değil tesettürsüz olmak. Rahat edemiyor. Ha şey diyebilirsin. Ya onlar da bakmasın. Evet. Onların da bakmaması lazım ama senin de açmaman lazım çünkü ikisini ayarlamak zor. Muhammed Ali’nin hikayesini duydunuz mu? Muhammed Ali bir gün alıyor kızlarını karşısına ve konuşmaya başlıyor. Diyor ki Dünyanın yani en iyi boksörlerinden birisidir değil mi? Önce bir selamlaşma, sarılma oluyor. Gözlerinin içine bakıyor. Diyor ki “Hanna” diyor Muhammed Ali. “Bu dünyada, Allah’ın yarattığı değerli şeylerin üzeri kapalı ve ulaşılması zordur. Elmaslar nerededir? Yerin en derinliklerinde. Kapalı ve korunma halinde. İnciler nerede bulunur? Okyanusun en derinliklerinde, güzel bir kabuğun içinde korunmuş bir şekildedir. Altın nerededir? Derinlerdedir. Üzeri kat kat kayalarla kapalı bir şekilde. Onları elde etmek için çok uğraşman lazım. Bana ciddi bir bakış attı ve devam ettim. Senin bedenin kutsaldır. Senin vücudun kutsaldır. Elmaslardan ve incilerden çok daha değerlisin ve bu yüzden sen de onlar gibi kapalı olmalısın. Sana her isteyen ulaşamamlı. Senin istediklerin, senin helallerin sana ulaşabilmeli.” diye bu manada bir ders veriyor. Bir de işin şu boyutu var ki gerçekten çok korkutucu: O kadar bakan insanın vebalini de almış olabilir insan. Anlatabildim mi? Yani onların günahına girmesine sebebiyet verildiği için. Evet. Bütün bu mazeretleri şöyle bir saydık. “Şu sebepten girmiyorum ağabey. Bu sebepten girmiyorum.” Bunların hepsini belki şöyle düşünmek lazım: “Rabbim ne olursa olsun. Şu oldu, bu oldu. Tesettüre girdim, giremem. Şöyle…” Ya bütün bunları bir kenara atıp şöyle düşünmek lazım: Rabbim, sen istiyorsan konu bitmiştir. Konu kapanmıştır. Ne diyor Lemalar eserinde Bediüzzaman hazretleri? Yani düşün. Dünyadaki 7.7 milyar insan, senin Allah yolunda olmamanı istiyor. Allah da onun yolundan olmanı istiyor. 7.7 milyar insan seni sırattan geçirebilir mi? Sana ebedi cenneti verebilir mi? Seni cehennemden kurtarabilir mi? Sana bu dünyada huzuru verebilir mi? Hiçbirisi veremez ama Allah isterse, tek olan Allah isterse bütün dünya insanları da birleşse senin huzurlu olmana engel olamaz. Dünyada ve ahirette huzuru istiyorsan, şunu diyeceksin: “Allah’ım, sen böyle mi istiyorsun? Allah’ım konu kapanmıştır. Sen razıysan geriye kalan sebeplerin hiçbirisinin zerre kadar bir önemi yoktur.” diyerek etrafımızdaki bütün sebepleri elimizin arkasıyla geriye atıp Allahu Ekber deyip Rabbimizin yolunda can atar gibi koşmamız gerekiyor. Şu anda Allah seni bulunduğun ortamda ekrana bakarken duyuyor. Şu an Allah senden haberdar. Şu an Allah seni görüyor. Şu anda melaikeler var. Senin bu haline şahitlik ediyorlar. Belki de Allah izin verdiyse, Allah Resulü (a.s.m) şu an haberdar ve Allah şu anda aklından geçenleri biliyor. Aklından geçen niyetleri biliyor. Kaçamıyorsun. Ne düşünüyorsan, onun nazar-ı şuhudunda. “Evet. Ya ben kendimi bunun için hazır hissetmiyorum.” diye yapmış olduğum kötü niyeti de duyduğu gibi. Evet ya. O kadar da büyütmemek lazım ya. Bismillah deyip buna bir başlamak lazım ya. “Evet. Ben yarın erkenden gidip elbiselerimi alıp Bismillah deyip Rabbimin yoluna girip şu geriye kalan şu tesettür mevzusunu düzeltmek istiyorum Rabbim.” dediğinde bu Allah Resulünü, melaikeleri hepsini böyle mutlu edecek, seni de mutlu edecek çok güzel bir karar olacak kardeşim. Şu anda hayır dersen de Allah bunu duyuyor, evet dersen de Allah bunu duyuyor. Evet. Bununla ilgili son duyuruyu da söyleyelim ve bitirelim inşâAllah. Arkadaşlar, Instagram’da bir hesap var. İşi gücü bu. Tesettür Hikayem diye bir hesap. Bu Sözler Köşkü’nün bir hesabı. Burada tesettüre girmekte zorlanan bütün kardeşlerimiz buraya mesaj atıyorlar ve yüzlerce mesaj geliyor her ay. Birçok kardeşimiz de tesettüre girme kararı alıyorlar. Çevrenizde de zorlanan tesettüre nasıl gireceğim? Ne yapacağım? Soruları olan kardeşler varsa buraya mesaj atmaları konusunda yönlendirebilirsiniz. “Ben bütün bunları dinlememe rağmen yapamam” diyenlerin de tek bir çaresi var. O da bulunmuş olduğu ortamı çok dindar, tesettürlü insanların olduğu bir ortama çevirmek. Biraz uzun oldu. Hakkınızı helal edin ama inşâAllah sizin bu beklemeniz, sizin bu ihlasınız bu videonun tesirini, ihlasını arttıracaktır. Allah rızası için, Efendimiz (a.s.m)’ın ruhu için El-Fatiha.
Tebliğ et!